Kürt ve kadın düşmanlığı üzerinden hedefe konan gazetecilik

Her türlü sansür ve her türlü koşulda basın özgürlüğünü savunma iddiası ile yayınına başlayan Yeni Yaşam Gazetesi, her bir köşesinden bucağına, haber merkezine ve hatta dağıtımına kadın rengini ortaya koyuyor. Yeni Yaşam Kadın Eki editörü Hicran Urun, bugünü “İktidarın temel iki politikası var, Kürt ve kadın düşmanlığı. İşte Kürt basını tam da bunun karşısında bir yerde duruyor” sözleri ile tarif ederken hem politik zemini tarif ediyor hem de bu zeminde nasıl gazete çıkardıklarını.

Her türlü sansür ve her türlü koşulda basın özgürlüğünü savunma iddiası ile yayınına başlayan Yeni Yaşam Gazetesi, her bir  köşesinden bucağına, haber merkezine ve hatta dağıtımına kadın rengini ortaya koyuyor. Yeni Yaşam Kadın Eki editörü Hicran Urun, bugünü “İktidarın temel iki politikası var, Kürt ve kadın düşmanlığı. İşte Kürt basını tam da bunun karşısında bir yerde duruyor” sözleri ile tarif ederken hem politik zemini tarif ediyor hem de bu zeminde nasıl gazete çıkardıklarını.

SUHAM AKMAN

Haber Merkezi- Türkiye’de başta kadınlar olmak üzere farklı inanç gruplarından, etnik grup ve halklara yurttaşın sesi olma gayreti içerisinde olan ve uzun soluklu bir özgür basın geleneğinden gelen Yeni Yaşam Gazetesi Kadın Eki editörü Hicran Urun ajansımızın sorularını yanıtladı.

Haberlerinden, sayfa mizanpajına, haber merkezine, editörüne, yayın kurulu, köşe yazarı ve hatta gazetenin dağıtımına kadar kadın emeğinin gözle görülür olduğu ve hatta erkek çalışanlardan daha çok kadın basın emekçisini bünyesinde barındıran gazetenin karşı karşıya kaldığı yargılamalar, baskı, kadınların yaşadıkları, mesleki olarak ülke gündemine dair yorumları röportajımızın başlıklarını oluşturuyor.

“Kürt basını iktidarın öncelikli hedefi”

*Yeni Yaşam Kadın Eki olarak birinci yılınızı geride bıraktığınız şu günlerde Türkiye gazetecilik açısından en zor yıllarını yaşıyor. Bu baskıları en fazla hisseden basın organlarından biri de sizsiniz. Genel yayın yönetmenlerinizden çalışanlarınıza bir dizi isim yargı kıskacı altında. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu dönemi? Neden böyle? Nasıl açıklarsınız?

Evet, Türkiye'de özelikle 2013 sonrası muhalif tüm seslere yönelik artan çok büyük bir baskı ve yıldırma politikası var. Muhalif basın da elbette bu politikalardan en fazla etkilenen kesim. Fakat Kürt basını için çok da yeni şeyler değil bunlar. Kürtlere ve dolayısıyla Kürt basınına yönelik baskıların tarihi çok daha geçmişe uzanıyor. Muhabirlerinin, çalışanlarının faili meçhul cinayetlere kurban gittiği veya tutukladığı, gazetelerinin kapatıldığı, bombalandığı bir 90'lar süreci var, bugün de hâlâ devam eden bir süreç bu. Geçmişte Kürt basınına uygulanan bu politikalar bugün tüm Türkiye muhalefetine ve muhalif basınına da uygulanıyor. Bugün çok daha fazla basın yayın organı kapatılıyor, gazeteciler hakkında davalar açılıyor ve tutuklanıyorlar.

Özgür basının işlevi de aslında en fazla böyle zamanlarda önem kazanıyor. Baskının arttığı dönemlerde ses çıkarabilmek ve gerçekleri aktarabilmek çok daha önemli. Çünkü Kürtlerin, farklı inanç veya halklardan olan toplulukların, emekçilerin ve belki de en fazla kadınların seslerini duyurmak aynı zamanda bu baskılara bir karşı duruş. Özellikle kadınlar diyorum çünkü, devlet şiddetinin artığı yerde bununla orantılı olarak artan bir erkek şiddeti var.

Neden böyle sorusunun yanıtına gelecek olursak; Türkiye'de kaos ve savaşla varlığını sürdürebilen ve bununla beslenen bir iktidar var. İktidar her adımı ile ırkçılığı ve kadın düşmanlığını körüklüyor. Bunu topluma empoze etmenin en önemli aracı olarak da medyayı görüyor. Dolayısıyla bu politikalarına karşı en büyük tehlikeyi de kendisini teşhir eden ve gerçeği açığa çıkarak gazeteciler olarak görüyor. Bu nedenle muhalif basın ve Kürt basını iktidarın belki de en öncelikli hedefi.   

Temel iki politika: Kürt ve kadın düşmanlığı

Siz neden hedef tahtasındasınız? Diğer basın yayın organlarından farkınız ne? Neden tahammül edilmediğini düşünüyorsunuz?

