Süveyda’da yokluğun ortasında yoğrulan kadın dayanışması

“Sabaya Sanad” ekibinin üyeleri, kadın dayanışmasının acıyı günlük direnişe dönüştürebileceğini ve çölyak hastalarına desteğin en küçük ayrıntılardan, sevgiyle yoğrulmuş bir ekmekten başladığını vurguluyor.

ROCHELLE JUNİOR

Süveyda– Süveyda’nın Şahba kasabasında, zor insani koşullar altında dikkat çeken gönüllü bir kadın girişimi ortaya çıktı. “Sabaya Sanad” adıyla bir araya gelen kadınlar, çölyak hastaları için özel ekmek üretmeye başladı. Bu adım, toplumsal dayanışmanın ruhunu yansıtırken, kadınların krizleri doğrudan desteğe dönüştürme gücünü de gösteriyor.

Daha önce “Taa Neğanni” (Haydi Şarkı Söyleyelim) adıyla, şarkılar söyleyip dağ köylerinde ve Roma Tiyatrosu’nda sahne almayı amaçlayan grup, Süveyda’ya yönelik saldırılardan sonra yolunu değiştirdi. Adlarını değiştiren grup, gerçek bir destek olmak istediler. Şarkıdan ekmeğe, eğlencelerden haftalık eylemlere uzanan süreçte, grup Şahba’nın her köşesinde görünür hale geldi. Kadınlar, hastalara, çocuklara, misafirlere ve hatta nöbetçilere destek oluyor, kadın dayanışmasının acıyı günlük bir direnişe dönüştürebileceğini kanıtlıyor.

‘Diyetin bozulması sağlık sorunlarına neden oluyor’

Grup sorumlusu Jumana Nasif, çalışmalarını “Bugün Şahba’daki çölyak hastaları için ekmek yapmaya geldik. Bir ay önce bize ulaşan bir miktar unu saklamıştık, çünkü ekmek kesintisinden endişeliydik. Daha önce Kızılay bize ekmek sağlamıştı ama bugün konvoy geciktiği için kendi ellerimizle ekmek yapmaya karar verdik. Çünkü biliyoruz ki bu kesim çok mağdur; insanlar bu hastalığın ciddiyetini anlamıyor. Diyetin bozulması ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Bu yüzden tek tek bütün hastalara ekmek ulaştırmak istedik ki kimse sağlığına zarar verecek ekmeğe mecbur kalmasın” sözleriyle anlatıyor.  

‘Dayanışma, sevgiyle yoğrulmuş bir ekmekten başlar’

Şahba’da yaklaşık 60 çölyak hastası bulunuyor. Çoğu zor koşullar altında yaşıyor ve kesintili yardımlara muhtaç. Jumana Nasif, “Her hastaya bir ya da iki bağ ekmek ulaştırabilmeyi umuyoruz. Bu sadece bir gıda girişimi değil, aynı zamanda bir destek ve kucaklama mesajıdır. Biz inanıyoruz ki gerçek dayanışma, sevgiyle yoğrulmuş bir ekmekten başlar” diyor.  

Yardım kuruluşlarına seslendi

Çölyak hastası Abir el-Kufeyri ise yaşadığı zorlukları şöyle aktarıyor: 
“Sekiz yıldır diyete uymak zorundayım. Diyetin bozulmasının ne anlama geldiğini çok iyi biliyorum. Son olaylardan bu yana iki buçuk ayda bir ya da iki kez ekmek alabildik. Elektrik yok, gaz yok, birçok kişi hâlâ barınma merkezlerinde. Un bulsak bile ekmek yapamıyoruz. Biz insani yardım kuruluşlarına sesleniyoruz: Bizi glütensiz ekmekle destekleyin. Çünkü başka alternatifimiz yok. Zorla buğday ürünleri yersek şiddetli mide sorunları, kusma, ishal ve bitkinlik yaşıyoruz. 10 yaşında ve daha küçük çocuklar bir bisküvi bile bulamıyor, bu çok acı verici.”

‘Biz kimseyi yalnız bırakmayacağız’

Grup üyesi Ramiya Hamza da dönüşüm süreci hakkında “Başlangıçta 20 kadındık, geleneksel kıyafetler giyiyor, dağ kültürünü yaşatıyor ve şarkılar söylüyorduk. Zamanla 50, sonra 200 kişiye ulaştık. Roma tiyatrosunda, meydanlarda şarkılar söyledik. Ama Süveyda’da yaşanan katliam ve ihlaller her şeyi değiştirdi. O an anladık ki sadece neşeyle yetinmek olmaz; yardım eli olmamız gerekiyordu. Bu yüzden destek ekibine dönüştük. Bugün ekmek yapıyoruz, barınma merkezlerinde çalışıyoruz, nöbet noktalarında yer alıyoruz, her hafta kaçırılanların serbest bırakılması için çağrı yapıyoruz. Biz kimseyi yalnız bırakmayacağız" diye konuşuyor.  

‘Kadınlar desteklenmeli’

Beslenme uzmanı Doha el-Hatib de girişime bilimsel ve pratik destek sunuyor. O, çölyak hastalığının çok hassas olduğunu ve glütenden (buğday ve türevlerinden) tamamen uzak durulması gerektiğini “Şam’dan gelen glütensiz ekmek kesildi. Bu yüzden mısır unu kullanarak kendimiz yapmaya mecburuz. Glüten alımı özellikle çocuklarda ciddi komplikasyonlara yol açabiliyor. Bu yüzden Şahba kadınlarının yaptığı iş çok kıymetli ve her şekilde desteklenmeli. Kadınlar çok büyük bir yük taşıyor ama her gün yeniden kanıtlıyorlar ki sorumluluk almaya, kuşatma ve açlıkla onurla yüzleşmeye hazırlar” sözleriyle vurguluyor.