Prof. Kariane Westrheim: Abdullah Öcalan küresel baskıya karşı direnişin sembolüdür

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın küresel çapta baskıya karşı direnişin bir sembolü olduğunu ve fikirlerinin her yerde tartışıldığını söyleyen Prof. Kariane Westrheim, kampanyanın geniş çaplı olmasına rağmen yeterli olmadığını vurguladı.

BERFÎN EVRAN

Haber Merkezi- Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziksel özgürlüğü ve Kürt sorununun çözümü konusunda 10 Ekim 2023 tarihinde uluslararası kampanya başlatıldı. 74 ülkede başlatılan kampanya kapsamında birçok eylem, etkinlik düzenlendi. Bu kampanya kapsamında 69 Nobel Ödüllü aydın, edebiyatçı ve bilim insanı Temmuz ayında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi (AK BK), AİHM, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) ve BM İnsan Hakları Komitesi'ne (OHCHR) ve AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a İmralı’da uygulanan tecrit işkence sistemine karşı mektup gönderdi.

AİHM, Nobel ödüllü isimler adına Bergen Üniversitesi’nden Profesör Kariane Westrheim’a yanıt göndererek, Abdullah Öcalan’ın tutukluluk koşullarına yönelik kendilerini bilgilendirerek, dikkat çektikleri için teşekkür etti.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), 18 Mart 2014 tarihinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın şartlı salıverilme hakkına sahip olmaksızın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum edilmesini (umut hakkı) Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) aykırı bulduğu ve Türkiye’den düzenleme yapmasını istediği karara, aradan geçen 10 yıla rağmen Türkiye tarafından her hangi bir adım atılmadı. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 17-19 Eylül tarihleri arasında yaptığı toplantıda AİHM'in ihlal kararlarının ve gerekliliklerin Türkiye tarafından uygulanıp uygulanmadığı konusu ele alındı.  Komite, ihlalin varlığını teyit ederek, gerekli önemlerin geciktirilmeden alınmasını istedi. Komite, adım atılmaması halinde Eylül 2025'teki toplantıda ara karar hazırlanacağı uyarısında bulundu.

Profesör Kariane Westrheim, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit, uluslararası kampanya ve AİHM'in ihlal kararını ajansımıza değerlendirdi.

*Öncelikle kendinizi biraz tanıtabilir misiniz?

Benim adım Kariane Westrheim. Norveç'te Bergen Üniversitesi Eğitim Bölümünden emekli bir profesörüm. 2002'den beri mesleki ve kişisel yükümlülüğüm Kürt sorunları etrafında dönüyor. Örneğin, doktora tezim PKK'nın dağlarda ve hareket içinde bilgi ve eğitim hakkındaki görüşünün bir araştırmasıdır. 2004'ten beri, Avrupa Parlamentosu'nda her yıl uluslararası konferanslar (Uluslararası Avrupa Birliği, Türkiye ve Kürtler Konferansı) düzenleyen AB Türkiye Sivil Komisyonu’nun (EUTCC) başkanlığını yapıyorum. Avrupa Parlamentosu'nda, Kürtler için önemli olan ve aynı zamanda uluslararası boyutta önemli olan konuları ve sorunları ele almaya çalışıyoruz. Bu yıl AP’deki siyasi grupların (GUE/NGL, S&D, Yeşiller/EFA) desteklediği 19’uncu konferansı gerçekleştireceğiz. EUTCC, AB kurumlarına ve diğer hükümet kurumlarına ve STK'lere tavsiyelerde bulunuyor. Konferans, Avrupa, Ortadoğu, Güney Afrika, Hindistan ve Amerika Birleşik Devletleri'nden üst düzey ve Kürt siyasetçileri, akademisyenleri, avukatları, gazetecileri, politikacıları, STK'leri ve aktivistleri bir araya getirmeyi amaçlıyor ve çok çeşitli konuşmalar yapıyor. Bu konferanslar farkındalık yaratma araçları olarak görülüyor ve uluslararası basın tarafından iyi bir şekilde ele alınıyor. Konferanslar Kürtlere, davalarını tanınmış kişiler tarafından sunmaları için uluslararası bir platform sunuyor.

Yıllar içinde Kürt hareketinden çok şey öğrendim. Siyasi, kültürel ve dilsel haklar ve özerklik mücadelesindeki azim, enerji ve birlik benim için büyük bir ilham kaynağı oldu ve olmaya devam ediyor.

‘CPT kimi koruyor?’

