‘Narin için adalet bütün çocuklar için adalet demek’

Narin Güran dosyasında sağlanacak adaletin diğer dosyalara da örnek olacağını belirten hak savunucusu kadınlar, ‘aileyi’ değil kadın ve çocukları merkezine alan politikaların geliştirilmesini istedi.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Amed- Kaybolduktan 19 gün sonra katledilmiş halde bulunan Narin Güran dosyasında gerçek failler hala açığa çıkarılmış değil. Farklı bağlantıların bulunduğu ifade edilen dosyanın bizzat İçişleri Bakanlığı tarafından takip edildiği belirtiliyor. Kamuoyu ise dosyada gerçeklerin ört pas edilmesinden tedirginlik duyuyor.

Narin’in aile, devlet ve cezasızlık politikası çemberinde katledildiğini belirten hak savunucusu kadınlar, “Narin bir sembol oldu. Gelecek adalet cezasızlığın önüne de geçecek” yorumunda bulundu. Sürece dair Rengarenk Umutlar Derneği Üyesi Duriye Erel, Çocuk Hakları Aktivisti Gözde Engin ve Eğitim-Sen Amed 2 Nolu Şube Eşbaşkanı Duygu Özbay ile konuştuk.

‘Narin’in dosyasındaki karar emsal olacak’

 

Narin Güran’ın kaybolan ve katledilen ilk çocuk olmadığına dikkat çeken Rengârenk Umutlar Derneği Çalışanı Duriye Erel, çocuklara dönük suçların arttığını ve önleyici bir mekanizmanın hayata geçirilmediğini söyledi. Narin Güran’ın dosyasında sağlanacak adaletin bundan sonraki dosyalar için de emsal olacağının altını çizen Duriye Erel, “Yaklaşık 12 yıldır sahada çocuk alanında çalışma yürütüyorum. Yıllardır hiçbir alanda çocuklar görünmüyor veya görünmez kılınıyor. Bizlerin de tek amacı bu görünmezliği yok ederek, onların bütün haklarını güvence altına almak ve sesimizi duyurmaya çalışmak. Narin’in katledilmesi hepimizi derinden üzdü ancak baktığımızda Narin’in ilk olmadığını her gün bir kez daha yaşayarak görüyoruz. Çocuklar kendi evlerinin önünden kayboluyor ve hiçbir şekilde bulunamıyor. Narin 19 gün sonra bulundu, bir devlet bir çocuğu küçük bir köyde nasıl günlerce bulamıyor? Şiddet artıyor yine çocuklara dönük istismar olayları artıyor. Bunlara karşı bir şey yapılması gerek. Öncelik olarak bilinçlendirme çalışmalarının her alanda yürütülmesi yine çocuklara dönük güvenli alanların, mekanizmaların artırılması gerekiyor. Güvenlik ve adalet sistemi maalesef ki Türkiye’de yok. Eğer bu ülkede adalet olsaydı, bu kadar cinayet ve bu kadar kayıp vakası ile karşılaşmazdık.”

‘Kimse kadın ve çocukların ne yaşadığını bilmiyor’

Adalet kavramının hayata geçirilmediği ülkede en büyük hak ihlalini kadın ve çocukların yaşadığına dikkat çeken Duriye Erel, “Biz bugün hem Narin hem de diğer çocuklar için adalet istiyoruz. Bugün Narin bir sembol oldu. Eğer Narin için adalet gelirse diğer çocuklar için de adalet gelecek. Türkiye ‘aile’ politikaları ile hem kadını hem de çocuğu savunmasız bırakıyor. Bunu bizler her alanda gözlemliyoruz. Kadının güvenliğinin sağlanmadığı yine kadının yok sayıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Bu da çocukların kendilerini korumasız hissetmesine sebebiyet veriyor. Bugün biz dernek olarak Sur’da okuma- yazma kursu açmak istediğimizde ‘Halk Eğitim’ buna engel oluyor. Kadının bilinçlenmesini bile istemiyorlar. Kadına ve çocuğa dönük suçlar yine ört bas ediliyor. Kırsal bölgelerde bu suçlara çok sessiz kalınıyor. Kimse çocukların ve kadınların neler yaşadığını bilmiyor” açıklamasında bulundu.

