Türkiye gazeteciler için dev bir hapishane
Basın emekçileri gözaltılar, tutuklanmalar, onlarca yıllık cezalar, işsizlik, yıpranma payının elden alınması, basın kartlarının iptali, kurumlara yağan cezalar, sansürler, virüsle geçen bir yıl yaşadı. Türkiye’de 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü kutlamaktan çok uzak. TGS İstanbul Şube Başkanı Ayşe Banu Tuna, medya çalışanları üzerindeki bu baskının parmaklıkların ardıyla sınırlı olmadığını, medya sahipliğinin yandaşlaştırıldığını, davalar ile gazetecilerin yıldırılmak istendiğini, medya çalışanlarına fizikî saldırılarla gözdağı verildiğini belirtti.
Haber Merkezi- Basın çalışanları açısından pek çok hak ihlalinin yaşandığı 2020 yılı geride kalırken akıllarda; gözaltılar, tutuklanmalar, tehdit edilmeler, işsizlik, yıpranma payının elden alınması, basın kartlarının iptali, kurumlara yağan cezalar ve sansürler kaldı. Bütün bunlara karşı mücadele etmekten geri durmayan basın emekçilerinin 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutlanmak bir yana bir mücadele gününe dönüştü.
Türkiye’de basın emekçilerinin yasal, sosyal ve ekonomik haklarını koruyan 212 Sayılı Basın Yasası’nın 1961’de yürürlüğe girdiği gün olan 10 Ocak, “Çalışan Gazeteciler Günü” olarak kutlanıyor. Fakat o dönem bu yasanın kabul edilmesi pek de kolay olmadı. Dönemin en aktif dokuz gazete sahibi, kanunun “mesleki sakıncalar” yaratacağını gerekçe göstererek ortak bir bildiri imzalayıp, gazetelerini üç gün süresince kapalı tuttular. Gazete patronlarının bu protestolarına, o dönem etkin bir şekilde gazetecilik yapanların cevabı ise 10 Ocak 1961’de basın özgürlüğüne ve haklarına sahip çıkmak için yürüyüş yapmak ve ardından “BASIN” adlı bir gazete çıkarıp, üç gün boyunca yayınlamak oldu. Basın tarihinde “9 patron olayı” olarak anılan bu olay, önce “bayram”, 1971 muhtırasından sonra da “gün” olarak kutlanan 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü ortaya çıkardı.
Türkiye’de 2020 yılında gazeteciler neler yaşadı?
Kovid-19 pandemisi ilk olarak Mart ayında Türkiye’de görüldü. Türkiye de tüm dünya ülkeleri gibi kapanmaya gitti. Basında evden çalışma modeli yaygınlaştı fakat gazeteciler yine sahalardaydı. Bütün dünyada etkili olan koronavirüs için yetkililer “Evde Kal” derken, gazeteciler hastanelerde, sokaklarda virüsle karşı karşıyaydılar. Covid-19 salgının yayılmasının ardından Türkiye’ de gazetecilerin kamusal alandaki mesuliyetleri artmakla beraber can güvenlikleri de risk altına girdi. Toplumun haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı için her koşulda görevlerini yapan basın emekçileri pandemi döneminde de gerçeklerin peşinden koşmaktan asla vazgeçmediler. Birçok gazeteci de koronavirüse yakalandı. Fakat bu süreçten en çok etkilenen kesim tutuklu gazeteciler oldu. Pandemi sebebiyle yeni infaz düzenlemesi gerçekleştirildi. Fakat pek çok kişi tahliye edilirken, düşünce ve ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü hakkını kullanan gazeteciler, infaz düzenlemesinden yararlanamadı. Gazeteciler pandemi döneminde demir parmaklıklar ardında tutulmaya devam ediyor.
Kadın gazeteciler evden çalışmaya başladı
Birçok gazete ofisini kapatırken, gazeteciler de artık evden çalışır oldu. Pandemi döneminde gazetecilikte yaşanan değişimlere bağlı olarak evden çalışmaya başlayan gazetecilerin maliyeti arttı. Gazetecinin iş ve ev dengesini kaybetmesi ve pek çok lojistik ek masrafın çıkması sürecin eksilerinden yalnızca biri. Ayrıca evden çalışma modelinin gazetecileri de psikolojik olarak etkilediği gözleniyor. Çalışırken sıkça bölünmeler yaşayan kadın gazeteciler, çocuğuyla ilgilenip bir yandan haber yazıp bir yandan yemek yapmakla uğraşıyor. Bütün bunlar artan mesailer anlamına da geliyor.
