Türkiye’de Anayasa tartışmaları: Muhalefetin ortaklaşması kritik önemde

Anayasa yapım sürecinde, ‘AKP’nin ajandasının bir parçası değiliz’ diyen DEM Parti Grup Başkan Vekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Muhalefetin ortaklaşmasının ve uzlaşmasının çok daha önemli ve kritik olduğunu düşünüyorum” diyor.

SERPİL SAVUMLU

Haber Merkezi- Türkiye Cumhuriyeti, 2’nci yüzyılına girerken anayasa tartışmaları devam ediyor. Ülkedeki ‘anayasa değişikliği’ tartışmaları ilk değil. Daha önce AKP iktidarı defalarca değişim söylemi ile birtakım görüşmeler gerçekleştirdi.

14 Mayıs Genel Seçimleri ve 28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı Seçimleri'nin gerçekleştirilmesinin ardından AKP iktidarı, Tayip Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı seçilmesinin motivasyonu ile 31 Mart’ta yapılan yerel seçimleri de ‘başarı’ hanesine eklemeyi düşünüyordu. Ülkede birçok alanda yaşanan çöküşü halı altına süpüren AKP’nin yerel seçimlerden beklentisi umduğu gibi olmadı. Tek adam rejiminin yıkımını tek elden yürütmeye kararlı olan AKP, anayasa gündemiyle halkın beklentilerini canlı tutmaya çalışıyor. Bu konuda kimi görüşmeler yapıldı. ‘Bir araya gelinemez’ denilenler buluştu. AKP’nin yürüttüğü sürecin Tayyip Erdoğan’ın yeniden adaylığını ve iktidarını sürdürmenin bir adımı olarak görenler de var. Elbette bu ihtimaller masada dururken, muhalefet ise bu yolda yapılacak görüşmelerin önemine inanıyor. Tayyip Erdoğan kimilerine göre kendine bir ‘zırh’ hazırlığı yaparken kimileri ise ülkedeki bütün gerçeklikle birlikte demokratik bir anayasanın zeminini yaratmanın peşinde.

Kendini müzakere ve mücadele partisi olarak tanımlayan Dem Parti, bu süreçte kapılarını açarken en geniş zeminde tartışılacak ve halkın taleplerinin yer alacağı bir anayasa yapım sürecinden yana olduklarını açıkladı.  DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit ile süreçte olurların ya da olmazların neler olduğunu, niyetin hangi adımlarla gösterileceğini ve elbette yeni bir anayasanın nasıl oluşturulabileceğini konuştuk. 

‘Tükenmiş bir AKP…’

Türkiye’nin halihazırda cunta anayasası ile yönetildiğini hatırlatan Gülistan Kılıç Koçyiğit, bu anayasanın sorunlara çözüm olmadığının herkes tarafından görüldüğünü belirtiyor ve son günlerde herkesin aklından geçen şu soruyla başlıyor: “Mesele şu, mevcut anayasa uygulanıyor mu?”

12 Eylül yasasının bile uygulanmadığı bir süreç yaşandığına özellikle dikkat çeken Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Ama en nihayetinde şunu da biliyoruz, 31 Mart seçimleri yeni bir tablo ortaya koydu. Bu tablonun en büyük göstergelerinden birisi de aslında AKP’nin çözülmeye başladığı. İlk defa uzun bir aradan sonra AKP büyük bir yenilgi aldı. Çok ciddi bir oy kaybına uğradı, çok ciddi bir belediye kaybı yaşadı. Bu anlamıyla ikinci parti oldu. Bunun kendisi çok önemli bir gösterge. Önümüzde de 4 yıllık bir seçimsiz dönem var ve bu 4 yıllık seçimsiz dönemde AKP’nin pozitif anlamda topluma sunacağı bir başlık yok açıkçası. Bütün başlıklarını tüketmiş bir AKP iktidarıyla karşı karşıyayız” diyor. 

