Tişrîn Direnişi’ndeki kadınlar: Kobanê’de olduğu gibi Tişrîn’de de zaferi elde edeceğiz

Tişrîn Barajı direnişi devrimci halk savaşı ruhuyla devam ederken, İsviçreli gazeteci Anna Conter’den YPJ savaşçısı Amara Qamişlo’ya tüm kadınların ortak görüşü, 2014’te Kobanê’de olduğu gibi Tişrîn’de de zaferin elde edileceğidir.

SANA AL-ALİ - SİLVA AL-İBRAHİM

Tişrin- Fırat Nehri üzerine 1999 yılında inşa edilen Tişrîn Barajı, bir yandan Kuzey ve Doğu Suriye’ye elektrik üretirken, öte yandan tarım alanlarının sulanması ve bölge halkının içme suyu ihtiyacını karşılıyor. Tişrîn Barajı, Haleb, Rakka ve Hesekê şehirlerini birbirine bağlayan stratejik bir bölgede yer alıyor. Bölge halkı için doğal bir bariyer ve savunma hattını temsil eden Tişrîn Barajı, bu önemi nedeniyle Türk devletinin sürekli saldırılarına maruz kalıyor.

Demokratik Ulus Projesi ve kadınların elde ettiği kazanımlar hedef alınıyor

Esad rejiminin çökmesiyle birlikte Türk devleti Kuzey-Doğu Suriye’ye ve özellikle Tişrîn Barajı’na yönelik saldırılarını artırdı. Türk devleti, Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırarak Özerk Yönetim tarafından hayata geçirilen Demokratik Ulus Projesi ve kadınların elde ettiği kazanımları hedef alıyor. Saldırılara karşı Özerk Yönetim’in yaptığı seferberlik çağrısı ardından Kuzey ve Doğu Suriye’den binlerce yurttaş yönünü Tişrîn Barajı’na vererek direniş nöbeti başlattı. Türk devleti ise Tişrîn Barajı’nda direnişte olan halka yönelik saldırılar gerçekleştirdi. Saldırılarda çok sayıda yurttaş hayatını kaybederken, birçoğu da yaralandı. Saldırılara rağmen QSD, YPJ ve halkın direnişi devam ediyor. 8 Ocak'tan bu yana Tişrîn Barajı’nda direniş dönüşümlü bir şekilde devam ediyor.

Tişrîn Barajı’nda direniş nöbetine katılan kadınlar ajansımıza konuştu.

Kuzey ve Doğu Suriye Genç Kadınlar Birliği üyesi ve Efrin’den zorla göç ettirilen Nadia Yusuf, mücadeleye katılmalarının nedenini şöyle anlattı:

"Barajı koruma eylemimizi, Türk devletinin barbarca saldırılarına rağmen sürdürüyoruz. Bu saldırılar bizi direnişimizden vazgeçiremeyecek. Yüksek bir moral ve coşkuyla, danslarımız ve şarkılarımızla bu saldırılara yanıt veriyoruz. Kürt, Arap, Türkmen, Ermeni ve Süryani halkları olarak, hep birlikte bu barajı koruma görevini üstlendik."

Nadia Yusuf, direnişte gençlerin oynadığı öncü role vurgu yaparak şunları ekledi:

"Bu saldırılar başladığından beri gençler ön saflarda mücadele etti ve pek çoğu şehit düştü. Burada şehit olanların hiçbiri 30 yaşını bile aşmamıştı. Bu, gençliğin ne kadar fedakar olduğunu gösteriyor. 13 yıldır elde ettiğimiz devrim kazanımlarımızı savunmak için ön cephelerde mücadelemizi sürdüreceğiz."

Kahramanca bir direniş

Direniş nöbetine ikinci kez katılan Cizîr Kantonu’na bağlı Dirbesiyê kenti Kongra Star yöneticisi Fatima Kalaş, Tişrîn Barajı direnişini, “Kahramanca bir direniş” olarak tanımladı. Türk devleti ve çetelerin ortaya konulan direniş karşısında ilerleme sağlamadığının altını çizen Fatima Kalaş, “Direnişimizle sadece barajı korumuyoruz, aynı zamanda Demokratik Ulus Projesi’ni de koruyoruz. Tişrîn Barajı stratejik bir öneme sahip ve bu nedenle halk gerekirse aylarca burada direnişini sürdürecek. Tişrîn Barajı’nda savaşçılar ve halk devrimci halk savaşı ruhuyla direniyor. Kuzey ve Doğu Suriyeli halklar Tişrîn’de dönüşümlü olarak direniş nöbetindeler. Ancak Türk devleti burada direniş halindeki sivil halka yönelik sürekli dron saldırıları gerçekleştiriyor. Saldırılara rağmen halk enerji kaynaklarını korumak için güçlü bir iradeyle direnişini sürdürüyor” sözlerine yer verdi.

‘Buraya haklarımızı savunmaya geldik’

Haleb şehrinden yerinden edilen ve Dirbesiyê şehrinde yaşayan 50 yaşındaki Kifah El-Afandi, "Biz buraya kendimizi ve haklarımızı savunmak için geldik. Sivil halkı katleden Türk devletinin elini bölgemizden çekmesini istiyoruz. Bu baraj halkındır ve Türk devletinin bu barajı kontrol etmesini kabul etmeyeceğiz. Yaşımız ne olursa olsun kadınlar olarak bu direnişten vazgeçmeyeceğiz ve hiçbir dış gücün haklarımızı gasp etmesine izin vermeyeceğiz” diye kaydetti.

