Tarih unutturmuyor: 16 Mart 1978 Beyazıt Katliamı

16 Mart 1978 Beyazıt Katliamı’nın üzerinden yıllar geçti. Katliamla ilgili tatmin edici bir yargılama ve yüzleşme yaşanmadı. Bilinçli bir politika ile olayın üstü örtüldü.

Haber Merkezi- Tarih 16 Mart 1978 saat 13.45’te İstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü’nde bir katliam yaşandı.  7 öğrenci yaşamını yitirdi 41 öğrenci de bombalı saldırı ve sonrasında çıkan silahlı çatışmada yaralandı.

Bu tarihi güne gelmeden önce Türkiye’de neler olup bitiyordu biraz ona bakmak gerekiyor. Türkiye 1978 yılına Ecevit hükümeti ile girmişti. O günlerde en çok konuşulan ekonomik kriz ile yaşamın daha da zorlaşmasıydı. O süreçte koşulları daha da zor hale getiren çatışmalar yaşanıyordu. 1 Mayıs 1977’de Taksim’deki katliamla birlikte ortaya çıkan kaos neredeyse her yere yayılmıştı. Adı konulmamış bir iç savaş yaşayan Türkiye’de herkes hedefti.  

Üniversiteler, faşistler ve polis tarafından ablukaya alındı

Gerginliğin en çok yaşandığı alanlardan biri üniversite kampüsleriydi. MHP birçok alanda, Ülkü Ocakları merkezli terör estiriyordu. Üniversitelerde konuşlanan faşistler devrimci öğrencileri okullara sokmuyor, eğitimlerini ve birlikte hareket etmelerini engelliyorlardı. Faşistler tüm bunları yaparken polisin desteğini de alıyorlardı. O dönemin tanıkları birçok üniversite ve fakültenin faşist işgal altında olduğunu anlatıyor. Ancak bir süre sonra bir araya gelen devrimci öğrenciler, her şeyi göze alarak, çatışarak da olsa üniversitelerine girmeyi başarırlar.

Dikkat çeken değişiklik

Devrimci öğrenciler okullarına gitmeyi başarırlar ama onlara yönelik tehditler devam eder. Okuldan saldırılara karşı toplu çıkan gençler, özellikle belirlenen noktalara kadar birlikte yürüyüp dağılıyorlardı. Tarih 15 Mart 1978’i gösterdiğinde İstanbul Üniversitesi bir grup faşist, polis desteğinde okuldan topluca çıkan öğrencilere taşlı ve sopalı saldırı düzenledi. Bu saldırı karşısında direnişi aşamayan faşist güçler dağılmak zorunda kaldı. 15 Mart’tan bir gün sonra aslında herkesin dikkatini çeken bir değişiklik olmuştu. Kapıda konuşlanan polisler değişmişti. Başlarında da bugün Hrant Dink cinayetinden ismine aşina olduğumuz Komiser Reşat Altay vardı.

Öğrencilerin ortasına bomba atıldı

Saatler 13.45’i gösterdiğinde öğrenciler ana kapıdan çıkış yapmaya başlamışlardı. İşte tam o sıra da faşistlerde orada devrimci gençleri, “Beyazıt Komünistlere mezar olacak” sloganlarıyla karşıladı. Topluca yürüyen öğrenciler, Eczacılık Fakültesine geldiği an ortalarına bir bomba atıldı. Bomba sesinin ardından da silah sesleri yükselmeye başladı. Öğrenciler kurşunların arasında kaldı. 5 öğrenci olay anında 2 öğrenci de hastanede yaşamını yitirdi. 41 öğrenci ise katliam sırasında yaralandı. Saldırıda hayatını kaybeden öğrencilerin isimleri şöyleydi: Hatice Özen, Cemil Sönmez, Baki Ekiz, Turan Ören, Abdullah Şimşek, Hamit Akıl, Murat Kurt.

Zaman aşımı

Beyazıt Katliamı yıllarca aydınlatılmamak için elden gelen her şey yapıldı. Henüz katliam sırasında bombayı atan ve ateş edenlerin arkalarından gitmek isteyen polisler, komiser Reşat Altay tarafından engellendi. Olayın faillerinden biri olarak gösterilen Zülkif İsot, katliamı itiraf etti. Zülkif İsot daha konuşamadan öldürüldü. Katliam sonrası 17 kişinin yargılandığı davada sadece Sıddık Polat isimli kişi 11 yıl ceza aldı ve cezası daha sonra Askeri Yargıtay tarafından bozuldu. Beraat etti. 20 Ekim 2008 tarihine gelindiğinde tanıklar ve delillere rağmen İstanbul 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “zaman aşımı” kararı alındı. Bu karar da Yargıtay tarafından onandı.

Yıllar sonra gelen itiraflar

Katliamın üzerinden yıllar geçtikten sonra kimi itiraflar gündeme geldi. İtiraflarda, bombanın bir yüzbaşıdan Abdullah Çatlı tarafından alındığı söylenmişti. Bir minibüsle olay yerine gelindiği, minibüste bir polisin de olduğu (Mustafa Doğan) belirtilmiş bu polisin daha sonra Almanya’ya kaçtığı paylaşılmıştı. 16 Mart 1978 Öğrenci Katliamı davası doğrudan bir kontrgerilla davasıydı. İlişkiler MİT'e, Emniyet'e ve askere uzanıyordu.