SAMER’den “Sosyal medyada rastlanan ayrımcılık halleri” raporu
Sosyopolitik Saha Araştırmalar Merkezi tarafından “Türkiye’de varolan farklı kimlik, inanç, cinsiyet ve dünya görüşlerine yönelik sosyal medyada rastlanan ayrımcılık halleri” konulu bir araştırma raporu yayımlandı.

Haber Merkezi – Sosyopolitik Saha Araştırmalar Merkezi SAMER, “Türkiye’de varolan farklı kimlik, inanç, cinsiyet ve dünya görüşlerine yönelik sosyal medyada rastlanan ayrımcılık halleri” konulu bir araştırma raporu yayımladı. 21. yüzyılın başlarında Türkiye’de ve dünyada hızla gelişen sosyal ağ platformlarının birçok sosyal bilim dalının vazgeçilmez araştırma konusu haline geldiği belirtilen raporda, “Sosyal ağ kullanıcıları bu ağları; bilgilenmek, haberdar olmak, sosyal gelişmeleri ve süreçleri takip etmek veya dahil olmak amacıyla kullanmanın yanı sıra beğenilmek, fark edilmek, taktir görmek, kitleleri etkileyebilmek amacıyla da kullanabilmektedir” denildi.
“Kitleler seslerini sanal evren üzerinden duyuruyor”
Çok geniş bir yelpazeye sahip olan sosyal ağ platformlarının beraberinde birçok farklı fraksiyona sahip toplulukların, grupların, odakların veya aktörlerin yer aldığı bir platforma dönüştüğü dile getirilen raporda, “Kitleler sosyal medya üzerinden örgütlenebilmekte ve sınır tanımayan sanal evrenin verdiği olanaklar ile söylemlerini tüm dünyaya duyurabilmektedir. Bu gibi özelliklerinden dolayı politik aktörler, örgütler, devletler, kitleler veya gruplar kendi amacı doğrultusunda bu sanal evreni kullanabilmektedir” sözleri ifade edildi.
Raporun devamında şunlar belirtildi:
“Londra merkezli sosyal medya kuruluşu “We are Social”ın 2021 yılında yayınladığı rapora göre; 2021 yılının başında dünya nüfusunun 7.83 milyar olduğunu, 5,22 milyar insanın ise cep telefonu kullandığını ve bunun da dünya nüfusunun yüzde 66,6’sına denk geldiğini açıklamışlardır. Ayrıca internet kullanan insan sayısının 4,66 milyar olduğu ve 4,20 milyar insanın sosyal medya hesabının olduğunu belirtiyor. Bu rakam ise dünya nüfusunun yüzde 53’ünden fazlasına eşit.
“İnternet kullanıcı sayısı arttı”
Türkiye’de ise 2021 yılının sosyal medya kullanım istatistiklerine baktığımızda; internet kullanıcı sayısının önceki yıla oranla 3,7 milyon ile yüzde 6 artarak 65,8 milyona ulaştığını görüyoruz. Sosyal medya kullanıcı sayısının ise 6 milyon ile yüzde 11 artış göstererek 60 milyona ulaştığı görülüyor. Bu veri ile birlikte Türkiye’deki sosyal medya kullanıcı sayısının Ocak 2021'de toplam nüfusun yüzde 70,8'ine eşit olduğu görülüyor. We are social’ın verilerinden de anlaşılacağı üzere, sosyal medya Türkiye’de ve dünyada çok geniş kitlelerin katılımını bünyesinde barındırmaktadır. Sosyal ağlar üzerinden kültürel kodlarını fiziki dünyadan sanal dünyaya taşıyan bireyler, burada kendileri ile benzer kodları taşıyanlar ile bir araya gelerek sosyalleşmektedir. Bu sosyal süreç bireylerin amaçları ve arzu edilen motivasyonları karşılığında bireysel bilinci bir kenara bırakarak kolektif bilincin bir parçası haline dönüştürebilmektedir. İnşa edilmeye çalışılan bu kolektif bilincin devamlılık göstermesi için ise bir ‘ötekiye’ ihtiyaç duyulmaktadır.
