Tahran’da ana yollara asılan ‘hicaba riayet’ afişleri tepkilere yol açıyor
Tahran’da “Kadınlar hicaba riayet ederse yolsuzluk azalır” mesajı taşıyan bir afişin asılması, kamuoyunda büyük tepki çekti. Kadınlar, bu söylemi devletin kadınları suçlayarak, kendilerini temize çıkarmaya çalışması olduğunu söylüyor.
MARİA KARİMİ
Tahran - Tahran’ın ana yollarından birine asılan ve “Sevgili kadınlar, eğer İslami hicaba riayet ederseniz biz de yolsuzlukla mücadele edeceğiz” ifadelerini içeren bir afiş, İran’da geniş yankı uyandırdı. Söz konusu mesaj, yurttaşlar tarafından alaycı tepkilerle karşılanırken, kadınlar afişi, devletin yapısal yolsuzlukları gizlemek için ahlaki söylemi araçsallaştırdığı bir propaganda örneği olarak nitelendiriyor.
Devletin suçtan kurtulma yöntemi
Afiş, açık bir biçimde sorumluluk saptırma ve suçun üstünden atılmasının örneği olarak değerlendiriliyor ve denetim zafiyeti, rant ağları, siyasal-ekonomik çıkar ilişkileri gibi yapısal nedenlerle ortaya çıkan yolsuzluğun sorumluluğunu kadınların bireysel davranışlarına bağlamaya çalışıyor.
Siyasi ve toplumsal açıdan bu mesajın üç sonucu var; Birincisi, yolsuzluğun gerçek nedenlerine dair toplumsal farkındalığı zayıflatmak; ikincisi, kadınları haksız biçimde “siyasi hesap verme öncesi kalkan” haline getirmek; üçüncüsü ise, sorunları çözmek yerine algı yönetimine yönelen bir iktidar anlayışıyla toplum arasında yeni uçurumlar yaratmak.
Dijital medya kullanıcılarının da tepkileri bu yönde. Kullanıcılar, “Gerçekten yolsuzlukla mücadele iradesi varsa, önce şeffaflık, hesap verebilirlik ve denetim mekanizmaları kurulmalıydı” diyor.
Afişler korkunun bir ifadesi
Bu afiş aynı zamanda iktidarın kadınların iradesinden ve toplumsal gücünden duyduğu korkunun bir yansıması. Hicabın “yolsuzluğu önleyeceği” yönündeki bu mesaj, yönetsel başarısızlık yerine ahlaki semboller üzerinden meşruiyet arayışını gösteriyor. Ancak bu tür mesajlar, çözüm üretmek bir yana, toplumsal önyargıları ve kadınlara yönelik sembolik şiddeti derinleştiriyor.
Eleştirel analizler, yolsuzluk ve rantla mücadelenin, bireylerin giyim veya özel davranışlarıyla değil, şu adımlarla mümkün olduğunu gösteriyor: “Mali şeffaflığın güçlendirilmesi, denetim kurumlarının bağımsızlığı, çıkar çatışmasına karşı katı yasalar, bilgi verenlerin korunması ve özgür medya.”
Haberler ve dijital medya yankıları da gösterdi ki, bu tür mesajlar toplumsal güveni onarmak yerine öfke ve güvensizliği artırıyor. Yolsuzlukla gerçek mücadele, ahlaki-kişisel alanlara müdahale değil; kurumların onarımı, şeffaflık ve adaletin uygulanmasıdır.
Kısacası, toplumun en doğal hakkı, ekonomik sorunların ve yolsuzluğun kökenini bilmek ve yapısal çözümler talep etmektir. Ve hiçbir koşulda, özellikle kadınların hakları ve onurları, bu sorumluluktan kaçışın aracı haline getirilmemelidir.