Deniz Poyraz Davası: Devlet saldırıdan birinci dereceden sorumludur
Deniz Poyraz'ı katleden Onur Gencer hakkında açılan davanın duruşmasında savunma yapan avukat Türkan Aslan Ağaç, “Kolluğun gözetim ve denetimi altında saldırı gerçekleştirilmiştir. Tüm bu olay zinciri takip edildiğinde devlet, yaşam hakkına yönelik olarak ne pozitif ne de negatif yükümlülüklerini yerine getirmediği için mevcut saldırıdan birincil derecede sorumludur” dedi. Savunmaların ardından avukatların beyanlarını almadan ara kararını açıklayan mahkeme başkanı, duruşmayı 24 Ocak’a erteledi.
İzmir - Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Örgütü’ne yönelik silahlı saldırı yapan ve Deniz Poyraz’ı katleden Onur Gencer hakkında açılan davanın duruşması bugün Bayraklı’da bulunan İzmir 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşma öncesinde Türkiye’nin dört bir yanından çok sayıda kişi İzmir Adliyesi önüne gelerek, davaya destek verdi. İzmir Adliyesi’nde görülecek duruşma öncesinde kitlesel açıklama yapıldı. HDP, CHP, TİP ve Danimarka Parlamentosu’ndan vekiller, Barış Anneleri, Deniz Poyraz’ın anne ve babası, 29 ilin baro başkanları, Barış Anneleri ile siyasi parti ve demokratik kitle örgütü temsilcilerinin yanı sıra çok sayıda kişi katıldı. Açıklamada “Katliam ve saldırılara karşı omuz omuza. Faşizm yenilecek, biz kazanacağız” pankartı açıldı.
“Deniz’i katlederken bir kaos planladılar”
Adliye önünde açıklamalarda bulunan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, şu ifadelerde bulundu:
“Deniz’e sıkılan kurşun barış umudunu ve demokrasiye sıkılmıştır. Katliamın arkasındaki güçler aylardır ortaya çıkarılmadı. O gün Deniz’i katlederken büyük bir kaos planladılar. Bu ülkenin barışına aynı zamanda kurşun sıktılar. Deniz’e sıkılan kurşun elbette ki bu ülkede birlikte yaşam umuduna sıkılan kurşundur. Deniz’e sıkılan kurşun aynı zamanda barış umutlarına ve demokrasiye sıkılan kurşun. Bu kurşunu sıkmak için katili partimize gönderenler bir kaosun peşindeydiler. Ama Türkiye halkları bu kaosun yaşanmasına izin vermedi. Bu kaosu elinin tersiyle ittiği gibi ülkede milyonlar Deniz oldu. Türkiye’de milyonlar denize sahip çıktı.
“Dün saldırının bir benzeri yaşandı”
Katliam iktidarın dilinden bağımsız değildir. Deniz’in katillerinin arkasındaki güçler ortaya çıkmadığı sürece bu ülkede ne yazık ki cinayetler devam edecek gibi görünüyor. Dün bu saldırının bir benzeri İstanbul Bahçelievler ilçe örgütümüze bir kez daha denendi, ama başarılı olmadı. Bu atmosferi yaratanlar şunu bilsin ki; Türkiye halkları sizin faşizminize, ırkçılığınıza, sizin insanları birbirine düşürmenize asla izin vermeyecek. Bugün İzmir Adliyesi’nde bir katil yargılanacak. Ancak bu katilin arkasındaki güçler yargılanmadığı sürece ve onlar hesap vermediği sürece bu iş bitmeyecek.
“Deniz’in katilleri hesap verecek”
Onur Gencer Minbiç’te eğitim aldı. Bu katil İzmir Emniyet Müdürlüğü’nü 27 kez aramasına rağmen kiminle görüştüğünü, kimlerle görüştürüldüğünü halen açığa çıkarmayan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Emniyet Müdürlüğü’nde kimlerle görüştü bunu sorgulayacağız. Olayın üzerinden 7 ay geçti. Bu 7 ay süreç içinde katilden başka hiç kimse tespit edilmedi. Denizimize söz veriyoruz; Deniz yoldaşım yattığın yerde gözün arkada kalmasın. Daha senin kanın kurumadan Bahçelievler’de saldırı girişiminde bulunanlara sesleniyoruz; Deniz’in katilleri hesap verecek, yönlendirenler hesap verecek, arkasındaki güçler bu ülkeye, kadınlara ve partimize hesap verecek. Biz bu ülkeye barışın, demokrasinin, adaletin gelmesi için büyük çabalar sarf ederken bu ülkede kaos yaratmaya çalışanlar, savaş yanlısı olanlar bilsin ki asla demokratik yönetimlerden ve hukuktan, adaletten vazgeçmeyeceğiz.”
