Sara’nın mücadelesinden aydınlattığı Kadın Devrimi’ne: Bu yüzyıl bizim
Yaşamı nehir gibi akarken kaynağına hep bağlı kalan Sakine Cansız, bugün Rojava’da yapılan Kadın Devrimi ile yaşıyor. Katledilişinin yıl dönümünde Sakine Cansız’ı anarken, Rojava’nın neden korunması gerektiği de kadınların önünde bir görev olarak duruyor.
SARYA DENİZ
Haber Merkezi- Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, “Benim için devrimin anlamı, uygarlık sisteminin sürekli alan ve uygulamasını daralttığı ahlaki, politik ve demokratik toplumun yeniden ve daha geliştirilmiş olarak bu niteliklerini kazanmasıdır…” diyor. Kapitalist modernite çağı hegemonyasını ilan ederken, buna karşı var gücüyle direnen toplumlar da kendi çağlarına damgalarını vurdular. Bu çağa isimlerini büyük harflerle yazdıran Kürtler, 21’inci yüz yılın tek ve biricik devrimi Rojava Devrimi’ni tüm dünyaya örnek kılmayı başarabildiler.
Rojava Devrimi çağını aşan bir etkileşimi sağlarken beslendiği paradigma da devrimin bugünden yarına gelişen bir ‘kalkışma’ değil yılları bulan bir mücadele ve direnişin ürünü olduğunu ortaya koydu. Birçok kadının adı bu dönüşüm ve değişimin sayfalarında ‘unutulmayanlar’ listesinde yer aldı, yer alıyor. Bu isimlerden biri de Sakine Cansız.
‘Sakine’nin öyküsü hepimizin öyküsüdür’
9 Ocak 2013 günü birçok televizyon kanalı Sakine Cansız’ın katledildiği haberini son dakika haberi olarak verdi. Sakine Cansız Kürdistan topraklarında doğmuş bu topraklar için mücadele etmiş bir direniş çiçeğiydi. Gittiği her yerde tüm renkleriyle güç veren bu çiçek ayrıca her şeye rağmen nasıl sararıp solmadığını gösteren canlı örneklerden birisiydi. Tıpkı onun gibi Türk devleti tarafından katledilen Nagihan Akarsel, Sakine Cansız hakkında yazdığı yazısında onu şu sözlerle anlatıyordu:
“Yalın olan derindir. Hayat hissi verir. Coşkulu bir tefekküre, berrak bir tinselliğe çağırır. Çünkü yalın olan hayatın öğretisi, oluşun diyalektiğidir. Olmaktır. An-anlam-anlamak diyalektiğinde sezgilerle zamanda yol almak, hayatı kurmaktır. Hayatı doğru kuranlar ‘olmak’ fiilinin anlamını en iyi bilenlerdir. Çünkü an’ı özgürlük öğretisine kurar, anlamı, evreni anlama arayışına kaydederler. Kalbi ve akli paradigmanın bütünlüğünde olmaktır tek telaşları… Sakine Cansız’ın (Sara heval’in) öyküsü de öyle. Çok sade… Coşkulu, berrak, hayat dolu… Bir o kadar da asi, asil ve kavgalı... Yaşamının diyalektiğindeki bütünlük özgürlüğün öğretisidir. Toprağın, kadının, inancın, emeğin öyküsü. Cins, sınıf, ulus ve inanç çelişkisine çözüm arayan sade bir devrimcinin öyküsü ya da… Bu yüzden Onu yazmak tahakküm altında olan kimlikleri ve onların direnişini yazmaktır. Çünkü Sakine’nin öyküsü, köklerine yabancılaşmış insanın yeniden kökleri üzerinde yeşermesi, kırımdan geçen toprağının öfkesi, zemheride doğmanın anlam gücü, öze bağlı kalmanın öyküsüdür. Kendisi olmayı başardığı için Sakine’nin öyküsü hepimizin öyküsüdür.”
Katliamın üzeri örtülmek istendi
Yaşamı bir nehir gibi akarken her zaman kaynağına bağlı kalan Sakine Cansız, henüz çocuk yaştayken özgürlük tutkusuna sahipti. Yıllar, yaşadığı baskılar, Diyarbakır Cezaevi’nde Esat Oktay’ın işkenceleri onu yolundan ayırmadı. 9 Ocak 2013 tarihinde Paris'te bulunan Kürdistan Enformasyon Bürosu'nda Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez ile birlikte katledildi. Katliamın hemen ardından fail Ömer Güney yakalandı. Fransa bu katliamla ilgili derinlikli bir çalışma yapmadı. Bununla da kalınmadı katliam sıradan bir cinayet gibi gördü. Üstelik katliamdaki MİT gerçeği de apaçık ortaya kondu. Türk devleti ve Fransa ortaklığıyla katliamın üzeri örtülmek istendi. Katliam tecrit altında tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile 3 Ocak’ta gerçekleştirilen görüşmenin ardından gerçekleşmişti. Üç kadının katledilmesi ile Abdullah Öcalan ile başlatılan sürecin bitirilmesi hedeflendi.
