EKİM YAĞMUR
Ankara- Kadın Dayanışma Vakfı’nın 18-60 yaş aralığındaki kadınların hikâyelerinden yola çıkarak hazırladığı “Suriyeli Kadınların Güçlendirilmesi Projesi” birçok mülteci kadının hikâyesiyle yüzleşmemizi sağlıyor. Bu raporu her dönem hatırlamakta fayda var. Bu rapor; 13 yaşındaki bir kız çocuğunun kardeşlerinin gözü önünde babasının cinsel istismarına maruz kalmasını, askerler tarafından arama bahanesiyle taciz edilen 35 yaşındaki kadının travmasını ve ‘Savaştan önce özgür değildik ama hayat basit ve sadeydi. Savaştan sonra hayat değişti. Korkudan dolayı erken doğum yaptım’ diyen birçok kadının yaşamıyla yüzleştiriyor.
Raporun detaylarını ve mülteci kadınların yaşadığı şiddeti bize aktaran Proje Koordinatörü Esma Nur Kaşram’a ‘Bu proje doğrultusunda amacınız ne?’ diye soruyorum.
“Kadın Dayanışma Vakfı’nın insan ticaretinden dolayı mağdur olan kadınlar için sığınağı vardı. Vakıf, mülteci kadınlarla çalışmaya ilk böyle başladı. Sığınak hizmeti 10 yıl kadar sürdü, ardından bütçe yetersizliğinden dolayı kapandı. Şimdi bu proje ile mülteci kadınlarla dayanışma kurmaya çalışıyoruz” diyor Kaşram. Vakfın 1991 yılından beri eril şiddete maruz kalan Türkiyeli kadınlara hem sosyal hem hukuki hem de psikolojik hizmet verdiğini anlatan Kaşram, “Türkiye’de mülteci kadın sayısı giderek artınca onlara da destek olmaya çalışıyoruz” diye de belirtiyor.
Proje kapsamında 50 kadınla anket, 12 kadınla derinlemesine görüşmeler yaptıklarını belirten Kaşram, “Proje doğrultusunda özellikle Ankara’da yaşayan mülteci kadınların neler yaşadığını bu raporla gördük. Kadınlara hem Suriye’de hem de Türkiye’de yaşadıkları şiddeti; hem de Suriye’den Türkiye’ye göç ederken başlarına gelen olayları ve yaşadıkları şiddeti anlatmalarını istedik. Anket soruları da genelde şiddete maruz kalıp kalmadıklarına yönelik sorulardı” diye ifade ediyor.
“Kadınlar cinsel istismarı doğal bir eşlik görevi olarak algılıyor”
Mültecilerin özellikle Altındağ, Keçiören ve Mamak’ta yaşadığını anlatan Kaşram, görüştükleri kadınların çoğunun yasal haklarını bilmediğine dikkat çekerek, konuşmasını şöyle sürdürüyor:
“Özellikle kadınlar boşanma sonrasında evlilikleri süresince edindikleri malların eşit olarak paylaşılacağını biliyor. Suriye’de böyle bir hakları yok. Kanunen eşinin kadını cinsel ilişkiye zorlaması suç. Ev içi cinsel saldırının ne Türkiyeli kadınlar ne de mülteci kadınlar çok farkında değil. Bunu görevi olarak algılıyor. Kadınlar fiziksel şiddete uğradıktan sonra bir de cinsel şiddete maruz kalıyor. Kadın ters ilişkide bulunmaya zorlanıyor. Kadınlar kocanın ters ilişki teklifini kabul etmediklerinde şiddete uğruyor. Ve en kötüsü de kadınlar bunu kabulleniyor ve doğal bir eşlik görevi olarak algılıyor... Yaptığımız araştırmada kadınlar bunun bir suç olduğunu bilmiyor.”
