Meclis Komisyonu’nun toplantısı sona erdi
Meclis Komisyonu’nun 11’inci toplantısında vakıf ve dernek temsilcileri dinlendi. Katılımcılar, barışın yalnızca çatışmasızlık değil, eşit yurttaşlık ve toplumsal birliktelikle kalıcı hale geleceğini söyledi.

Haber Merkezi- Kürt sorununun çözümü noktasında Meclis'te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nu 11’inci toplantısını gerçekleştirdi.
Komisyon toplantısında, Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği, Mezopotamya İslami Araştırmalar Federasyonu, Kadim Aşiretler Federasyonu, Anadolu Güvenlik Korucuları ve Şehit Aileleri Konfederasyonu, Medrese Alimleri Vakfı (MEDAV), İslami Tebliğ Tedris İlim Hareketi Adamları Derneği (İTTİHAD), Doğu Güneydoğu Sanayici ve İş İnsanları Dernekleri Federasyonu (DOGÜNSİFED), Doğu ve Güneydoğu İş Kadınları Derneği (DOGÜNKAD)” gibi vakıf ve dernekleri dinledi.
Komisyonda ilk olarak (GÜNSİAD) adına Şah İsmail Bedirhanoğlu söz aldı. İsmail Bedirhanoğlu, savaşın ekonomiye maliyeti üzerinden sunum yaptı.
DOGÜNKAD adına Özlem Külahçı Tanaman söz aldı. “Tarih boyunca en ağır yaraları açan olgu, savaşlar ve çatışmalar olmuştur.” diyen Özlem Külahçı, şöyle devam etti: “Çatışmalar yalnızca siyaseti değil, sosyal yaşamı, kültürü, eğitimi ve özellikle ekonomiyi sarsmış; toplumun her kesimini derinden etkilemiştir. Bu süreçte en fazla etkilenen kesim ise maalesef biz kadınlar olmuşuzdur. Türkiye uzun yıllardır çatışmaların gölgesinde yaşamaktadır. Ancak bugün, İmralı'dan Sayın Abdullah Öcalan'ın silahların susmasına yönelik yaptığı çağrılar, Sayın Devlet Bahçeli'nin kardeşlik ve milli dayanışmaya vurgu yapan açıklamaları ve devletin iradesiyle çatışmalı tarafların attığı adımlar, ülkemizi yeni bir dönemin eşiğine getirmiştir. Bu süreç, aynı zamanda Kürt halkının onurlu bir barış arayışıyla da örtüşmektedir. Bu arayış yalnızca silahların susması değil; kimliklerin özgürleşmesi, eşit yurttaşlık temelinde güvence altına alınması ve herkesin kendi dili, kültürü ve inancıyla özgürce var olabilmesi anlamına gelmektedir. Onurlu barış, toplumsal birlikteliği güçlendiren en sahici teminattır.”
‘Barış, demokrasinin nefesiyle kalıcı hale gelir’
Barışın kadınlar için bir teminat olduğunu vurgulayan Özlem Külahçı, “Bizim için asıl mesele, bu sürecin yalnızca çatışmasızlıkla sınırlı kalmaması; kalıcı barışa, demokrasiye ve ekonomik kalkınmaya evrilmesidir. Barış, demokrasinin nefesiyle kalıcı hale gelir. Farklılıklar tehdit değil, zenginlik olarak görülmelidir. Kadınların üretimde, siyasette ve karar alma mekanizmalarında görünür olması, barışın teminatıdır. Barışın en büyük güvencesi ise anayasal zemindir. Atılan adımlar yarın siyasi dalgalanmalara kurban gitmemeli; toplumun her kesimi kendini anayasal güvence altında hissetmelidir. Anayasal eşitlik, hak ve özgürlüklerin teminat altına alınması ve çoğulcu temsiliyetin sağlanması kaçınılmazdır” dedi.
