Nesrin Nas: Birlikte mücadeleden başka çare yok

Türkiye’de İBB Başkanı’nın tutuklanmasına kadar uzanan süreci değerlendiren siyasetçi Nesrin Nas, “Bu tablo hepimize, birlikte mücadele etmekten, haksızlıklar ve hukuksuzluklar karşısında birlikte durmaktan başka çaremiz olmadığını söylüyor” dedi.

SERPİL SAVUMLU

Haber Merkezi- İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptali ile başlayan süreç, tutuklanması ve gelişen eylemlerle çok hızlı bir şekilde ilerledi. Sokaklar, İstanbul Belediye Başkanı’nın gözaltına alınıp, tutuklanmasını aşarak ülke gündeminde yakıcı sorunların da protesto edildiği alanlar haline geldi.

Türkiye’de otoriterleşmeye giden sürecin adım adım işletildiği ifade edilirken, esasen 2013 yılından bu yana özellikle de 2018’de başkanlık rejiminin ilan edilmesiyle ‘tek adam rejiminin’ yollarının döşendiği belirtiliyor. AKP’nin yerel seçimlerde İstanbul’u kaybetmesi bir darbe etkisi yaratırken bu kaybediş zaman içinde yoğun olarak bir siyasi çatışmaya da neden oldu. Ekrem İmamoğlu’nun siyasi bir figür olarak yükselişi bunun dışında seçimlerde geliştirilen kimi birliktelikler bugün yaşanan sert çatışmanın da sebebi haline geldi. Ülke tarihinin önemli gelişmelerinden biri olarak tanımlanan son günlerde demokratik mekanizmaların işletilmesi, hukuk ve adalet ile ilgili de önemli soruları gündeme getiriyor. Türkiye’de siyasi ‘çatışmanın’ derinleştiğini açıkça anlatan bu tabloda, bir dönüşüm yaşanacaksa bunun nasıl olacağı, sokakta ortaya çıkan dinamiğin nasıl evrileceği merak konusu.

Ekonomist Siyasetçi Nesrin Nas ile Türkiye’nin gündemini konuştuk.

Adım adım süreç

Türkiye’nin 2013 yılından bu yana olağan üstü bir gündem içinde yaşadığını belirten Nesrin Nas, bu olağan üstü durumun 2018 başkanlık rejiminin ardından hız kazandığına dikkat çekti. İktidarın gücünü ön görülmezlik içinde genişlettiğini ve bir iktisatçı olarak her zaman alınan hiçbir önlemin dikiş tutmayacağını söylediklerini ifade ederek 2025’in zor bir yıl olacağını her zaman dile getirdiklerini anlattı. Esasen sürece adım adım bakılması gerektiğine dikkati çeken Nesrin Nas konuşmasına şu sözlerle devam etti: 

“İktidara gelecek kişi ülkeyi yıkımdan, büyük bir felaketten kurtardığını iddia eder. Ülkeyi dünyanın en saygın ülkesi haline getireceğini söyler ve böyle lider merkezli bir kutsama başlar. Hele bunun içinde kültürel bir şeyler de dile getiriliyorsa yani insanların inançları kimlikleri falan gibi… Şimdi bir süre sonra bu seçilen kişi önce kendi partisini yok eder. Kendi partisini işlevsiz bir hale getirir ve sadece kendini onaylama aracına dönüştürür ve nitekim yaşadığımız odur.”

‘Sınırsız yetki sıfır sorumluluk’

Sürecin bir anayasasızlaşma ile devam ettirildiğini ve tüm kurumların etkisiz hale getirildiğini kaydeden Nesrin Nas, “Liyakatli kadroların yerini sadakatli kadrolar alır. Vasıfsız kadrolar her yeri işgal eder. Daha sonra bütçede bir dolu harcama bütçe dışına çıkarılarak, bütçe denetimi ortadan kaldırılır. Böylece parlamento varsa ki bazı ülkeler de olmayabiliyor. Parlamento tamamen etkisizleştirilir. İş birliği yapmayan herkes itibarsızlaştırılır. Buna akademi dahil, kamu kurumları dahil, iş dünyası dahil, sendikalar dahil, barolar dahil, sivil toplum örgütleri dahil, tabipler odası gibi kuruluşlar, kurumlar dahil hain ilan edilir. Sistem dışına itilir” dedi. Böylesi aşamalarda toplumsal kutuplaşmanın alabildiğine kışkırtıldığını vurgulayan Nesrin Nas, muhalif görüşlerin de terörle iltisaklı hale getirildiğini ifade etti. Adım adım Türkiye’de tüm kurumlar ve alınan kararların değişimine işaret eden Nesrin Nas, şöyle konuştu:

“2018 başkanlık rejimi anayasa çiğnenerek bütün yetkiler tek kişinin elinde toplandı. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dedikleri tek kişilik bir hükümet kuruldu. Sınırsız yetki, sıfır sorumlulukla dünyada eşi benzeri yok böyle bir başkanlık sisteminin. 2019’daki seçimlerinde aynı zarftaki dört pusuladan üçü geçerli biri hileli kabul edildi. Bununla seçim tekrarlatıldı. AİHM kararlarına uyulmadı. Demirtaş, Kavala tahliye edilmedi, sonra 2023’te Can Atalay kararıyla Anayasa Mahkemesi resmen lağvedildi denebilir. Bütün anayasal güvenceler lağvedildi, ortadan kaldırıldı. Fiili olarak ve geldik bugüne.”