“Çoğu kadın evlilik içi tecavüze uğruyor”
Mülteci kadınların en çok ayrımcılığa maruz kaldıkları yerlerin hastaneler ve yaşadıkları mahalleler olduğunu belirten Esma Nur Kaşram, yorgun ve kırgın bir ses tonuyla konuşmasını şöyle sürdürüyor:
“Kadınlar hastanede çalışan memurlardan ve tercümanlardan hakaret, aşağılama gibi davranışlara maruz kaldıklarını anlattı. Hatta bazıları tarafından itildiklerini ve hastaneden kovulduklarını belirttiler. Kadınlar çok fazla evden dışarı çıkmıyor ama çıktıklarında pazara ya da markete gittiği zaman ‘Sizin burada ne işiniz var. Gitsenize ülkenize. Benim oğlum Suriye’de sizin için savaşırken siz buraya gelip rahat rahat oturuyorsunuz.’ gibi söylemlere maruz kalmışlar. Eğitim kurumlarında da çok sorun yaşıyorlar. Özellikle öğretmenler tarafından aşağılandıklarını dile getirdiler. Öğretmenlerin bazı çocukların Türkçe öğrenmemesinin nedenini zeka geriliğine bağladıklarını ifade ettiler.”
Korkudan erken doğum yapmış
Korkudan bir kadının erken doğum yaptığını belirten Kaşram, kadınlardan birinin yaşadığı dramı şöyle anlattığını aktarıyor:
‘Savaştan önce özgür değildik ama hayat basitti ve sadeydi. Savaştan sonra hayat değişti. Korkudan erken doğum yaptım. Savaş başladığında korkuyu, endişeyi hepimiz yaşadık. Isınmak için kıyafetlerimizi yaktık. IŞİD mahallelerimizi işgal ettiği zaman kızlarımızı erken yaşta evlendirmek zorunda kaldık. Bunu hiç istemiyordum. Bir kızımı 15, diğer kızımı 16 yaşında evlendirmek zorunda kaldım. Çünkü, IŞİD gelip onları kaçırabilirdi. Onları kuzenleriyle evlendirdim. Bunu hiç istemeye istemeye yaptım. Ama kızlarımı korumak zorundaydım.’
“Sigara içtiği için hapis cezasına çarptırılıyor”
40 yaşındaki bir kadının hikayesini ise şöyle aktarıyor Esma Nur Kaşram:
“Cerablus kampına geçmişler. Burası da IŞİD’in yönettiği bir kamp... Her şeylerine çok karışılıyormuş. Siyah giyiniyorlarmış ve hiçbir şekilde bir yerlerinin görünmemesi gerekiyormuş. Kadınların sigara içmesi de yasakmış. Fakat, kadının eşi öldükten sonra kadın sigara içmeye başlamış ve 10 gün hapis cezasına çarptırılmış.”
13 yaşındaki kızına tecavüz etmiş
Konuşmasının devamında 13 yaşındaki bir kızın babası tarafından cinsel istismara uğradığını şöyle anlatıyor Kaşram:
“Bir kadın tecavüze uğradıysa hem doktora, hem memura, hem polise para vererek kadının bakireliğinin bozulmadığına dair bir rapor alınabiliyormuş. Ve böylece tecavüz suçundan bir sürü kişi aklanıyormuş. Onlardan biri de bu anlatacağım kadının eşi. Adam kızına tecavüz etmiş. Böyle bir rapor alarak sadece bir ay hapiste kalmış. Bu olay yaşandıktan sonra kadın boşanmış. 6 çocuğu var; üç kız, üç erkek. Kadın çocuklarını kurtarabilmek için evden ayrılmış. Bu olayın sonrasında ise savaş başlıyor.”
“Kızın cinsel istismara uğradığı nasıl fark ediliyor?” diye soruyorum.
“Kardeşleri tanık oluyor ve annelerine söylüyor” diyor Kaşram.
Kuzeni ile evlenmek zorunda kalıyor
Hikâyenin devamını ise şöyle anlatıyor; Esma Nur Kaşram:
“Savaş başladıktan sonra kadın çocuklarını alıp bir okula sığınıyor. Okul hastaneye dönüştürülmüş. Sonra orada bir doktora yardım ediyor. Hastaların altını temizliyor. Bu arada hemşirelik bölümünü okumuş bu kadın. Bu nedenle doktora yardım ediyor. Sonrasında o hastane de bombalanmaya başlıyor… Oradan da kaçıyorlar ve abisinin yanına gidiyor. Fakat abisinin yanına gittiği yer de IŞİD tarafından işgal edilince diyorlar ki kadına ‘Senin evlenmen gerekiyor yoksa seni IŞİD alır.’ Bu nedenle kuzeni ile evlenmek zorunda kalıyor.