Türkiye’de özellikle son yıllarda yoksulluğun, işsizliğin ve ekonomik krizin çok ciddi boyutlarda yaşandığını ve rejim krizi ile tüm krizlerin perçinlendiğini ifade eden Gülistan Kılıç Koçyiğit, AKP’nin anayasa gündemini topluma pozitif bir gündemle gitme şeklinde değerlendiriyor. Gülistan Kılıç Koçyiğit, “AKP’nin bir çözümü yok. Bir reçetesi yok. Topluma umut vaat edebileceği, toplumu yeniden kendi etrafında toplayabileceği bir başlık yok anayasayı ben biraz bu anlamıyla gündem yaptıklarını düşünüyorum. Yani kendileri açısından topluma olumlu, pozitif bir gündemle gitmek istedikleri için anayasa başlığını kullanmak istiyorlar ve bir imaj tazeleme kendileri açısından. Kendi imajlarını tazeledikleri bir başlık olarak da değerlendirilebilir. ‘Bakın biz darbe anayasasını değiştirmek istiyoruz 2’nci yüzyılda Türkiye’nin yeni anayasasını biz yaptık’ gibi bir gündem yaratmak istiyorlar” şeklinde konuşuyor. 

Samimiyetle ilgili soru işaretleri

Bu dönem AKP’nin anayasa çalışmaları ile ilgili olarak herkes samimiyet tartışması yürütüyor. Zira toplumsal olaylara verilen yanıt, gazetecilerin tutuklanması, siyasetçilerin cezaevlerinde olması ve daha birçok şey AKP’nin samimiyet sınavında önemli sorular. Gülistan Kılıç Koçyiğit, şöyle konuşuyor:

“AKP’nin samimiyeti ile ilgili kafasında soru işaretleri var. Sadece siyasi parti olarak bizlerin değil toplumunda çok büyük bir soru işareti var. Çünkü AKP’nin kuruluşunu iktidara geldiği ilk dönemleri ve sonrasındaki dönüşümünü çok iyi biliyoruz. Avrupa Birliği ile müzakereleri başlatıp, çok ciddi bir şekilde yol alacağını, temel hak ve özgürlükleri koruyacağını, geliştireceğini ifade eden bir AKP’den bugün bütün temel hak ve özgürlükleri tırpanlayan yok sayan AHİM ve AYM kararlarına uymayan bir AKP gerçeğine dönmüş durumda. Bu tablonun içerisinde hepimiz doğal olarak nasıl yapılacak bu anayasa sorusunu soruyoruz. Bir yurttaş olarak da soruyoruz, bir siyasetçi olarak da soruyoruz. Fakat bu sorunun sorulması yeni anayasa tartışmalarına tabi ki kapı kapatmayı gerektirmiyor.”

İhtiyaç normalleşme

Ülkenin 4 yıllık seçimsiz dönemde kimi başlıkları tüketmesi gerektiğini belirten Gülistan Kılıç Koçyiğit, ‘normalleşmeye’ dikkat çekiyor ve “Çünkü bir normallikten bahsedemiyoruz. Bir olağan üstü sürecin içerisinde bir olağan üstü yönetim biçiminin içinde yer alıyoruz. Ve bu olağan üstülük halinin kendisi her birimizin hem gündelik hayatını hem de siyasal hayatını hem de Türkiye’nin aslında genel atmosferini çok derinden etkiliyor. O anlamıyla bu anayasa tartışmalarının belki de ilk adımının ülkenin normalleşmesi olması gerektiğini söylüyoruz ve bu konuda en azından hep beraber bu normalleşmeyi dayatmak bu normalleşmenin sağlanması için çaba harcamak, bunu istemek ve bunun mücadelesini yürütmek gibi bir zemin açığa çıkarabiliriz. Bütün siyasal partiler ve toplum açısından” diye ifade ediyor.

