NADA’dan 25 Kasım çağrısı: Kadın mücadelesi meydanları dolduracak
25 Kasım vesilesiyle açıklama yapan NADA kadınlara yönelik şiddetin kökeninde erkek egemen devlet aklının bulunduğunu vurgulayarak, sınırları aşan kadın ittifakı ve özgürlük temelli alternatif bir sistem çağrısı yaptı.
Haber Merkezi- Ortadoğu ve Kuzey Afrika Demokratik Kadınlar Koalisyonu (NADA), demokrasinin yokluğunun toplumsal adaletin yokluğu anlamına geldiğini ve kadınları daha fazla dışlanma ile marjinalleşmeye açık hale getirdiğini vurgulayarak, şiddetle mücadele edilmesi ve adalet, özgürlük ve barışa dayalı alternatif bir sistemin inşa edilmesi çağrısında bulundu.
25 Kasım dolayısıyla açıklama yayımlayan NADA, toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz kalanlarla dayanışmasını vurgularken her türlü baskı ve ayrımcılığa karşı mücadeleyi yükseltme çağrısı yaptı. Açıklamada kadınlara yönelik şiddetin; iktidarı, yasaları, ekonomiyi ve toplumsal mirası kontrol eden erkek egemen bir sistemin ürünü olduğu belirtildi ve bunun kadınlar üzerinde derin fiziksel ve psikolojik etkiler bıraktığına dikkat çekildi.
Kadınları en yakınlarındaki katlediyor
Açıklamada “Kadınlar en ağır fiziksel ve psikolojik şiddet biçimleriyle karşı karşıya kalıyor. Bu şiddet giderek sıradanlaşıyor, günlük yaşamın görünmez bir parçası haline geliyor” ifadelerine yer verildi. Kadınların yaşına, toplumsal statüsüne, dini ya da etnik aidiyetine bakılmaksızın şiddete maruz kaldığı vurgulanan açıklamada, güvenli olması gereken evin artık en tehlikeli yerlerden biri haline geldiğine işaret edildi. Açıklamada aynı zamanda 2025 yılında dünya genelinde katledilen 86 bin kadının 52 bininin aile üyeleri veya yakın partnerleri tarafından katledildiği bilgisi paylaşıldı.
‘Kadınların yaşamlarına müdahale ediliyor’
Siyasal iktidarların, devlet başkanlarının ve yasama organlarının kadınlara yönelik örgütlü şiddetin temel nedeni olduğuna işaret edilen açıklamada kişisel statü yasalarının ayrımcılığı kalıcılaştıracak şekilde değiştirilmesi, aktivistlerin bastırılması ve kadın örgütlerinin kuşatma altına alınması eleştirildi. Erkek egemen devletlerin kadınların yaşamının tüm detaylarına müdahale ettiğine ve bu sınırları aşan kadınların ise çoğu zaman katledildiğine şu sözlerle vurgu yapıldı:
“Suç işleyen bir grup erkek yargılansa bile, bu dosyaların arkasındaki asıl aklı ve uluslararası politikayı görmek gerekir. Soykırım, tecavüz, yoksullaştırma, zorla göç ettirme ve siyasi cinayetler için adil bir mahkeme gördük mü?”
Açıklamada kadınların bölgedeki devrimlerin ve toplumsal hareketlerin ön safında yer almasına rağmen karar alma mekanizmalarında hala geri planda bırakıldığı ifade edilerek “Bölgedeki kişisel statü yasaları evlilik, boşanma, velayet ve miras gibi alanlarda kadınlara yönelik ayrımcılığı kurumsallaştırıyor. Bu yasalar adalet ve eşitlik ilkelerini yansıtmıyor” denildi.
‘Kadın bedenleri savaş alanına dönüştürüldü’
Açıklamada ayrıca Filistin, Sudan, Suriye ve Yemen’de süren savaşların kadın bedenini bir savaş alanına dönüştürdüğü ve bunun derhal durdurulması gerektiği vurgulandı ve “Hayatın her alanındaki krizlerin —çevre, ekonomi, sağlık, eğitim— görünmeyen kökü kadına yönelik şiddettir. Kar odaklı ekonomi ve savaş politikaları kadınları en büyük kaybeden yapıyor” ifadeleri yer aldı.
Dayanışma çağrısı
Koalisyon, kadınlara yönelik şiddeti körükleyen gerici sistemlere karşı birlikte durma çağrısı yaparak, savaşların kapitalist ve milliyetçi devletler tarafından sürdürüldüğünü, devasa bütçelerin eğitime, sağlığa ve çevreye değil savaşa aktarıldığını belirtti. “Savaşlara karşı durmak; kadınların, çocukların ve doğanın varlığını korumaktır” denilen açıklamada kadın dayanışmasının, bölgesel ve küresel ölçekte barış ve demokratik dönüşümün temel koşulu olduğu vurgulandı. Demokrasi yokluğunun toplumsal adalet yokluğu anlamına geldiği ifade edilerek, kadınlar arasındaki bağları koparmayı hedefleyen söylemlere karşı uyarıda bulunuldu ve çözümün sınırları aşan bölgesel ve küresel kadın ittifaklarında olduğu vurgulandı.
‘Mücadele sokakları ve meydanları dolduracak’
Açıklamanın sonunda kadınlar ve kız çocukları için eğitim ve farkındalık çalışmalarının artırılması, erkeklere yönelik davranış değişikliği eğitimlerinin uygulanması, çatışma bölgelerinde işlenen kadın katliamlarının durdurulması, kadınların savaş aracı olarak kullanılmasının kınanması, kadın aktivistlere yönelik siyasi cinayet ve idamların durdurulması, demokratik olmayan politikalarla kadın örgütlerinin hedef alınmasına son verilmesi ve kişisel statü yasalarının toplumsal adaleti ve eşit yurttaşlığı güvence altına alacak şekilde reforme edilmesi çağrısında bulundu. NADA açıklamasını “Kadın mücadelesi sokakları ve meydanları dolduracak; karanlık ne kadar yoğun olursa olsun, kadınların ışığı o kadar parlak olacaktır” ifadeleri ile sonlandırdı.