Pervin Buldan'ın ardından siyasi parti temsilcileri de konuşmalar yapıldı.
Deniz Poyraz’ın annesi: Katili yönlendirenler de cezalandırılmalı
Duruşma öncesi duygularını paylaşan Deniz Poyraz’ın annesi Fehime Poyraz da, kimsenin kendisini yalnız bırakmadığını söyleyerek, destek verenlere teşekkür etti. Fehime Poyraz, bu kadar katılımcıyı gördükten sonra heyecanlı olduğunu ifade ederek, “Bu dava sadece benim davam değil tüm Kürt halkının ve Kürt halkına destek verenlerin davasıdır. Sağ olsunlar bizi hiç yalnız bırakmadılar. Deniz’i katleden katilin yalnız olmadığını biliyoruz ona destek verenler var, onlar katilden daha etkilidir. Sadece katil değil onu yönlendirenler de cezalandırılmalıdır” dedi. Fehime Poyraz, dava için birçok ilden gelen Barış Anneleri’nden güç aldığını söyleyerek, artık kimsenin ölmemesini ve barışın gelmesi gerektiği çağrısını yineledi.
Dava başladı
Konuşmaların ardından Deniz Poyraz’ı katleden Onur Gencer hakkında açılan davanın ilk duruşması İzmir 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı. Duruşma salonuna katil Onur Gencer, getirildi. Duruşmada Deniz Poyraz’ın ailesi, avukatları hazır bulundu. Bayraklı Adliyesi içerisindeki konferans salonunda gerçekleşen davaya katılmak için 500’den fazla avukat gelirken, avukatların ve izleyicilerin bir kısmı duruşma salonuna alınmadı. HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, HDP milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, CHP milletvekilleri, Türkiye İşçi Partisi (TİP) milletvekilleri, Danimarka Parlamentosu’ndan milletvekilleri Lars Aslan Rasmussen, Soren Sondergaard, 29 ilin baro başkanlarının yanı sıra siyasi parti temsilcileri de duruşmayı izledi.
Polisin video çekimine tepki
Kimlik tespiti ile başlayan duruşmada, katil Onur Gencer, “tasarlayarak kasten öldürme”, “işyeri dokunulmazlığını ihlal etme” ve “siyasi partiler veya meslek kuruluşlarının kullanımında olan bina, tesis veya eşyaya zarar verme” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 7 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanıyor. Kimlik tespitinin yapıldığı sırada, bir polisin salondaki kişileri videoya kaydetmesi avukatların tepkisine neden oldu. Avukatların tepkisi üzerine çekilen video silindi.
Arbede yaşandı
Kimlik tespiti devam ettiği sırada, katil Onur Gencer tuvalete gitmek için jandarma eşliğinde salondan çıkarıldı. Onur Gencer, müştekileri oturduğu kısmın önünden çıkarıldığı sırada gülmesi ve sözlü olarak sataşması üzerine salondakiler “Neden bu kadar rahatsın katil” diyerek tepki gösterdi. Bunun üzerine arbede yaşandı. Salondakiler hep bir ağızdan, “Katiller halka hesap verecek” sloganı attı. HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, ailenin sanıkla çok yakın oturtulması ve dışarıya çıkarken ailenin önünden geçirilmesine tepki gösterdi. Salondakilerin tepkisi üzerine yaşananlar tutanağa geçirildi ve mahkeme başkanı sanığın giriş çıkışlarının başka bir kapıdan yapılmasını sağlayacaklarını belirtti.
