Türkiye’de artan saldırı: İstismar
Cinsel istismarın yüzde 400 arttığı Türkiye dünya listesinde 3. sırada. Peki istismar vakalarının önüne neden geçilemiyor? Ne kadar bilinçliyiz? Neler yapmalıyız? Klinik Psikolog Suna Bayram değerlendirdi.
DİLEK GÜL
İstanbul- Gizem, Arda, Eylül, Leyla ve daha binlercesi... Türkiye’de her geçen gün artan çocuk istismarı korkunç boyutlara ulaşıyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu'nun raporuna göre, son 16 yılda 18 yaşın altında 440 bin çocuk doğum yaptı. Türkiye İstatistik Kurumu’na göre son 10 yılda 482 bin 908 kız çocuğu devletin izniyle evlendirildi. Sadece bu rakamlar bile durumun vehametini anlatıyor. Üstelik ev içinde yaşanan ve aileler tarafından gizlenen vakalar gün yüzüne çıkarılamıyor. Son altı yılda istismarın ardından hamile kalan ve doğurmak zorunda kalan 142 bin çocuğun dini nikah ile evlendirildiği belirtiliyor. Tüm bu tablonun sonunda Türkiye çocuğa yönelik cinsel istismar vakalarında dünya listesinde 3. sırada.
“Kat edilmesi gereken çok yol var”
Peki istismar vakalarının önüne neden geçilemiyor? Resmi mekanizmadaki boşluklar neler? Aileler bu konuda ne kadar dikkatli ve en önemlisi de bilinçli? Hangi davranış biçimleri çocuk istismarı olarak değerlendirilebilir?
Klinik Psikolog Suna Bayram, basında ve toplumda çocuğa yönelik cinsel istismar vakalarında tepkilerin olmasına karşın hala toplumun bilinçli olmadığını vurguluyor. Bilincin artması için uzman kişilere, politikacılara, sivil toplum kuruluşlarına, kamu kurumlarına, sanatçılara, toplumun kanaat önderlerinin ortak çabalarına ihtiyaç var. Ancak bir yandan da kat edilmesi gereken çok yol var. Çocuklar sadece cinsel olarak değil duygusal, ekonomik, eğitim ve daha bir çok başlık altında istismar ediliyor.
Yakınınızdaki kişilere dikkat edin
Suna Bayram, çocukların hak ve hürriyetlerine yönelik yapılan her türlü kısıtlamanın istismar kapsamında olacağına dikkat çekerken istismar vakalarında en ağır tablonun ensest tablolarında yaşandığını belirtiyor. Bayram, ‘’Bir çocuk enseste maruz kaldığında bu durum aileler içerisinde gizlenebilmekte, çocuk baskı altında kalabilmektedir. ‘yuvam yıkılmasın’ diye saklayan; ‘yuvamı yıktın’ diye çocuğa yüklenen anneler var. Böyle durumlarda güven duygusunun yeniden kazanılması için nitelikli bir destek alınması gerekmektedir.’’ diyor. Yine çocuklarını dışarıdaki yabancılardan korumaya çalışan ailelerin yanı başlarındaki ilişki ağları içindeki insanlara da dikkat etmeleri gerektiğini ifade eden Bayram “Çocuğa yönelik cinsel istismarda bulunan kişiler sıklıkla çocuğun yakınında olabilen bireylerdir.’’uyarısında bulunuyor. Ailelerin çocuklarından yabancılardan uzak durmasını istediklerini ifade eden Suna Bayram, çocukların en yakınında olan komşuları, eve gelen bireyler, akrabalar, sokaktaki esnaf gibi ailenin onayıyla güvendiği kişiler tarafından daha çok riske açık olduklarına dikkat çekiyor. İşte bu yüzden çocuklar için mahremiyet eğitimi ve ailelerine güven çok önemli.
Çocuklardaki değişimler neler?
İstismara maruz kalan çocukların davranışları ile ilgili değişimler olacağını vurgulayan Bayram, bu değişimlerle ilgili de ip uçları veriyor: ‘’Bir çocuk her şey yolunda giderken ailesi ile ilişkilerinde, eğitim yaşamında, akran grupları ile temas halindeyken belirli bir rutini bulunmaktadır. İstismara maruz kalan çocuk rutin yaşantısının dışına çıkmakta ve her çocukta içe kapanma, alt ıslatma, dışkı kaçırma, depresyon, aile ve arkadaşlardan uzaklaşma, öfke patlamaları, kendisine yönelik zarar verme eylemleri, uyku düzensizlikleri gibi semptomlar belirebiliyor.’’