‘Bütün şiddet ve katliamların sorumlusu tek bir düşman’

 

Bitmeyen şiddet sarmalında failin hep aynı olduğunu ve hiç değişmediğini söyleyerek sözlerine başlayan Çocuk Hakları Savunucusu Gözde Engin, karşı tarafta çok kötücül bir gücün olduğunu ne kadına ne de çocuklara güvenli alanlar bırakılmadığını dile getirdi. Bu olayın yıllardır sistematik bir şekilde devam ettiğini ve önlem alması gereken kişilerin bunu sadece izlediğine işaret eden Gözde Engin şunları söyledi:

“Öncelikle şunu söylemek lazım, maruz bırakılan açısından değil de karşı taraf açısından düşman hep aynı. Kadına şiddet uygulayan, çocuğa şiddet uygulayan, eko kırıma neden olan ve LGBTİ’lere şiddet uygulayan zihniyet aslında tek bir zihniyet. Eril, cinsiyetçi ve homofobik zihniyet. Kendileri dışında herkesten nefret eden çok örgütlü bir yapı var. Kadın kırımı vardı şu an da çocuğa yöneldi diye de değerlendirmiyoruz olayı, bunların hepsi en başından beri vardı. Kürdistan ve Türkiye kadınlar ile çocuklar için hiçbir zaman güvenli bir yer olmadı. Bunlar olmadığı için bugün kadın ve çocuk hakları mücadelesi bu derece yoğun. Biz bugün yasımızı paylaşmak için dahi mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Karşıda çok sistematik ve çok kötücül bir güç var, dolayısıyla da bunun her bir alana sirayet edeceğini biliyoruz.”

‘Şiddet cezasızlık nedeniyle normalleştirildi’

 Kadına ve çocuğa yönelik suçların artmasına sebep olan cezasızlık politikasının toplumsal çürümenin de önünü açtığını aktaran Gözde Engin, “Bu ihlallerin ve suçların artmasındaki en büyük sebep cezasızlık, bu ülkede kadınlar ya da çocuklar öldürüldüğünde failler cezasız bırakılıyor. Cezasızlık bir sonraki suçun önünü açıyor. Küçücük bir köyde bu çocuğun bulunamamasının başka bir açıklaması yok. O köydeki herkes bu durumu sakladı. Bu toplumsal çürümenin en belirgin parçalarından biri, bu da bahsettiğimiz güç ilişkisi ile alakalı. Şiddet sarmalı o kadar cezasız bırakılmış ki dolayısıyla bunun normal olduğunu düşünen çocuğa bir istismar uygulandığında susan bir yürütmeden bahsediyoruz. Bunun normalleştirilmesi politikleştirildikçe bu suçların artması da kaçınılmaz oluyor. Bunu birbirinden ayrı görmüyoruz” dedi.

‘Narin bu ülkedeki kayıp çocuklar gerçekliğini bir kez daha bize gösterdi’

 

Eğitim-Sen Amed 2 Nolu Şube Eşbaşkanı Duygu Özbay ise kamusal alanlarda çocuk hakları ve çocukların güvenliğine dair etkili politikaların geliştirilmediğini ifade ederek, iktidarı eleştirdi. Aile kavramının çok gündeme getirilmesi ile kadın ve çocukların korumasız bırakıldığını belirten Duygu Özbay, “Narin’in katledilmesi bugün iktidarın çocuklara dönük politika üretememesi ile çok yakından ilişkili. TÜİK’in 2016 yılından bu yana veri paylaşmadığını görüyoruz. Bir yerde çocuklara dönük veri paylaşılmıyorsa bu noktadaki mekanizmaların geliştirilmediğini çok net söyleyebiliriz. Narin bize bu ülkedeki kayıp çocuklar gerçekliğini bir kez daha gösterdi. Bu çocukları şiddetten ve istismardan koruyacak olan politikaların bütün kamusal alanda uygulanması gerekiyor. Bugün iktidarın dayattığı ‘kutsal aile’ formunun arkasında çok sayıda kadın cinayeti, çocuk istismarı ve şiddetin arttığını görüyoruz” sözleri ile demokrasi odaklı bir aile tartışmasının yürütülmesi gerektiği çağrısında bulundu.

‘Politikaların yetersizliği Narin’i katletti’

 Toplumda olduğu gibi eğitim alanında da toplumsal cinsiyet odaklı çalışmaların yürütülmediğini belirten Duygu Özbay, “Son dönemde eğitim alanında bir müfredat değişikliği yaşandı. Toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten bir yerden yapılmayan bu değişiklik çocukları toplum içerisinde daha çok savunmasız bir duruma getiriyor. Çocuğu korumaya dönük politikaların yetersizliğinden Narin katledildi. Birileri de çıkıp ‘aile bizim dostumuz’ diyebiliyor. Bunlar karşısında birileri de çıkıp empati duyulması gereken kişi aile değil, ortada katledilen bir çocuk var demiyor. Bu cinayetin ortağı olan herkesin gereken cezayı alması gerektiğini düşünüyor ve sürecin takipçisi olacağımızı bir kez daha yineliyoruz” dedi.