Pervin Buldan’dan mahkeme başkanına tepki
Duruşma müşteki avukatlarının iddianameye dair beyanlarıyla devam etti. Kimlik tespiti yapıldığı sırada mahkeme başkanının katil Onur Gencer’e yönelik yumuşak tavrına tepki gösteren HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Bu adam Minbîç’te eğitildi ve katildir. IŞİD’lidir. Bu kadar sakin davranamazsınız. Bu kadar sakin olamazsınız buna katil gibi davranın” diye konuştu. Avukat Cahit Kırkazak, arka sıralarda bulunan 2 polisin mahkeme salonuna silahlı olarak girdiğini belirterek, tutanak tutulmasını istedi. Mahkeme başkanı avukatların isteğini tutanağa geçmemesi üzerine Cahit Kırkazak, “Salonda silah var. Silahların gölgesinde duruşma yapılmaz” dedi. Avukatların itirazları sırasında silahla salonda bulunan polisler salondan kaçtı. Avukatların tepkileri üzerine salona silahla giren polislerin ismi tutanağa geçirildi ve silahlı olan diğer polisler salon dışına çıkarıldı.
“Saldırı planlı”
İddianamenin değerlendirilmesi hakkında konuşan avukat Türkan Aslan Ağaç, davadan bir gün önce HDP Bahçelievler İlçe Örgütü’ne benzer bir silahlı ve bıçaklı saldırının yapıldığını hatırlattı. Türkan Aslan Ağaç, “Ancak saldırganlar bu defa amaçlarına ulaşamamışlardır. Deniz Poyraz'ı katledenin yargılandığı davanın ilk duruşmasından bir gün önce böylesi benzer bir saldırının gerçekleştirilmesi sıradan, olağan bir olay gibi görülemez. Davanın şikayetçileri, müdahilleri olarak bizler bu şekilde görmüyoruz. Yapılmak istenen eylem, öz itibariyle Onur Gencer isimli tetikçi katilin eyleminin selamlanması, dava öncesi kendisine mesaj verilmesidir” dedi. Türkan Aslan Ağaç, Bahçelievler’deki saldırının da HDP İzmir İl Örgütü’ne yönelik yapılan saldırının da organize ve örgütlü bir saldırı olduğunu kanıtladığını söyledi.
“Deliller karartılıyor”
“Bugün sanık sandalyesinde Onur Gencer tek başına oturuyorsa bu saldırının ve cinayetin arka planının aydınlatılması konusundaki siyasi iradenin eksiliğinden ve aynı zamanda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının ve ona bağlı kolluğun maddi gerçekliği tüm detayları ile ortaya çıkarılması konusundaki irade eksikliğinden kaynaklanmaktadır” diyen Türkan Aslan Ağaç, “Bu irade eksiliği delillerin gereken özen, titizlik ve hassasiyetle toplanmamasına ve delillerin karartılmasına neden olmuştur. Savcılığın elindeki yasal imkan ve olanaklar saldırının arka planın ortaya çıkarılması için kullanılmamıştır. Aksine, maddi gerçekliğin tüm yönleriyle açığa çıkarılmasını manipüle etmek üzere kullanılmıştır” ifadelerini kullandı.
“Devlet yükümlülüklerini yerine getirmedi”
Saldırının gerçekleştirildiği HDP İzmir İl binasının merkezi bir bölgede yer aldığına dikkati çeken Türkan Aslan Ağaç, “Aynı zamanda da kolluğun çeşitli birimleri tarafından 7/24 HDP'ye gelen gideni kontrol altında tutmak, istihbari bilgi toplamak amacıyla gözetlenmektedir. HDP İzmir İl binası önünde 7 Şubat 2020 tarihinden itibaren başlayan provakatif eylem nedeniyle İzmir Valiliği’nin talimatıyla hemen iş merkezinin kapısının önüne kurduğu üzerine ‘güvenlik’ yazan çadır adeta karakol olarak kullanılmaktadır. HDP önünde yapılan provakatif hiçbir eylem ve etkinlik kolluk tarafından engellenmemiştir. Adeta kolluğun gözetim ve denetimi altında saldırı gerçekleştirilmiştir. Tüm bu olay zinciri takip edildiğinde devlet, yaşam hakkına yönelik olarak ne pozitif ne de negatif yükümlülüklerini yerine getirmediği için mevcut saldırıdan birincil derecede sorumludur” şeklinde konuştu.
