Leyen’den “koltuk krizi” açıklaması: Kravat taksaydım bu olur muydu?

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Türkiye’ye yaptığı ziyaret sırasında yaşanan “koltuk krizi”ne ilişkin, “Bunun kadın olduğum için olduğu sonucuna varmalıyım. Takım elbise giyip kravat taksaydım bu olur muydu?” diye sorarak, kendisini incinmiş ve yalnız hissettiğini söyledi.

Haber Merkezi - Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel ile birlikte Türkiye'ye 7 Nisan'da resmi ziyarette bulunmuştu. Ankara'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'la yapılan görüşmede, Erdoğan'ın yanındaki tek koltuğa Charles Michel'in oturması, Ursula von der Leyen'in önce ayakta kalması, ardından Erdoğan'dan uzaktaki üç kişilik kanepeye oturtulması Avrupa başta olmak üzere ülkede de büyük tepkiye neden olmuştu. Görüşmeden iki hafta sonra konu hakkındaki düşüncelerini paylaşan Leyen, yaşananları “cinsiyetçilik” olarak tanımladı.

“Kravat taksaydım bu olur muydu?”

Yaşananları kadın olmasından kaynaklandığı sonucuna vardığını belirten Leyen, “Avrupa Komisyonu'nun başkanı olan ilk kadın benim. Avrupa Komisyonu Başkanı'yım. İki hafta önce bir Komisyon Başkanı olarak Türkiye'yi ziyaret ettiğimde böyle davranılmasını bekliyordum. Ama böyle davranılmadı. Herhangi bir Avrupa Anlaşması'nda bana nasıl davranıldığına dair herhangi bir gerekçe bulamıyorum, bu yüzden bunun kadın olduğum için olduğu sonucuna varmalıyım. Takım elbise giyip kravat taksaydım bu olur muydu? Önceki toplantıların resimlerinde sandalye sıkıntısı görmedim ama kadın resimleri de görmedim” dedi.

“İncinmiş e yalnız hissettim”

“Bir kadın ve bir Avrupalı olarak kendimi incinmiş ve yalnız hissettim” diyen Leyen, açıklamasının devamında şunları ifade etti: “Bu, oturma düzenlemeleri veya protokolle ilgili değil. Bu, kim olduğumuzun özüne iniyor. Bu, birliğimizin savunduğu değerlere gidiyor ve bu, kadınlara eşit muamele görmeden önce ne kadar ileri gitmemiz gerektiğini gösteriyor, her zaman ve her yerde. Bir lider olarak sesimi yükseltebilirim ve kendimi duyurabilirim. Ama yapamayan milyonlarca kadın ne olacak? Gezegenimizin her köşesinde her gün yaralanan, gücü olmayan veya sesini yükseltemeyen kadınlar...”