‘Amaç tartışmayı toplum lehine bükebilmek’

AKP’nin ‘gizli ajandasını’ bilemediklerini bu anlamıyla kendilerinin kafasında da soru işaretleri olduğunu anlatan Gülistan Kılıç Koçyiğit, konuşmasına şöyle devam etti:

“Biz gizli ajandalarını bilemeyiz. Ellerinde kalan bir şey yok. Tek pozitif topluma iyi gelebilecek şey bu anayasa tartışması. Ama tabi ki bunun içinde kendileri açısından 50 artı 1’i revize etmek ya da işte olası bir iktidar değişikliğinde bazı revizyonlar yaparak, aslında o kadar güçlü bir cumhurbaşkanlığı sistemini yeni geleceklere bırakmamak ve benzeri gibi amaçları da olabilir. Sonuçta bu tartışmayı da bir 2028 yürüyüşünden bağımsız ele alamayız. Ama mesele şöyle bir şey bir siyasi parti bu amaçları güdüyor diye biz yeni anayasa tartışmalarının dışında kalamayız. Bizim amacımız muhalefetin demokratik toplumun amacı var olan tartışmayı gerçekten toplum lehine bükebilme kabiliyeti. Toplum lehine evriltebilme kabiliyeti. Yoksa bize rağmen yürüyen bir anayasa tartışması çok daha korkunç olacaktır.”

‘AKP’nin ajandasının bir parçası olmayacağız’

Anayasa tartışmasının içinde yer alma meselesi aynı zamanda kimi tavizler olarak da yorumlanıyor. Ancak Gülistan Kılıç Koçyiğit, buna da şöyle yanıt veriyor: “Bu tartışmanın içinde olmak bu tartışmaları yürütmek, ilerletmek konuşmanın kendisi AKP’nin amaçlarına hizmet etmek anlamına da gelmiyor. Bunu da söylemek gerekiyor. Tartışmayı yapıyoruz ya da görüşmeler yapacağız diye AKP’nin ajandasının bir parçası olacağız anlamı çıkmıyor. Herkes kendi cephesinden bu tartışmaları yürütüyor ve biz artık bu tartışmaların toplumla yürütülmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Bir anayasa yapılacaksa bu Türkiye’deki tüm toplumun katılımı bütün demokratik kitle örgütlerinin katılımı, sendikaların, meslek odalarının ve diğer bütün çevrelerin halkların, inançların, kadınların, gençlerin herkesin sözünü söylediği ve herkesin kendisini içinde bulduğu bir anayasa ancak ve ancak bizim anayasamız olabilir. Yoksa sadece AKP’nin ihtiyaçları doğrultusunda yürütülmüş bir tartışma ve ihtiyaçları doğrultusunda şekillenmiş bir anayasa tartışma süreci ve sonu hiçbirimizin istediği bir şey değil. Biz meseleye buradan bakıyoruz. İçinde olmak, sözünü söylemek, tartışma yürütmek ama bu şu anlama gelmiyor tabi ki tekrar altını çizmek istiyorum; AKP’nin ajandasını sürdüreceği bir zemine düşmemek açısından da temkinliyiz. Bunun da özel olarak altını çizmek gerekiyor. Eğer gerçek niyet sadece kendi gündemlerini yürütmek ve kendi iktidarlarını sağlamlaştırmaksa ki bunu biraz süreç içinde göreceğiz, bunu gözlemleyeceğiz. Eğer böyleyse zaten bu tartışma toplumla beraber bizim yürüteceğimiz tartışma olur ama bunun diğer aşamasını konuşuruz o zaman.”