Saldırı gününde polisin tavrına dikkat çekildi
Delillerin eksik toplandığını belirten Türkan Aslan Ağaç, “Soruşturma kapsamında fiili olarak savcılık adına delilleri toplayan, muhafaza eden, ifadeleri alan, delil analizleri yapan, delilleri yorumlayan, kendisine göre delilleri ayıklayan birim olan İzmir Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'nin bu saldırı kapsamında mağdur tarafın HDP olması nedeniyle ne kadar tarafsız ve bağımsız hareket ettiği büyük bir tartışma konusudur” dedi. Türkan Aslan Ağaç, buna dair iktidar yetkililerinin, polislerin bağlı bulunduğu İçişleri Bakanlığı’nın ve İzmir Valiliği’nin HDP’yi hedef gösteren söylemlerini ve polisin saldırı günü sergilediği tavrını örnek olarak gösterdi.
“Gerekli önlemler alınmadı”
Polisin saldırı günü sergilediği tutuma dair Türkan Aslan Ağaç, şöyle devam etti: “Kolluğun sanığın çanta ile yukarı çıktığını bilmeleri nedeniyle olsa gerek sanıkla ilk karşılaştıklarında kolluğun hemen ‘çanta nerede’ diye sorması, sanık aşağı indiğinde ‘ismin ne abiciğim’ diyerek sanığı karşılamaları, olay yeri incelemesinin özensiz yapılması nedeniyle delillerin bütünlüklü olarak toplanmaması, telsiz konuşmalarına göre sanığın iş merkezi içinde olay sonrası katlar arasında dolaştığı bilinmesine rağmen iş merkezinde gerekli önlemler ve tedbirler alınarak delil toplama işleminin yapılmaması, kolluğun ifade alım aşamasında sanığı soruları ile yönlendirme çabası, sanık ile bağlantılı olabilecek kişi yada siyasi grupların ortaya çıkarılması konusunda soru sormaktan imtina etmesi, deliller toplanmadan yakalama, gözaltına alma işleminden yaklaşık 20 saat gibi kısa bir sürede gözaltı süresinin sonlandırılması gibi işlemler bir bütün olarak değerlendirildiğinde kolluğun bağımsız ve tarafsızlığını dosyada koruyarak soruşturmayı etkin yürüttükleri asla hukuken kabul edilemez.”
“İlişkiler ağı ortaya çıkarılmalı”
Mahkeme heyetinin konuşmalarını özetlenmesi isteği üzerine söz alan avukat İmdat Ataş “Karşımızdaki kişi tasarlayarak ve yurtdışında eğitimini alarak bir katliam gerçekleştirdi. Bu saldırgan eylemi tek başına gerçekleştirmedi, kontrgerilla faaliyeti olarak gerçekleştirdi. Savcılık bu kapsamda soruşturma yürütmeliydi. Elimizde yeterli veri var. Örgütlü faaliyeti sadece biz söylemiyoruz. Sanık tek başına hareket ettiğini söyleyebilir ama ifade tutanağı incelendiğinde aksi olduğu fark edilecektir. Katilin aslında kim olduğunun savcılık tarafından adeta üstünü örtmüştür. Bu ilişkiler ağı ve çete yapılmasının ortaya çıkarılmasını talep ediyoruz. Türkiye’de politik olmayan bir cinayet işlense sanık en az 24 saat gözaltında tutulur. Oysa sanık 20 saat tutulmuş, Savcı tek başına bir süreç yürütmüştür. Bu sebeple yürütülen soruşturma eksik bir soruşturmadır” diye konuştu.