“Sosyal ağlar ayrımcı dilin bir parçası olabiliyor”
Türkiye’de ‘öteki’ üzerinden inşa edilen bu süreç, bireylerin bu gruplara ait olmak için onların yarattığı kültüre ait bir kimlik içerisinde formasyona uğrayabilmektedir. Sosyal ağların sunduğu bu iletişim içerisinde kitlesel söylem ve kültürel değerlerin yeniden üretilmesi bireylerin aidiyet duygularını pekiştirmekte ve bireysel eylemlerden kitlesel eylemlere geçerek kitle psikolojisi ile hareket edebilmektedir. Böylelikle bu süreç çatışmaya, nefret söylemine, ırkçı, cinsiyetçi vb. ayrımcı söylem ve eylemlere yol açabilmektedir. Sosyal ağ kullanıcıları bireysel olarak gerçekleştirmeyecekleri, tasvip ve rıza göstermeyecekleri nefret söyleminin, ayrımcı dilin ve linçin bir parçası olabilmekte, kitle psikolojisinin sunduğu sorumluluk hissetmeme durumu sayesinde vicdani bir rahatsızlık hissetmemektedir.
“Sosyal ağ ötekiler için bir tehdittir”
Çünkü sosyal olarak öteki olarak gördüğü kişi ya da grup bir tehdittir ve linçe maruz bırakılması için toplumsal bir meşruiyet kazanmıştır. Türkiye’de kişilerin veya belirli grupların; dünya görüşü, inancı, cinsel veya etnik kimliği gibi pek çok faktör nedeniyle ötekileştirildiğine tanık olunabilmektedir. Ayrımcı ve nefret içeren dil; sanal dünyadan fiziki dünyaya taşındığı gibi, fiziki dünyadan sanal dünyaya da taşınabilmektedir. Fiziksel olarak yer alınmayan bu ortamlarda birey bedenini dışarıda bırakarak, dili ile var olmaktadır. Kolektif olarak inşa edilen bu dil, zaman ile değişmeyen birçok kalıba dönüşmektedir. Kendi kültür ve değerlerini sosyal medyaya taşıyarak kendisi gibi olanlarla bir araya gelmekte, burada oluşturulan gerçek kültürün uzantısı olan siber kültüre ait olmaktadır. Bireysel olarak elde edemediği tatmini bu kültürün veya grubun bir parçası olarak daha kolay karşılamaktadır.
"Nefret söylemleri üretiliyor”
Toplulukların varlığı ve devamlılığı için ihtiyaç duyulan kolektif dilin inşası, ‘biz’in oluşması için öteki ve öteki ile ilişkiler kilit önem taşımaktadır. Ötekinin günah keçisine dönüştürülmesine, linçe tabi tutulmasına ve nefret söylemlerine maruz bırakılmasına yol açmaktadır. Bu grupların sosyal medyada kendinden farklı olanı aşağılama, nefret söylemleri ile yargılama, dışlama ve ötekileştirme gibi söylemleri, hedef gösterilen kişi ya da grupların gerçek hayatta da şiddet eylemlerine maruz kalabildiği görülmektedir. Diğer yandan sosyal ağ platformlarında, son yıllarda ortaya çıkan trol olgusu sosyal medyada oluşan bu nefret söylemini sistematik hale getirerek, sosyal medyanın toplum üzerindeki kutuplaştırıcı etkisini gözle görülür hale getirmiştir. Bu gibi siyasi, dini, etnik, cins temelli, aşağılayıcı, argo ve küfür içeren, saldırgan, suçlayıcı, alaycı, kamplaştırıcı ve dayanağı olmayan bir nefret söyleminin üretildiği sosyal ağ platformları artık tehlikeli bir hal almaktadır
11 kentte 366 kişi ile görüşüldü
Online ortamda gerçekleşen çalışmaya; “İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır, Van Mardin, Mersin, Batman, Bursa, Gaziantep, Şanlıurfa” kentlerini kapsayan 11 ilde 366 kişi katılım gösterdi. Çalışma raporlanırken yanıtlar, SPSS ortamına aktarıldıktan sonra grafikler ile analize hazır hale getirilmiştir. Çalışmada yer alan ve öne çıkan veriler özetle şu şekilde; Araştırma grubunun %65,6’sı “Erkek”, %33,3’ü “Kadın”, %1,1’i “LGBTİ+” katılımcılardan oluşmaktadır. Her yaş grubundan katılımcıya ulaşan çalışmamızın %29’u “25-34 Yaş”, %31,1’i “35-44 Yaş” grubundan oluşmuştur. %67,8’inin “Lisans”, %14,2’sinin “Lise”, %10,9’unun “Lisansüstü” mezunu olduğu görülen katılımcıların hane aylık geliri dağılımına baktığımızda ise toplamda %34,4’ünün hane aylık gelirinin 4500 TL ve altında olduğu tespit edilmiştir. Bunların %5,5’i’ise “0TL-1500 TL” arasında aylık gelire sahip.