Az önce de söylediğim gibi iktidarın politikalarını teşhir eden bir yerde durmanız ve sözünüzü onun tam karşıtı bir yerden kurmanız sizi zaten öncelikli olarak hedef tahtasına oturtuyor. Fakat Kürt basını özelinde şunu söyleyebilirim; Türkiye'nin en yakıcı sorunlarından biridir Kürt sorunu. Bugünkü kaosun, baskıların ve ekonomik krizlerin en temel nedeni. Bir de tüm bu kaosun her geçen gün beslediği ve yeniden ürettiği ataerki ve kadın düşmanlığı var. Yani bugünkü iktidarın temel iki politikası var, Kürt ve kadın düşmanlığı. İşte Kürt basını tam da bunun karşısında bir yerde duruyor. Kürt ve kadın düşmanlığını yalnızca teşhir etmiyor, iktidarın karşısında bu kesimleri önceleyen ve onların sesini, taleplerini kamuoyuna duyuran bir yerde duruyor. Bu nedenle de ilk hedef haline gelen oluyor. Şöyle özetleyebiliriz; Kürt ve kadın düşmanı iktidar karşısında bu kesimlerin maruz kaldığı baskıları, sözünü ve siyasetini duyuran bir basın geleneği olarak Kürt basını her zaman iktidarın hedefinde olmuştur.   

“Açılan davaların sayısını hatırlamıyoruz”

-Türkiye’deki siyasi iklim sizi de baskısı altına alıyor mu? Ya da oto sansür diyelim. Kedinizi korumak adına bir başlıkta iki kez düşünüyor mu gündem toplantısında Yeni Yaşam Gazetesi? Ve Yeni Yaşam Kadın Eki editöryası olarak kaygı duyduğunuz en çok hangi başlıklar-kavramlar-konular oluyor?

Elbette etkiliyor. Gazetelerimiz kapatılıyor, arkadaşlarımız tutuklanıyor veya gözaltına alınıyor. Şuan gazetemiz hakkında açılan davaların sayısını hatırlamıyorum bile. O kadar çok ki. Fakat böyle zamanlarda ayakta kalabilmek, yayınınızı sürdürebilmek önemli çünkü, okuyucunun da size, gerçekleri öğrenmeye ihtiyacı var. Bu nedenle zaman zaman kullanacağımız kavramlar ve hatta bazen görsellerle ilgili tartışmalarımız da oluyor. Ama her koşulda haberi yayınlamaktan geri durmuyoruz çünkü aksi halde özgür basın olarak bir işleviniz kalmamış olur. 

Neden yargılamaların ana konusu “terör”?

Sahada gazeteciler nelerle karşılaşıyor? Hangi suçlamalarla yargılanıyorsunuz?

Hem sahada hem de editöryada ve hatta gazete dağıtımcılarımıza kadar gözaltına alınmayan arkadaşımız neredeyse yok. Hemen hepimizin hakkında açılan davalar var, şuan hala tutuklu olan arkadaşlarımız var. Daha bir kaç gün önce 3 Kasım'da 6 arkadaşımız ile bir yıl tutuklu kaldığımız bir davadan yeniden yargılandık. İddianamelerin tamamı gazete haberlerinden oluşuyor olsa da suçlamalar hep "terör" suçlaması. 

-Neden yargılamaların ana suçlaması sizce “terör”?

Topluma ve uluslararası kamuoyuna gazetecileri yargılıyorum imajını vermek istemeyen iktidar, kamuoyunu en kolay ikna etmenin yolunu "terör" suçlaması ile buluyor. Ana akım medyada bizim yargılandığımız davalar pek yer almaz ama alsa da gazeteci denmez, "terör" denir ve hem toplum hem de uluslararası kamuoyu böyle manipüle edilir. İktidarın politikası böyle işliyor, yandaş olmayan herkes "terör" ile suçlanıyor ve toplum da buna ikna edilmeye çalışıyor.

“Faşizm yayıldıkça adalet arayışı da yayıldı”

Kendinizi tarif ederken bir yandan da yaygın bir okuyucu kitlesine ulaşabiliyor musunuz? Okur geri dönüşleri ya da size geri dönüşler nasıl?

Şunu söyleyebilirim ki 2000'lerin başlarına kadar insan hakları ihlalleri ve adalet yalnızca Kürtlerin sorunu gibi genel bir kanı vardı. Dolayısıyla temel okuyucu kitlemizi de Kürt halkı oluşturuyordu. Elbette demokrasi ve özgürlüklerden yana olan kesimler tarafından da takip ediliyoruz fakat özellikle baskı ve insan haklarına yönelik ihlallerin Türkiye'nin batısına da yayılması ile birlikte bugün çok daha farklı kesimler tarafından da takip edildiğimizi ve bu kesimlerle dayanıştığımızı söyleyebilirim. Çünkü faşizm yayıldıkça adalet arayışı da yayıldı. Kürt basını olarak bizlerin ırkçılığa maruz kalan Kürt'ün yanı sıra, emeği sömürülen işçinin, erkek şiddetine maruz kalan kadının ve ötekileştirilen her kesimin sesini duyurmak gibi bir derdimiz var.