*26 Temmuz 2024 tarihinde, Dünya çapında Nobel ödüllü 69 isim Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan için Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi ve BM İnsan Hakları Komitesi'ne bir mektup yazdı. Nobel ödüllü 69 isim mektupta ne talep etti?

Nobel girişimine, kara mayınlarına karşı yaptığı çalışmalardan dolayı 1997 Nobel Barış Ödülü alan Jody Williams (ABD) öncülük ediyor. Williams, Türkiye'nin Kürtlere yönelik uzun süredir devam eden yıkıcı politikası ve ihlallerin devam etmesi anlamına gelen uluslararası sessizlik politikasına yönelik güçlü ve açık bir hoşnutsuzluk ifadesinin gerekliliğini gördü. Girişim ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan'a da benzer içerikte çok açık bir mektup gönderdi.

İmzacılar, bu mektuplarda 2019 yılında Nobel ödüllü 50 ismin Leyla Güven önderliğindeki Türkiye hapishanelerindeki açlık grevlerine katılanlara destek mektubu gönderdiğine dikkat çekti. Abdullah Öcalan üzerine uygulanan tecridin son verilmesi çağrısında bulundular. Bu mektuplar; CPT, Avrupa Güvenlik ve İş birliği Teşkilatı (AGİT), Avrupa Komisyonu, Avrupa Konseyi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hitaben yazılmıştı.

Nobel ödülü sahibi 69 isim, Sayın Öcalan'ın ağırlaşmış durumundan dolayı tekrar bir mektup kaleme aldı. Endişeleri “(...) sadece onun tecrit edilmesinden ve haklarının sürekli ihlal edilmesinden değil, aynı zamanda Avrupa kuruluşlarının ve BM İnsan Hakları Komitesi'nin onun adına anlamlı çabalar göstermemesinden de kaynaklanıyor. Onun hakları Türkiye Anayasası ve iç mevzuat, Avrupa Birliği tüzük ve yönetmelikleri ve uluslararası hukuk tarafından garanti altına alınmış olsa da bunların hiçbiri önemli görünmüyor.”

Mektupta özellikle CPT'nin İmralı Hapishanesi'ndeki tutuklulara en fazla erişimi olduğu vurgulanıyor. CPT’nin 30 raporuna rağmen ziyaretlerin ve raporların Sayın Öcalan'ın tedavisi üzerinde nasıl bir etkisi olduğu belirsizliğini koruyor. CPT, Eylül 2022'de İmralı'yı ziyaret ettiğini duyurduktan sonra avukatlarıyla yaptığı bir görüşmede onlara ziyaret hakkında herhangi bir bilgi vermeyi reddetti.

CPT, 23 Şubat 2024 tarihli bir basın açıklamasında ve uluslararası baskı nedeniyle, 2022'deki ziyareti sırasında Sayın Öcalan'ı ve orada tutulan diğer üç tutukluyu gördüğünü ve onlarla görüştüğünü doğruladı. CPT, 2023 yazında bu ziyaretle ilgili bir rapor tamamladığını, Türk hükümetinin bu raporu kamuoyuyla paylaşmasını onaylamadığını açıkladı. Ancak CPT, hükümetin onayı olmadan gözlemlerini kamuoyuna açıklama hakkına sahiptir. Ayrıca, tutukluların koşulları ve onlara karşı muameleler konusundaki tavsiyelerine uymayan devletlere karşı da işlem başlatabilir. Ancak Komite bu adımları atmadı. Dolayısıyla, mektup alakalı ve açıklayıcı bir soruyu gündeme getiriyor: CPT kimi koruyor? Devletin kendisini mi yoksa haklarını savunmakla yükümlü olduğu insanları mı?

Aynı sorular, Sayın Öcalan'a 2014 yılında verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının işkence yasasına aykırı olduğunu ve yasada bazı değişiklikler yapılması gerektiğini belirten Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) için de sorulabilir. Mektup ayrıca şartlı tahliye veya tahliye ihtimali olmayan müebbet hapis cezasının “umut hakkı” ilkesine aykırı olduğunu belirtiyor. Bakanlar Komitesi'nin görevi; AİHM kararlarının uygulanmasını izlemek ve sağlamak. Türkiye bu kararı uygulamadı, Bakanlar Komitesi bu konuyu ancak 2021'de, olaydan yedi yıl sonra, gündemine aldı ve şimdiye kadar uygulanması konusunda etkili bir adım atmadı.