Çalışmaya katılanlardan yüzde 83’ü Kürt
Çalışmada yer alan katılımcıların anadil dağılımına baktığımızda; %83,6’sı “Kürtçe”, %14,8’i “Türkçe”, %0,5’i “Ermenice”, %0,5’i “Arapça”, %0,5’i “Hemşince” anadillerine sahip olduğunu söylerken; katılımcıların %84,7’si “Kürt”, %10,9’u “Türk”, %1,6’sı “Ermeni”, %0,5’i “Hemşin” etnik kimliğine ait hissettiğini belirtirken, %2,2’si “Hiçbir etnik kimliğe ait hissetmiyorum” demiştir. Ayrıca İnanç açısından; %33,3’ü “Sünni Müslüman”, %24,6’sı “Ateist”, %18,6’sı “Deist”, %7,1’i “Alevi” inancına sahip olduklarını belirtmişlerdir. Katılımcıların kendilerini %40,4 “Sol/Sosyalist”, %9,3 “Demokrat”, %9,3 “Hümanist”, %6,6 “Liberal”, %5,5 “Sosyal Demokrat” dünya görüşü ile tanımladıkları görülmüştür.
Çoğunluğu ayrımcılığa maruz kalıyor
Araştırmada yer alan katılımcıların ayrımcılık hallerine ilişkin verilere baktığımızda; %78,1’i “Etnik kimliğinden” dolayı ayrımcılığa maruz kaldığını; %88’i “Siyasi kimliğinden” dolayı ayrımcılığa maruz kaldığını; %31,7’si “Cinsel kimliğinden” dolayı ayrımcılığa maruz kaldığını ve %45,9’u ise “Dini görüşünden” dolayı ayrımcılığa maruz kaldığını belirtmiştir. Ayrıca çalışmada yer alan katılımcıların kendini güvende hissetme bağlamına ilişkin şu veriler dikkat çekmiştir; Etnik kimliğinden dolayı %67,8’i “Sık Sık”, %15,8’i “Ara Sıra”, %7,7’si “Nadiren” kendilerini güvende hissetmediğini, Siyasi kimliğinden dolayı %77,6’sı “Sık Sık”, %14,8’i “Ara Sıra”, %4,9’u “Nadiren” kendilerini güvende hissetmediğini; Cinsel kimliğinden dolayı %29,5’i “Sık Sık”, %6’sı “Ara Sıra”, %10,4’ü “Nadiren” kendilerini güvende hissetmediğini belirtmişlerdir.
Katılımcıların yüzde 96,7’si anadilde eğitim istiyor
Araştırma grubuna aşağıda sunulan görüşlere katılıp katılmadıkları da sorulmuştur. Buna göre; "Devlet etnik kimliklerin (Kürt, Çerkez, Laz vb.) kendi gelenek ve göreneklerini korumaları için destek vermelidir.” görüşüne %95,6’sı “Katılıyorum”, %4,4’ü “Katılmıyorum”; “Devlet, yurttaşların (Sünni, Alevi, Hristiyan vb) dini inanışlarını ve ibadet biçimlerini diledikleri gibi yaşayabilmeleri için destek vermelidir.” görüşüne %95,6’sı “Katılıyorum”, %3,8’i “Katılmıyorum”; “Türkiye’de yaşayan tüm etnik kimliklerin anadilde eğitim görmeleri gerekir.” görüşüne %96,7’si “Katılıyorum”, %2,2’si “Katılmıyorum”; “Türkiye’de yaşayan tüm etnik kimliklerin eşit statü ve hakka sahip olmalıdır.” Görüşüne %96,7’si “Katılıyorum”, %2,7’si “Katılmıyorum”; “Bazı etnik kimliklerin diğer etnik kimliklere nazaran ayrıcalıklı bir durumdadır” görüşüne %76,7’si “Katılıyorum”, %20,2’si “Katılmıyorum” şeklinde yanıt vermiştir.
Ötekileştirilme ve hedef gösterilme sorusu
“Sosyal medyada etnik kimliğinizden dolayı ötekileştirildiğine ya da hedef gösterildiğine ne ölçüde tanık oluyorsunuz?” sorusuna %69,4’ü “Sık Sık”, %19,1’i “Ara Sıra”, %7,1’i “Nadiren” tanık olduğunu; “Sosyal medyada dini inancınızın ötekileştirildiğine ya da hedef gösterildiğine ne ölçüde tanık oluyorsunuz?” sorusuna %39,9’u “Sık Sık”, %29,5’i “Ara Sıra”, %14,2’si “Nadiren” tanık olduğunu; “Sosyal medyada cinsel kimliğinizin ötekileştirildiğine ya da hedef gösterildiğine ne ölçüde tanık oluyorsunuz?” sorusuna %30,6’sı “Sık Sık”, %12’si “Ara Sıra”, %13,7’si “Nadiren” tanık olduğunu; “Sosyal medyada dünya görüşünüzün ötekileştirildiğine ya da hedef gösterildiğine ne ölçüde tanık oluyorsunuz?” sorusuna” %63,9’u “Sık Sık”, %22,4’ü “Ara Sıra”, %8,7’si “Nadiren” tanık olduğunu belirtmiştir. Ayrıca araştırma grubu ötekileştirme durumundaki tanıklıklarını ilişkin; Bunun yanı sıra araştırma grubunda yer alan katılımcılara “Türkiye’de Türk olmayan kimliklere karşı sosyal medyada dışlayıcı/hedef gösterici söylemler ve davranışlar olduğuna tanık oldunuz mu?” sorusu yöneltilmiştir. Buna göre katılımcıların %82’si “Sık Sık Tanık Oluyorum”, %15,3’ü “Ara Sıra Tanık Oluyorum”, %2,2’si “Nadiren Tanık Oluyorum” ve %0,5’i “Hiç Tanık Olmuyorum” şeklinde yanıt vermiştir.
