Rotinda Amed: 15 Ağustos Atılımı kadın köleliğine karşı bir başkaldırıdır (2)

“Savunmasız kalan her kadın erkek şiddetine maruz kalır”

“Tüm dünya kadınları için savaşıyoruz” diyen PAJK Meclis Üyesi Rotinda Amed ile 15 Ağustos Atılımı üzerine gerçekleştirdiğimiz röportajımızın ikinci bölümünde Kürdistan’da kadın öz savunmasının gerçekleştirilmesinden ilk ordulaşması sürecini konuştuk.

Haber Merkezi - Kürdistan Kadın Özgürlük Partisi (PAJK) Meclis Üyesi Rotinda Amed, 15 Ağustos Atılımı’na ilişkin ajansımıza verdiği ropartajın ikinci bölümünde kadın savunmasının tüm toplumlar için önemine dair konuştu. Rotinda Amed, tarihten günümüze yaşanan örneklerle kadınların tüm zorluklara karşı büyük direnişlerini gözler önüne sergilerken Kürdistan coğrafyasında yaşanan ilk kadın ordulaşması sürecini de analiz etti. Rotinda Amed, “15 Ağustos Atılımı” olarak isimlendirilen sürecin içerisinde kadın direniş portresini de dünden bugüne adım adım değerlendirdi.

Ulusal mücadele içerisinde kadın olarak geçtiğiniz aşamalardan söz edebilir misiniz? Her bir süreci bir arkadaşınızın şahsında sembolleştirdiniz. Örnek: Azimelerle kadının gerillalaşma süreci başladı. Beritan-Gülnaz Karataş ile kadın ordulaşma, Zilan-Zeynep Kınacı şahsında ise fedaileşme aşamasına ulaşıldı. Delal Amed-Hülya Eroğlu ile ise yeni kadın gerillacılık aşamasına geçildi bu ve benzeri bu süreçleri biraz açabilir misiniz?

15 Ağustos atılımı Kürtler açısından bir milat, yeniden doğuş ve dirilişin adıdır.  Devlet baskısından yılgınlaşmış, sinmiş insanlar için umut yükselmiş, beklenen şey olmuştur. Ölü toprak canlanmış, toprağa tohum serpilmiştir. Sessizlik çığlığa, karanlık aydınlığa, umutsuzluk umuda dönüşmüştür. Bu anlamda kadınların özgürlük hikayesi de aslında PKK’nin kuruluşuyla başlamıştır. Dağların yüceliği ve korunaklığı elbette zorlu olmasındandır. Ama şunu unutmamak gerekir ki, özelde kadınlar ama ideali olan tüm insanlar için zorluklar ulaşılmak istenen hedefin değerini büyütmüş, sadece ama sadece mücadele gerekçesi olmuştur.

“Zorlukları aşmanın yolunu hep bulduk”

Kadın gerillalar olarak koşulların zorlukları karşısında doğayla bütünleşmeyi esas aldık. Diğer yandan ve esas olarak egemenlikli, cinsiyetçi yaklaşımlar karşısında ise; kavgasını vererek, özgürlük bilincini oluşturarak, ideolojik anlamda derinleşerek bu karakterdeki zorlukları da aşmanın yolunu hep bulduk. Zorlandık ama bu zorlanma bizde güce ve bilince dönüştü. Zorlandık ama savaştıkça zorlukların aşılabileceğini öğrendik. Bu nedenlerle gerilladaki her kadının yol yürüyüşü; engelleri aşa aşa, kavga ede ede anlam kazanmıştır. Kavgası verilmeyen şey anlamlı değildir. Kendimiz yani xwebun olarak yaşamasını öğrendik. Öncü katılımlarıyla bizlere yol göstermiş nice arkadaş var, her birini tek tek anlatmaya sayfalar yetmez.

“Hanım Yaverkaya korkusuz bir komutan oldu”

Birkaç arkadaşı örnek vermek gerekirse; Hanım Yaverkaya PKK’in kuruluşuyla birlikte Hilvan-Siverek olaylarına tanıklığıyla kurtuluşu PKK’ye katılmakta bulmuştur. Bekaa kamplarında askeri eğitim görerek ülkeye dönen ilk gruplarda yer almıştır. 15 Ağustos atılım hazırlıklarına dahil olmuş ve daha o süreçlerde manga komutanlık görevini almış yiğit, korkusuz bir komutan olmuştur. Dolayısıyla Botana gitmiş ilk kadın gerilla ve gerilla komutanı olmuştur. Yine Botan’da kadın gerillacılığının örgütlenmesine, zor koşullara adapte olunmasına öncülük yapan bir diğer önemli komutanlarımızdan olan Azime arkadaş Botan’da Büyük Azime olarak ün kazanmıştır. Taktik öncülük, yaşamda disiplin ve savaşta güven duyulan bir komutan olmuştur. Ve kadın hareketi tarihimizde ilk gerilla komutanlarımızdan olarak adı tarih sayfasında yer almakta, büyüyerek süren savaşımızda askeri öncülük anlamında doğruları yaşamımızın önemli bir yerinde olmaktadır. 