Hak kayıpları yaşanıyor
TGS İstanbul Şubesi’nin pandeminin ilk aylarında yaptığı anket çalışmasına göre; yüzde 40 oranında hak kayıpları, fazla mesai, salgına bağlı haberlerde sansür ve oto-sansür gibi sonuçlar çıktı. Kadınlar özelindeki en önemli sorun evden çalışma sistemine geçilmesi ve okulların fiziki olarak kapatılmasıyla birlikte iş yükünün ağırlaşması oldu. Kadınlar hem gazeteci, hem anne, hem bakım veren, hem öğretmen olmak zorunda kaldılar.
Peki basın özgürlüğü nasıldı?
Türkiye’de gazeteciler söyledikleri ya da yazdıkları gerekçe gösterilerek cezaevlerinde tutuluyor. Basın emekçileri özgürlüğünü kaybederken, toplumun haber alma hakkı da engelleniyor. 70 gazeteci ve basın çalışanı cezaevinde tutuluyor. Muhalif gazeteciler üzerinde yaşanan baskılardan dolayı gönüllü sürgünlük yaşayan gazetecileri de unutmamak gerekiyor. Gazetecilerin yaşadığı hak kayıpları, cezalar ve soruşturmalar, basındaki ihlaller, gazeteciliğe yönelik kısıtlamalar, davaların ve işsizliğin arttığı bir yıl geçirildi ve baskılar hız kesmeden devam ediyor.
Türkiye listede 154’ üncü sırada
Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün hazırladığı rapora göre dünyada 130’dan fazla gazeteci koronavirüsle ile ilgili yaptığı haberlerden dolayı tutuklandı. 387 gazeteci ise mesleği sebebiyle cezaevinde. Türkiye, Sınır Tanımayan Gazeteciler’ in raporuna göre 180 ülkenin yer aldığı basın özgürlüğü listesinde 154’ üncü sırada yer alıyor. Rapora göre Türkiye’de 1 Aralık itibariyle 13 gazeteci mesleklerinden ötürü cezaevinde tutuluyor. Raporda mesleği dışındaki nedenlerle tutuklanan yahut tutuklanma sebebi net olmayan olguları rakamlara yansıtmıyor. Dünya genelinde hapisteki kadın gazetecilerin sayısı 42 olarak belirtilirken, kadın gazetecilerin toplam tutuklu gazetecilere oranında 2019 yılına göre %35’lik artış olduğu gözleniyor.
Gazeteciler neyle suçlandılar?
TGS’ nin de 1 Nisan 2019 – 1 Nisan 2020 dönemini kapsayan basın özgürlüğü raporuna göre; bir yılda 103 gazeteci, 108 kez gözaltına alındı. 11 gazeteci gözaltındayken darp edildiğini, iki gazeteci çıplak aramaya maruz kaldığını bildirdi. Son bir yılda gazetecilere en az 76 yeni soruşturma açıldı. Gazetecilerin sanık veya davalı olduğu en az 166 yargılama yapıldı. Toplamda en az 178 yıl 6 ay 9 gün hapis cezasına çarptırıldılar. Peki neyle suçlanıyor bu gazeteciler? Ağırlıklı olarak anayasal düzene karşı olmak ve terör propagandası yapma suçlamasıyla karşı karşıya kaldılar. Öte yandan RTÜK toplamda 16 defa yayın durdurdu ve medyaya 1.033.864,00 TL idari para cezası kesti. TGS anketine göre gazetecilerin yüzde 80,8’i sansüre uğradığını düşünüyor, yüzde 78,7’si otosansür uyguladığını söylüyor.
“Makbul ve sakıncalı gazeteciler var”
Basın tarihi açısından oldukça önem taşıyan 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’ne basın emekçileri hangi şartlarda girdi? Türkiye’nin 2020 yılında basın karnesi nasıldı? Basın tarihi açısından nasıl bir yılı geride bıraktık? Tüm bu soruları Türkiye Gazeteciler Sendikası İstanbul Şube Başkanı Ayşe Banu Tuna’ya sorduk.
