Kapitalizme karşı Mücadele yürüten işçi kadınlar alanlarda ’Jin jiyan azadi’ diyecek

Kapitalizme karşı mücadele yürüten emekçiler, bugün tüm dünyanın kurtuluşu için alanlarda. ’Jin jiyan azadi’ sloganının neredeyse her alanda hayat bulduğu bu yıl da kadınlar, hep bir ağızdan taleplerini haykıracak.

SARYA DENİZ

Haber Merkezi- İnsanlar hayatta kalabilmek için yüz yıllardır en kötü ve zor koşullarda çalışmak zorunda bırakıldılar. Kölelik düzeninden bugüne bakıldığında modern çağda insanlar ‘modern kölelik’ koşullarında nerdeyse sadece barınma ve karınlarını doyurmak için mücadele ediyor. Hayatı üretenlerin hak talepleri her dönem görmezden gelindi. Kapitalizmin çarkları arasında ezilmeye mahkum bırakılan işçi sınıfı, emekçiler kendi tarihlerini de yazmayı başarabildi. Kendilerine yazılan ‘kadere’ karşı duran emekçiler direnişin simgesi haline gelen 1 Mayıs tarihini haklarını elde ettiği bir zafer günü aynı zamanda taleplerini dile getirdikleri bir bayrama dönüştürdüler.  Emekçiler tüm dünyada uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda meydanlara çıkarak taleplerini haykırıyor. 

Kapitalizmin etkisinden arınıp sınıf mücadelesi yürüten işçiler, bugün tüm dünyanın kurtuluşu için alanlarda. Kendi güçlerinin farkında olan emekçilerin en ağır sömürü düzenine karşı duruşları dünyanın her meydanında yankılandı. Peki bu alanlarda neler oldu?  Daha kısa iş günü mücadelesinin bir parçası olarak doğan 1 Mayıs gününe giderken 1 Mayıs 1886’da Chicago'daki Haymarket'te bir işçi mitinginden dünyayı etkisi altına alan bu rüzgar şimdi neler fısıldıyor? Daha da sık karşımıza çıkan işçi eylemleri 1 Mayıs için nasıl mesajlar veriyor?

Yoksulluktan kaçanlar

Savaş ve çatışmaların en yakıcı haliyle devam ettiği kimi coğrafyalarda yerinden edilme çağın en dikkat çekici meselelerinden biri oldu. Yerinden edilmeyle birlikte savaştan ve yoksulluktan kaçanlar daha fazla sömürüye maruz kaldı ve tüm insani haklardan mahrum bırakıldı. Son yılların en büyük göçmen yürüyüşü ABD sınırında gerçekleştirildi. Meksika’nın Chiapas eyaletinden ABD sınırına doğru “yoksulluktan kaçış” yazılı pankartıyla yürüyen binlerce kişi arasında 24 ayrı ülkeden göçmenler vardı. Bu yürüyüş aynı zamanda “yoksulluk göçü” olarak tanımlandı. “Suçlu değiliz, uluslararası işçileriz!” sloganlarıyla yürüyen binlerce işçi ailesinden oluşan göçmenler, “yoksulluktan kaçış” umuduyla yaşama tutunmaya çalışıyor.

‘Hayalet işçiler’

Elbette Meksika’da dikkat çeken bu eylem sadece o alanın sorunu olmadı. En çok göç alan ülkelerden biri olan Türkiye’de sığınan binlerce kişi Türkiye vatandaşlarının neredeyse yarı ücretlerine çalıştırıldı. Hiçbir haktan yararlanamayan bu ‘hayalet işçiler’ çoğu zaman ölümle baş başa bırakıldı. Sadece basına yansıyan haberlere göre 2023 yılında 106 göçmen işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. 2024 yılının ilk 3 ayında ise yaşamını yitirenlerin sayısı 9 oldu. ‘Operasyon’ adı altında saldırılarını sürdüren Türk devleti ekolojik krizle, yoksulluk ve sefaletle cehenneme çevirdiği ve yarattığı göç krizinin bedelini yine emekçilere ödetti.