“SADAT ile ilişkisi araştırılmadı”
İmdat Ataş, her ne kadar örgütlü suçlar yönünde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olsa da bunun yargılama sürecinde suçun örgütlü suçlar kapsamında tamamlanabileceğini söyledi. İmdat Ataş, sanığın SADAT ile ilişkilerinin araştırılmadığını, delil toplama aşamasının yüzeysel yürütüldüğünü vurgulayarak, “Sadece FETÖ/PDY ile sınırlı tutulmuştur. Bu dahi soruşturma makamının, siyasi cinayetin tüm yönleriyle ortaya çıkarılması konusundaki irade eksiliğini göstermesi açısından oldukça çarpıcıdır. Sanığın, örneğin terörist cihatçı selefi gruplar ile ilişkilenme olasılığı hiç düşünülmemiştir. Sanığın kendisini hareketleriyle, fotoğraflarıyla, el işaretleriyle ifade ettiği siyasi hareketin geçmiş pratikleri de dikkate alındığında organize suç örgütleri ile ilişkili olabileceği gerçekliği savcılık tarafından tamamen yok sayılarak hiçbir araştırma yapılmamıştır. Bu kişilerin en azından sosyal medya hesapları incelendiğinde ezici bir çoğunluğun aynı siyasal zeminden beslendiği ve örgütlendiği görülecektir. Yine bu kişilerin sosyal medya hesapları incelendiğinde ortak noktalarının Kürtlere ve HDP'ye karşı olan nefret söylemlerinde birleştiklerini görmekteyiz” dedi.
“Çantanın tutanağı yok”
Savcılık makamının sadece yakalanan şahıs ile sınırlı bir soruşturma yapılacağının, azmettiricilerinin ya da yardım edenleri araştırmak amacıyla hareket etmeyeceğinin kolluğa verdiği sözlü emir ve talimatlar ile ortaya koyduğunu aktaran İmdat Ataş, “Eşyalar tutanağa bağlanmış ancak, çanta içerisinde çıkan eşyalara ilişkin ayrıca bir tutanak hazırlanmamıştır. Bu nedenle çanta içerisinde hangi malzemelerin, hangi delillerin elde edildiğini bilmiyoruz. Kamera görüntülerine bakılınca sanığın elindeki çantanın şişkin görünümlü olması nedeniyle dolu ve ağır olduğu anlaşılmaktadır. Tutanağın olmaması delillerin karartılmış olma ihtimalini bu nedenle ortaya çıkarmaktadır. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu savcısı Caner Ulu ile görüşme yapan İzmir Terörle Mücadele Şubesi ekiplerinin aldığı sözlü emirler yazılı hale getirilmiştir. Savcılığın ilk vermiş olduğu emir ve talimat içeren tutanak haricinde diğer hiçbir tutanağında ne tarih ne de saat belirtilmemiştir. Bu dahi soruşturmanın hangi ciddiyetle yürütüldüğünü göstermesi açısından önemlidir. Mahkemenin belki bu aşamada yeni bir iddianame yazması gerekecektir” şeklinde konuştu.
“Şüphelilerin belgeleri dosyada yok”
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 29 Eylül’de Nurgül Gencer, Nuri Gencer ve Onur Gencer hakkında “silahlı terör örgütüne üye olmaktan” dolayı yürütülen soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdiğini aktaran İmdat Ataş, “Nuri Gencer ile Nurgül Gencer hakkında savcılığın soruşturma yürüttüğüne ilişkin hiçbir bilgi ve belge bulunmamakla birlikte sadece İzmir 7’inci Sulh Ceza Hakimliği'nin 2021/3573 D. İş kararında ‘Kasten öldürme suçu ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında suç işlediğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunduğu ve başka türlü delil elde etme imkanının bulunmadığı anlaşıldığından CMK’nın 135. Maddesi gereğince kullandıkları telefonların 17.06.2020 ile 17.06.2021 tarihleri arasında yapmış oldukları iletişimin tespitine karar verilmiştir. Bu evrak dışında bu kişilerin soruşturmaya dahil edildikleri konusunda dosyada bilgi belge bulunmamaktadır. Bu şahıslar ile ilgili olarak başkaca delil toplama işlemi yapılmamıştır” diye aktardı.