‘Önemli göstergeler var’

Anayasa tartışmalarında ‘kırmızı çizgilerin’ de ifade etmenin doğru olmadığını düşünen Gülistan Kılıç Koçyiğit, konulan kırmızı çizgilerin konuşma zeminini de ortadan kaldırdığını söylüyor. Kısaca DEM Parti olmazlar üzerinden değil sürecin güven verici adımlarla olgunlaşmasını istiyor. Ama elbette Gülistan Kılıç Koçyiğit’e göre atılması gereken adımlar ve kimi göstergeler var o adımlarla ilgili şunları söylüyor: 

“Örneğin 16 Mayıs tarihinde Kobane Kumpas davası var. Kobane Kumpas davası çok önemli bir gösterge. Çünkü Kürt siyasal mücadelesi açısından Türkiye’de HDP’nin yürüyüşü açısından kurulmuş bir kumpas davası. Onu hepimiz biliyoruz Kobane Kumpas Davası aslında HDP’yi kapatmak için bir altlık yapılmak isteniyor. Oraya zemin sunulmak isteniyor; oradaki mahkumiyetler orada çıkacak cezalar… şimdi burada bir iyi niyet varsa gerçekten biz onu Kobane Kumpas Davası’nda göreceğiz. Orada tutuklu olan arkadaşlarımızın özgürlüklerine kavuşup kavuşmama meselesinde göreceğiz. Bugün temel hak ve özgürlüklerin en fazla kısıtlandığı alan olan gösteri ve yürüyüş hakkının tanınıp tanınmamasında göreceğiz, Cumartesi Anneleri 1000’inci haftasında Galatasaray Meydanı’nda oturacaklar oranın kısıtlanıp kısıtlanmadığı meydanın annelere eskisi gibi açılıp açılmadığını göreceğiz ya da işte AİHM kararları var Sayın Demirtaş’ın Sayın Kavala’nın, Yüksekdağ’a ilişkin kararlar var bütün bu kararların hepsinde de göreceğiz. O anlamıyla bir samimiyeti test edebileceğimiz ya da gerçekten iyi niyeti görebileceğimiz çokça zemin olduğunu düşünüyoruz.”

‘Çözüm olmadan anayasa olmaz’

Yerel seçimlerde kazanılan belediyelerle ilgili son süreçte algı oluşturulmaya da çalışıldığına işaret eden Gülistan Kılıç Koçyiğit, burada gelişecek bir tutumun çok belirleyici olacağına dikkat çekiyor.  Özellikle kayyım defterinin tamamen kapatıldığının ifade edilmesinin kendileri açısından önemli olduğunu dile getiren Gülistan Kılıç Koçyiğit, Kürt sorunun çözümünün de önemli bir başlık olduğunu dile getirirken, AKP’nin de bu zemine partilerinin mücadelesi ile çekildiğini belirterek şunları dile getiriyor:

“Kürt sorununun demokratik çözümü olmadan bunu çokça ifade ettik, bir kez daha söyleyelim Türkiye’de ne bir yeni anayasa yapılabilir ne Türkiye demokratikleşebilir. Bu anlamıyla bu konuda da bir adım atılması bu konuda niyet beyanının olması ve gerçekten Kürtlerin anayasal yurttaşlık hakkı statüsü olmak üzere birçok sorununun çözülmesi gerekiyor. Şimdi Kürt sorununa söz söylemeyen, Kürt siyasetçiyi cezaevinde tutan onun belediyesini yeniden gasp etmeye yeltenen bir zeminde, ortamda tabi ki yeni bir anayasa konuşulamaz. Bunu herkes bilir. Ama biz bunların tam da ortadan kaldırılarak, konuşacağımız, tartışacağımız bir zeminin açılması gerektiğini söylüyoruz. Çabamız bunun içindir. Biz hem müzakere partisiyiz hem mücadele partisiyiz. Bugün Türkiye’de bu seçim sonucunun açığa çıkmasında 2015’ten bugüne kadar partimizin yürüttüğü mücadelenin, partimizin dik duruşunun, halkımızın ortaya koyduğu iradenin belirleyici olduğunun altını çizmemiz gerek. En kötü dönemlerde olağan üstü hal ilan edildiğinde de pandemide de diğer bütün süreçlerde de sokakta olan sokağı kullanan eylem etkinlik hattıyla sözüyle AKP’nin bütün politikalarını eleştiren teşhir eden bir yerde duran tek parti bizdik. Ve halkımız bunu çok açık ve net bir şekilde sandıklara yansıtarak gösterdi. Ham Mayıs seçimlerinde gösterdi nerede durduğunu hem 31 Mart seçimlerinde gösterdi. Bugünkü bu zeminin oluşmasında AKP’nin bu kadar büyük kaybetmesinde kent uzlaşısı formülüyle de partimizin büyük payı olduğunu ifade edelim. Hem bölgede büyük bir yenilgi aldılar tabela partisine döndüler kaybettiğimiz yerlerde de askerin taşımalı seçmenin hileleri ile kaybettik. Ama diğer bütün yerlerde de bu kadar çok hile bu kadar çok güce devletin bütün imkanlarının açılmış olmasına rağmen belediyelerimizi kazandık. Bugün bir Anayasa tartışmalarını konuşuyorsak bir AKP yenilgisi konuşuyorsak artık Türkiye’de siyasetin yeniden dizayn edileceğini konuşuyorsak burada ben DEM Parti’nin, seçmenlerinin, Kürt halkının duruşunun özel olarak altını çizmek istiyorum. Bu konuda hiç mütevazi olmayacağız. Herkes yeri geldi uzlaştı AKP ile herkes yeri geldi devlet dedi beka dedi ama biz ilkesel tutumumuzdan ve mücadelemizden hiçbir şekilde vazgeçmedik. Bugün buradaysak da bu mücadele sayesinde.”