‘Sakine Cansız barışı temsil ediyordu’
Abdullah Öcalan, aslında suikastın kendisine yönelik olma anlamını taşıdığını belirterek, Sakine Cansız ile birlikte kadınların özgürlük mücadelesinin hedef alındığını söyledi: “Çözüm adına yapılan her şeyi sabote ettiler. Sakine olayı bende büyük bir tereddüt uyandırdı. Net değil. Sakine Avrupa’da barışı temsil ediyordu. Katliam hâlâ aydınlatılamadı.”
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan o görüşmeden bugüne öncü güçlerin hedef alınabileceğini söylemiş ve uyarmıştı da.
Devrimin mayası
Sakine Cansız, Abdullah Öcalan’ın da işaret ettiği gibi barışı temsil ediyordu, kaynağı da belliydi. Bugün aynı kaynaktan beslenen Rojava Devrimi’nin hedef alınması da Sakine Cansız’ın katledilmesinden günümüze aynı ellerle yönetiliyor. Kadın Devrimi olarak tanımlanan Rojava Devrimi tesadüfen gelişen bir süreç değildi. Suriye rejiminin ve çetelerin baskı ve zulmüne karşı kadınlar canla başla savaştı. Bu mücadele yılları bulan bir değişimin yaratılmasıyla gerçekleşebildi. 90’lı yıllardan itibaren Özgürlük Hareketi’nin gelişmesiyle Rojava’da da değişime ilk dahil olan ve örgütlenen kadınlardı. Devrimin de özü ya da ilk mayası bu zamanlardan atılmıştı.
Kadınlar 2000’li yıllara geldiklerinde kendi alt yapılarını da oluşturmaya başladı. 2005 yılında Yekîtiya-Star çatısı altında toplanan kadınlar, Baas rejiminin tüm baskılarına karşı durabilmeyi başardı. Yarattığı birikim sayesinde kadınlar Özgürlük Mücadelesi’nde aktif rol aldı ve özgün örgütlülüklerini sağladı.
‘Nasıl yaşamalı? sorusunun cevabı’
“Sakine Dersim’in kızı, kızıl saçlı ve kusursuz bir kadının tanımıdır” sözleri ile anılan Sakine Cansız 1990 yılında Rojava’ya geçti. Sakine Cansız burada kadınlarla çalışmalar yaptı. Kadınların eğitiminde önemli rol üstlendi. Sakine Cansız Rojava’da silinemez kalıcı izler bıraktı. Sakine Cansız, Amed’den Kürdistan dağlarına, Rojava’ya, oradan da Avrupa’ya kadar “nasıl yaşamalı?” sorusunun pratik örneğini ortaya koydu ve öğreten oldu. Sakine Cansız’ın Rojava’daki çalışmalarına tanıklık eden PKK’nin eski kuryelerinden Mehmud Hecî Ebdullah da bir söyleşide şunları anlatıyordu: “Doğrusu, Heval Sakine hem ilgimizi çok çekmişti hem de çok şaşırmıştık. Onca yıl zindanda kalmış, işkenceler görmüş bir kadının çıktığında da çalışmalara başlayıp halkına hizmet etmesi bizi çok sevindirmişti. Toplantıda daha çok kadın konusu üzerinde durmuştu. Toplantıya katılan kadınlara bakarak da konuşuyordu.”
Bugün Rojava Devrimi’ni konuşan anlatan herkes Sakine Cansız ve ardıllarının Rojava’daki etkisine onların tuttuğu mayaya dikkat çekiyor. Devrimi ete kemiğe büründüren yaşamın her alanında somutlaştıran kadınlar, ‘jin, jiyan, azadi’ felsefesi ile bütünleşen Rojava Devrimi’ni Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çizgisini sürdürerek var ettiler. Rojava Devrimi’nde Sakine Cansız’ın çabası bugün neden hedef alındığına da açık bir cevaptır.
Devrim kaynağından koparılmak isteniyor
Bugün kadınlar devrimin öncüleri olurken daha da büyüyen ve çeşitlenen yapılarıyla yollarına Kongra Star ile devam ediyor. Kürt, Arap, Asuri, Hıristiyan, Çerkes kadınlar bugün Kongra Star içerisinde yerlerini alıyor ve bu doğrultuda hareket ediyor. Mücadelenin en başından günümüze kadar Kürt kadınlar bu mücadelenin bir parçası oldukları için hedef haline getiriliyorlar. Kendini kadının bedeni ve emeğinin sömürüsü üzerinden var eden özelde Türk devleti ve tüm ulus devletler, bir tehdit olarak gördüğü Rojava Devrimi’ne saldırıyor. Sakine Cansız’dan katledilen onlarca kadına, saldırılarla aslında Rojava kaynağından devriminden koparılmak isteniyor.
Kadınlar asla ödün vermiyor
Eril ve baskıcı yönetime yıllardır direnen kadınlar, kadın düşmanı her siyasetin önünde durmayı sürdürürken örgütlenmelerinden ve kendi elleri ile kurdukları yaşamdan asla ödün vermiyor. Yıllar için de devrimlerinin yaşadığı topraklara sıkıca bağlanmasını başaran kadınlar, Türk devleti ve bağlı çetelerin en akıl almaz saldırılarına karşın güçlü bir iradeye bağlılar. Sakine Cansız’ın anıldığı bugünler de Rojava’ya saldırıları konuşurken devrimin neden sahiplenilmesi gerektiği de bir kez daha kadınların karşısında bir görev olarak duruyor.