“Beritan kadın ordulaşmanın adı oldu”

Yine bizler açısından direnişin sembolü olan Beritan yoldaş kadın ordulaşmasının adı olmuştur. Beritan yoldaş hareketimize içten dayatılan tasfiyeciliği zamanında görmüş, ihanetin bu topraklarda yerinin olmadığını savaşarak ve ihanetçi- teslimiyetçi çizgi karşısında direnişi tercih ederek büyük bir ruh, inanç iddia ortaya koymuştur. Direnişi işbirlikçi-ihanetçilerden bazılarının dahi silah bırakmasına, kendine lanet okumasına yol açmıştır. Önderliğimiz “savaşan güzelleşir, güzelleşen özgürleşir, özgürleşen sevilir” tanımını Beritan yoldaş için yapmıştır. Beritan yoldaş henüz bir yıllık militan olmasına rağmen çok çabuk gelişmiş, savaşta yetkinleşmiş, yaşam duruşunun güzelliğiyle etkili, sürükleyici bir yoldaş olmuştur. Konuştuğu her insanda iz bırakmış ve PKK’nin tüm güzelliğini yaşamda ve savaşta kendisinde oluşturmuştur. Bu vesileyle savaşan kadının orduda yarattığı yeniliği gören Önderliğimiz Beritan arkadaşın şahadetinden sonra kadınların dağlarda sadece tim ve bölüklerde yer almasının yetmeyeceğini, kadın ordulaşmasını ön görmüş ve kadın ordulaşması ARGK’nin yanı sıra kurulmuştur.

“Savunmasız kalan her kadın erkek şiddetine maruz kalır”

Bu herkese çok anlamlı gelmeyebilir. Ama bugün Kürdistan dağlarında savaşan on binlerce YJA-STAR gerillası, yine binlerce YPJ, YJŞ, YJR savaşçıları varsa bu Beritan çizgisinin ne kadar anlamlı olduğu ordulaşmanın tüm ezilen ve cinsiyetçiliğe maruz kalan kadınlar için büyük bir kurtuluşun umut kapısı olduğu iyi bilinmelidir. Çünkü savunmasız kalan her kadın erkek şiddetine, devlet terörüne maruz kalır ve ona reva görülen tek şey köle olarak yaşamaktır. Bunu tercih etmeyenlerin kendisini özgürleştirme olanağı öncelikle doğru bir savunma anlayışından geçer. Mücadele anlayışında; savaşta ordulaşarak irade kazanma, yaşamda ise partileşme ve ideolojik bilinç kazanmayla, özgürleşme ile mümkün hale gelir.

“Tüm kadınların kurtarıcılığı iddiasındayız”

Kadın olarak özgürleşme anlamında ilklerimizi dağlarda yaşadık, burada temellerini attık. Nasıl ki toplumsal gerçeklikten uzaklaşıp kendimizi bulmak, xwebun olabilmek için dağlara geldiysek, dağlarda da örgütlü olmak ve savaşabilmek için ordulaştık. Bugün artık tüm kadınların kurtarıcılığı iddiasındayız. Ama bunun toplumsal cinsiyetçiliği yenmemize tabii ki yetmediğini biliyoruz. Partileşme temelinde mücadele gerekçemizi Kadın Kurtuluş İdeolojisi olarak tanımladık. Buna öncülük yapan elbette çok faktör olmuştur.

“Zilan yoldaş mücadelemize ivme kazandırdı”

Zilan yoldaş bizim için hem partileşme sembolümüz hem de savaş taktiği anlamında mücadelemize ivme kazandırıp fedailik çizgisinde tek kişiyle nasıl hem ordu, hem parti olunur, bize yapmış olduğu eylemle göstermiştir. ZİLAN yoldaş bizim için YAŞAM MANİFESTOSU olmuştur. Zilan artık özgürlük mücadelemiz açısından ÇİZGİ, yaşam FELSEFESİ ve bir TANRIÇA olmuştur. Tüm kadınlar olarak onun yolunda yürümenin anlamına kavuştukça ancak mücadelemizin büyüdüğünü gördük, görüyoruz. Sema yoldaş Zilan çizgisine sahip çıkarak, ideolojik derinleşmenin nasıl tüm engelleri aştığını, özgürlükte ısrarın mücadelenin her sahasına yaşatılabilir olduğunu eylemiyle göstermiştir. Bu komutanlarımızın takipçisi olarak 4. Stratejik çizgimizin komutanlarından Delal Amed yoldaşımız ise hem Zilan çizgisinde bir fedai olarak binlerce fedainin gelişmesine öncülük etmiş, strateji üzerine derinlikli yoğunlaşarak ülkenin her sahasında uygulanmasında ısrarlı bir duruşun sahibi olmuştur.

