Tunuslu kadınlar taciz faillerine caydırıcı cezaların verilmesini istiyor
Tunuslu kadınlar, dijital medya, üniversiteler, çalışma yaşamı dahil olmak üzere kadınların birçok alanda cinsel tacize maruz kaldığını belirterek, faillerin teşhir edilmesini ve haklarında caydırıcı cezaların verilmesini istedi.
ZOUHOUR MECHERGUI
Tunus- Tunus’ta kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılmasına dönük 2017 yılında çıkarılan 58 Sayılı Kanun, cinsel taciz suçunu “kadının fiziksel ve manevi kutsallığının ihlali olarak tanımlamış” ve bir tür “cinsel şiddet” olarak değerlendirmiştir. Kanun kapsamında cinsel taciz suçu işleyen faillere iki yıl hapis cezası öngörülüyor, ancak Tunus'taki dernek ve kuruluşlar, özellikle tacizin yaygınlaşması nedeniyle daha ağır cezalar verilmesi çağrısında bulunuyor.
Yaşadıkları cinsel ve dijital tacizi anlattılar
İki kez cinsel tacize maruz kaldığını belirten 23 yaşındaki S.B., yaşadıklarını anlattı. S.B., “İlkinde trendeyken sözlü ve fiziksel tacize maruz kaldım. Telefonumla tacizi belgelemeye çalıştım, ancak başarılı olamadım. Yolculardan yardım istediğimde kimse oralı bile olmadı. Yolculardan biri sözleriyle tacizi meşrulaştıran sözler sarfetti. Beni rahatsız eden şey tacizi meşrulaştıranın bir kadın olmasıydı. Olayı unutmaya çalışsam da hayatım boyunca nerede olursam olayım, bu kötü hisler hep bana eşlik etti” dedi.
Kadınlardan 20 yaşındaki öğrenci F.W. de 40’lı yaşlardaki bir erkek tarafından dijital şiddete maruz kaldığını söyleyerek, “Bir gün dijital medyada geziniyordum. Bir internet platformunda kimi hikayeler okudum. Kadınları her türlü şiddetten ve şantajdan koruyan bir yasanın varlığından söz ediyorlardı. Kendileriyle iletişime geçtim ve bir kadın avukata yönlendirildim. O erkeğin bir daha bana şantaj yapmasına izin vermeyeceğim. Kadınlar ve kız çocukları korkmamalı ve taciz failini dava etmelidir” çağrısında bulundu.
‘Dijital şiddet intihara sürükleyebilir’
Sosyolog ve kadın hakları aktivisti Najat Al-Arari, üniversitelerin kadınların ve erkeklerin toplumsal cinsiyet alanında eğitildikleri alanlar olması gerektiğine vurgu yaparak, “Üniversiteler kadınlara ve kız çocuklarına yönelik her türlü şiddete karşı mücadelenin verileceği bir alan olabilir. Dijital şiddete en çok maruz kalanlar kadınlar ve kız çocuklarıdır. Bu durum kişiyi intihara ve bazı durumlarda sosyal paylaşım sitelerinden ve aktivitelerinden çekilmeye itebilir. Savunmasızlık faktörü kadınları sessiz kalmaya iterken, failin de yargılanmamasına yol açıyor. Taciz saldırıları özellikle genç kadınların özel ve mesleki yaşamı üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor. Çalışma yaşamlarını kaybedebiliyorlar ve başkalarına olan güvenleri sarsılabiliyor” şeklinde konuştu.
‘Damgalama’ korkusu yaşıyorlar
İnsan hakları savunucusu Safaa Alayat da kadın ve kız çocukların “damgalanma” korkusu nedeniyle faili ifşa etmediklerini belirterek, şu ifadelerde bulundu: “Üniversitelerde taciz saldırıları artıyor ve genç kadınların sessiz kalması asla çözüm değildir. Kadınlar, şiddetle mücadele için çıkarılan 58 Sayılı Kanun kapsamında korku ve sessizlik bariyerlerini kırmalı ve herkese örnek teşkil etmek için faili ifşa etmeli. Öte yandan tacize maruz kalan kadınlara psikolojik ve hukuki destek için kadınların seslerini yükseltmeleri gerekiyor. Ben de 2 yıl önce dijital medyada cinsel taciz ve karalama kampanyalarına maruz kaldım. Dijital medya hesaplarında genç kadınların özel fotoğraflarını paylaşan bir sayfaya rastladım. Aralarında benim resmim de vardı. Sayfada resmi olan 12 genç kadına ulaştım ve onlarla iletişime geçtim. Hep birlikte dava açmaya karar verdik. Bu sayfanın sahibinin uzak bir bölgede reşit olmayan genç bir erkeğe ait olduğunu öğrendik. Ailesi özür dilemeye çalışsa da ben şahsen haklarımı aradım. Yasal prosedürleri takip ettim. Taciz suçunun failini haklı çıkarmaktan uzak durulmalı. Kim hata yaparsa, yaşı ve statüsü ne olursa olsun hesap sorulacaktır."