Parvin Azad: İran’da çocuk yaşta evlendirmeler endişe verici biçimde artıyor

Çocuk hakları aktivisti Parvin Azad, İran’da ataerkil yasalar nedeniyle çocuk yaşta evliliklerin endişe verici biçimde arttığına dikkat çekerek, bu durumun kız çocuklarının hayatlarını ve geleceklerini derinden etkilediğini söyledi.

ŞEHLA MUHAMMEDİ

Haber Merkezi- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü yaklaşırken, İran’da çocuk yaşta evlilikler yeniden gündemin en yakıcı başlıklarından biri haline geliyor. Ekonomik kriz, ataerkil yasalar ve kültürel baskılarla birleşen bu olgu, binlerce kız çocuğunun hayatını geri dönülmez biçimde etkiliyor. Resmi istatistikler sınırlı tutulsa da, sivil toplumun sahadaki gözlemleri çocuk evliliklerinin özellikle yoksul bölgelerde endişe verici bir şekilde arttığını ortaya koyuyor. Çocuk hakları aktivisti Parvin Azad ile yaptığımız röportaj, bu evliliklerin yalnızca bireysel trajediler yaratmadığını, aynı zamanda yoksulluk, cinsiyet eşitsizliği ve kurumsal şiddeti besleyen yapısal bir döngüye dönüştüğünü bir kez daha gözler önüne seriyor.

*Son yıllarda krizler derinleştikçe çocuk evliliklerinde belirgin bir artış yaşanıyor. Peki, bu olgu hangi boyutlara ulaştı ve hem kadınlar hem de toplum açısından ne tür sonuçlar doğuruyor?

Etemad gazetesinin haberine göre, geçen yıldan bu yana aile içi şiddet ve “çocuk evlilikleri”ne ilişkin istatistikler paylaşılmaya başlandı, ancak bu veriler oldukça sınırlı ve yetkililer tarafından geniş kapsamlı biçimde yayımlanmasına izin verilmiyor. Açıklanan verilerin kısıtlılığı nedeniyle İran’daki resmi raporlara tam güven duyulamıyor. Bazı bölgelerde çocuk evliliklerini önlemeye yönelik hukuki adımlar atılmış olsa da, ekonomik yoksunluğun yoğun olduğu Horasan Razavi, Doğu Azerbaycan ve Sistan-Belucistan gibi bölgelerde çocuk evliliği oranları hala en yüksek seviyede seyrediyor.

Çocuk evliliğinin birçok nedeni olmakla birlikte, en belirleyici etken ekonomik yoksulluktur. Geçim baskısının her geçen gün ağırlaştığı koşullarda, özellikle çok çocuğu olup sınırlı kaynağa sahip aileler bu yola daha sık başvurmak zorunda kalmaktadır. Böyle durumlarda bazı aileler, yaşam maliyetlerini azaltmak ya da hayatta kalabilmek için kız çocuklarını küçük yaşta zorla evlendiriyor, hatta satıyor. Yoksulluğun yanı sıra, ataerkil hukuk sistemi de çocuk evliliklerinin yayılmasına zemin hazırlamaktadır.

Mevcut yasalara göre kız çocukları 13 yaşında, hatta babaları, büyükbabaları ve mahkemenin onayıyla daha küçük yaşlarda evlendirilebilmektedir. Bir diğer belirleyici etken ise kültürel yoksulluktur. Birçok bölgede kız çocuklarına yönelik geleneksel ve ayrımcı bakış açısı, onları aile içinde “ekstra yük” olarak görmeye yol açıyor. Bu zihniyet, ailelerin kızlarının yaş aldıkça “utanç yaratabileceği” düşüncesiyle erken evliliği bir çözüm olarak benimsemelerine neden oluyor. Tüm bu faktörlerin birleşimi, çocuk yaşta evliliği ülkenin bazı bölgelerinde derin bir toplumsal krize dönüştürmüş durumda.

*Bir hakim, bir kız çocuğunun eş olma ve annelik gibi ağır sorumlulukları üstlenebileceğine gerçekten nasıl karar verebilir? Mevcut yasalara göre araba bile kullanamayan, en basit hukuki işlemleri tek başına yapamayan ve yetişkin sayılmayan bir çocuğun evliliğe hazır olduğu nasıl varsayılabilir?

