Diyarbakır Barosu 6 ayda bin 600 şiddet başvurusu aldı
Diyarbakır Barosu Adli Yardım Bürosu 6 ayda bin 600 şiddet başvurusu aldı. Önceki yıllara oranla başvurularda bir artışın yaşandığını belirten Berivan Turan, bu artışın en büyük nedeninin cezasızlık politikası olduğuna dikkat çekti.
MEDİNE MAMEDOĞLU
Amed- Şiddetin günden güne arttığı Türkiye’de Ocak ayından bu yana 400’den fazla kadın yaşamını yitirdi. Kadına ve çocuğa yönelik cinsel şiddetin de aynı oranda arttığı ülkede yürütülen cezasızlık politikası bu artışın en büyük nedenlerinden biri. Yılın ilk 6 ay çetelesini bizlerle paylaşan Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi, 6 ay içerisinde şiddet, cinsel taciz, istismar, boşanma ve tehdit suçlarından oluşan bin 600’ün üzerinde başvuru aldıklarını söyledi. Merkez üyesi Avukat Berivan Turan, çoğunluğu şiddetten oluşan bu başvuruların artmasının birçok nedeni olduğuna, mahkemelerin de yargı sürecinde kadınlar lehine kararlar almadığına dikkat çekti.
Yılın ilk yarısında bin 600’den fazla başvuru alındı
Ocak ayından bu yana Adli Yardım Bürolarına bin 600’ün üzerinde başvuru aldıklarını belirten Berivan Turan, bu başvuruların hepsinde farklı şiddet türlerinin yer aldığını ifade etti. Boşanma başvurusuyla gelen kadınlara tedbir talebinde bulunduklarını ve hukuki destek sunduklarını kaydeden Berivan Turan, şiddet başvurularının yer aldığı ceza yargılamalarına ise kadın hakları merkezi olarak müdahil olduklarını söyledi.
“Mahkemeler kadın lehine kararlar vermiyorlar”
Ceza yargılamalarında müdahillik taleplerinin mahkemeler tarafından çoğu zaman “suçtan doğrudan zarar gören” gerekçesiyle kabul edilmediğine dikkat çeken Berivan Turan, “Oysa 6284 Sayılı Kanun ile birlikte İstanbul Sözleşmesi, Ceza Kanunu ve avukatlık kanunu ilgili maddeleri de kadına yönelik şiddet dosyalarında davalara müdahil olabilmemize dayanak oluşturuyor. Tabi ki istisnai olarak katılma taleplerimizin kabul edildiği durumlar da söz konusu ancak çoğunlukla bu işbirliği sağlanmadığından, davada merkez olarak yer alamadığımız için mağdur vekili sıfatıyla ve özel vekâletnameyle dosyayı takip etmek durumunda kalıyoruz. Oysa durumun bu kadar külfetli bir hale büründürülmesine gerek yok. Zira temel amacı kadına yönelik şiddete karşı hukuken mücadele etmek olan merkezimizin, suçtan doğrudan zarar gören olmadığını söyleme abesle iştigal olacaktır. Nitekim mahkemelerin çok da fazla kadın lehine karar verdiğini söyleyemeyiz” sözlerini kullandı.
“Tedbir kararlarının sayısı çok değişmese de süreleri kısaldı”
Artan şiddet başvurularının bir diğer nedeninin alınan tedbir kararlarının kısa tutulması ya da hiç verilmemesi olduğuna yer veren Berivan Turan, özellikle İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme kararıyla tedbir kararlarında ciddi bir azalmanın olduğuna dikkat çekti. Azalan ya da kısa tutulan bu tedbir kararlarına dair geniş çaplı bir araştırma yapacaklarına değinen Berivan Turan, konuşmasına şöyle devam etti: “Yakın zamanda Türkiye’nin Grevio’ya rapor sunacağını ve kendisinden istatistik istenileceğini biliyoruz. Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin ülkede pek bir değişikliğe sebep olmadığını ve İstanbul Sözleşmesi olmadan da kadına yönelik şiddetle mücadele edilebileceğinin bir kanıtı olarak istatistiklerde azalmaya bilinçli olarak gidilmek istenmediğini tahmin ediyoruz. Dolayısı ile devlet tarafından bir manipülasyon söz konusu. Zira sözleşmeden çekilme sonrası sayısal olarak tedbir kararları öncesi ile yakın seyretse dahi; tedbirin kısa süreli tutulmasının, kararların içeriğinin çok da iç açıcı olmadığını gözler önüne seriyor.”
“Cezasızlık politikası şiddeti artırıyor”
Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yanında, kadına yönelik şiddetle mücadelenin önündeki diğer en büyük engelin sistematik hale gelen cezasızlık politikası olduğunu aktaran Berivan Turan, mağdurun kadın olduğu dosyalarda çoğu zaman etkili bir soruşturma süreci yürütülmediği gibi, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında da uluslararası hukuk standartlarına uyulmadığı ve özel önlemlerin alınmadığına yer verdi.
“Kadınların adalete olan inancı günden güne zedeleniyor”
Berivan Turan şiddet faili dosyalarında yargı sürecinde yaşadıkları engellemelere dair şu örnekleri verdi: “Takip ettiğimiz ceza dosyalarında; mağdura ve tanıklara etkili koruma ve hizmet desteğinin sağlanmaması, mağdurun hakları merkeze alınmayarak soruşturma sürecine etkin katılımın sağlanmaması, gerekli koruyucu ve önleyici tedbirlere hükmedilmemesi ve tedbirlerin ihlali söz konusu olduğunda tazyik hapsinin uygulanmaması gibi birçok örnekle karşılaşıyoruz. Bu sebepler dolayısı ile cinsiyetçi suçların cezasızlıkla veya az cezayla sonuçlandığı gerçeği, yalnızca biz hukukçular açısından değil, toplumun geneli bakımından da aşikar. İşte tam da bu nedenlerle başında da bahsettiğim üzere kadınların suç duyurusunda bulunma oranı ne yazık ki çok düşük. Hatta aldığımız başvurularda, kimi zaman başvurucunun hangi şiddet türüne maruz bırakıldığını bizlerle dahi paylaşmadığını ve korkarak içine kapandığını görebiliyoruz. Ve bu cezasızlık halinin kadınları adli mercilere başvurmaktan ve hak aramaktan alıkoyduğunu gözlemliyoruz. Yani kadınların adalete olan inançları günden güne daha da zedeleniyor.”