Bu değişimleri yaşayan istismar mağduru çocuk için psikososyal destek ise oldukça önemli. Bayram bu süreci ise şöyle anlatıyor: ‘’Bu süreçte çocuklara yönelik olarak duygularını tanıması ve düzenlemesine yönelik profesyonel destek sağlanmalıdır. Çocuğun kaygısı ile başa çıkma becerisi kazandırılmalıdır. İstismar mağduru çocuğun aile bireylerine de destek vermek gerekir. Çocuğun ebeveynleri, kardeşleri, yakınları kendilerini suçlu hissedebilir. Üstelik aynı çevresel koşullar nedeniyle çocuğun yakınındaki kişiler de çocukla benzer istismara maruz kalmış olabilir. Süreç içerisinde ve sonrasında çocuk ve çevresine yönelik takip çalışmaları yürütülmelidir. Ülkemiz koruyucu faaliyetler noktasında süreç içerisinde çırpınarak işin doğrusunu yapmaya çalışmakta ancak önleyici tedbirler konusunda bilinçsiz bir halde.’’
En önemlisi önleyici çalışmalar
Önleyici çalışmaların en önemlisi kendi beden bütünlüklerine ve duygularına yönelik çocukları bilinçlendirmek. Suna Bayram, bunun nasıl olacağını da tarif ediyor: ‘’Aileler, çocuklara dokunuşların iyi dokunuş ve kötü dokunuş olarak ikiye ayırmayı öğretebilirler. İyi dokunuş şefkati içerir ve çocuğa iyi gelir, örneğin annesine sarılmak gibi. Kötü dokunuş ise çocuğa iyi gelmeyen onun üzülmesine neden olan, canını yakan, istemediği bir dokunuş. Çocuk kendisine iyi gelmeyen dokunuşları geri çevirmeyi öğrenirse kendisini yakınındakilere karşı korumuş olur. Çocuklara iyi ve kötü dokunuş ayırımını öğretmek özellikle en yakınındaki bireylerden kendi kendilerini korumaları için elzemdir. Bunun nedenini açıklamam gerekirse çocukların yabacılardan çok en yakınındaki (ebeveyn, kardeş, akraba, komşu ve aile üyelerine yakın bireyler) kişiler tarafından gelebilecek istismar riskine yönelik savunmasızlar. Çocuklar genellikle en yakınında bulunan ve güvenilen bu bireyler tarafından aniden istismara maruz kalmazlar. Çocukla belirli bir yakınlaşma alanına sahip olan yetişkin kişi aşama aşama çocuğa yönelik sömürü davranışını gerçekleştirir. Bu nedenle çocuk iyi ve kötü dokunuş bilgisine sahip olduğunda kendisini güvendiği bir yetişkine rahatlıkla açabilir.’’
Mahremiyet bilinci
Psikolog Bayram’a göre; her çocuğun yaş grubuna göre mahremiyet bilincini kazandıracak çalışmalar yürütülebilir. ‘’ 3-4 yaşlarında çocuklara özellikle özel bölgelerinin genital bölgesi, kalçaları, memeleri ve ağzı olduğu öğretilmelidir. Bu bölgelerine başkalarının bakmaması ve dokunmaması gerektiği, doktorların ve bakım sunan kişisinin çocuğun kendisinden onay aldıktan sonra sağlık amacıyla veya yardımcı olmak için dokunabilecekleri bilgisi verilmelidir. Çocuklar tuvalet alışkanlığı kazanımının hemen ardından makat bölgelerini kendileri temizlemeli, bu işi bakım sunan kişi yapmamalıdır. Banyo olduklarında çocukların beden temizliklerinde bakım sunan kişi özel bölgelerinin yıkanma işlemini çocuğun kendisinin yapması için yönlendirmelidir.’’
Evlilik adı altında istismar döngüsü
18 yaş altı evliliklerin de çocuğun kötüye kullanımı olduğunu söyleyen Klinik Psikolog Suna Bayram’a göre dini nikah ile evlilik birlikteliğine dahil olmuş çocuklar ‘evlilik’ adı altında meşrulaştırılan bir istismar döngüsünde.
‘’ Çocuk evlilikler fiziksel, duygusal, ekonomik ve cinsel istismar türünü içerir. Erken yaşta evlilik yaşamına dahil olan bir çocuk ev içi işlerden sorumlu olması ve bir çocuktan yetişkin görevlerini yerine getirmesi beklenmektedir. Bir çocuğun kapasite olarak bir yetişkin gibi yapamadığı ev içi işler tıpkı işçi çocukta olduğu gibi çocuk haklarının ihlalini gündeme getirmektedir. Erken yaşta evlilik mağduru olan çocuğun yapamadığı işler nedeniyle fiziksel, sözel şiddet türlerine maruz kalması da cabası.’’
Türkiye’de cezasızlığın ortadan kaldırılması, aile bireylerinin bilinçlendirilmesi, bir sömürü örneği olarak erken yaşta evliliğin önüne geçilmesi, farkındalık ve sosyal destek mekanizmalarının artırılması binlerce çocuk için hayati önem taşıyor.