‘Kadınlar ekonomik olarak geri itildi’
Geçmiş 45 yıla bakıldığında, kadınların hem ekonomik özgürlüklerinden hemde siyasal yaşamda kazandıkları alanlardan geriye itildiğini dile getiren Özlem Külahçı, “Her şeye rağmen biz kadınlar, zincirlerimizi kırarak, erkek egemenliğine meydan okuyarak ekonomik hayatta yer bulduk. Barış ortamının tesis edilmesiyle birlikte, erkeklerin egemen olduğu alanlarda artık kadınların da sözü geçmeye başlayacaktır. Böylece kadınların ekonomide güçlenmesinin temelleri atılacaktır. Çünkü kapitalizm yalnızca dünyayı sınırlara bölmedi; aynı zamanda ulus, mezhep, ırk ve cinsiyet ayrışmalarını körükleyerek kendi hakimiyetini büyüttü. Buna karşı en güçlü yanıt, kadınların ekonomide güçlü hale gelmesidir. Ancak bu, kalıcı bir barışla mümkündür. Bölgedeki iş kadınları olarak hep şunu yaşadık: En ufak bir kriz ortamı, yatırım kararlarını dondurur, işletmeleri küçültür ve gençleri göçe zorlar. Oysa barış ortamı, yalnızca bireysel özgürlükleri değil, ticari dinamizmi de artırır” diye belirtti.
‘Kadınlar; üretimden pazarlamaya her aşamada daha güçlü yer alacaklar’
Özlem Külahçı sözlerini şöyle sürdürdü: “Barış ortamının en önemli sonuçlarından biri de kadın kooperatifçiliğinin gelişmesidir. Ne yazık ki bugün bölgemizde kooperatifçilik, hâlâ yanlış bir algıyla adeta yasa dışı bir örgütlenme gibi görülmekte ve bu önyargı, kadın girişimcilerin elini en baştan zayıflatmaktadır. Oysa batı illerinde kamu kurumları ve yerel yönetimler kooperatifleri desteklemekteyken, bölgemizde bu teşviklerin caydırıcı bir önyargıya dönüşmesini kabul edemiyoruz. Kooperatifçilik, özellikle kadın girişimciler için barış ortamında güçlü bir kalkınma aracıdır. Çünkü kadınların üretimde birleşmesini, ortak pazarlara erişmesini sağlar. Barışın getirdiği güven ortamıyla, kooperatifler üzerindeki önyargılar kaldırıldığında kadınlar; üretimden pazarlamaya kadar her aşamada daha güçlü bir şekilde yer alacaktır. Bu yalnızca ekonomik bir gelişme değil; aynı zamanda toplumsal barışın, güvenin ve ortak yaşamın kurumsallaşması anlamına gelmektedir.
Biz iş dünyasının kadın temsilcileri olarak biliyoruz ki, kalkınmanın tartışmasız ön koşulu huzurdur. Huzur topluma yayıldığında ise gerçek bir dönüşüm başlar. Hepimizin bildiği gibi, savaş ve çatışma ortamlarında toplumsal roller hızla gelenekselleşir. Kadınların üretimden dışlanması ise yalnızca aile ekonomisini değil; bölgesel ve ulusal kalkınmayı da zayıflatmıştır. Oysa çatışmasızlık ortamı, en çok kadınların ve çocukların yaşam kalitesine yansır. Kadınlar daha fazla iş gücüne katılır, kadın girişimciler destek bulur, yerinden edilmeler azalır. İster adına barış süreci, ister milli dayanışma, ister kardeşlik ve demokrasi süreci diyelim… Biz kadınlar için önemli olan, bu sürece kadınların müdahil olup olmamasıdır. Kadınların sürece katılımı hayati önem taşımaktadır.”
Abdullah Öcalan’a teşekkür
DOGÜNSİFED adına konuşan Devrim Türk, savaşın maliyeti üzerinde durdu ve toplumu umutlandıracak hızlı bir reform serisine ihtiyaç olduğunu ifade etti. Ardından Kadim Aşiretler Federasyonu Başkanı Rasim Aslan söz alarak: “Buradan Abdullah Öcalan’a, yaptığı silah bırakma çağrısından dolayı Kadim Aşiretler Federasyonu olarak teşekkürlerimizi arz ederiz.” dedi ve komisyona önerilerini sundu.
Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği Eşbaşkanı Murat Sarı ise savaş nedeniyle göç politikaları ve köy boşaltmalarının toplumda bıraktığı tahribat üzerine konuştu.