Siyasetçi ve hukukçu kadınlardan AKBK’nin kararına tepki
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin, “umut hakkı”na dair Türkiye’ye süre vermesini eleştiren siyasetçi ve hukukçu kadınlar, artık kaybedecek bir dakikanın dahi olmadığını söyledi.

Haber Merkez- Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AKBK) 15-17 Eylül tarihinde İnsan Hakları Toplantısı gerçekleştirdi. Toplantıda, yeni bir eylem planı çerçevesinde yasal değişikliklerin yapılmasını belirtilerek, Türkiye’ye Haziran 2026 sonuna kadar yeniden süre verildi.
AKBK’nin vermiş olduğu karara dair siyasetçi kadınlar ve hukukçular değerlendirmelerde bulundu.
JINNEWS’de yer alan habere göre; Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü ve komisyon üyesi Meral Danış Beştaş, “Umut hakkı, insan onurunun ve hukukun temelidir” dedi.
Meral Danış Beştaş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarını hatırlatarak, “Belirli bir asgari cezanın infazından sonra yeniden değerlendirme yapılmadan hiçbir şekilde tahliye imkânı tanımamak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır. Bu, insan onuruna aykırı ve işkence niteliğinde bir uygulamadır. Ayrıca, en geç 25 yılın ardından bir tahliye mekanizmasının işletilmesi zorunludur” dedi.
‘Kabul edilemez’
Türkiye’nin AİHS’e taraf bir ülke olarak AİHM kararlarına uymakla yükümlü olduğunu ifade eden Meral Danış Beştaş, “Buna rağmen iç hukukta hala bu kararlara uygun düzenlemelerin yapılmamış olması hem hukuken hem de vicdanen kabul edilemez bir durumdur” diye konuştu.
‘Kaybedecek bir dakika dahi yoktur’
AKBK’nin aldığı kararı hatırlatan Meral Danış Beştaş, şöyle konuştu: “Haziran 2026’ya kadar süre tanınmış olabilir; ancak bu, Türkiye’nin beklemesi için bir gerekçe değildir. Aksine, en kısa sürede ilerleme kaydedilmesi gerektiği yönünde bir telkini ifade etmektedir. Zaten yıllar öncesine dayanan bir süreç söz konusu olup, artık adım atılması için zamanı çoktan dolmuş bir meseledir. Konsey’in, hâlâ adım atılmamış olmasını üzüntüyle karşıladığı beyanı, ülkedeki hukuki çöküşe de işaret etmektedir. Bu nedenle kaybedilecek bir dakika dahi yoktur. AİHM kararlarının gereğini derhal yerine getirmeye ve hukuka uygun düzenlemeleri hayata geçirmeye davet ediyorum.”
Sebahat Tuncel: AKBK, tarafından alınan ara karar hukuki değil
Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Sebahat Tuncel de kapitalist modern sistemde hukukun araçsallaştırılmasıyla, devletlerin, erkeklerin ve sermayenin çıkarına uygun kararlar verdiğini belirtti.
“AKBK, tarafından alınan ara karar hukuki değil, siyasidir” diyen Sebahat Tuncel, şöyle konuştu: “Bakanlar Komitesi, insan hakları ve temel özgürlüklerin korunması için gerekli yasal düzenleme yapmamakta direnen, Türkiye’ye kararın uygulanması konusunda gerekli hukuki adımı atmasını sağlamak yerine; Mecliste kurulan komisyonu bahane ederek süreci zamana yaymıştır. Türk hukukunu bu kararlarda belirtilen sözleşme hükümlerine, uygun hale getirmek için gerekli olan yasal veya diğer uygun tedbirlerin alınmamış olmasından dolayı üzüntü duyduğunu açıklamıştır. Oysa mahkemenin görevi, kararına uygulanıp uygulanmadığını denetlemek ve uygulamıyorsa gerekli tedbirleri almaktır. Üzüntü duymak mahkemenin görevleri arasında yoktur.”
‘AKBK sorumluluğunu komisyona attı’
AKBK’nin kendi sorumluluğunu Meclis’te kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu"na attığını belirten Sebahat Tuncel, AKBK’nin almış olduğu “İnsan Hakları Eylem Planı çerçevesinde ömür boyu hapis cezalarını gözden geçirilmesini öngören yasal değişikliklerin yapılması” kararını anımsattı.
Sebahat Tuncel, “Bu ve bu konuda sözleşmenin gereğini yerine getiren ülkelerden ilham almaya teşvik etmektedir. Oysa Bakanlar Kurulu ‘ilham almaya teşvik etme’ değil. Kararın uygulanmasını denetlemek durumundadır. Açık ki Bakanlar Konseyi kararın hukuken uygulanmamasını sonucunu üstlenerek gerekli denetim mekanizmasını işletmek yerine İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararının uygulanmamasını teşvik etmiş durumdadır. Bu kabul edilemez” diye konuştu.
Av. Rengin Ergül: Türkiye'nin karara uymadığını açıkça ortaya koymalılardı
“Umut Hakkı” üzerine çalışmalar yürüten ve Avukat Rengin Ergül ise, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin kullandığı dile dikkat çekti. İhlale rağmen dilin sert olmadığını söyleyen Rengin Ergül, “Komitenin kullandığı diplomatik dilin sert bir dil olmadığını görebiliyoruz. Bu konuda kararın ilk kısmında, derin üzüntü duyduklarını belirterek Türkiye'ye çağrıda bulunuyorlar. Derin üzüntü ve yeniden çağrıda bulunmak yerine, Türkiye'nin karara uymadığını açıkça ortaya koyan ve tespit eden birtakım gözlemler ve ibarelere yer verebilirlerdi. Türkiye'ye çağrıda bulunuyorlar ve bu çağrının devamında Haziran 2026'ya kadar bir süre veriliyor. Türkiye’ye, cezanın gözden geçirilmesi mekanizmaları açısından diğer üye ülkelerin deneyimlerinden ilham alması öneriliyor” diye belirtti.
Başlatılan sürece vurgu yapmasının da önemli olduğunu belirten Rengin Ergül, şöyle devam etti: “Tabii ki ‘terörsüz Türkiye’ kavramını kullanması çok rahatsız edici. Ancak bu rahatsız edici dile rağmen bir süreç vurgusu var orada. O nedenle süreç açısından da Türkiye'nin bu konuda adım atması gerektiği aslında yeniden ortaya konulmuş oldu. Bu yüzden, Türkiye kamuoyunun bu kararı da esas alarak hem süreç açısından hem komisyon açısından Türkiye'ye baskı uygulaması gerekiyor. Türkiyeli örgütlerinde bizlerin de baskı uygulaması gerekiyor. Son olarak, bu grubun bir daha hangi toplantıda gündeme alınacağına dair bir takvim tespit edilmiş değil. O yüzden, bizler sivil toplum örgütleri olarak da önümüzdeki dönem mutlaka yine bu grubun gündemde yer alması için 9.2 bildirimleri yapmaya devam edeceğiz. Dosyanın gündeme alınması için Komite’ye baskı uygulamaya devam edeceğiz.”