Bu çelişkinin kökeni, İslam Cumhuriyeti'ni şekillendiren ataerkil ve ayrımcı sistemde yatıyor. Çocuk yaşta evlendirilen kızlar, çocukluklarını yaşayamadan birlikte yaşam, ev idaresi ve hatta annelik gibi ağır sorumlulukları üstlenmek zorunda kalıyor. Bu yük, onların özgüvenini zedeliyor; eğitimlerini, sosyal hayatlarını ve geleceklerini sekteye uğratıyor. Üstelik bu sorumlulukların yarattığı stres, aile ve akranlar tarafından reddedilmeye, evden kaçmaya, riskli davranışlara ve hatta intihara sürükleyebiliyor. Okulu bırakmak, maddi bağımsızlıktan yoksun olmak ve temel yeteneklerini geliştirememek, kız çocuklarını yoksulluk ve yoksunluğun içine hapsediyor. Bu döngü ise bir sonraki nesle miras kalıyor. Dolayısıyla çocuk yaşta evlilik, bireysel bir sorun olmanın çok ötesinde, yoksulluk, ayrımcılık ve şiddeti sürekli yeniden üreten yapısal bir döngü haline geliyor.

Fiziksel sonuçlar da son derece ağırdır. Ekonomik baskı, başlık parası ya da çeyiz karşılığında kendilerinden çok daha büyük erkeklerle evlendirilen 13 yaşındaki kızların erken evlilik ve gebelik için gerekli fiziksel ve cinsel olgunluğa sahip olmamasına yol açar. Bu durum hem ciddi tıbbi riskler hem de derin psikolojik krizler yaratır, kız çocuklarının zihinsel ve fiziksel stresini katlayarak artırır. Genel olarak çocuk yaşta evlilik, yalnızca kız çocuklarının hayatlarını mahvetmekle kalmaz, aynı zamanda onları ve gelecekteki nesilleri yoksulluk, cehalet ve toplumsal zarar döngüsüne hapseden geniş kapsamlı fiziksel, zihinsel ve sosyal sorunlara neden olur.

*Çocuk yaşta evlendirmenin İslam Cumhuriyeti yasalarına göre yasal olduğunu biliyoruz. Peki, bu koşullarda yalnızca yasal düzenlemelerin değişmesini beklemek yeterli mi? Geçtiğimiz yıl protestolar ve sivil toplum faaliyetleriyle sınırlı değişiklikler yapıldı, ancak bir evliliğin yasal olması, bunun doğru olduğu anlamına gelir mi? Ailelerin kültürel, ekonomik ve eğitim koşulları bu durumu nasıl etkiliyor? Özellikle İran’daki mevcut ekonomik kriz ışığında, çocuk evliliklerini önlemek için hangi önlemler alınabilir ve hangi çözümler uygulanabilir?

Çocuk evlilikleri giderek yaygınlaşıyor ve mevcut durumda dolaylı olarak teşvik ediliyor. Hükümet, nüfusu artırma amacıyla özellikle ekonomik zorluk yaşayan ailelere finansal kolaylıklar ve evlilik kredileri sağlıyor, bu da çocuk evliliklerini teşvik ediyor. Olayın temel nedeni yoksulluk ve ekonomik güvencesizlik, aileler asgari refah ve finansal istikrara sahip olmadıkça, çocukların “ticarete konu sermaye” olarak kullanılma riski devam ediyor. Ekonomik kriz ve nüfus odaklı politikalar durumu daha da kötüleştiriyor, bu nedenle mevcut sistemde çocuk evlilikleriyle mücadele etmek neredeyse imkansız. Ayrıca ayrımcı yasalar da çocuk evliliklerini sürdürüyor, kız çocuklarının 13 yaşından itibaren ve hatta daha küçük yaşta mahkeme kararıyla evlenmelerine izin veren yasa yürürlükten kaldırılmalı ve asgari evlilik yaşı 18’e çıkarılmalıdır. Ancak ataerkil bir hükümette bu tür reformlar uygulanması güç görünüyor.

Bu kadın düşmanı bakış açısının diğer örnekleri yasalarda da kendini gösteriyor. Örneğin, bir babanın çocuğunu katletmesi halinde misilleme cezasından muaf tutulması öngörülüyor. Bu tür yasalar ve politikalar, çocukları korumamakla kalmıyor, aynı zamanda çocuk evliliklerinin sürmesine de zemin hazırlıyor. Mevcut sistem ataerkil ve ayrımcıdır, kadınlar kendi bedenleri ve yaşamları üzerinde karar alma hakkına sahip değildir. Çocuk evliliklerini ortadan kaldırabilecek tek yol, kadınlara ve erkeklere güvenlik, haklar ve eşit koşullar sağlayan, adalet odaklı ve eşitlik temelli bir halkçı hükümettir. Eğitim ve öğretim sisteminin zayıflığı da ciddi bir sorundur. Örneğin, İslam Cumhuriyeti liderinin emrinde olan bir Kur’an hafızının çocuklara cinsel saldırıda bulunmasına rağmen cezasız bırakılması, bu sistemde çocuk haklarının ve adaletin korunmasında büyük eksiklikler olduğunu göstermektedir.