Gerektiğinde tüm ülkenin birinci dereceden komutanı olmuş, gerektiğinde bir sahanın başına geçerek komutanlık yapmıştır. Bu duruş Delal yoldaşın tarihimizin birikmiş kadın mirasından aldığı güç ve dirençle bağlantılı olmaktadır.

“Komutanlarımızın ardılları çoğaldı”

Dolayısıyla bütün bu yüce değerli komutanlarımızın ardılları böylece çoğalmış, Kürdistan’ın 4 parçasına yayılmış, yetmemiş tüm Ortadoğu kadınlarını, dünya kadınlarını direnişin merkezine çekmiş ve onlardan da öncüler yaratmıştır. Şirin Elemhuli, Viyan soran, Arin Mirkan, Avesta xabur, Barin yoldaşlar, enternasyonal katılımlardan Andra wolf, İvana Hotman gibi, medya savunma alanlarında tünellerde, arazi timlerinde Mizgin Ronahi, Nalin Fırat, Avzem Çiya, Arin Kobani, Didar Harunların öncülüğünde savaşan onlarca kadın kahraman gibi ardıllar çoğaltarak mücadele azmimizi büyütmektedir.

İlk kurşun 15 Ağustos’ta erkek-devlet zihniyetine karşı atıldı. Bugün bu Kürdistan dağlarında, tüm Kürdistan’da özellikle Şengal ve Rojava Kürdistan’ında nasıl yaşam buluyor. Bu konuyu alan ve coğrafyalara, farklılıkları ve benzerliklerine göre açabilir misiniz?

50 yıllık mücadele tarihimizde çok büyük gelişme ve önemli adımlar atılmış, büyük zorluklarla savaşılmış ve dolayısıyla büyük zaferler kazanılmıştır. Yaklaşık 10 yıldır ve özellikle de 2015 yılından bu yana dört parça Kürdistan’da aralıksız devam eden bir soykırım savaşı karşısında büyük bir inanç ve ideoloji ile direnen bir halk ve gerilla gerçekliği bulunmaktadır. 17 Nisan’da Medya savunma alanlarında yenilenen soykırım savaşına karşı Zap’ta Metina’da Avaşin’de emsalsiz gerilla direnişleri elbette 50 yıllık zafer geleneğine yakışır bir duruş sergilemektedir.

“Destansı direnişin sonucu zaferle taçlanacak”

Bu destansı direnişin sonucu ağır bedellerle de olsa zaferle taçlanacaktır. Dostlarımız da bunu bilerek, her zamankinden daha fazla insanlık ve özgürlük direnişimizin etrafında kenetlenmelidir. Ve yine Düşmanımız da Zap’tan çıkamayacağını, Zap’ın kendilerine mezar olacağını iyi bilmelidir. Kaybeden sadece Türk devleti olmayacaktır.  Bu savaşta TC faşist devleti gibi yardakçısı ve ortağı olan KDP işbirlikçileri, kimyasal silah desteği sağlayan uluslararası devletler de bu kirli savaşın sonucunda kaybeden taraf olacaklardır. İnsanlık için lanetli varlıklar olarak tarihin kara sayfasında yerlerini alacaklarını, zamanı geldiğinde tarihin çöp sepetine gireceklerini bilmelidirler.

“Sonu muhteşem olacak…”

15 Ağustos direniş geleneği şunu gösterdi; Biz kazanacağız ve sonu muhteşem olacak…

15 Ağustos geleneğinin hayat bulduğu bir yer olarak Şengal’i belirtebiliriz. Bu vesileyle öncelikle Ezidilerin 74. fermanı olan 3 Ağustos Şengal katliamının 8. yıl dönümünde, DAİŞ katliamını gerçekleşmesinde payı olan tüm güçleri ve onları bu katliamla baş başa bırakan KDP işbirlikçilerini şiddet ve nefretle kınıyor, yaşamını yitirenlerin ailelerine büyük sabırlar ve güçlü direnişler diliyoruz. Yine 2007 yılı 15 ağustosta Ezidilerin mabedlerinden olan siba şex xıdırda yaşanan patlamada yaşamını yitiren yüzlerce kişiyi saygıyla anıyor, bu katliamı gerçekleştirenleri nefretle kınıyorum.