Nobel mektubu, tüm bu kurumların Sayın Abdullah Öcalan'ın haklarını koruma konusunda yükümlülüklerini yerine getirmeleri çağrısıyla sona eriyor.

Tüm mektuplardaki temel mesaj, Kürtlerin çoğu tarafından meşru siyasi temsilcileri olarak görülen Sayın Öcalan’ın, CPT, OHCHR, AİHM, Avrupa Konseyi ve diğer organlar tarafından insan hakları ihlali olarak görülen tecritte çeyrek asırdır tutulmasıdır. Mektuplar, “Türk ve Kürt halkı arasında barışa giden tek yolun Abdullah Öcalan ile diyalog ve müzakereler” olduğu belirtiliyor ve “Öcalan’ın İmralı’dan serbest bırakılması ve askıya alınan barış müzakerelerinin yeniden başlatılması” çağrısı yapılıyor (basın açıklaması 26.07.24). Ayrıca AB kurumlarına, Türk makamları ile PKK arasında 40 yıldır devam eden anlaşmazlığın barışçıl çözümüne katkıda bulunmaları ve Öcalan'ın bu süreçte rolünü oynayabilecek konuma getirilmesi çağrısında bulunuyor.

‘Cevap vermeleri hem olumlu hem de ümit verici’

*Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi bu mektupları cevapladı. Mektuplarında ne dediklerini ve cevaplarına ilişkin yorumlarınızın ne olduğunu bize aktarabilir misiniz?

Nobel mektuplarının gönderilmesinden bir ay sonra, AİHM ve CoM (Bakanlar Komitesi) başkanları adına mektuba yanıt verildi. Aslında cevap vermeleri hem olumlu hem de ümit verici. Bakanlar Komitesi başkanlığını yürüten Litvanya, Nobel ödüllü isimlerin mektubunu Avrupa Konseyi'ndeki tüm ilgili bölümlere ilettiğini ve Komite'nin üye devletlerin üyelik yükümlülüklerine uymalarını takip edeceğini temin ettiklerini yazdı. Cevap ayrıca Türkiye'nin sağlıklı ve güvenilir bir delil sunmadan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına ilişkin 17-19 Eylül tarihlerinde AİHM'de yapılan toplantı hakkında bilgi veriyor.

Yapılan toplantıda Sayın Öcalan'ın müebbet hapis cezasına ilişkin 2014 tarihli AİHM kararının ve insanlık dışı veya aşağılayıcı muameleyi yasaklayan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3’üncü maddesinin ihlalinin ele alınması bekleniyor. Yukarıda belirtildiğim gibi Mahkeme muhtemelen serbest bırakılma ihtimali olmayan bir müebbet hapis cezasının “umut hakkını” ihlal ettiğini savunacaktır.

AİHM'den gelen cevap, Nobel ödüllü isimlerin, AİHM'nin Abdullah Öcalan'ın temel insan haklarının korunmasına ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmesi çağrısında bulunduğunu mesajını aldıklarını açıkça göstermektedir.

Hem CoM'a hem de AİHM'e verdiğimiz cevapta, bilgilendirilmekten memnuniyet duyduğumuzu ifade ettik ancak ne yazık ki Türkiye'nin bu tür çağrılara pek kulak vermediğini, dolayısıyla pratikte hiçbir değişiklik olmayacağını güçlü bir şekilde vurguladık. Bu nedenle, Bakanlar Komitesini, ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Sayın Abdullah Öcalan'ın durumunu ve sağlık durumunu araştırmak üzere İmralı cezaevi adasına bir heyet gönderme inisiyatifi almaya konusunda cesaretlendirdik, zira Sayın Abdullah Öcalan 42 aydır dış dünyayla temas halinde değil, ailesinin ve avukatlarının üst üste başvuruda bulunmalarına rağmen onunla görüştürülmemesi ailesinde büyük üzüntü ve avukatlarının artan endişesine neden oldu. Türkiye'nin üye ülke olması nedeniyle Avrupa Konseyi'nden ziyaret izni alınması için Türkiye'ye daha fazla baskı yapılması gerektiğini önerdik.

‘Yapabileceğimiz en iyi şeyin diplomatik olarak çalışmak’

*Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridi gündeme taşımak için başka bir planınız var mı?