“Olay karartılmıştır”
Muhtemel delillerin soruşturma makamı tarafından gözaltı süreci içerisinde toplanmadığını vurgulayan İmdat Ataş, şöyle devam etti: “Örneğin, sanığın kullandığı telefonda kayıtlı kişiler hakkında araştırma yapılmamış, elde edilen cep telefonuna dayanarak sanığın olay günü aradığı ve sanığın arayan kişiler hakkında araştırma yapılmamış, silahı satın aldığını belirttiği iş yerinin resmi kayıtlara göre sahibi olan kişinin ifadesine başvurulmamış, hala başvuru yapılmamış, sanığın ifadesinde olaydan bir gün önce arkadaşları ile vakit geçirdiğine yönelik beyanına rağmen arkadaşlarının kim olduğu sorusu yöneltilmediği gibi bu konuda araştırma yapılmamış, özel eğitim aldığını açıkladığı İzmir Poligon'a ve eğitmenlerine ilişkin araştırma yapılmamış, Suriye'deki görevlendirmesi ve işyeri özlük dosyalarını istenmemiş. Sürekli özel taksilere binmiş bunun kaynağının nereden geldiği araştırılmamış. Olay sonrası sanığı arayanlar araştırılmamış. Bunlar sadece gördüklerimizin bir kısmı. Olay aydınlatılmamış adeta karartılmıştır savcılıkça.”
“Kollukta savcılık ta bu suçun ortağıdır”
İmdat Ataş, katilin üzerinde çıkan çantanın tutanak altına alınmadığını ve çantada ne olduğu henüz bilmediklerini, savcılığın ve kolluğun sanığı ruh hastası olarak gösterecek sorularla yönlendirdiğini dile getirdi. İmdat Ataş, “Kolluk da savcılık da bu suçun ortağıdır” şeklinde konuştu. Akın Akyüz isimli şahsın olaydan sonra tehdit içerikli ve katliamı destekleyen paylaştığını hatırlatan İmdat Ataç, “Normalde bu kişinin sanık olması gerekirdi ama savcılık sanığın ismini yalnız yazdığı gerekçesiyle bu talebi reddetti. Hrant Dink cinayetinde de katliam bir kişiye yıkılmak istendi, ancak yıllar sonra olayın örgütlü olduğu ortaya çıktı” dedi.
“Binlerce fotoğraftan sadece 23‘ü rapora alındı”
İmdat Ataş, şöyle devam etti: “Benzer şekilde, failin cep telefonunda bulunan 72 bin 667 fotoğraftan yalnızca (failin tek başına bulunduğu ve atış poligonunda çektirmiş olduğu) 23 adet fotoğraf rapora alınmış, diğer fotoğraflar üzerinde failin azmettiricileri ya da işbirliği içinde hareket etmiş olabileceği faillere dair bir iz/ipucu araştırılmamıştır. Rapora göre; failin telefonunda bulunduğu görülen on binlerce veri örneğin 584 adet mesajlaşma, 2 bin 160 adet arama günlüğü, 3 bin 63 adet aranan öğe, 928 adet cihaz konumu, 231 adet e-posta yazışmaları, 315 adet sohbet verisi, bin 108 adet video, 439 adet ses kaydı, 546 adet parola, 12 bin 183 adet web geçmişi gibi soruşturmaya konu bir tespit içermediği gerekçesi ile hiçbir şekilde değerlendirme konusu yapılmamıştır.
“Katille taksiye binen polis”
İmdat Ataş, "1 Eylül 2021 tarihli dilekçemiz ile Oytun Yüksel isimli şahsın şüpheli ile Kara Termal Otel’de birlikte gittiği ve aynı şekilde HDP il binasının bulunduğu yerde baz sinyallerinin olduğu beyan edilerek sanıkla örgütsel ilişkilerinin araştırılması talep edilmiştir. Bunun üzerine, savcıyla ile yapılan görüşme neticesinde bu kişiye ilişkin olarak, Onur GENCER isimli şahsın yanında taksiye binerek Kaya Termal isimli işyerine gittiği şahsın Oytun Yüksel isimli şahıs olabileceği değerlendirilmiş, şahısla ilgili yapılan araştırmada şahsın Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde sivil memur olarak görev yaptığı tespit edilmiştir. Oytun Yüksel isimli kişi soruşturma aşamasında bilgi sahibi sıfatı ile alınan ifadesinde; Kaya Termal Otel’de fail Onur Gencer ile birlikte SPA hizmeti aldığını, kendisinin otelden ayrıldıktan sonra failin otelde kaldığını beyan etmiştir. Ancak kolluk, bu kişinin beyanlarına itibar ederek yalnızca ifadesi ile yetinmiş, ayrıca otel kayıtlarına dair bir araştırma yapmamıştır. Oysa dosya kapsamından bu kişinin kritik önemde olduğu ve özellikle kolluğun bu durumun farkında olduğu aşikârdır.”