“Şengalliler yeniden direnme azimlerine kavuştu”

Kürt halkının kadim direniş geleneğinin belki de en somut örneği olan Şengal halkımız 74 kez katliam ve fermanlardan geçmiş ama özgürlüğünden ve özgünlüğünden vazgeçmemiştir. Bunun tek bir adı vardır bu da özgür yaşam ve özgür iradede ısrardır. Son fermanda 12 süvari gerillanın öncülüğünde Şengalliler yeniden direnme azimlerine kavuşmuş, küllerinden yeniden canlanarak özgürlüğü haykırmıştır. Bedeli çok ağır olan son fermanın acılarını yüreklerine basarak, tecavüze uğrayan çocuklar ve kadınlar için, inancından vazgeçmeyen aç susuz dağlarda yaşam savaşı veren kadınlar ve halk için 12 Süvari gerillanın mücadelesine katılarak kutsal toprakları Şengal’i yeniden yaşam alanına dönüştürmüşlerdir. Ve belki de ilk defa inancı ve diliyle kendi haklarını korumak için örgütlenmiş bir yaşam alanı, bir Kürdistan coğrafyası karşımızdadır. Bu tabii ki 15 Ağustos atılım ruhunun verdiği bilinç ve inançla bağlantılıdır. Günümüzün Agitlerinin ve Zilanlarının ve onların ardıllarının çoğalmasının sonucu olmuştur.

“Heza belge filmi direnişten küçük bir kare”

Bugün dünyada her gün yeni bir ödül alan HEZA belge filmi sadece o direnişten küçük bir kare olmaktadır. HEZA belge filmine ödül verenlerin alacağı en iyi değerli tutum;  bu vahşete karşı çıkmak adına Şengal’de bedellerle yaratılan özerkliğin tanınmasında katkı sahibi olmak ve Türk devletinin saldırılarını engellemektir. Dünya buna sessiz kalsa da bizim için orada yükselen Ezidi kızların ve kadınların çığlıkları büyük mücadele, direniş ve zafer gerekçesidir. Şengal Şengallilerin özgür mekanları ve inanç merkezidir. Bu böyle bilinmeli ve böyle korunmalıdır.

“Dirilişin somutlaşmış hali Rojava Kadın Devrimidir”

15 Ağustos’un dirilişinin somutlaşmış hali elbette ki Rojava’da yaşanan KADIN DEVRİMİ gerçekliğidir. Rojava 10. Devrim yılını bir ay önce geride bıraktı. Büyük bedellerle büyük kazanımların, büyük umutların yeşerdiği adrestir ROJAVA KADIN DEVRİMİ. Rojava’da ÖNDERLİĞİMİZİN 20 yıllık emeğinin sonucu olarak bilinçlenmiş ve örgütlenmiş bir halk gerçekliği ve hakikati vardır. Halkın öz iradesi ve büyük bedellerle gerçekleşen Rojava devrimi; devletsiz bir halkın yaşamını bütün yetersizliklerine rağmen özgür demokratik temelde nasıl oluşturduğunu ve savunduğunu göstermektedir. Tabii 10 yıllık bir devrim sürecinin dayandığı 50 yıllık bir mücadele direniş geleneği olduğunu unutmamak gerekir. Bunu ne Rojava halkı ne de bu devrimi bugün yürütenler, geliştirenler ve savunmakla sorumlu olanlar unutmamalıdır.

“Bu devrim hepimizin devrimidir”

Tarih hiçbir zaman hiçbir yerde köksüz gelişmemektedir. Kökleri sağlam olan bir ağaç çınar ağacı gibi kutsal, devrilmez ve güçlü olur. Ancak bilinmesi gerekir ki; başta dünya hegemon güçleri olmak üzere, Kürt düşmanlığını yapan işgalci TC devleti ve yürütücü hükümeti olan AKP-MHP faşistleri bu devrim gerçekliğini tersyüz etmek istemektedirler. Bu nedenle henüz çocukluk aşamasında olan bu devrimi korumak, kollamak, bir dünya değeri olduğunu tüm halklara ispatlamak için başta Kuzeydoğu Suriye halkları olmak üzere “bu devrim hepimizin devrimidir” diyerek sahip çıkmak gerekir.