“Tecavüzcüye ne oluyor?” merak ediyorum.
“O şimdi Türkiye’de ve başka biri ile evli. İki çocuk o adamda kalıyor. Vakıf olarak çocukları o adamın elinden almaya çalışıyoruz. Çünkü kalan çocuklardan biri kız; onun da tecavüze uğramasından çok korkuyoruz. Üvey annelerinin onlara iyi davranmadığını belirtiyor kadın. Bu nedenle velayet davası açtı. Çocuklardan birini babası döve döve kovmuş. Adamda aslında 6 çocuktan üçü kalmıştı. Şimdi ikizler kaldı biri kız biri erkek... Kadının ikinci evliliğinden olan çocuk da down sendromlu doğuyor. Bu adam da kadını bıçaklamış, kadın boşanmaya çalışıyor... Ama kadın bunlara rağmen umut dolu... Kadının o umudu bizi de çok mutlu ediyor. Çok travmatik yaşadıkları.. Türkiye’ye gelen kadınların çoğu eğitimsiz ve statüsü olmayan kadın olarak değerlendiriliyor. Bunu böyle kategorize edemeyiz. Türkiye’nin ‘Bu Suriyeliler zaten eğitimsiz, köylerden gelmiş cahil insanlar’ gibi genel bir kanısı var.”
Askerler arama bahanesiyle taciz etti
35 yaşındaki bir kadının da Türkiye’ye gelebilmek için aylarca uğraştığını, kaçak geldiğini ve sekiz saat boyunca yürüdüklerini anlatan Esma Nur Kaşram, kadının hikâyesini onun anlatımıyla aktarıyor:
“Sırt çantasında ilaç, süt, hurma, kuru gıda ve yedek bir kıyafet aldık yanımıza... Cesetlerin üstüne basarak geçtik. Çocuklar 4 ve 8 yaşlarındaydılar. Bir Suriyeli kafile ile birlikte geçtik. Sınıra gelince Türk jandarması bizi gözaltına aldı. Hapis gibiydi. Bizleri, 4 saat tutup geri gönderdiler. 6 kere gelmeyi denedim. Türk askerlerinin kötü muamelesine tanık oldum. Taciz ettiler. Arama bahanesiyle ellerini giysilerimin içinden sokup baktılar. Bir kadının valizini boşaltıp iç çamaşırlarını erkeklere gösterdiler. 6’ncı girişimde Türkiye’de kalabildim. Asi Nehri’nden geldik. Bidonları bağlayıp kayık yaptık. Gece geçtik, çok korktuk. Kaçakçılara 5 bin dolar verdik. 15 dakika nehirde geçti. Sonra bataklıkta yürüdük. Çocuğumun botu ayağından çıktı, onu giydirecek zamanım bile yoktu. Kaybolurduk. Yaşlı bir kadın kafilenin gerisinde kalıp kaybolmuştu. Gençler, çocukları omuzlarına aldılar, oğlum bana çok destek oldu. Önemli olan çocuklardı, çocukların güvenliği önemliydi. Onu da başardım eşimin ölümünden 4 ay sonra.”
“Kadının eşi savaşta ölüyor, onun ölümünden sonra çocuklarına güvenli bir alan sağlamak için Türkiye’ye geliyor.” diye de ekliyor Kaşram.