Türkiye’nin basın özgürlüğü karnesinin tartışılır bir tarafı olmadığını söyleyen Ayşe Banu Tuna, hükümetin başka bir tablo çizdiğini ancak basın özgürlüğünün sübjektif olduğunu hükümet politikasına göre tarifi değişen bir şey olmadığını vurguluyor. Tuna, “Evrensel kriterleri var. Türkiye gazeteciler için dev bir hapishanedir. Sadece şu anda cezaevinde olan 70 gazeteci için değil, dışarıdakiler için de. Kendine gazeteci diyen propaganda aygıtına dönüşmüş olanları bunun dışında tutuyorum tabii. Bu ülkede kimin gazeteci olduğuna meslek örgütleri değil devlet karar veriyor. Devletin makbul gazetecileri ile sakıncalı gazetecileri var ve basın kartı verme yetkisi devletin tekelinde” diyor.
“Çalışan kadın gazeteci bulmak zor”
“Ülkede yaklaşık 11 bin işsiz gazeteci varken, “çalışan gazeteci” bir nevi oksimoron aslında” diyen Ayşe Banu Tuna, gazeteciliği layıkıyla yapan kıymetli pek çok gazetecinin sektörün dışına itildiğine değiniyor. Kadınlar söz konusu olduğunda manzara daha da vahimleşebiliyor. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de meslek kurallarının erkekler tarafından konması, çok uzun süre erkekler tarafından biçimlendirilmiş bir meslek olarak görülmesi dolayısıyla kadın medya çalışanı sayısı erkeklere oranla hayli düşük. Tuna, şöyle anlatıyor:
“Karar verici ve yönetici pozisyonlarda kadın sayısı daha da düşük. Yanı sıra kadınlar genellikle toplumsal cinsiyet rollerine uygun istihdam ediliyor. Maalesef hala gazeteciliğin erkek işi ve kadın işi diye ayrılan alanları var. Siyaset, gündem, spor, ekonomi gibi servislerde kadın editör, müdür bulmak çok zor. Öte yandan magazin, yaşam, kültür-sanat gibi servislerde kadın yoğun çalışan profili dikkat çekiyor. Özellikle yerel basında kadın çalışanlar tercih edilmiyor. Geç saate kadar çalışamaz, her yere girip çıkamaz, doğum iznine çıkar, evlenirse kıdem tazminatını alıp gider gibi önyargılarla erkek meslektaşları tercih ediliyor. Kadrolarda küçülmeye gidildiğinde ilk gözden çıkarılan kadın gazeteciler oluyor. Velhasıl bu ülkede çalışan gazeteci bulmak zor, çalışan kadın gazeteci bulmak daha da zor.”
“Kürt basının üzerindeki büyük baskıdan söz etmek gerek”
Sadece son bir yılda değil son 10 yılda medya çalışanları üzerindeki baskının parmaklıkların ardıyla sınırlı olmadığını, medya sahipliğinin yandaşlaştırıldığını, davalar ile gazetecilerin yıldırılmak istendiğini, medya çalışanlarına fizikî saldırılarla gözdağı verildiğine dikkat çekiyor, Ayşe Banu Tuna. “Gazeteciler özgürlüğünü yitirirken Türkiye haber alma hakkını ve demokrasiyi kaybediyor” diyor Ayşe Banu Tuna ve devam ediyor:
“Cezaevindeki 70 gazeteciden 4’ü kadın. Soruşturma açılanların tam sayısını bilmiyoruz. Ancak bu noktada özellikle Kürt basının üzerindeki büyük baskıdan söz etmek gerek. Mezopotamya Haber Ajansı ve Jin News muhabirleri yetkililer tarafından özellikle kriminalize ediliyor. Hemen her toplumsal olayda bu kurumlardan birinin gözaltına alındığını duyuyoruz. En son Ankara Kadın Platformu tarafından düzenlenen “Gülistan Doku Nerede?” eyleminde Jin News ve Mezopotamya’dan kadın arkadaşlarımız gözaltına alındı.”
3 kadın gazeteci öldürüldü
Gazetecilikte Kadın Koalisyonu, 10 Aralık İnsan Hakları Günü nedeniyle yayınladığı duyuruda 2020 yılında dünya genelinde 700’ün üzerinde kadın gazetecinin şiddete maruz kaldığını açıkladı. Koalisyon, sadece 2020’de dünya genelinde kadın gazetecilerin 701’den fazla şiddet faktörünü ortaya çıkardı. Koalisyon, 24 cinsel istismar olayının yaşandığını ve 78 çevrimiçi karalama kampanyası olduğunu bildirdi. Yine 138 kadın gazeteci alanda çalışırken engel ve fiziksel saldırıya uğradı. Kadın gazetecilerin 97’si gözaltına alınırken, 51’i tutuklandı. 3 kadın gazeteci öldürüldü.
4 gazeteciden 1’i işsiz