‘Toplumun talepleri belirleyici olacak’

Anayasa çalışmaları ile ilgili partilerinde koordinasyon kurulduğunu ifade eden Gülistan Kılıç Koçyiğit, buranın çalışmaları ile ilgili olarak ise “Anayasa tartışmasını parti kurullarıyla sınırlı bir tartışma olarak görmüyoruz. Aksine bu tartışmayı bütün topluma açacağız. Toplumun her kesimiyle görüşmek her kesimiyle anayasayı konuşmak istiyoruz. Bunun için de toplantılar alacağız, görüşmeler yapacağız, ziyaretler yapacağız her ilde oranın sivil toplum örgütleriyle ve toplumun çeşitli kesimleriyle bir araya geleceğiz ve onların daha ziyade sözünü anayasa tartışmalarında sürece dahil etmek istiyoruz. Onların anayasa talebini Meclis’e taşımak istiyoruz. Sadece bizim kurduğumuz parti kurullarında ya da komisyondaki tartışmalarla bir anayasa tartışması yürütmenin kendisi bizim açımızdan doğru değil. En geniş zeminde herkesle bulaşacağımız onların anayasaya ilişkin önerilerini taleplerini dinleyebileceğimiz bir süreci başlatacağız. Bunun hazırlıklarını yapıyoruz” diye konuşuyor.

‘Muhalefetin ortaklaşması ve uzlaşması çok daha önemli’

Bu sürece tüm toplumun aktif olarak katılmasını isteyen Gülistan Kılıç Koçyiğit, muhalefetin belirleyeceğini vurguladı ve son olarak “Bu anayasa yapılacaksa da toplumla yapılacak yapılmayacaksa da yapılmama kararını toplumun vermesi gerekiyor. Toplumdan kaçırılmış yeniden Türkiye halklarından kaçırılmış bir anayasa tartışması süreci aslında var olanın çok ötesine geçmeyecektir bu anlamıyla her siyasi partinin ve her toplumsal kesimin gerçekten elini taşın altına koyup bu tartışmayı bütün topluma, ülkenin dört bir yanına yayacağı bir süreci hep beraber başlatmamız gerekiyor. Ben iktidarla bu süreci konuşmak kadar muhalefetin kendi içerisinde de anayasa başlığını konuşması bu konuda muhalefetin ortaklaşmasının ve uzlaşmasının çok daha önemli ve kritik olduğunu düşünüyorum” diyor.