Hem İmralı'ya bir heyet gönderilmesi hem Sayın Öcalan'ın serbest bırakılması çağrısı, hem de PKK ile Türk yetkililer arasında barış görüşmelerinin yeniden başlatılması konusunda halihazırda birkaç iyi uluslararası girişim mevcut. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisindeki meslektaşlarının ve işbirlikçilerinin bu girişimlerin her birinin tamamen farkında olduğuna inanıyorum. Biliyorlar ama cevap vermiyorlar. Mevcut durumda, o taraftan da çok fazla bir şey bekleyebileceğimizi sanmıyorum. Ama bu, denemekten vazgeçmemiz gerektiği anlamına gelmiyor, çünkü sürekli olarak onlara meydan okumamız, pes etmeyeceğimizin, siyasetlerini serbestçe uygulamalarına izin vermeyeceğimizin, aksine onları rahatsız etmeye devam edeceğimizi gösteriyor. Yapabileceğimiz en iyi şeyin diplomatik olarak çalışmak, her birimizin kendi siyasi otoritelerine karşı durmak olduğuna inanıyorum. Nobel girişimi ve ardından gelen yazışmalar aracılığıyla, temas sıcak tutulmalı. Bundan sonraki süreçte, CoE (Avrupa Komitesi), CoM, ECHR, CPT ve diğer tüm ilgili Avrupa organlarını sadece ne yapabilecekleri hakkında konuşmaya değil, bir adım atmaları konusunda teşvik etmek önemli olacak. Bu büyük bir meydan okuma ve hiçbir şey hızlı veya kolay bir şekilde çözülmeyecek, ancak kararlı ve ısrarcı olursak, attığımız her adım anlamlı olabilir.

*10 Ekim 2023 tarihinde, sivil toplum örgütleri, sendikalar, siyasi partiler ve yazarların desteğiyle 74 ülkede “Abdullah Öcalan'a özgürlük ve Kürt sorununa siyasi çözüm” talep eden uluslararası bir kampanya başlatıldı. O zamandan beri, Kürdistan'ın dört parçasında ve birçok ülkede Kürt halkı ve dostları Abdullah Öcalan'ın özgürlüğünü ve Kürt sorununa siyasi çözümünü talep etmek için yürüyüşler, protestolar düzenleyip, basın açıklamaları yayınlıyorlar. Kampanya hakkında ne düşünüyorsunuz? Sayın Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü Kürt halkı ve dünya halkları için neden önemlidir?

Abdullah Öcalan, Kürtlerin özerklik ve hak mücadelesinin önde gelen isimlerinden biridir. Çoğu Kürt için, Abdullah Öcalan Kürtlerin yaşadığı devletler, özellikle Türkiye tarafından tarihsel olarak ezilen, kendi kaderini tayin etme arayışlarının ve kültürel ve siyasi haklarının savunulmasının somutlaşmış halidir. Öcalan'ın özgürlüğü, birçok ülkede milyonlarca Kürdü etkileyen siyasi ve kültürel bir sorun olan uzun süredir devam eden Kürt sorununu çözmek için elzem olarak görülmektedir.

Ancak Öcalan çok daha fazlası oldu, küresel çapta baskıya karşı direnişin bir sembolü oldu. 25 yıl boyunca hapsedilmesi ve tecrit edilmesi, insan hakları örgütlerinin yanı sıra 2014 yılında şartlı tahliye imkânı olmaksızın müebbet hapis cezasının temel insan hakları standartlarını ihlal ettiğine karar veren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden de eleştiri aldı (Öcalan İçin Nöbet; Tutuklu Avukatlar Girişimi). Mevcut kampanya, dünya çapında sendikaların, siyasi partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının desteğini topladı ve kampanyanın insan hakları ve adalet için daha büyük mücadelelerdeki önemini yansıttı.

Abdullah Öcalan'ın özgürlüğü yalnızca Kürt halkının bir sembolü olarak değil, aynı zamanda bölgede ve ötesinde daha geniş bir barış ve adalete ulaşma yolunda bir adım olarak da önemlidir. Kürt halkının tanınma, adalet ve özerklik için daha geniş mücadelesini temsil ederken, fikirleri demokrasi, insan hakları ve barış inşası hakkındaki uluslararası tartışmaları etkilemeye devam ediyor.

Ancak burada kampanyanın geniş çaplı olmasına rağmen yeterli olmadığını eklemek istiyorum. Birçok alanda, örneğin diplomatik olarak devletlere ve yetkililere ve en azından yukarıda belirtilen Avrupa kuruluşları gibi uluslararası alanda etkili olan kurumlara yönelik bir inisiyatif olması gerekiyor.