‘Özgürlükleriniz benim iki dudağımın arasındadır’

30 yıl önce kazanılan diploma hakkının Ekrem İmamoğlu’nun elinden alındığını söyleyen Nesrin Nas, “Bu size ‘zaman aşımı da yoktur’ diyor, ‘ben aldığın diplomaya da bakmam’ diyor, ‘kazanılmış haklara da bakmam’ diyor, yani ‘ben ne istersem sen o olursun’ diyor. Sabahına da Ekrem İmamoğlu gözaltına alındı. İmamoğlu’na açılan soruşturmalara baktığınız zaman inanılacak şeyler değil. Eli arkasında diye de açtılar, herkese bu nasıl bir iş dedirten ‘ahmak’ davası var. Şimdi müthiş böyle bir yolsuzluk pompalanıyor. Bu yolsuzluk pompalanırken, düşünebiliyor musunuz aslında baş edemedikleri şey kent lokantaları, beş edemedikleri şey kreşler, öğrenci yurtları. Yani İmamoğlu ile yapılan sosyal belediyecilik. İmamoğlu’nun aday olarak, tüm Türkiye’ye hitap etmesi. Bunun toplum tarafından benimsenmesi, toplumun onu bağrına basması, bütün bunlar maalesef İmamoğlu’nu hedefe koydu” dedi.

“İmamoğlu’na yapılan bu muamele bize aslında şunu diyor: Hiçbirinizin hiçbir hakkı yok, temel insan hak ve özgürlüklerinizi ben istediğim anda sıyırabilir, yaşama hakkınızdan, mülkiyet hakkınıza kadar özgürlükleriniz her şeyiniz benim iki dudağımın arasındadır. Durum bu” şeklinde konuşan Nesrin Nas, esasen ortada bir sürpriz olmadığını belirtti. 

‘Tek taraflı ödev veriyorlar’

Türkiye’de barışa dair söylemlere değinen Nesrin Nas, iktidara dönük kaygılarını belirterek, şunları dile getirdi:

“Ben ilk olarak Bahçeli’nin PKK ve Abdullah Öcalan’la ilgili ‘Öcalan Meclis’e gelsin konuşsun’ dediği anda bir şeylerin çok fena değişmekte olduğunu söyledim. Ve buradan Türkiye’nin tam otoriterleşme yolunda bir seviye atlamakta olduğunu bunun da bunun göstergesi olduğunun altını çizdim. O nedenle bu sürecin maalesef bize barış getirmeyeceğini aksine tam otoriter bir rejimin kuruluşunun başlangıcı olacağını söylemiştim. Ben yanılmadığımı görüyorum, keşke yanılsaydım. Biz buna süreç dahi diyemiyoruz. Zaten ‘Kürt meselesi yok’ diyorlar, bunu reddediyorlar. ‘Bu bir barış süreci değil’ diyorlar. ‘Sadece bizim dediğimizi yapın ötesine karışmayın’ diyorlar. Tek taraflı ödev veriyorlar. Bir kardeşlik hikayesi anlatıyorlar. Ama nasıl bir kardeşlik hikayesi? Ekrem İmamoğlu’nun Diyarbakır’da altını çizdiği gibi ‘Ben büyük abiyim sen küçük kardeşsin. Ben ne dersem sen onu yaparsın. Benim sözümü dinlemek zorundasın’ yaklaşımının egemen olduğu bir kardeşlik hikayesi kurgulamak istiyorlar. Bununla birlikte İmamoğlu’na yapılan bu operasyonu dikkate aldığımız zaman aslında artık Türkiye bundan sonra serbest seçimlere noktayı koyduğu andır diyorum. Yani daha önce anayasasızlaşmıştık, şimdi seçimsizleşiyoruz. Yani daha doğrusu sandıktan sadece Erdoğan’ın çıkacağı bir seçim kurgulanacak.”

‘Birlikte mücadeleden başka çare yok’

Herkesin korku içinde yaşadığı, toplumun büyük kesiminin açlıkla boğuştuğu, ülkenin her an çatışmalara sürüklendiği bir Türkiye kurgusunun yapıldığını vurgulayan Nesrin Nas, konuşmasında buradan nasıl çıkılacağına dair de konuştu. Birlikte mücadele etmenin önemine değinen Nesrin Nas, tablonun birlikte mücadeleyi dayattığını anlattı:

“Bu tablo gerçekten hepimize birlikte mücadele etmeyi ve demokrasi ortak paydasında buluşmaktan başka haksızlıklar ve hukuksuzluklar karşısında birlikte durmaktan başka çaremiz olmadığını söylüyor. İktidar her rejimde vardır muhalefet ve seçim yoluyla iktidarın değiştiği rejimler sadece demokrasilerdir. Türkiye yeniden demokratik bir sürece doğru girmezse maalesef çok acı çekecek ve bunun sonu gerçekten hiçbirimiz için iyi olmayacaktır. Şimdi burada İmamoğlu’nun gözaltına alınmasından sonra başlayan, Türkiye’nin hemen her yerinde insanların sokağa çıkması aslında sadece İmamoğlu nedeniyle değil, bunu gördükleri için geleceklerinin ellerinden alınacağını, kendi geleceklerinin ve çocuklarının geleceğinin gasp edileceğini gördükleri içindir. Bugüne kadar çektikleri sıkıntıların ve bir ‘yeter’ demenin bir vesilesi olmuştur.”

Bugün her kente sıçrayan eylemlerin önemine değinen Nesrin Nas, “Hep beraber karşı çıkmaktan, anayasal haklarımızı sonuna kadar savunmaktan başka çaremiz yok. Faşizme karşı en önemli direniş yollarından biri var olan haklarımıza sonuna kadar sahip çıkmak ve bunu sürekli olarak birbirimize hatırlatmak. Bu senin hakkındır demek” dedi ve insanların demokratik haklarını sonuna kadar kullanmalarını istedi.