“40 yaşındaki kadın 60 yaşındaki adam ile zorla evlendiriliyor”
Ankete katılan kadınların daha çok tanımadıkları kişiler tarafından şiddete uğradığını belirten Kaşram, “Aslında ev içinde yaşanan şiddeti şiddet olarak görmüyorlar. Dışardan biri onlara bir şey söyleyince onu şiddet olarak görüyorlar. Mesela kadınlardan biri ‘O iyi biri ama bana arada sırada küfrediyor’ ya da ‘Bana çok karışmıyor’ diyor. Onu iyi olarak değerlendirebileceği kriter bu. Mesela 40 yaşındaki bir kadın Urfalı 60 yaşındaki biri ile evlendiriliyor. Urfa’da daha çok oluyor böylesi evlilikler... Bu işin bir ticareti de var. Urfa, Antep, Mardin ve Kilis’te daha çok görülüyor...”
“Kadına önce cinsel tacizde bulunuyor, sonrasında parasını alıyor”
Başka bir kadının da Ankara’ya vardığı an Kanada’ya gitmek için biri ile anlaştığını ifade eden Kaşram, konuşmasını şöyle sürdürüyor:
“Adam kadından para istiyor ve Antep’e çağırıyor. Adam kadına ‘Seni buradan göndereceğim’ diyor. Ve kadın üç çocuğu ile birlikte adamın yanına gidiyor. Kadına biraz burada kalması gerektiğini söylüyor. Fakat her şey tezgah. Kadına cinsel tacizde bulunuyor ve parasını alıyor. Daha sonra kadının telefonunu çalıp WhatsApp ve Facebooktaki arkadaşlarına ulaşıp tehdit mesajları atıyor. ‘Biz bu kadınla evlendik haberiniz olsun’ diyor. Neticede insan ticareti kaçakçısı mağduru kadın dava açtı. Mahkeme bunun için kanıt istiyor. Kadın bu kadar şey yaşamış ama o adamın cezalandırılması çok düşük. İnsan kaçakçıları için yasal bir düzenleme yapılması gerekiyor. İnsan kaçakçıları sayıca oldukça fazla. Mülteciler onlar için birer av. Suriyeli kadınlara en çok ‘Ne zaman geri döneceksiniz?’ diye soru soruluyormuş. Kadınlar “Gideceğiz’ diyorlarmış ama aslında kadınlar gitmek istemiyor Suriye’ye. Türkiye’de yaşayan kadınları çok özgür ve rahat olarak değerlendiriyorlar. ‘Biz Suriye’de böyle değildik. Burada kadınlar sokağa çıkabiliyor, çalışıyor. İşte eşleri onlara yardım ediyor. Biz böyle şeyler yaşamıyoruz Suriye’de. Bu nedenle biz burada kalmak istiyoruz’ diyorlar. Böyle gözlemleri var kadınların.”
“Kumalığı kabul etmek zorunda kalıyor”
Türkiye’nin, performans oylaması istediği için kadınların, ‘Türkiye bize çok yardım ediyor.’ gibi yanıtlar vermek zorunda kaldığını da belirten Kaşram, “Türkiyeli erkekler için Suriyeli kadınlar ikinci eş olma potansiyeli taşıyor. Bazı Türkiyeli kadınların Suriyeli kadınlara, ‘Sen benim kocamı elimden almaya mı geldin buraya?’ deyip çıkıştıkları oluyormuş. Türkiyeli erkekler mülteci kadınları daha itaatkâr görüyorlar. Çünkü mülteci kadınların burada bir aidiyeti yok. Ve bu nedenle Türkiyeli erkekler ikinci eş olarak mülteci kadınları tercih ediyor. Suriyeli bir erkek, Filistinli bir kadınla evleniyor Türkiye’de. Evlenmesi için de Filistin devletine ‘Ben bu kadın ile evleneceğim’ diye bir yazı gönderiyor. Kadın, resmi yollarla İstanbul’a geliyor ve Filistin devletine göre evlenmiş sayılıyor. 3 gün sonra adam kadına ‘Benim Suriye’de eşim ve çocuklarım var’ diyor. Kadını kandırıyor ve kadın geri dönemiyor, çünkü Filistin’den çıkmış. Dönmesi çok zor oluyor. Gidince ailesinin tepkisinden korkuyor ve geri dönemiyor. Kadın hamile, uluslararası korumaya başvuracak. Aslında kadın kuma olarak geliyor. Ve kadın kumalığı kabul etmek zorunda kalıyor.”