SADAT’ı aklama gayreti
"Yine savcılık, müşteki vekillerinin talebi doğrultusunda aynı gün vermek zorunda kaldığı talimatta, ‘şüphelinin SADAT AŞ ile irtibatının araştırılmasını’ istemiştir" diyen İmdat Ataş, sözlerini şöyle tamamladı: "Bu talimata gelen araştırma sonucu da oldukça ilginçtir. İki TEM görevlisi tarafından tanzim edildiği anlaşılan 3 sayfadan ibaret ‘İnternet Tespit Tutanağı’ konuya ilişkin yapılan tek araştırmadır. Bu tutanağın içeriği incelendiğinde; yalnızca SADAT’ın web sitesine bakıldığı ve adeta SADAT’ı aklama gayreti ile siteden yapılan alıntıların rapora aktarıldığı görülmektedir.
Dijital materyaller kayıp
Failin evinde yapılan aramaya dair düzenlenen 17.06.2021 tarihli ve 16.55 saatli “Arama ve Elkoyma Tutanağı”na göre evden 9 adet dijital materyal bulunarak el konulmuştur. Ancak tutanağın 5. sayfasında delil torbalarına konulan dijital materyal sayısı 8 adettir. Dijital materyallerden birinin neden eksildiği ve bu materyalin nerede ve akıbetinin ne olduğu belli değildir. Bu dijital materyal içinde ne olduğu bizim tarafımızdan şüphelidir."
Avukatların beyanı alınmadan ara karar oluşturuldu
Duruşmaya avukatların savunmasının ardından ara verildi. Aradan sonra devam eden duruşmada katil Onur Gencer'in cezaevine gönderildiğini ifade eden mahkeme başkanı, avukatların beyanlarını almadan ara karar oluşturdu. Mahkeme başkanı, düzen ve disiplin oluşmadığı gerekçesiyle ertelemeye karar verdi. Mahkeme duruşmayı 4 Ocak’a ertelemek istedi, duruşmanın ise Şakran Cezaevi Kampüsü’nde görülmesine karar verdi. Yapılan uzun istişareler sonucu Şakran Cezaevi Kampüsü'nde görülme kararı değiştirilerek davanın Bayraklı Adliyesi'nde görülmesine karar verildi.
“Katiller halka hesap verecek”
Avukatların ve iddia makamını beyanları alınmadan ara karar kurulmasına karşı çıkan salondakiler, “Kimleri koruyorsunuz?” dedi. Mahkeme heyetinin ara kararı kurduktan sonra salondan ayrılmaya kalkışması üzerine salondakiler, “Katiller halka hesap verecek” sloganları atarak alkış ve sıralara vurarak durumu protesto etti. Salondakiler, “Sizlerin de sanık sandalyesinde olması lazım. Siz de artık tarafsınız” diyerek mahkeme başkanına tepki gösterdi.
Mahkeme Başkanı: Özel yetkili değilim
Mahkemeye tepki gösteren HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “Türkiye tarihinde ilk kez bir katil siyasi partiye girerek katliam yaptı. Böyle ani kararla bitiremezsiniz. Şakran Cezaevi’nde yargılamanın yapılmasını istemiyoruz” dedi. Mahkeme Başkanı, “Ne moral kaldı ne hal kaldı, arbede çıktı” yanıtını verdi. Avukatlar, “Biz buraya çok mu moralli geldik” ifadelerini kullandı. Mahkeme başkanı ısrarla, “Biz genel yetkili bir mahkemeyiz, özel yetkili değiliz” sözleri dikkati çekti. Mahkeme başkanı, “Ben şimdi herkes arasından çıkıp evime gideceğim korumam yok, biraz da beni anlayın” dedi. Salondakiler, “Bizden size bir şey gelmez devletten gelmesin ondan sakının” yanıtını verdi.
Duruşma 24 Ocak’a ertelendi
Verilen karara itiraz eden avukatlar mahkeme başkanı ile, bir sonraki duruşmanın farklı bir tarihe alınması için istişare yaptı. Yapılan istişarelerin ardından duruşma 24 Ocak’a ertelendi.