Adile Salman: Cezaevlerinde başlatılan açlık grevlerinin artma ihtimali var

Cezaevlerinde yaşanan ihlalleri bir bir sıralayan Avukat Adile Salman, “En büyük yaramız birçok işkence vakasını bildiriyor olmamıza rağmen CPT’nin sessiz kalması” diyerek, açlık grevleri eylemlerinin artma ihtimaline dikkat çekti.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Amed - Türkiye ve bölge cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri artarak devam ediyor. Cezaevlerinde yaşam hakkından mahrum bırakılan tutuklular baskılara karşı açlık grevleri başlatırken, yaşanan ihlallere gözünü kapatan Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT) sessizliğini korumaya devam ediyor. Cezaevlerinde son 9 aya yakın zamanda tahliye edilenlerin de aralarında bulunduğu 50 hasta tutuklu yaşamını yitirirken, son süreçte tutukluların cezaevlerinde yaşadığı hak ihlallerini Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Diyarbakır Şube yöneticilerinden Avukat Adile Salman ile konuştuk.

“Düzenlemeler işkenceyi artırdı”

A’dan Z’ye tutukluların yaşadığı baskıları ve önlerindeki hukuki engelleri değerlendiren Adile Salman, Türkiye’nin tutuklular için devreye koyduğu uygulamaların hepsinin siyasi tutuklular için bir dezavantaja dönüştürüldüğünü söyledi. Türkiye cezaevlerinin geçmişten bu yana işkence merkezi haline getirildiğini belirten Adile Salman, son olarak geçtiğimiz senenin Ocak ayında getirilen infaz düzenlemesinin tutuklular üzerindeki işkenceyi daha da artırdığına yer verdi. Adile Salman, hükumet tarafından getirilen düzenlemelerin cezaevlerindeki problemleri daha da derinleştirdiğine dikkat çekti.

“Tutukluların tedavi edildiği oda morgun yanında bulunuyor”

Tutuklulara tecrit içerisinde tecrit dayatıldığını belirten Adile Salman, şunları söyledi: “Şuan Diyarbakır Kadın Kapalı Cezaevi’nde son sürgünlerin hepsinde tutuklular çıplak aramaya maruz bırakıldı. Bu, çoğu cezaevinde önümüze çıkan bir problem, kronikleşen ihlallerden biri de tedavi için hastaneye götürülen tutuklulara çift kelepçe uygulanması. Bunun yanında yine hastanelerde ağız içi aramalarda yapılıyor. Bu sebeplerden dolayı birçok ağır hasta tutuklu da tedavi edilemiyor. Onun dışında hastanelerde olan tutuklu odaları, Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde bulunan tutuklu tedavi odası hemen morgun yanında bulunuyor. Fiziki şartlarını siz de tahmin edebilirsiniz morgun yanında tedavi gören bir insan dışarıdan gelecek bir ölüm çığlığı ortamında tedavi ediliyor. Hastaneden çıkarıldığı zaman hastanede kendilerine hasta değil tamamen siyasi bir kimlikle bakılıyor.”

“9 ayda 50 hasta tutuklu yaşamını yitirdi”

Tutukluların çoğunun pandemi sürecinden bu yana sağlık hakkına erişemediklerine değinen Adile Salman, tedavi edilen tutukluların da hastaneye götürülme ve muayene süreçlerinde zorbalığa maruz kaldıkları bilgisini paylaştı. Adile Salman, “Devlet cezaevi üzerindeki yükümlülüklerini yerine getirmediği için son 9 ayda 50 hasta tutuklu yaşamını yitirdi. Bunların arasında tahliye edildikten sonra yaşamını yitiren hasta tutuklular da var. Bu da demek oluyor ki aslında bu kişi ölüm döşeğinde tahliye edilmiş. Son belirtilen isimleri hepimiz takip ediyoruz, bunların hepsi ya hastane sürecine geç çıkarılmasıyla ya da tedavi süreçlerinin yerinde ve zamanında yapılmamasından dolayı ölüm haberini almış oluyoruz” sözleriyle yaşanan durumu özetledi.

