Yüksel Mutlu: Suriye’deki Alevi ve kadın katliamlarına ses çıkarılmalı

Suriye’de farklı kimlik ve inançlara dair gerçekleştirilen saldırılara dikkat çeken DEM Parti Halklar ve İnançlar Komisyonu’ndan Yüksel Mutlu, uluslararası kamuoyunun yaşanan Alevi ve kadın katliamlarına karşı güçlü ses çıkarmaları gerektiğini belirtti.

EBRU ŞAHİN

Ankara- Suriye’de 8 Aralık 2024’te Beşşar Esed rejiminin sona ermesi cihatçı Heyeti Tahrir Şam (HTŞ) tarafından geçici yönetimin kurulmasının ardından, ülkede Alevi topluluklarına yönelik saldırı ve katliamlar artarak devam ediyor.

Suriye’de evlerinden alınan ve bir daha ulaşılamayan Aleviler’in ve Hristiyanlar’ın sayısının giderek artması, Arap Aleviler’i başta olmak üzere kimi azınlıklara yönelik hakaret ve baskı görüntülerinin dijital medyada yayınlanmasının ardından, tepkilerde çoğaldı, birçok ülkede protesto eylemleri yapıldı.

Haleb’te bazı çeteler, Alevilerin kutsal mekânı Hasibi Türbesi’ni yakmış aynı zamanda buradaki görevliler de katledilmişti. Özellikle yaşananlara dair görüntülerin yayılmasıyla gerilim daha da tırmandı. Aleviler başkent Şam’ın yanı sıra, Hama, Humus, Tartus, Lazkiye, Ceble ve Banyas kentlerinde protesto gösterileri düzenledi. Humus Üniversitesi Arap Dili Bölümü akademisyenlerinden Alevi kimliği ile de tanınan Dr. Rasha Nasser el-Ali de çeteler tarafından katledildi. Bu katliam tüm dünya basınında geniş yer tuttu. Ülkede yönetimin değişmesiyle pek çok Alevi hedef oldu ve saldırılara maruz kaldı. Suriyeli Aleviler ülkeleri ve kendi geleceklerine ilişkin kaygılı ve tedirgin.

‘En büyük bedeli kadınlar ödüyor’

Suriye’de son aylarda yaşananları halkların ve inançların hedef haline getirilmesini Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) Halklar ve İnançlar Komisyonu’ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Yüksel Mutlu, ajansımıza değerlendirdi.

Yüksel Mutlu, büyük bir tehlikenin yaşandığına dikkat çekerek, buna rağmen durumun görmezden gelindiğini belirtti ve “Bu coğrafyada yaşanan olaylar birbirini doğrudan etkiliyor. Dolayısıyla Suriye’deki katliamlar, buradaki Alevileri de etkiliyor ve korkuyu tetikliyor. Aynı zamanda Türkiye’de iktidarın kimlere destek verdiğini, FETÖ’ye karşı tutumunu ve Suriye Arap Cumhuriyeti’ne yönelik politikalarını da görüyorlar. Arap Cumhuriyeti içinde Alevilerin kendilerini ne kadar ifade edebileceğini ya da edemeyeceğini de biliyoruz. Öte yandan, uluslararası haber ajanslarının – CNN de dahil olmak üzere – bu konulara yeterince yer vermediğini düşünüyorum ve bunu bir tehlike olarak görüyorum. Bu tehlike, önümüzdeki dönemde HTŞ iktidarının güçlenmesi ya da tam anlamıyla yerleşmesiyle daha da artabilir. Böyle bir durumda en büyük bedeli kadınlar ödeyecek” şeklinde konuştu.

‘Yapılanların içinden bir demokrasi çıkmaz’

Suriye’de kadınların baskı altına alınmaya çalışıldığını dile getiren Yüksel Mutlu, yaşanan ideolojik değişimi şu sözlerle anlattı:

“Bir televizyonda izlediğim bir programda, başı açık bir kadın fotoğraf çektirmek istiyordu. Ancak orada bulunan bir kişi ona ‘Başını ört’ dedi. Bu, basit bir cümle gibi görünse de aslında insanların yaşam tarzına ve kimliklerine yapılan bir müdahaledir. Bu tür baskılar, sadece Arap Alevi kadınlarını ya da belirli bir kesimi değil, orada yaşayan tüm kadınları hedef alıyor. Çünkü ideolojik olarak savundukları düşünceleri hayata geçirmeye çalışıyorlar. Bu durum, zorunlu göçe, kadına yönelik şiddetin artmasına ve kadın cinayetlerinin çoğalmasına yol açıyor. Aynı zamanda, egemen güçlerin HTŞ’yi olumlu bir şekilde göstermeye çalıştığını ve bunun bilinçli bir politika olduğunu da unutmamak gerekir. Ancak bu yapılanmaların içinden bir demokrasi çıkmaz.”

‘Güçlü bir mücadele hattı oluşturulmalı’

Yüksel Mutlu Suriye’deki gelişmelerle birlikte Rojava’da gelişen Kadın Devrimi’ne işaret ederek Rojava’daki dayanışmanın tüm Ortadoğu’ya yayılması gerektiğinin altını çizdi. Halklara saldırıların arttığını ifade eden Yüksel Mutlu, bu durumdan ancak birlikte mücadeleyle çıkılabileceğini şu sözlerle anlattı:

“Bu yüzden, bu düzenin dışında kalan tüm toplulukların bir araya gelerek güçlü bir mücadele hattı oluşturması gerekiyor. Kürtler, Aleviler, Araplar ve orada yaşayan tüm halklar ortak bir direniş geliştirmeli. Kadınlar ise bu mücadelenin öncülüğünü yapmalı. Bunun örneklerini de görüyoruz. Başörtüsünü çıkaran ya da başörtüsüyle birlikte kadın özgürlük mücadelesine inanan Arap kadınlar, bugün Kobanê’de ve Rojava’nın birçok bölgesinde eş başkanlık ve eş sözcülük görevleri üstleniyor. Bu dayanışma, sadece belirli bölgelerle sınırlı kalmamalı, tüm Ortadoğu’ya yayılmalı.”

‘Güçlü bir mücadele yürütülmeli’

Yaşananların Türkiye’ye yansıması ile ilgili olarak Yüksel Mutlu, kadın hareketinin bu konudaki sesinin zayıf ve yetersiz olduğunu ifade ederek, yaşananlara karşı güçlü bir duruşun sergilenmesi gerektiğini dile getirdi. Yüksel Mutlu, “DEM Parti ve Kürt kadın hareketi bu konuda aktif bir şekilde söz üretiyor. Ancak bu sözlerin çoğalması, diğer partilerin de bu meseleye dair bir şeyler söylemesi gerekiyor. Sonuç olarak, bizler bitişik coğrafyalarda yaşıyoruz, komşuyuz. Bu yüzden yaşananlar hepimizi ilgilendiriyor. Hem korkutan hem ürküten hem de mücadele edilmesi gereken bir durum söz konusu. Kadınlara yönelik bu katliamlar asla kabul edilemez. Buna karşı güçlü bir mücadele yürütülmeli” diye konuştu.