‘Tüm kalbimle Kürtlerin yanındayım’

İsviçreli gazeteci Anna Conter, Kuzey ve Doğu Suriye bölgesinde halkların direnişine ve onlara karşı yapılan ihlallere tanık olmak için Tişrîn Barajı'na gitti. Kuzey ve Doğu Suriye halkının iyi kalpli ve misafirperver olduğunu kaydeden Anna Conter, “Kuzey ve Doğu Suriye halkı zor zamanlardan geçiyor ve bu zorluklara rağmen yüzlerinde tebessüm eksik olmuyor. Bu yüzden tüm kalbimle Kürtlerin yanındayım. Bölgeye ilk geldiğimde çok üzücü bir tablo ile karşılaşacağımı düşünüyordum. Çünkü burada IŞİD vardı, Esad rejimi vardı ve Kürtlere baskı yapan birçok güç vardı. Buradaki insanlar yaşanan savaşa rağmen iyimserler ve Kuzey-Doğu Suriye halkı tüm yaşananlara rağmen hala çok güçlüler” dedi.

Gazetecilik çalışmaları sayesinde bölgeyi 6-7 kez ziyaret etme imkanı yakaladığını aktaran Anna Conter, “Başlangıçta misyonum IŞİD kontrolündeki durumu ve ona karşı yürütülen mücadeleleri haber yapmaktı. Esad rejiminin düşmesinden sonra bunun Kuzey ve Doğu Suriye için ne anlama geldiğini, bu hassas ve karmaşık aşamada Türk devletinin bölgeyi hedeflemesindeki amacının ne olduğunu bilmek istedim. İsviçre'de ve özellikle benim memleketim Zürih'te çok sayıda Kürt yaşıyor. Kendi ülkelerindeki gidişatı onlara anlatıyorum. Bunu yapabilmenin benim için bir onur olduğunu düşünüyorum” diye belirtti.

‘Barajın korunmasında kadınlar ön saflarda’

Tişrîn Barajı direnişinde kadınların rolüne dikkat çeken Anna Conter, "Kadın olmadan hiçbir şey olmaz. Barajın korunmasında kadınlar en ön saflarda yer alıyorlar ve oradaki herkese moral veriyorlar. Bu nedenle Tişrîn Barajı'nı korumak için hayatlarını tehlikeye atan kadınlara büyük saygı duyuyorum. Öte yandan gazeteciler, özellikle de kadın gazeteciler hedef alınıyor. Gazeteciler oradaki gerçekleri dünyaya aktardıkları için hedef alınıyorlar. Gazze’de de aynı durum söz konusu. Gazetecilerin hedef alınması küresel ölçekte kınanması gerekiyor. Çünkü gazetecinin misyonu halkı ilgilendiren haberleri dünyaya aktarmaktır ve bu nedenle onlara görevlerini yerine getirebilmeleri için alan bırakılmalıdır” sözlerine dikkat çekti. 

‘Günlerdir savaş cephesinde direniyoruz’

Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) savaşçısı Amara Qamişlo ise, Tişrîn Barajı direnişine ilişkin şunları söyledi: “67 günden fazla bir süredir savaş cephelerinde direniyoruz. Türk devleti ve çeteleri tüm gelişmiş silahlarla saldırılar gerçekleştiriyor, ancak direnişimiz karşısında şu ana kadar baraja doğru tek bir adım bile atamadılar. Tüm saldırılar püskürtüldü, çünkü biz gücümüzü halkımızdan alıyoruz. Bu direnişi farklı kılan şey Kürt ve Arap halklarının yanı sıra Ermeniler ve tüm bölge halklarının devrimci halk savaşı ruhuyla direnişe katılmasıdır. QSD ve YPJ içinde bölgenin tüm bileşenlerinden kadın ve erkek savaşçılar var. Hepsi bu bölgenin evlatlarıdır. Topraklarımızı ve insanlarımızı işgalden koruyoruz.”

Tişrîn Barajı direnişini Kobanê direnişine benzeten Amara Qamişlo, "Tişrîn Barajı'nın tanık olduğu direniş, Kobanê şehrinin 2014'te verdiği direnişe benziyor. Bu nedenle elde edilecek zaferinde benzer olacağından eminiz. Çünkü bugün Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldıranlar Kobanê’ye saldırılanlarla aynı ve sadece bayraklarını değiştirmiş durumdalar. Tişrîn Barajı’ndaki direniş bir sembol haline geldi. Birçok yoldaşımız bu direnişte şehit oldu. Halkımıza ve şehitlerimize sözümüz; bedeli ne olursa olsun zafer ve başarıyı elde edeceğiz. YPJ Tişrîn Barajı direnişinde önemli bir role sahiptir. Türk işgalinin ve çetelerinin saldırılarını püskürtmek için yapılan tüm askeri operasyonlarda ön cephelerde yer alıyorlar” sözlerine yer verdi.