Yüzde 61,7’si ötekileştirilmeyi eleştiriyor
Araştırma grubunda yer alanların; “Etnik kimliğinizin hedef alındığını veya ötekileştirildiğini düşündüğünüzde tepkiniz ne oluyor?” sorusuna %61,7’si “Eleştiriyorum”, %12,6’sı “Kızsam da üzülsem de hiçbir şey yapmıyorum”, %9,8’i “Umursamıyorum” şeklinde yanıt verdiği; “Dini inancınızın hedef alındığını veya ötekileştirildiğini düşündüğünüzde tepkiniz ne oluyor?” sorusuna %53,6’sı “Eleştiriyorum”, %22,4’ü “Umursamıyorum”, %10,4’ü “Kızsam da üzülsem de hiçbir şey yapmıyorum” şeklinde yanıt verdiği; “Cinsel kimliğinizin hedef alındığını veya ötekileştirildiğini düşündüğünüzde tepkiniz ne oluyor?” sorusuna, %40,4’ü “Eleştiriyorum”, %33,3’ü “Bu durum ile hiç karşılaşmadım”, %14,2’si “Umursamıyorum” şeklinde yanıt verdiği; “Dünya görüşünüzün hedef alındığını veya ötekileştirildiğini düşündüğünüzde tepkiniz ne oluyor?” sorusuna %65’i “Eleştiriyorum”, %18’i “Umursamıyorum”, %6’sı “Kızsam da üzülsem de hiçbir şey yapmıyorum” şeklinde yanıt verdiği görülmüştür. Ayrıca “Sosyal medyada farklı kimliklere yönelik ayrımcı, dışlayıcı söylemlere karşı verilen tepkileri” toplamda %85,3’ü yetersiz görmektedir.
Ayrıştırıcı söylemlerden en çok Kürtler rahatsız
Araştırma grubunda yer alan katılımcılara yöneltilen bir diğer soru ise; “Sosyal medyada kimliklere karşı dışlayıcı/ayrıştırıcı söylemler kurulduğunu düşünüyor musunuz?” idi. Bu sorunun farklı etnik ve dini gruplarla karşılaştırmasına baktığımızda ortaya çıkan sonuç şu biçimde olmuştur: Türkler %4,9’u “Sık Sık”, %6’sı “Ara Sıra”, %39,9’u “Nadiren”, %49,2’si “Hiç”; Kürtler %88,5’i “Sık Sık”, %7,1’i “Ara Sıra”, %3,3’ü “Nadiren”, %1,1’i “Hiç”; Ermeniler %87,4’ü “Sık Sık”, %7,7’si “Ara Sıra”, %2,7’si “Nadiren”, %2,2’si “Hiç”; Yahudiler %68,9’u “Sık Sık”, %16,9’u “Ara Sıra”, %10,9’u “Nadiren”, %3,3’ü “Hiç”; Araplar %40,4’ü “Sık Sık”, %26,2’si “Ara Sıra”, %20,8’i “Nadiren”, %12,6’sı “Hiç”; Aleviler %79,8’i “Sık Sık”, %13,1’i “Ara Sıra”, %6,6’sı “Nadiren”, %0,5’i “Hiç”; Müslümanlar %8,7’si “Sık Sık”, %14,2’si “Ara Sıra”, %41,5’i “Nadiren”, %35,5’i “Hiç”; Hristiyanlar %40,4’ü “Sık Sık”, %30,6’sı “Ara Sıra”, %21,3’ü “Nadiren”, %7,7’si “Hiç”; Ateistler %77’si “Sık Sık”, %13,7’si “Ara Sıra”, %7,7’si “Nadiren”, %1,6’sı “Hiç” şeklindedir.”