“Cezalar tehdit unsuru haline getiriliyor”

Tutukluların gereksiz bahanelerle haklarında tutulan tutanaklardan dolayı disiplin cezası aldıklarını ve infazlarının yakıldığını söyleyen Adile Salman, hazırlanan tutanakların da denetlenmeden onaylandığına dikkat çekti. Verilen cezalarda hiçbir gerekçe belirtilmediği halde ağır ceza hâkimliklerinin de noter vazifesi görür gibi bu cezaları uyguladığını kaydeden Adile Salman, şu ifadelerde bulundu: “İnfaz dosyalarında tutuklulara sürekli disiplin cezaları veriliyor. Bu cezalar artık bir tehdit unsuru haline getiriliyor. Bu sadece Diyarbakır özelinde değil birçok cezaevinde uygulanıyor. Bu cezalarda çok gereksiz bahaneler ile verilen disiplin cezaları. Örneğin gereksiz marş söylemek diye yönetmelikte geçen bir ceza sebebi var bu da çok fazla uygulanıyor. Tutuklu kendisine yönelik bir fiziki müdahale sloganla karşılık verdiği zaman gereksiz marş söylemekten disiplin cezası alıp hücreye alınabiliyor. Buna dair tutulan tutanakların da hiçbir şekilde denetlenebilirliği yok. Bu tutanaklara dair bizim başvurduğumuz hiçbir dosyadan da neredeyse sonuç alamıyoruz. Bütün cezalar aynı şekilde onaylanıyor.”

“Kürtçe tercüman istenildiğinde ücrete bağlanılıyor”

Tutukluların sağlık, yaşam ve hukuk hakları dışında ana dil haklarından da mahrum bırakıldığına dikkat çeken Adile Salman, “Yaşanan sorunlardan biri de tutukluların Kürtçe savunma yapma hakkı. İnfaz hâkimliğinde savunma yapan tutuklulara genelde Kürtçe savunma hakkı verilmiyor. Hâkimliğin bu anlamdaki gerekçesi ‘sen yazılı olarak Türkçe yazabiliyorsan o zaman savunmanı da Türkçe yapabilirsin’ deniliyor. Bu şekilde Kürtçe savunma yapma hakkı tutukluların elinden alınıyor. Bir diğer durumda Kürtçe tercüman istenildiğinde bu ücrete bağlanılıyor. Tutuklular da bunu kabul etmeyince tutukluların susma hakkını kullandığına karar verip bunu tutanağa geçiriyor. Bu süreçte gördüğümüz uygulanan bu politikalar infazın amacının dışına çıkarılıyor. Tutukluların tedavi edilme iletişim hakkı var” şeklinde konuştu.

“Uluslararası mekanizmalar bu süreçlere dâhil olmuyor”

Son olarak CPT’nin yaşanan sürece sessiz kaldığını ve tutukluların hukuki yolların ihlallere cevap olmaması nedeniyle açlık grevine başladıklarına yer veren Adile Salman, konuşmasının sonunda şöyle konuştu: “Genel olarak hak ihlallerine baktığımız zaman tüm Türkiye cezaevlerinde bir tecrit sistemi uygulanıyor. Biz bütün hukuki süreçleri tam ve yerinde uygulamaya devam edeceğiz. Bu konuya dair uluslararası mekanizmalara da başvuruyoruz. Bu konuda yaptığımız başvurular farklı farklı gerekçelerle reddedilebiliyor. Ama bizim en büyük yaramız birçok işkence vakasını bildiriyor olmamıza rağmen CPT’nin sessiz kalması. Uluslararası mekanizmalar bu süreçlere dâhil olmuyor.  İç hukukta bir yere varamıyoruz. Bir sonuç alınamadığı için de tutuklular yaşadıkları ihlallere dair son noktada bedenlerini açlığa yatırıyor. Son süreçte birçok cezaevinde açlık grevi eylemleri başlatıldı ve bu grevlerin artma ihtimali de var.”