‘Türk devleti ve Şam hükümetinin görüşmesi halkların çıkarına olmaz’

Türk devleti ve Şam hükümetinin olası görüşmesinin halkların çıkarları temelinde olmayacağını belirten Serêkaniyê Yerinden Edilenler Komitesi’nden Salwa Ahmed, işgal bölgesindeki Suriyelilere ortak mücadele çağrısı yaptı.

DELAL REMEZAN

Hesekê – AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan geçtiğimiz günlerde Şam Hükümeti Başkanı Beşar Esad’a çağrıda bulunarak ilişkilerin ‘normalleştirilmesi’ konusunda görüşme çağrısı yapmıştı. Türk devleti Suriye ve Kuzey ve Doğu Suriye Bölgesi’nde hala bazı kentlere dönük işgali ve Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırıları devam ederken, olası bir görüşmenin halkların çıkarına olmayacağı eleştirisi yapılıyor. Kürt düşmanlığı ve Kuzey ve Doğu Suriye’deki devrimin kazanımlarının hedef alındığını belirten birçok kesimin ise tepkisi sürüyor.

Konuya ilişkin görüştüğümüz Serêkaniyê Yerinden Edilenler Komitesi’nden Salwa Ahmed, Suriye’deki sorunların çözümünün Demokratik Ulus paradigması ile aşılacağını vurgulayarak, olası görüşmenin halkların çıkarına olmayacağını belirtti.

Serêkaniyê’nin 2019 yılında Türk devleti ve ona bağlı çeteler tarafından işgal edildikten sonra binlerce yurttaşın yerinden edildiğini hatırlatan Salwa Ahmed, “Yerinden edilmiş insanlar sadece zor fiziksel ve ekonomik koşullar altında yaşamakla kalmıyor, aynı zamanda en temel yaşam gereksinimlerinden yoksun kalmaları nedeniyle sağlık ve psikolojik hastalıklara da maruz kalıyorlar” dedi.

‘Türkiye işgal ettiği yerlerde demografiyi değiştiriyor’

Türk devleti ve Şam hükümeti arasında olabilecek görüşmeye değinen Salwa Ahmed, “Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmasının ardından Suriyeli mülteci meselesini istismar etmesi ve işgal ettiği bölgelerin kaynaklarını talan etmesinden sonra, ülkesindeki yerinden edilmişlerin ve mültecilerin duygularını dikkate almadan Şam hükümetiyle normalleşmeye dönmek istiyor. Efrin ve İdlib’e o bölgenin demografik yapısını bozacak farklı kişileri yerleştiriyor. Türkiye'nin her kesimden ve mezhepten Suriye halkına yönelik planlarına saldırgan politikasına ve insanlık dışı uygulamalarına karşı bölge halklarının uyanık olması gerekmektedir. Son zamanlarda işgal altındaki topraklarda da bunu görüyoruz; insanlar özgürlük talebiyle meydanlara çıkıyor ve bir daha kendi çıkarları için sömürülmemek istiyorlar” diye belirtti.

Suriye halkının 12 yıl önce özgürlük ve onur talebiyle alanlara çıktığını hatırlatan Salwa Ahmed, “Bugün Şam hükümetinin ve Türk işgalinin açıklamalarında gördüğümüz şey, halkın taleplerine ve haklarına karşı kayıtsızlık, geçmiş yıllarda maruz kaldıkları haksızlık, zulüm, yerinden edilme ve öldürülmelerdir. Bugün Suriye'de yaşanan tüm yıkımların ardından, Osmanlı İmparatorluğu döneminden bu yana İslam dinini istismar etmesiyle bilinen Türk devleti hakkındaki gerçeğin perdesi aralandı. Bölge milletlerine ve halklarına yönelik zihniyeti değişmiyor.”

‘Demokratik ulus projesine inanıyoruz’

Salwa Ahmed, son olarak şunları belirtti: "Türkiye'nin bölge halklarına yönelik politikasını, işgal ettiği bölgelerde bugün neler yaptığını ve kendisine bağlı grupların yaptığı sömürüyü gördükten sonra bölge halkını Özerk Yönetim ve uygulanan demokratik yaklaşım etrafında toplanmaya çağırıyoruz. Çünkü çok taraflı, merkezi olmayan, demokratik bir Suriye'nin inşası için ideal çözüm budur”diyerek şöyle devam etti: “Biz bölge halkları olarak demokratik ulus projesine inanıyoruz. Bize karşı yapılacak diğer katliamlar Türk işgali tarafından yapılacaktır. Biz haksızlığa karşı çıkmış, özgür yaşamak isteyen bir halkız.”

Suriye halklarına çağrı

Salwa Ahmed, konuşmasının sonunda işgal altındaki bölgelerdeki Suriye halkına Türk devletinin emirlerine boyun eğmeme, onun saldırgan politikasına ve sömürgeci çıkarlarına kapılmama çağrısında bulundu. Özerk Yönetim'in çok sayıda açıklamayla, İdlib, Efrin ve diğer işgal altındaki bölgelerde yaşayan halkları Özerk Yönetim bölgelerine dönmeye, topraklarını geri almak için dayanışma içinde olmaya çağırdığına dikkat çekti. Salwa Ahmed sözlerine, “Bizler bu ülkenin evlatlarıyız ve onu savunmak, bu ülkede barış içinde yaşamak bizim görevimizdir” diyerek son verdi.