Mülteciler için onurlu yaşam çağrısı
HDK Göç ve Mülteciler Meclisi, HDP Göçmen ve Mülteci Komisyonu ve TJA 20 Haziran Dünya Mülteci Günü’ne dair açıklama yaptı ve mülteciler için güvenli ve onurlu bir yaşam istedi.

Haber Merkezi - Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Göç ve Mülteciler Meclisi, HDP Göçmen ve Mülteci Komisyonu ile Özgür Kadın Hareketi (TJA) 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü dolayısıyla açıklama yayımladı.
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Göç ve Mülteciler Meclisi ile HDP Göçmen ve Mülteci Komisyonu’nun “Mülteciler için onurlu ve güvenli bir yaşamı savunuyoruz” başlıklı ortak açıklamasında Türkiye’deki 5-7 milyonun üzerindeki mültecinin 20 Haziran Dünya Mülteciler Günü’ne mülteci statüsüne sahip olmadan girdiğine dikkat çekildi. Açıklamada, dünya genelinde 2021'de 89,3 milyon olan yerinden edilenlerin sayısının Rusya-Ukrayna savaşıyla 100 milyonu aştığı belirtildi.
“İnsanlar yurtsuzlaştırılıyor”
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Emperyalizmin ürettiği savaşlar ve kapitalist sistem insanların yaşamlarını, kültürel ve ekonomik kaynaklarını, doğayı, yaşayan her şeyi yok ederken, insanları yurtsuzlaştırırken ve sürgünlere zorlarken; devlet sistemleri ise yaşam hakkı için hareket eden göçmen ve mültecilerin karşısına gümrük duvarları, tel örgüler, toplama kampları, işkence ve kötü muamele, geri gönderme merkezleri dikmeye devam ediyor. Kapitalist sistem her şeyde olduğu gibi mültecilerin yaşam hakkını da ticari meta haline getiriyor, insan kaçakçılığı yapan çeteler Türkiye’nin iç ve dış sınırları dâhil her yerde cirit atıyor, göç yollarında kadınlara, çocuklara, LGBTİ+’lara yönelik şiddetin faili veya işbirlikçisi oluyor.”
“Mültecilerin hayatları pazarlık konusu ediliyor”
Mültecilerin neredeyse 70 yıldır, Cenevre Sözleşmesi’nden bu yana kazanılmış tüm haklarının gasp edildiğine dikkat çekilen açıklamada mültecilik hakları yerine sığınmacılık, geçici koruma, uluslararası koruma, ikincil koruma gibi uydurma statülerle insanların konut, çalışma, eğitim ve sağlık haklarının yok edildiği kaydedildi.
“Türkiye’de en temel haklarına ulaşamayan mültecilerin hayatlarının sık sık bir tehdit ya da pazarlık unsuru haline getirilmesine, seçim kampanyalarında kullanılmasına, Türkiye ile AB arasındaki ilişkide ya da Türkiye’nin Suriye ve Ortadoğu’daki yayılmacı politikalarında bir koz olarak kullanılmasına tanık oluyoruz. Mülteciler, medyada siyaset esnafları tarafından ise sadece suçla ilişkilendirilerek veya nefret nesnesi olarak gündeme getiriliyorlar, hedef gösteriliyor, bir topluluk veya halk olarak kriminalize ediliyorlar.”
“Irkçı kampanyalara son verin”
“Biz HDK Göç ve Mülteciler Meclisi ve HDP Göç ve Mülteci Komisyonu olarak Türkiye’de artan şoven, ırkçı ve mülteci düşmanı siyasetin toplumsallaşmasını, mültecilere karşı yürütülen nefret kampanyasının bu toprakların eşitlik-özgürlük mücadeleleri ve kazanımlarına karşı yürütülen bir kampanya olduğunun farkındalığıyla mücadelemizi sürdüreceğiz” denilen açıklamada ırkçı kampanyalara son verilmesi istendi.
Kadın ve kız çocukları şiddet görüyor
TJA ise açıklamasında güvenlik nedeniyle silahlı çatışma bölgelerinden yer değiştirmek zorunda kaldıklarını belirterek bu bölgelerden birinin de Kürdistan topraklarının olduğuna dikkat çekti. Açıklamada “2011 yılında Suriye iç savaşının başlaması, DAİŞ in Kürdistan topraklarına saldırması ile birlikte Kürdistan ve Türkiye büyük bir göç dalgası ile karşılaşmıştır. Bugün tüm dünyada yerinden, evlerinden edilen, mülteci haline gelen insan sayısında büyük artış gerçekleşmiştir” ifadelerine yer verildi.
Mevcut hak ihlallerinden ve şiddetten en çok kadın ve kız çocuklarının etkilendiği kaydedilen açıklamada dünyadaki mültecilerin-sığınmacıların yaklaşık yarısını kadın ve kız çocuklarının oluşturduğu ve bunların ciddi anlamda şiddet gördükleri vurgulandı.
Dayanışma çağrısı
Açıklamada “Türkiye’nin savaş politikaları Rojava’da demografyayı değiştirme girişimleri, DAİŞ’e olan ideolojik yaklaşım mevcut göçmen krizini derinleştirerek bir insan hakları sorunu haline getirmiştir. Kürt halkına ve onun topraklarına dönük olarak Kürdistan’da Kürtlerin yaşadığı bölgelerde savaş çığırtkanlığını ve bölge genelinde de yayılmacı ve saldırgan dış politikasını sürdürmekte olan iktidar bölgedeki mülteci krizinin esas sorumlusudur. Koz olarak kullanılan göçmenler bugün Türkiye sınırlarında bir insanlık dramı olarak derin hak ihlallerine maruz kalmaktadırlar” denilirken tüm kadın örgütlerine dayanışma çağrısında bulunuldu.