“Kadın Devrimi’ni korumak herkesin görevidir”

Bu devrim en çok da canını hiç düşünmeden veren şehit yoldaşlarımızın devrimidir. Onların o topraklarda yatan bedenlerinin huzur içinde kalması için el birliğiyle ROJAVA KADIN DEVRİMİNİ korumak öncelikle özgürlük isteyen herkesin görevi olmalıdır. Bugün ZAP’ta direnen değerli kadın ve erkek yoldaşlarımız aslında devrim kazanımlarını korumak için etten duvar örmüş durumdalar. Rojava devrimi de ZAP savaşından gerekli inanç ve moral gücü alarak devrimci halk savaşını güçlendirmeli, sömürgeci işgalci TC devletini ve onun çetelerini ülkelerinden, bu topraklardan defetmelidirler. Bu duruş 15 Ağustos direniş duruşu olacaktır. Rojava’nın işgalcilerden kurtulması devriminin korunmasının temel dayanağı olacaktır.

Kadın özgürlüğü mücadelesi kapsamında dünya kadınlarıyla ilişkileriniz ne düzey ve aşamada ayrıca bundan sonra dünya kadınları ile ilişkileriniz ne aşamada olacak, hedefleriniz neler?

Reber APO’nun mücadele ideolojisi ve felsefesiyle bugünlere gelen parti ve ordu gerçekliğimizin yarattığı etki, Kürdistan sınırlarını aşarak, Ortadoğu ve dünyada ezilen halklar, kadınlar için özgürlük eşitlik ve adalet mücadelesinde zafer umudunu dirilten bir gerçekliğe kavuşmuştur. Kürt özgürlük mücadelemiz artık tüm halkların özgürlük mücadelesine dönüşmüştür. Böylece hareketimize her yerden, her ulustan katılımlar gerçekleşmiş, halklar nezdinde dostlarımızı çoğaltmıştır.“Kadınlar sömürge bir halktır” dedi Önderliğimiz. Bu nedenle hareket olarak, kadın özgürleşmesini evrensel ele aldık. Yani kadın özgürlük mücadelemiz tüm kadınların özgürlük mücadelesine dönüşmüştür. Tüm güzelliğiyle özgür düşünebilen, özgür irade sahibi, örgütlenen, yaşadığı yeri yurtsever duygularla koruyan tüm kadınlar bir kimlikte buluşur, birleşirler; bu da ÖZGÜR KADIN kimliğidir…

“Tüm dünya kadınları için savaşıyoruz”

Bu felsefe temelinde PKK’de büyüyen, gelişen, örgütlenen kadınlar olarak tek amacımızın sadece KÜRDİSTAN’ın özgürlük sorunu olmadığını biliyoruz. Dünyanın neresinde olursa olsun her kadında her kadın örgütlülüğünde kendimizi de bulmayı, örgütlenmeyi ve gerekirse savaşmayı esas alan bir felsefeye sahibiz. Özelde 90’lı yıllarla birlikte diğer halklardan kadınlara ulaşma arayışı içinde olduk. 2000 sonrası daha yaygın ve kurumlaşarak örgütlenmeyi esas aldık. Yani biz örgütlenmemişsek dahi dünyanın neresinde olursa olsun Türkiye’de, Irak’ta, İran’da, Suriye’de, Afganistan’da ya da Amerika’da veya Afrika’da olsun cins bilinci ve özgürlüğü temelinde örgütlenen her kadın gücünün doğal üyeleri olarak kendimizi görüyoruz.

“Cinsiyetçiliği yıkıp kadın özgürlük kimliğini oluşturacağız”

Ve gerektiği her yerde de hem bilincimizle hem ideolojimizle hem de savunma gücümüzle var olma iddiasındayız. Dün olduğu gibi bugün de kadınların ortak yaşam mücadelesinde varız ve var olacağız.  Bu temelde dünya kadınlarıyla hep bir ilişki, ittifak ve örgütlülük arayışı içerisindeyiz. Bunu daha fazla büyütmenin, geliştirmenin dünyayı erkek egemen zihniyetten kurtarmak olduğunu bilerek kadınların güç birliğine, ortak aklına önem veriyoruz. Bu temelde de kadınların özgürlük mücadelesini kutluyoruz. Özgür yarınlar için özgürlüğe yol alan kadınlar olarak bir arada, hep birlikte cinsiyetçiliği yıkıp kadın özgürlük kimliğini oluşturmaya devam diyoruz. Bu temelde 15 Ağustos Atılım ruhunu yaratan Başkan Apo’yu bir kez daha selamlıyor, şehitlerimize her koşul altında kararlı takipçileri olacağımızın sözünü yineliyor, diriliş bayramımızı özgürlük mücadelesi veren tüm kadınlara, yoldaşlarımıza ve halkımıza tekrar kutluyorum.

Bitti