Leila Hosseinzadeh, işkencehaneye dönüştürülen İran cezaevlerini anlattı

Son olarak sürgün edildiği Şiraz Cezaevi’nden kefaletle serbest bırakılan Leila Hosseinzadeh’in cezaevlerine dair anlattıkları adeta insanın kanını dondururken, işkencehaneye dönüştürülen cezaevlerinde yaşamsal her şeyin yasak olduğuna dikkat çekti.

Haber Merkezi- Sivil aktivist ve Tahran Üniversitesi Öğrenci Birliği Merkezi Konseyi eski sekreteri Leila Hosseinzadeh, 10 Ocak 2023 tarihinde son olarak sürgün edildiği Şiraz Cezaevi’nden kefaletle serbest bırakıldı. Leila Hosseinzadeh, Aralık 2021 tarihinden bu yana tutuklu yargılanıyordu ve Adli Tıp raporlarına rağmen tutuksuz yargılama talebi de reddediliyordu. Cezaevinde tutuklu bulunduğu sürece dair anlatımlarda bulunan Leila Hosseinzadeh, cezaevinden çıktığını ancak henüz bu duruma sevinemediğini belirterek, cezaevlerinde yaşanan ciddi hak ihlallerine dikkat çekti.

‘Bir kucaklaşma anına dahi izin verilmiyor’

Leila Hosseinzadeh, Evin Cezaevi ve Şiraz Cezaevi’ne dair dijital medya hesabı üzerinden paylaşım yaparak, cezaevinde yaşanan ihlalleri şu sözlerle anlattı. “Biz hapishaneden çıkıyoruz ama hapishane bizden uzaklaşmıyor. Yerlerde sürüklendiğimde hücre arkadaşlarımın gözlerinin omuzlarımda takılı kaldığını hatırlıyorum. İşte o anlar insanın aklından, zihninden aslı çıkmıyor. Kısa bir sarılma anı ya da kucaklaşma anına bile zindanlarda izin verilmiyor. Şimdi cezaevlerinde bıraktığım arkadaşlarımın omuzlarımda kalan gözlerinin hatırına yazmalıyım, orada yaşananları aktarmalıyım...

‘O kadar çok hikâye var ki…’

Üst koridorda beş oda, ikisi cinayet (idam) odası ve infaz materyalleri var burada. Ölüme mahkum edilenlerin sürekli cezalarını çektiği ve son günlerini yaşadıkları yer bu üst kat. Tüm hikâye bu kadar mı? Değil. Cezaevlerinde o kadar çok hikâye var ki... Savunma yaparak, hayatta kalmaya çalışarak eşlerini öldüren kadınlar, çocukken evlenmeye zorlanan şiddetin her türlüsünü gören, akrabaları ile zorla evlendirilen kadınlar. Farklı farklı kadınlarla dolu cezaevleri ama bu kadınların çok büyük bir kısmı da buraya sürüklenen kadınlar.

‘Bodrumlardaki işkence sesi koğuşlara kadar geliyor’

Bir de cezaevlerinde bodrumlar var işte bu bodrumlar sizin koğuşlarınızda sık sık işkence sesleri ile irkildiğiniz yerler oluyor. Çünkü bodrumlarda yaşanan işkenceler sizin koğuşlarınıza kadar geliyor. Aslında tam olarak ‘bodrum’ denilen yer işkence yeri mi bilmiyoruz, bu çok gizli tutulan bir şey fakat işkence seslerinin ‘bodrum’ denilen yerden cezaevlerine dalga dalga yayıldığını duyuyoruz yalnızca. Çünkü tam olarak kestirebilmek de mümkün değil çünkü tüm kısımlar birbirinden tamamen izole edilmiş durumda.

‘Doğal yaşamınızı hatırlatacak her şey yasak’

Banyo ve tuvalet ihtiyaçlarımızı cezaevinde karşılamak en büyük işkencelerden biri aslında. Musluklar sık sık bozuktur ya da su boru hatları bozuktur ve asla düzenli olarak su alamazsınız ve pislik içinde yaşamanız istenilir. Sıcak su, aslında bu tamamen muamma, biz bu konuda asla şanslı olamadık. Bazen sıcak değil ama ‘ılık’ su görebildik. Çoğunlukla kadınlar ve çocuklar soğuk su ile banyo yapabiliyordu. Her şey yasak. Evet her şey yasak. Sigara içmek yasak, sakız yasak, kafeinli bileşenler, kahve yasak. Kur’an okumak serbest. Fakat aklınıza gelebilecek size doğal yaşamınızı hatırlatacak her şey yasak. Bu şimdi söylendiğinde her şey yasak diye tuhaf geliyor biliyorum...

‘Görüş günleri başlı başına bir işkence’

Görüşlere gitmek zaten aslında başlı başına işkence olarak kullanılıyor. Sabah size saat kaçta görüşe çıkacağınız söyleniyor ama biliyorsunuz ki o saatte asla görüşe çıkmıyorsunuz ve hatta siz o gün hiç görüşe falan çıkmıyorsunuz. Cezaevinde çalışmak zorunlu. Elbette bunu kendiniz tercih etmiyorsunuz. Halı dokuma, dikiş-nakış gibi işler yaptırılıyor. İtiraz etmek de yasak. Koğuşlarda yaşanan bir ihlal karşısında itiraz etmek demek gardiyanlara karşı çıkmak anlamına geliyor. İşte o zaman gardiyanlar sizi hedefine alıyor ve siyasi olmayan mahkumlara da size zarar vermeleri için tahriklerde bulunmaya başlıyorlar. Ya gardiyanların her dediğini yapacaksınız ya da hücre cezasına, saldırıya, şiddet ve işkenceye razı geleceksiniz. Çok basit bir cezayı hatırlıyorum; bir kadın gardiyana ters cevap verdiği için değil gardiyanın istediği cevabı vermediği için hücre cezasına çarptırılmıştı.

‘Kantinlerde satılanlar ateş pahası’

Cezaevi kantininde ihtiyacınız olan hiç bir şey bulamıyorsunuz ama bulduklarınız da alabileceğiniz tarzda olmuyor çünkü her şey ateş pahası. Neredeyse satılmamak için getirilmiş oluyor. Pahalılığına da itiraz edemiyorsunuz eğer almak mecburiyetindeyseniz alıyorsunuz. Bu hayat pahalılığı cezaevinde çok daha ağır geliyor, üstelik cezaevi içerisinde bile herhangi bir ürün erkek kantinindekinden daha pahalıya kadın koğuşu kantinlerine satılıyor.

‘Hasta olmayanlarda cezaevinde hasta oldu’

Cezaevinde mahkumların sağlık sorunlarının ne kadar ciddi boyutlarda olduğunu bizzat kendim de yaşadım. İlaçlarınız verilmiyor ya da verilse bile muadili olan ilaçlar veriliyor ve bazen yanlış ilaçlar veriliyor. Sağlık koşullarına göre düzenlemeler yapılmadığı gibi HIV virüsünü cezaevinde kapan insanların sayısı çok da az değil. Yine insanları sık sık ilaçlarla uyutmaya çalışıyorlar, ilaç bağımlısı haline getirmeye çalışıyorlar. ‘Öl’ diyorlar aslında. Ağır hastalığı olan tutsaklar resmen işkence görüyor. Dışarıda hastalık sahibi olmayan çok sayıda insan cezaevinde hastalık sahibi oluyor.”