Ortadoğu savaş, direniş ve 25 Kasım- 8
İran’da hükümetin ve erkek egemen zihniyetin baskısı ve şiddeti yaşamın her alanında varlığını korusa da artık cesurca karşı koyan kadınların mücadelesine çarpıyor. İdama dahi baş kaldırarak yanıt veren kadınlar, ilham olmaya devam ediyor.
İran’da ‘jin jiyan azadi’ ile ayaklanan kadınlar ilham olmaya devam ediyor
AFSON AFSARI
Haber Merkezi- İran, tarihsel, kültürel ve dini açıdan oldukça zengin bir geçmişe sahip. Ancak, 1979’daki İslam Devrimi'nden bu yana kadınlar hem toplumsal hem de siyasal düzeyde ciddi baskı ve şiddetle karşı karşıya kaldı. Özellikle 16 Eylül 2022 yılında Jina Amini’nin ‘ahlak polisleri’ tarafından katledilmesinden sonra başlattıkları ‘jin jiyan azadi’ ayaklanması ile kadınların toplumsal rollerini yeniden şekillendirmek ve haklarını savunmak için verdikleri mücadele dünya çapında dikkat çekti.
Kadınların karşılaştığı baskılar ve şiddet
Bugün İran’da kadınlar hala ciddi baskılara ve şiddete maruz kalıyor. Özellikle, hükümetin uyguladığı baskıcı politikalar, kadınların özgürlüklerini ve haklarını ihlal etmeye devam ediyor. Kadınların karşılaştığı baskıların bir kısmını sıralayacak olursak;
*Başörtüsü Zorunluluğu, İran’daki kadınlar için en belirgin ve sembolik baskılardan biri, başörtüsü takma zorunluluğu. 1979 devriminden sonra, kadınların başörtüsü takması yasalarla zorunlu hale getirildi. Son yıllarda, kadınlar başörtüsü yasağını protesto etmek amacıyla "başörtüsüz yürüyüşler" düzenleyip, dijital medyada başörtüsüz fotoğraflar yayınladılar. Tüm dünyanın dikkatini çeken kadınlar, güvenlik görevlilerinin sert müdahalesi ve ağır hapis cezaları, işkence ile karşı karşıya kaldı.
*Kadınların yaşadığı şiddet, yalnızca psikolojik baskılarla sınırlı değil; aynı zamanda fiziksel ve cinsel şiddet de önemli bir sorun. İran'da kadına yönelik şiddet, kültürel ve dini normlarla şekillenen ve bu normlarla meşrulaştırılmaya çalışılan bir olgudur. Aile içi şiddet, tecavüz, cinsel taciz ve hatta "namus cinayetleri" gibi olaylar, sıklıkla yaşanan, fakat toplumun bir kısmı ve hükümet tarafından sıklıkla göz ardı edilen veya örtbas edilen bir durum. Kadınların toplumsal alanda daha az görünür kılınmaları, bu tür şiddet olaylarının daha da artmasına neden oluyor.
*İran’daki hukuki sistem, kadınları erkek eşitsizliği üzerine kurulu. Örneğin, bir kadın, boşanma davasında erkekle eşit haklara sahip değil. Ayrıca, kadınların miras hakkı da erkeklerin miras hakkından daha az. Aynı şekilde, kadınların tanıklık hakkı da erkeklerin tanıklık hakkına göre yarım kabul ediliyor. Bu, kadınların günlük yaşamda karşılaştıkları ayrımcılığın hukuki bir yansıması. İran’daki bazı yasalar, örneğin Ceza Kanunu’nun 630’uncu maddesi, erkeğin lehine yoruma açık.
*Kadınların sosyal hayattaki rollerine yönelik baskılar da oldukça yoğun. Kadınlar, erkeklerle aynı alanlarda çalışmakta ve kamusal alanda yer almakta zorluklar yaşıyor. Özellikle sporda ve sanatta kadınların ön plana çıkması, dini kurallara aykırı görülerek, engelleniyor. Kadınların sinemalarda, konserlerde, futbol maçlarında ve diğer kamusal etkinliklerde bulunması ise sınırlı.
Kadınlar yılmadan direnmeye devam ediyor
Bütün bu baskılara rağmen İranlı kadınlar, toplumsal değişim için mücadelelerini sürdürüyor. Kadın hakları savunucuları ve kadın örgütleri, son yıllarda ‘jin jiyan azadi’ ayaklanması ve dijital medya aracılığıyla seslerini duyurmayı başardı. Ayaklanmayı yaşamın her alanına taşıyan kadınlar direnişlerine çok boyutlu devam ediyor.
İran’daki kadınların karşılaştığı baskılar ve şiddet, sadece yerel bir mesele değil, küresel ölçekte kadın hakları açısından önemli bir sorun. Kadınların toplumsal yaşamda ve özel alanda yaşadıkları eşitsizlik ve şiddet hem toplumsal hem de hukuki açıdan ciddi bir sorunu gözler önüne seriyor. Ancak, İranlı kadınların verdiği mücadeleler, umudu ve direnişin simgesi olmuş durumda. Bu mücadele, sadece İran'da değil, tüm dünyada kadınların haklarını savunma adına önemli bir dönemeçtir.
Evin Cezaevi bir direniş kalesine döndü
‘Jin jiyan azadi’ ayaklanması sonrası birçok hak savunucusu kadınlar, farklı gerekçelerle tutuklandı ve ağır işkencelerden geçti. Somut ve adil olmayan yargılamalarla karşı karşıya bırakılan kadınlar ağır hapis cezaları aldı. Doğu Kürdistan Özgür Kadınlar Topluluğu (KJAR) Üyesi Werîşe Mûradî ve Gazeteci Pexşan Azizi gibi özgürlük mücadelesi yürüten kadınlar idam cezasına çarptırıldı. Tutuklu kadınların birçoğu ise İran’ın başkenti Tahran’da bulunan Evin Cezaevi’nde tutuluyor. Nobel Barış Ödüllü hak savunucusu Narges Mohammadi’nin de aralarında olduğu bu kadınlar direnişlerine işkence görmek pahasına devam ediyorlar. Özellikle de küresel çapta yürütülen ‘İdama hayır’ kampanyasına en büyük katkıyı cezaevinden kadınlar yaptı. Tüm haklardan yoksun tutuldukları cezaevini direniş kalesi yapan kadınların cesareti ise dalga dalga yayılmaya devam ediyor.