Günün Portresi: Cesareti ile ilkleri başaran Aysel Tuğluk
İlk eş başkan olma sıfatıyla kadın özgürlük mücadelesinin önemli bir mihenk taşı olan Aysel Tuğluk, devletin tüm baskılarına karşı mücadelesini sürdürdü. Tutuklu bulunan Aysel Tuğluk, sağlık sorunlarına rağmen serbest bırakılmıyor.
Haber Merkezi – Yaşamı boyunca Kürtlerin ve özellikle kadınların maruz kaldığı baskılara karşı mücadele yürüten Aysel Tuğluk, demokratik siyaset tarihinde önemli bir yere sahip isimlerden.
Elazığ’da 1965 tarihinde dünyaya gelen Aysel Tuğluk, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra bir süre serbest avukat olarak çalışır. Daha sonra Toplumsal Hukuk Araştırmaları Vakfı Yönetim Kurulu’nda (TOHAV), İnsan Hakları Derneği (İHD), Yurtsever Kadınlar Derneği çalışmalarında yer alır.
İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan ile görüştü
Kürt Halk Lideri Abdullah Öcalan’a dönük 15 Şubat 1999'da uluslararası komplo ile Türkiye'ye getirilmesinin hemen ardından Aysel Tuğluk, Abdullah Öcalan'ın avukatlığını yapmak için ilk başvuruculardan olur. Başvurunun kabul edilmesinin ardından Aysel Tuğluk, İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan ile görüşür. Abdullah Öcalan, 9 yaşında iken Aysel Tuğluk’un evine yaptığı misafirliği hatırlayarak, Aysel Tuğluk’a, “Demek o küçük ve zayıf esmer kız sendin” diye hitap eder.
Tüm baskılara karşı yoluna devam etti
Aysel Tuğluk, uzun bir süre Abdullah Öcalan’ın avukatlığını ve hak savunuculuğunu yaparken, aynı zamanda 2005 tarihinde kurulan Demokratik Toplum Partisi’nde (DTP) Ahmet Türk ile birlikte eş başkanlık görevini üstlenir. Aysel Tuğluk, 2007’deki genel seçimlerinde Diyarbakır’dan 23’üncü dönem bağımsız milletvekili seçilir. Bağımsız milletvekili seçilen Aysel Tuğluk, Meclis’te DTP grubuna katılır. Dönemin siyasi baskılarından kaynaklı DTP 2009 tarihinde Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından kapatılınca Aysel Tuğluk ve Ahmet Türk’ün milletvekilliği düşürülerek, haklarında siyaset yapma yasağı getirilir. Mücadeleyi bırakmayan Aysel Tuğluk, 12 Haziran 2011 seçimlerinde Emek Demokrasi ve Özgürlük Bloku adayı olarak Van’da 24’üncü dönem bağımsız milletvekili seçilir. Seçilen milletvekilleri Barış ve Demokrasi Partisi’ne (BDP) katılır. Mücadelenin hiçbir alanında geri planda durmayan Aysel Tuğluk, 2011 seçimlerinin hemen ardından 14 Temmuz 2011 tarihinde BDP Diyarbakır İl Örgütü Vedat Aydın Konferans salonunda gerçekleştirilen DTK konferansında, “Demokratik Özerkliği” tüzüğe aldıklarını duyurur.
KCK operasyonları: Kürtlerin tahammülü sonsuz değil
Tarihler 14 Nisan 2009’u gösterirken, AKP iktidarı Kürt hareketine yönelik KCK adı altında bir operasyon gerçekleştirir. KCK operasyonunda BDP’li belediye eş başkanları ve onlarca siyasetçi gözaltına alınarak tutuklanır. AKP iktidarının KCK adı altında Kürt siyasetine dönük tasfiye planlarına Aysel Tuğluk şu cümlelerle tepki gösterir: “Bu kadar bedel, Başbakan Erdoğan’a biat etmek için verilmedi. Kürtlerin tahammülü sonsuz değildir.”
Aysel Tuğluk’a saldırı
2014 yılında DAİŞ, Kobanê’ye dönük saldırılarına hız verirken, halk canlı kalkan olmak için Pirsûs (Suruç) sınırına akar. 22 Eylül’de ise nöbet eylemine başlar. Nöbet eylemine polis saldırır. Polisin saldırısına karşı öz savunmada bulunan Aysel Tuğluk, dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu olmak üzere yandaş medyanın ve iktidar yanlılarının hedefi olur. Aysel Tuğluk bu yaklaşımlara karşı, “Polis toplanan gruba biber gazı, tazyikli su, hatta gerçek mermiler kullanarak müdahalede bulundu. Bu sırada benim ayaklarımın yakınına da biber gazı kapsülü düştü. Ben de kendimi savunmak için o esnada yerde bulduğum taşla karşılık verdim” diye belirtir.
10 yıl hapis cezası
Tayyip Erdoğan’ın “Kobanê düştü düşecek” söylemlerine karşı Kobanê düşmeyince yeni bir operasyon başlar. 20 Mayıs 2016 tarihinde Meclis’te anayasa değişikliğinin 376 oyla kabul edilmesinin ardından HDP’li 55 milletvekili hakkında 511 fezleke hazırlanır. Aysel Tuğluk, 29 Aralık 2016 tarihinde HDP Eş Başkan Yardımcısı olduğu dönemde tutuklanarak, Kocaeli Kandıra F Tipi cezaevine gönderilir. Aysel Tuğluk, DTK Eş Başkanlığı sürecinde yaptığı açıklamalar ve faaliyetleri gerekçe gösterilerek yargılanır. Ankara 17’nci Ağır Ceza Mahkemesi 16 Mart 2018 tarihinde Aysel Tuğluk hakkında “örgüt yönetici olmak” iddiasıyla 10 yıl hapis cezası verir. Yapılan itirazlara rağmen Yargıtay 16. Ceza Dairesi de Aysel Tuğluk hakkında verilen hapis cezasını onar.
Hatun Tuğluk’un cenazesine ırkçı saldırı
Aysel Tuğluk cezaevindeyken, annesi Hatun Tuğluk 13 Eylül 2017 tarihinde yaşamını kaybeder. Aysel Tuğluk, Ankara Batıkent Cemevi’nde yapılan cenaze törenine katılır. Cenaze, cemevindeki törenin ardından İncek Mezarlığı’na götürülür. Orada toplanan ırkçı bir grup, “Burada şehit cenazesi var, buraya terörist cenazesi gömdürmeyiz”, “Burası Ermeni mezarlığı değil” diyerek cenazeye katılanlara saldırır. Hatun Tuğluk’un cenazesi, “Cenazeyi gömseniz de çıkartır parçalarız” diye saldırdıkları için gömüldüğü yerden çıkarılarak Dersim’e götürülür.
Demans tanısı konuldu
Annesinin cenazesinde yapılanlar sonrasında hastalanan Aysel Tuğluk’a uzun bir süreden sonra “demans” teşhisi konulur. Aysel Tuğluk, 8 ay boyunca Kocaeli Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı’ndaki 9 uzman doktor tarafından muayene edilir. 8 Mart 2021 tarihli İzmit Seka Hastanesi tarafından hazırlanan muayene bilgilerinin yer aldığı raporda, Aysel Tuğluk’un 1 yıldır unutkanlık, konuşacağı kelimeleri hatırlayamama, tekrar tekrar sorma, kıyafetleri ters giyme, zaman kavramında bozulma bulgularına rastlandığı kaydedilir. Kocaeli Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi 15/03/2021 tarihinde Aysel Tuğluk’a demans tanısını yaptığı raporlarla sabitlenir. Raporda, “… kişiye cezaevi koşullarında sağlanabilecek tıbbi destek ve bakımın yeterliliğinde sorun yaşanabileceği, yaşamını bir başkasının yardımı olmaksızın tek başına sürdürmesinin mümkün olmadığı” açık bir şekilde belirtilir.
Yargılayan ve hüküm veren ATK raporu
Uzayıp giden ve işkenceye dönenen ATK süreci, çıkan raporlar ve defalarca yapılan tetkikler Aysel Tuğluk’un cezaevinde kalamayacağını göstermesine rağmen, ATK son raporu siyaset ve yargı hattındaki kirli politikayı ortaya serdi. ATK raporunda tutuklayan, yargılayan ve hüküm veren olmuştu. Rapor şöyle diyordu: “…Suç tarihini kapsayan dönemde ceza sorumluluğunu etkileyecek mahiyet ve derecede herhangi bir akli arıza içinde olduğuna delalet edecek tıbbi bulgu ve belgeye rastlanmadığı ceza sorumluluğunun tam olduğu kanaat ve mütalaamızı bildirir gözlem raporudur.”
Duruşmaya katılmaya zorlandı
Rapor üzerine aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ında bulunduğu 21’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobanê siyasi soykırım davasına katılır. Duruşmaya katılan Aysel Tuğluk’a bir avukatı da refakat ederken, mahkeme başkanın sorularını algılamakta zorluk çeker. Aysel Tuğluk, sağlık sorunlarından kaynaklı kendini ifade edemeyeceğini belirterek, duruşma salonundan ayrılır.
Kadınlar Aysel Tuğluk için kampanyalar yürütüyor
Aysel Tuğluk’un hastalığının bilinmesinin ardından, Türkiye ve dünyanın birçok yerinden kadınlar, “Aysel’in hafızasıyız”, “Aysel Tuğluk için bin kadın” başlığıyla eylemler ve kampanyalar başlar. “Aysel Tuğluk İçin 1000 Kadın” kampanyası kapsamında aralarında akademisyen, insan hakları savunucusu, aydın, yazar, sanatçıların da olduğu birçok kadın Aysel Tuğluk’un bırakılması için halen mücadelesini sürdürüyor.