Zeyneb Celaliyan’dan mektup: Zulüm karşısında sessiz kalmayın

İran’da 20 yıldır tutsak edilen Zeyneb Celaliyan, kaleme aldığı mektubunda İran halkına seslenerek, kadın ve erkek mücadelecilerin yanında olmalarını, sessizliğin onaylamak anlamına geldiğini belirtti ve idamlara karşı hep birlikte durmalıyız dedi.

Haber Merkezi- Kadın hakları savunucusu ve İran’da en uzun süre tutuklu kalan siyasi kadın tutsak Zeyneb Celaliyan, Yezd Merkez Cezaevi’nden gönderdiği mektupta, “Bugün İranlı kadın ve erkek mücadelecilerin durumu ağır. Daha önce Evin Cezaevi’ndeydiler, şimdi çok daha kötü koşullara sürüldüler; ne başlarını koyacak bir yerleri var, ne de insani beslenme ve hijyen koşulları. Bu zulüm karşısındaki sessizlik, rejimin suçlarını onaylamak anlamına gelir” diye belirtti. 

Müebbet hapis cezasına çarptırılan Zeyneb Celaliyan, doktorların yıllar önce ameliyat olması gerektiğini belirttiğini, ancak cezaevi yönetiminin raporu adli tıpa sevk ederek “hapis cezasını çekebilir” kararı aldığını belirtti. Zeyneb Celaliyan, Che Guevara’dan alıntı yaptığı mektubunda “Bizi gömmek istediler, bilmiyorlardı ki biz tohumduk ve filizlendik” derken, siyasi tutsaklarla küresel dayanışma çağrısında bulundu.  

Zeyneb Celaliyan’ın mektubunda şu ifadeler yer aldı:

“Bu rejime karşı çıkmak, hayatını ve sevdiklerinin hayatını riske atmak demektir. Seni muhalif gördükleri anda dosya uydururlar, ağır etiketler yapıştırırlar, seni ortadan kaldırmak için. Ama başarılı olamazlarsa yıllarca cezaevinde diri diri gömerler. Bedensel, ruhsal ve sözlü işkencelerle, ayrımcılıkla, yıllarca telefon ve görüş yasağıyla, sevdiklerimizin tutuklanıp hapse atılmasıyla gömerler. Bir mücadelecinin en temel özelliği dirençtir. Amacı uğruna ruhunu güçlü tutmaya, daha güçlü devam etmeye çalışır.

Ataerkil toplumda kadınlar hep çok acı çekti. Ama hapisteki kadınların yükü iki kat ağırdır; çünkü esaret, zaten açılmış yaraya bir darbedir. Evlat, eş, anne-babadan ayrılık ve tüm özgürlüklerin yitimi bu acının bir parçasıdır. Cezaevine mahkûm olduğunda, sadece kendi değil, başkalarının maruz kaldığı zulmü de görürsün. Ama onları hafifletmek için hiçbir şey yapamamak daha derin bir yara açar. Bu çaresizlik beni daha da yaralıyor.

Yaklaşık uzun bir süredir cezaevinde yaşamış biri olarak; bulaşıcı hastalıklar, ruhsal rahatsızlıklar ve en kötüsü yetersiz beslenme yüzünden birçok hastalık yaşıyoruz. Hele siyasi tutsak olunca, tıbbi kısıtlamalar çok daha ağır oluyor. Doktorların ilaca ihtiyacım olduğunu söylemesine rağmen hiçbir şey yapılmadı. Hastalığım yıllarca ilaçsız ve tedavisiz bırakıldığı için ilerledi, artık ilaç fayda etmiyor, ameliyat gerekiyor.

Doktor, yıllar önce serbest bırakılıp ameliyat olmam gerektiğini belirtti. Ama cezaevi yetkilileri raporu adli tıpa gönderdiler. Aylarca bekledikten sonra ‘hapis cezasını çekebilir’ dediler. Tüm bu acılara rağmen mutluyum; çünkü bu bedeli özgürlük için ödüyorum. Demek ki tarihin doğru yerinde duruyorum.

Evet, bu rejim bizi diri diri gömdü. Ama Che Guevara’nın dediği gibi: Bizi gömmek istediler, bilmiyorlardı ki biz tohumduk ve filizlendik. Ben, tüm özgürlükçü kadın ve erkeklere sesleniyorum: Halkımızın çektiği acılara karşı kayıtsız kalmayın. Bugün İranlı kadın ve erkek mücadelecilerin durumu ağır. Daha önce Evin Cezaevi’ndeydiler, şimdi çok daha kötü koşullara sürüldüler; ne başlarını koyacak bir yerleri var, ne de insani beslenme ve hijyen koşulları. Bu zulüm karşısındaki sessizlik, rejimin suçlarını onaylamak anlamına gelir.

Hep birlikte haykırmalıyız: İdamlara hayır, tutuklamalara hayır, cinsiyetçi ayrımcılığa hayır, etnik ayrımcılığa hayır, inanç ve din ayrımcılığına hayır, tekçi ve suç ortağı rejime hayır.”