Tüm dünyada eylemler

Bu yıl dikkat çeken eylemlerden biri de Belçika’da yaşandı. 2023 yılının son ayında Brüksel’de çeşitli ülkelerden sendikalar ve işçiler Brüksel Adalet Sarayı önünde toplandı. Eylemde Avrupa Birliği üyesi ülkelerin kamu harcamalarını azaltma politikalarına karşı büyük bir protesto gösterisi düzenlendi. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden sendikalara üye binlerce kişinin katıldığı protestoda hükümetlerin kemer sıkma politikaları protesto edildi. Yaklaşık 15 bin kişinin katıldığı eylemde “Silaha Var Bize Yok”, “Kemer Sıkmak İstemiyoruz” “Asla! Bedelini Biz Ödemeyeceğiz”, “Birlikte Kazanacağız” sloganları atıldı. Arjantinli işçiler 24 Ocak’ta greve çıkarak Milei hükümetinin kemer sıkma politikalarına ve hak gasplarına karşı çıktılar. Avrupa’nın en önemli tarım merkezlerinden olan Fransa’da binlerce çiftçi talepleri için yol kapatma eylemleri gerçekleştirdi. Birleşik Krallık’a bağlı ülkelerden biri olan Galler’de ise BMA sendikası üyesi pratisyen hekimler 72 saatlik grev gerçekleştirdiler. Kuzey İrlanda’da ise son 50 yılın en büyük grevi gerçekleşti. Hindistan’da çiftçiler 2021 yılının ardından bir kez daha traktörleri ile eylem yaptı ve hayatı durdurdu.

Yüzlerce işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi

Türkiye işçi sınıfı da bu yıl 1 Mayıs'ı yoksulluğun daha da derinleştiği, çalışma koşullarının ağırlaştığı, güvencesizliğin arttığı, sendikal hak ve özgürlüklere dönük saldırıların sistematikleştiği bir tabloyla karşılıyor. Sadece ekonomik hakların değil aynı zamanda demokratik ve insani hakların da saldırı altında olduğu özellikle Kürt sorununun çözümsüzlüğünde ısrarla birlikte Suriye ve Irak'a sınır ötesi operasyonların sürdürüldüğü Türkiye’de emekçiler acil olarak taleplerinin karşılanmasını istiyor. Ülkede sadece 2023 yılında basına yansıyan haberlere göre bin 932 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Yaşamını yitiren işçilerden 54’ü çocuk 147’si kadındı. 106 işçisi ise göçmen olarak kayıt altına alındı. 2024 yılının ilk üç ayında ise 425 işçi yaşamını yitirdi. Bu işçilerden 13’ü kadın, 16’sı çocuk ve 9’u mülteciydi. 

Emekçilerin talepleri

Türkiye’de asgari ücretle yaşama tutunmaya çalışan milyonlarca emekçi ücretlerinin yoksulluk sınırının üzerinde insanca yaşayacak düzeye çıkarılması ve vergiden muaf tutulmasını istiyor. Temel tüketim maddelerindeki fahiş zamların geri çekilmesi, vergide adaletin sağlanması, işten atmaların, taşeron, güvencesiz ve esnek tüm çalışma biçimlerinin yasaklanması, iş cinayetlerinin engellenmesi için gerekli önlemlerin alınması, işçi sağlığı ve iş güvenliği denetimlerinin iş yerlerinde oluşturulan işçi komitelerince gerçekleştirilmesi, örgütlenme özgürlüğü talep eden emekçiler, aynı zamanda Kürt sorununun çözümü ve barış talep ediyor.

Kadın istihdamı yüzde 30

Hayatın her alanında ayrımcılığa maruz kalan kadınlar ise ülkede köleliğinde altındaki sınıf olarak görülüyor. Kadınlar 1 Mayıs alanlarında emeklerinin, bedenlerinin ve kimliklerinin sürekli hedef gösterilmesine eşitlik ve barış isteyerek yer alıyor. Türkiye’ de verileri tartışmalı olan İstatistik Kurumu verilerine göre bile nüfusun yarısını oluşturan kadınların istihdam oranının erkeklerin yarısından bile az olduğunu gösteriyor. Verilere göre istihdam oranı yüzde 30.

Çocuğu olan kadınlar çalışamıyor

Yine verilere göre 3 yaşın altında çocuğu olan kadınların istihdam oranı yüzde 28,0 iken erkeklerin istihdam oranının ise yüzde 90,5. Bu durum çocuğu olan kadınların bakım ve kreş olmaması sebebiyle çalışmadığını gösteriyor.

Kadınlar hala eşit işe eşit ücret talebinde bulunuyor. Bu durumun yakıcı bir şekilde devam ettiğini yine raporlar ortaya koyuyor. Cinsiyetler arası ücret veya kazanç farkı için en yüksek fark yüzde 17,1 ile yükseköğretim mezunlarında, en düşük fark yüzde 12,4 ile ilkokul ve altı mezunlarda gerçekleşiyor. Yıllık ortalama brüt kazanç ile hesaplanan gösterge için ise, en yüksek fark yüzde 19,6 ile lise mezunlarında, en düşük fark ise yüzde 14,5 ile ilkokul ve altı mezunlarda yaşanıyor.

İşgücüne katılma oranı eğitim durumuna göre incelendiğinde, kadınların eğitim seviyesi yükseldikçe işgücüne daha fazla katıldıkları görülüyor ama Türkiye’deki eğitim sistemi için de kız çocukları hala bundan mahrum bırakılıyor. İş bulmak ve çalışma hayatında önemli bir yerde eğitim dururken kız çocukları toplumsal normlar içine sıkıştırılarak lise eğitiminden bile uzaklaştırılıyor.

Eşitsizliğin en derini

Eşitsizliğin en derini ile mücadele etmek zorunda bırakılan kadınlar, yaşamlarını kazanmak zorunda olsa da açlığa mahkum ediliyor. Kendi yaşamlarını kurmak için savaşan kadınlar ise en yakınlarındaki erkekler tarafından katlediliyor.  Genç kadın işsizliği devletin göstergelerinin 2 katı anlamına gelirken kadınların yaşamları ücretsiz bakım emeği ile sınırlandırılıyor. Çalışan ya da çalışabilen her 10 kadından 3’3 de kayıt dışı durumda. Tam zamanlı iş bulamayan kadınlar daha çok yarı zamanlı işlerde kayıt dışı sömürülüyor. Ülkede yaşanan göç dalgası düşünüldüğünde kayıt dışı çalışan ve daha düşük ve güvencesiz işlere gidenler de yine sığınmacı kadınlar oluyor.

Kadın özgürlükçü paradigma için

Çalışma yaşamındaki düzenlemelerin esasen tüm toplumun değişimi ile mümkün olabileceğini belirten kadınlar eşitsizliklerin eğitimden başlayarak tüm politikalarla ilgili olduğunu belirtiyor. ’Jin jiyan azadi’ sloganının nerdeyse her alanda hayat bulduğu bu yıl da kadınlar hep bir ağızdan taleplerini haykıracak. Başta Kürt sorunu olmak üzere bütün toplumsal sorunların demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigma ile çözüleceğine inan kadınlar yaşamlarını daraltan sistemin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde sistematikleştirilen tecrit politikasından bağımsız olmadığını belirterek tecride karşı özgürlük mücadelesi için 1 Mayıs alanlarında olacak. Direnen ve tüm kadınları da direnmeye davet eden kadınlar kendi kimlikleri ve renkleri ile alanlara kendi renklerini katarak bu topraklardan İran, Irak, ABD, Hindistan, Meksika ve daha birçok ülkedeki hemcinslerine “Yaşasın Mayıs”, ‘Biji yek Gulan’, ‘Jin Jiyan Azadi’, sözleri ile seslenecek.

1 Mayıs’ın kısa tarihi

1 Mayıs’ın kökeni daha kısa iş günü mücadelesinin bir parçası olarak doğdu. 19’uncu yüzyılda işçiler günde 18 saate kadar sadece hayatta kalabilecekleri ücretlere çalışıyorlardı. Hiçbir şekilde sosyal hakları olmayan işçilerin, çoğu fabrikaların hemen yanında kurulan barakalarda kalıyordu. 21 Nisan 1856 tarihinde Victoria'daki Avustralyalı taş ustaları, sekiz saatlik iş günü hareketinin bir parçası olarak toplu halde iş bıraktılar. Bu iş bırakma eylemi her yıl düzenlenen bir anma töreni haline geldi. Amerika’da işçilere de ilk iş durdurma eylemlerinde ilham oldu. Ülkede binlerce işçi greve gitti.

1 Mayıs’ın kökleri

1 Mayıs 1886’da Chicago'daki Haymarket'te bir işçi mitingi düzenlendi. Mitingin yapılış nedenlerinden biri de sendikanın Chicago'da üç hafta önce kazandığı zaferdi. Tarım aletleri üreten bir fabrikada işçiler insanlık dışı çalışma koşullarını protesto etmişler ve greve gideceklerini açıklamışlardı. İşçiler kitlesel olarak işten atıldılar. Boşalan kadrolara, fabrika önünde bekleyen göçmenlerin başvurması bekleniyordu. Ancak beklenen olmadı. Bu bir kazanım sayıldı. Daha sonra Chicago'da birkaç günlük bir grev gerçekleştirildi.

İşçiler katledildi

3 Mayıs günü, grevci işçileri polis dağıtmak istedi. Müdahalede altı işçi öldürüldü ve onlarcası yaralandı. İşçiler sokaktan ayrılmadı ve Haymarket Meydanı'na doğru yürüyüşe geçerek eylemlerini gerçekleştirdi. 4 Mayıs günü Haymarket Meydanı'nda toplanan işçilere bomba atıldı. Olayda on iki kişi öldü. İki polis memuru da hayatını kaybetti. Bunun üzerine polis kalabalığa ateş açtı, en az dört sivil, yedi polis öldü, yüz on beş sivilin yanı sıra altmış polis memuru da yaralandı. Olayların sonunda yüzlerce işçi lideri tutuklandı. Dört işçi idam edildi. 5 Mayıs’ta grevcilere yine ateş açıldı. Biri çocuk yedi kişi hayatını kaybetti. 1 Mayıs uluslararası işçi hareketi için en önemli tarihlerden biri oldu.

İkinci Enternasyonal, Fransız işçi temsilcisinin önergesiyle " Mayıs'ı işçi sınıfının birlik, dayanışma ve mücadele günü ilan etti.1889’da Paris’te İkinci Enternasyonal’in ilk kongresi toplandı. 1 Mayıs 1890'da ABD ve Avrupa’nın birçok ülkesinde işçiler çağrıya cevap verdi. 1 Mayıs, Enternasyonal'in 1891'deki ikinci kongresinde resmi olarak yıllık bir etkinlik olarak kabul edildi.

Osmanlı ve Türkiye’de 1 Mayıs

Osmanlı devleti döneminde 1 Mayıs 1860'lı yıllardan itibaren Ermeniler tarafından kutlanmaya başlandı. 1886'dan itibaren çok daha kitleselleşti. 1923 yılında, İstanbul'da tütün işçileri, askeri fabrika ve demiryolu işçileri, fırıncılar, İstanbul tramvay, telefon, tünel, gazhane işçileri 1 Mayıs'ı sokakta kutladı. 1976 yılına gelindiğinde Türkiye’de işçi hareketi ve gençlik hareketi birlikte mücadele saflarında yer aldı. 1923’ten tam 50 yıl sonra 1 Mayıs İşçi Bayramı İstanbul Taksim Meydanı’nda yapılan büyük bir mitingle kutlandı. 1976 yılının görkemini işçiler, emekçiler, kadınlar ve gençler 1977’de de sürdürmek istedi ama bu 1 Mayıs Türkiye’de hafızalardan asla silinmedi. DİSK’in Taksim Meydanı’nda düzenlediği 1 Mayıs mitingine 500 bine yakın işçi, emekçi katıldı. Intercontinental Oteli'nden (şimdiki The Marmara Oteli) kalabalığın üzerine ateş açıldı. Kazancı Yokuşu’ndan aşağıya kaçmaya çalışan insanlar panzerler altında kalarak ve birbirlerini ezerek kaçmaya devam etti. 28 kişi ezilme ya da boğulma nedeniyle, 5 kişi vurulma nedeniyle, 1 kişi de panzer altında kalarak yaşamını yitirdi, yaklaşık 130 kişi de yaralandı. Tarihe "Kanlı 1 Mayıs" olarak geçecek olan o gün Kazancı Yokuşu'nda 9 kadın katledildi: Diran Nergis, Hacer İpek Sarman, Hatice Altun, Jale Yeşilnil, Kıymet Duman, Leyla Altıparmak, Meral Özkol, Nazan Ünaldı ve Sibel Açıkalın.

1 Mayıs 1977’deki katliamın sorumluları yargılanmadı; hesap vermedi. Kanlı 1 Mayıs’ın ardından önce sokaklar sonra 1 Mayıs yasaklandı.

Yasaklı 1Mayıs

1979'da İstanbul'da 1 Mayıs kutlamaları tamamıyla yasaklandı. O gün çıkma yasağı kondu. 1980 yılında DİSK Mersin'de 50 bin kişinin katıldığı bir miting düzenledi. DİSK Genel Başkan Vekili Rıza Güven mitingde tutuklandı. 12 Eylül cuntasıyla birlikte 1 Mayıs da yasaklandı. 1989 yılında 1 Mayıs'ı kutlanmasının yasaklanması üzerine Taksim meydanına çıkmak isteyenler polis saldırısıyla karşılaştılar. Polisin açtığı ateş sonucu Mehmet Akif Dalcı adında 17 yaşında genç bir işçi hayatını kaybetti.

1990 yılına gelindiğinde Türk-İş Genel Kurulu'nda 1 Mayıs'ın kutlanması karar altına aldı. Hak-İş'te tarihinde ilk kez 1 Mayıs kutlaması yapmış oldu. Kanlı 1 Mayıs’ın 30. yıl dönümünde kadar Taksim Meydanı işçilere kapalı kaldı. 2007’de binlerce işçi ve emekçi Taksim’e yürüyüşe geçti. Tüm Taksim abluka altına alınırken, yüzlerce kişi polis şiddetine maruz kaldı, gözaltına alındı. Ancak barikatler aşıldı ve yüzlerce kişi 1 Mayıs 2007’de 30 yıl önce katledilenleri anmak ve 1 Mayıs alanına yeniden sahip çıkmak için Taksim Meydanı’na ulaştı. 2008 ve 2009 yıllarındaki 1 Mayıslar da bezer yasaklama, tedbir ve polis şiddetine rağmen bir şekilde Taksim meydanına ulaşan işçilerle sonuçlandı.

Resmî tatil

22 Nisan 2009 günü TBMM Genel Kurulu'nda, 1 Mayıs'ın, "Emek ve Dayanışma Günü" adıyla tatil olmasına ilişkin kanun tasarısı kabul edildi. 5 binden fazla insan, Taksim meydanında 1 Mayıs'ı kutladı. 2010 yılında 32 yıl sonra Taksim Meydanı ilk kez 'eyleme' açıldı. Büyük bir coşku ve heyecanla 200 binin üzerinde katılımcı ile görkemli bir kutlama gerçekleştirildi. 2013 yılı devletin şiddet dozunu artırdığı bir yıl oldu. 2015 yılı birçok açıdan demokratik hakların kullanımında bir milat oldu. Fiili yasaklar 15 Temmuz Darbe Girişimi ile “kanunlaştı”. Taksim, işçilere, muhaliflere, Kürtlere, kadınlara, gençlere kapatıldı. Tüm yasak kararlarına karşın 1 Mayıs’tan ve Taksim’den vazgeçmeyen işçi ve emekçiler direnişlerine devam ediyor.