AYM’den Cumartesi Anneleri için ikinci hak ihlali kararı

Cumartesi Anneleri’nin 700’üncü hafta eylemine dönük polis saldırısında gözaltına alınan İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri’nin AYM’ye yaptığı başvuruda, “Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme” hakkının ihlal edildiğine karar verildi.

Haber Merkezi- Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak için 27 Mayıs 1995 tarihinden bugüne her hafta Cumartesi günü İstanbul’da bulunan Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yapıyor.

Eylemlerinin 700’üncü haftasında polisler tarafından darp edilerek gözaltına alınan anneler hakkında “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefet” iddiasıyla dava açıldı. Bu davanın ardından Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulunan Cumartesi Anneleri için mahkeme ikinci kez hak ihlali kararı verdi. Maside Ocak’ın açtığı davayı sonuçlandıran AYM ilk kararında Cumartesi Annleri’nin “toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının” ihlal edildiğine hükmetmişti.

‘Eyleme saygılı olunmalı’

AYM’nin, ikinci kararında şu ifadeler yer aldı:

“*Anayasa Mahkemesi başvuruya konu toplantı ve gösteri yürüyüşüne idare tarafından gerçekleştirilen müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını Maside Ocak Kışlakçı kararında değerlendirmiştir. Anılan kararda, polisin gerekli olmadığı hâlde toplantıya müdahale etmesi sonrası kimi katılımcılar tarafından kolluk görevlilerine bazı cisimlerin atıldığı gözetilerek toplantıya yapılan müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık gelmediği değerlendirilmiştir. Anayasa Mahkemesi, idarenin etkinliği yasaklama kararı için dayanak gerekçelerin haklı ve ikna edici nitelikte olmadığını belirterek etkinliğe müdahale etmesini gerektirecek makul hiçbir sebep ortaya konulmadan ve hakkın kullanılabilmesine yönelik hiçbir tolerans gösterilmeden etkinliğe müdahale edildiği sonucuna varmıştır.

 *İdarenin müdahaleye dayanak olan yasaklama kararında, toplantı için bildirim yapılmamasının kamu düzenini ne şekilde bozacağı veya başkalarının hak ve özgürlüklerini nasıl zedeleyeceğine dair hiçbir açıklamada bulunmadığı belirtilmiş ve idarece bu kanaate nasıl ulaşıldığının anlaşılamadığı vurgulanmıştır.

 *Somut olayda, gerçekleştirilmek istenen etkinliğin yaklaşık yirmi dört yıl boyunca belirli zaman ve yerde yapılması nedeniyle idarenin yapılması planlanan etkinlikten önceden bilgisi bulunduğu buna karşın etkinliği otomatik olarak yasaklama yoluna gittiği tespit edilmiştir. Buna göre somut olayda, bildirimin amacının anılan hakkın etkin bir şekilde kullanılması için yetkililere makul ve uygun tedbir alma imkânı sağlamak olduğunun idarece gözetilmediği değerlendirilmiştir. Ayrıca yasaklama kararında; kamu düzeninin bozulması veya bozulma tehlikesi olması ya da başkalarının haklarının korunması gerekliliği gibi zorlayıcı şartların ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır.

 *Ayrıca kaybolan kişilerin bulunması ve kamuoyunda farkındalık yaratılması amacına yönelik oturma eylemi ve basın açıklaması yapmak istenilmesinin demokratik bir toplumda saygı ile karşılanması gerektiğine dikkat çekilmiştir. Toplantıya müdahale esnasında bazı katılımcıların gerçekleştirdiği hukuka aykırı eylemlere yönelik yaptırımlar uygulanabilir ise de bu durumun toplantıya yapılan hukuka aykırı müdahaleyi hukuka uygun hâle getirmeyeceği de vurgulanmıştır.

 

*Somut olayda, yapılmak istenen etkinliğin bütünüyle barışçıl olmaktan çıktığı değerlendirilmediği gibi başvurucunun, müdahale öncesi veya sonrasında herhangi bir şiddet hareketi sergilediğine ilişkin bir tespit ve değerlendirme de mevcut değildir. Nitekim başvurucu hakkında herhangi bir adli işlem de yapılmamıştır. Dolayısıyla somut olayda, Maside Ocak Kışlakçı (aynı kararda bkz. § 22) kararındaki değerlendirme ve kabulden ayrılmayı gerektiren bir durum olmadığı değerlendirilmiştir.”

 Hak ihlali ve tazminat kararı

 AYM, Anayasa’nın 34’üncü maddesinde güvence altına alınan “Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı”nın ihlal edildiğine karar vererek, aynı zamanda ikinci başvurucunun sahibi olan Gülseren Yoleri’ne 18 bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti.