Lozan’ın 100’ncü yılına doğru: Kürdistan savaş merkezine dönüştürüldü
Lozan Anlaşması’nın 100’ncü yılının tamamlanmasına az bir süre kalırken, bu nedenle tüm güçler Kürdistan ve Ortadoğu’da varlıklarını güçlendirmeye çalışıyor.
BERÇEM CÛDÎ
Kobanê– 21’inci yüzyılda 3’üncü Dünya Savaşı yürütülüyor ve her geçen gün daha da şiddetleniyor. Soğuk ve özel bir savaş şeklinde yürütüldüğü için bu savaş diğer savaşlardan çok daha farklı. Kürdistan toprakları tarihin belki de başlangıcından beri tüm savaşların merkezi haline getirildi. Geldiğimiz yüzyılda ise özellikle Kürdistan coğrafyası olmak üzere Ortadoğu toprakları bir kez daha egemen devletlerin kendi çıkarlarına yönelik planlarını uyguladıkları merkez haline gelmiş durumda. Bir asır önce imzalanan Lozan Anlaşması’nın 100’ncü yılının tamamlanmasına az zaman kaldı. Bu nedenle her bir ülke Ortadoğu'daki varlığını güçlendirmek için hareket ediyor. Özellikle Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu'nu yeniden canlandırma planları yapıyor.
Kürdistan savaşların merkezi haline getirildi
Kürdistan, Ortadoğu coğrafyasının önemli bir parçasını oluşturuyor. Büyüklüğü yaklaşık 550 bin km'dir olduğu tahmin ediliyor. Coğrafik olarak dört köşelidir. Kürdistan, Kasr-ı Şirin Antlaşması sonucunda ikiye, Lozan Antlaşmasıyla ise dört parçaya bölündü. Kürdistan coğrafi olarak stratejik bir konuma sahipken, Asya, Afrika ve Avrupa kıtalarının üçgeninde ve kıtaların öfkelerinin de merkezinde bulunuyor. Bu yüzden Kürdistan tarih boyunca savaşların ve çatışmaların merkezi olmuştur. Hangi güç, üç kıtada da egemen olmak istiyorsa ya ilk önce Kürdistan'ı ele geçirmeye çalışıyor ya da Kürtlerden yardım istiyor. Bu durum günümüzde de Kürdistan topraklarında her türlü savaş yürütülerek devam ediyor. Ancak kuşkusuz Kürt halkının durumu da artık eskisi gibi değil. 21’inci yüzyılda Kürt halkı, Kürt Lider Abdullah Öcalan'ın ideolojisi ve felsefesiyle tarihi, kültürel ve askeri varlığını tüm dünyaya kanıtladı.
İki güç arasında paylaşıldı
Osmanlılar ile İran arasında 1514 yılında yapılan Çaldıran Savaşı'ndan sonra Kürdistan'daki savaş yaklaşık 130 yıl devam etti. 1639'da Osmanlılar ve Safeviler, Kasr-ı Şirin şehrinde bir araya gelerek vardıkları antlaşma sonucu Kasr-ı Şirin Antlaşmasını imzaladı. Bu antlaşma sonucunda Kürdistan iki parçaya bölünerek iki güç arasında paylaşıldı. Böylelikle Kürdistan tarihte ilk kez bölünmüş oldu. Parçalama hattı Kürdistan’dan başlayıp Zagros Dağları'ndan Basra Körfezi'ne kadar uzanıyor. 400 yıl önce tanımlanan bu sınır, şimdi İran-Irak ve Türkiye-İran devletleri arasındadır.
Kürdistan dörde bölündü
Lozan Antlaşması 24 Temmuz 1923'te İsviçre'nin Lozan kentinde koalisyon güçleri ile Ankara yönetimi arasında imzalandı. O süreçte Türkiye'de büyük bir karmaşıklık yaşanıyordu. Birçok şehri Yunan ve İtalyan kuvvetleri tarafından işgal edilmişti. Ayrıca Kürdistan kentleri de Fransa tarafından işgal edilmişti. O süreçte Mustafa Kemal, İslam adı altında ve bir Kürt devleti kurma vaadiyle Avrupa güçlerine karşı Kürt güçlerini örgütledi ve onlardan yararlandı. Kürt ağa ve beyleri, Türk ordusundan destek istemeden Fransız işgalini kendi topraklarında yenilgiye uğrattı. Kürt ordusu aracılığıyla Avrupa'ya karşı kazanılan zaferlerin ardından yeni bir anlaşmaya ihtiyaç duyuldu. Bu temelde Lozan kentinde anlaşma hazırlıkları başladı. Lozan Konferansı'nda Kürt halkının haklarını gözetecek kimse olmadığından kaynaklı, Kürt halkının bağımsız Kürdistan hakkı ihlal ediliyor ve Türk yetkililer Kürt halkının taleplerini kendi çıkarlarına göre konferansta kullanıyordur. Bu anlaşmayla Kürt halkının hakları ihlal ediliyor. Aslında ittifak güçleri, Türk devletinin gerçeğini ve Kürt halkının durumunu biliyor ama çıkarlarından kaynaklı sessiz kalıyor. Kürdistan, Kasr-ı Şirin Antlaşmasıyla ikiye Lozan Antlaşmasıyla ise dört parçaya bölünüyor ve Türkiye, Suriye, Irak ve İran'a resmen paylaştırılıyor.
Türkiye’nin sınırları yeniden çizildi
Osmanlı İmparatorluğu'nun 1’inci Dünya Savaşı'ndaki yenilgisinden sonra Britanya, Fransa ve İtalya bir antlaşma imzaladı ve Osmanlı yönetimini devirildi. Osmanlı işgali, Kıbrıs, Libya, Lübnan, Mısır, Sudan, Filistin, Irak ve Suriye'de yenildi. Ayrıca, Türkiye’ye petrol ve gaz arama faaliyetlerini durdurması dayatıldı. Tüm bunlara rağmen Osmanlı Devleti yerine Türk devleti ilan edilmiş ve sınırları yeniden çizilmişti.
Osmanlı hayalini canlandırmak isteniyor
Lozan Anlaşması 100’üncü yılını doldurmaya doğru yol alıyor. Bununla birlikte Türk devleti ise Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden canlandırma hayalini gerçekleştirmek istiyor ve bu hayalinden vazgeçmiş değil. Türk devleti, bu temelde 2011 yılında Ortadoğu'daki birçok ülkede başlayan halkların baharını kendi çıkarlarını uygulamak için kullandı. Böylelikle Türk devleti ilk kez Suriye, Irak ve Libya topraklarını fiili olarak işgal ederek yerleşti. Aynı çerçevede Akdeniz sahasına ve Libya'daki petrole ulaşmak için Libya ile anlaşarak, Mısır'a müdahale etmeye, Kıbrıs ve Yunanistan yakınlarındaki Akdeniz'de bölgesel gerilimler ve çatışmalar yaratmaya ve bölgedeki tehdidini arttırmaya başladı.
İlişkiler genişletiliyor
Öte yandan Türk devleti, askeri, ekonomik anlamda güçlenmek ve bölgelerdeki gücünü artırmak için ilişkilerini ve işgalini genişletiyor. Bu kapsamda Türk devletinin siyasi, diplomatik ve askeri hareketi, Osmanlı yönetimine geri dönme hayallerinin teyidi oluyor.
Avrupa ülkelerini tehdit ediyor
Türk devletinin Ortadoğu’ya yönelik tehdit politikası devam ediyor ve bu tehditkar planlarını da açık şekilde Kürdistan toprakları üzerinden yürütüyor. Türkiye, Kuzey ve Doğu Suriye Efrîn, Serêkanî, Girê Spî, Bab, Cerablûs ve Ezaz bölgelerini “işgal” etti. Kendi kültür, dil, din, ırk ve tarihini bu bölgelerde yaşayan bileşenlere dayattı. Demografik değişim yaparak, işgal ettiği bölgeleri kendi topraklarının bir parçası yapmaya çalışıyor. Öte yandan Türkiye, Suriye halkının Türk ordusu ve çetelerinin saflarına katılmasının önünü açarak, Libya, Federal Kürdistan, Afganistan gibi savaşlarda kullanmıştır. Türk devleti, Kürdistan Özgürlük Hareketi’nin Federal Kürdistan'da olduğu bahanesiyle çok sayıda askeri üssünü kurdu ve sanki o toprakların sahibiymiş gibi hareket ediyor. Türk devleti, bu planlarına ek olarak ekonomik ve siyasi emellerini gerçekleştirmek için Avrupa ülkelerini göçmen ve IŞİD çetelerinin dosyalarıyla günlük olarak tehdit ediyor.
İdlib ve Efrîn Suriye’den koparılmak isteniyor
Tarih boyunca Kürdistan sınırları birçok çatışma ve saldırıya maruz kalmıştır. Bu sınır, birçok Arap ülkesinin Osmanlı işgaline ve Osmanlı egemenliğinin sona ermesine açılan kapıydı. Türk devleti, Suriye ve Rojava Kürdistan’ı topraklarını işgal etmek amacıyla, sürekli Suriye topraklarındaki varlığını sürdürmüştür. Türkiye, 2015 yılında Kuzey Kürdistan ile Rojava Kürdistan arasındaki sınıra 826 km uzunluğunda biri duvar inşa etme planına başladı. Türk devleti, duvarın 500 km'den fazlasını inşa etti. Daha sonra 2017 yılında ise Türkiye-İran sınırına 144 km uzunluğunda duvar yapmaya başlandı. Van Valisi aynı kapsamda 27 Temmuz'da Türkiye ile İran arasında tüm sınır hattı boyunca 295 kilometrelik bir duvar inşasına başladıklarını duyurmuştu. İdlib ve Efrîn'de de her iki bölgeyi Suriye topraklarından tamamen ayırmak için duvarlar halen inşa ediliyor...
Kürdistan’da birliğin önemi
Bu süreçte Kürt halkının kaderine ve varlığına yönelik çok ciddi saldırılar var. Kürt halkı 2023 yılına kadar birliğini kurmazsa tarih tekerrür edecek. Nasıl ki; Osmanlı, Lozan Antlaşmasında Kürtlerin sözcülüğünü yaptıysa ve kaderleriyle oynayıp haklarından mahrum bıraktıysa 21’inci Yüzyılda da Türk devleti, Kürtlerin elinden Kürdistan statüsünü kurma fırsatını alacaktır.
99 yıl sonra Lozan’dan seslendiler: Boşa çıkarıldı
Lozan Anlaşmasının imzalandığı Ouchy'deki Càteau d'Ouchy binasının önüne bir araya gelen diasporada yaşayan Kürdistanlılar ve dostlarının "Lozan'ın 100. yılında Rojava Devrimi’ni savun" sloganıyla başladıkları eylemlerine bugün de devam etmeleri bekleniyor. 23 Temmuz (dün) gerçekleştirdikleri eylemlerinde ise “99’uncu yılında Lozan Anlaşması boşa çıkarılmıştır” mesajları verildi.