Varlık mücadelesi verenlerin sesi…

Haber dilinizi oluştururken toplumsal cinsiyet eşitliğinden yana tavrınızı koruyorsunuz... Özellikle kadınlarla ilgili haberlerinizde anlatmak ya da göstermek istediğiniz ne-nelerdir?

Türkiye'de ilk kadın genel yayın yönetmeni olan Gurbetelli Ersöz'ün oluşturduğu bir gelenekten geliyoruz. Elbette kadın sorunu, daha doğru bir ifadeyle erkek şiddeti ve ataerkil sistemin yarattığı sorunlar bizim öncelikli olarak ele aldığımız başlıklar. Haberlerimizi de buradan kuruyoruz; bir yandan erkek ve devlet şiddetini teşhir ederken bir yandan da kadınların mücadelesini ve sözünü görünür kılmaya çalışıyoruz.

Türkiye'de erkek şiddeti, iktidarın kadın düşmanı politikaları ile paralel olarak her geçen gün artıyor. Her gün en 3 kadın erkekler tarafından katlediliyor. Kadın hakları için mücadele eden örgütler kapatılıyor, kadın siyasetçiler, aktivistler tutuklanıyor ve yasalarda kadın kazanımları iktidar tarafından gasp ediliyor. İstanbul Sözleşmesi'nin iptali bunun en somut örneği. Fakat tüm bu baskılara rağmen bugün sokağa çıkabilen, sözünü söylemekten geri durmayan iki kesim var; Kürtler ve kadınlar. Geçtiğimiz haftalarda hakkında 30 yıl hapis cezası verilen Kürt kadın siyasetçi Ayşe Gökkan'ın bir sözü vardı: Kadınız, Kürdüz, buradayız. Gerçekten de Türkiye'de varlık mücadelesi veren iki kesimdir Kürtler ve kadınlar. İşte o kadınların ve Kürtlerin "burdayız" çığlığını taşıyandır Kürt basını.         

Kadınların sesini duyuran bir mecra

Ortadoğu’daki kadınların mücadelesi tüm dünyanın dikkatini çekiyor. Sayfalarınıza sizin de bu haberleri taşıdığınızı görüyoruz. Bu haberleri nasıl yansıttığınızı düşünüyorsunuz? Türkiyeli kadınlar Ortadoğulu kadınların direniş ve mücadelesini görebiliyorlar mı?

Ortadoğu'da kadın mücadelesi hep vardı fakat bu mücadelenin büyümesi ve görünür olması son yıllarda mümkün oldu. Çünkü kadın haklarına yönelik mücadele hep batı eksenlidir gibi genel bir bakış vardı. Fakat bu bakış diyebilirim ki özellikle son 10-15 yılda ciddi oranda kırıldı. Bunda Kürt kadınlarının özellikle Rojava'da gerçekleştirdiği müthiş direnişin önemi var. Bugün Tunus, Mısır gibi ülkelerde de daha görünür olan, daha fazla bir araya gelebilen bir kadın mücadelesi görüyoruz. Türkiyeli ve buradaki Kürt kadın hareketinin de ilgiyle takip ettiği bir mücadele Ortadoğu ve Kuzey Afrikalı kadınların mücadelesi. Yeni Yaşam Kadın Eki olarak bir sayımızda kapak konusunu geçtiğimiz yıl kurulan Ortadoğu Kadın İnisiyatifi'ne ayırmıştık. Ardından gerçekleşen Ortadoğu Kadın Konferansı da burada mücadele yürüten kadınlar tarafından ilgiyle takip edildi, katılımlar da oldu. Bu tarz ortaklaşmalar bizi ve okuyucularımızı heyecanlandırıyor. Çünkü tüm dünyada artan ırkçı ve neoliberal politikalar karşısında görüyoruz ki yine en dinamik kesim kadınlar. Bu yükselen mücadelenin birleşmesi, ortaklaşması çok önemli. Bizim için önemli olan da ortaklaşan ve yükselen bu mücadelede kadınların yanında olan, seslerini duyuran bir mecra olmak. Bu bize de okuyucularımıza da umut ve heyecan veriyor.

“Hala ön yargılarımız var”

Bir dayanışma içinde olduğu söylenebilir mi gazetecilerin-elbette bilhassa kadın meslektaşlarınızın? Bugünden bakarak gazeteci meslektaşlarınıza nasıl bir çağrıda bulunursunuz?

Dayanışma elbette var ve bu her geçen büyüyor. Fakat yeterli olup olmadığı tartışılır. Faşizm her geçen gün artarken, erkeklik her geçen gün iktidar tarafından palazlandırılırken daha fazla dayanışmaya ve yan yana gelmeye ihtiyacımız olduğu aşikar. Hala bazı yıkamadığımız ön yargılarımız ve kıramadığımız anlayışlarımız olabiliyor bunları aşmanın en önemli yolu da daha fazla bir araya gelmek diye düşünüyorum. Bu sadece Türkiyeli kadın hareketi ve gazeteciler için geçerli değil tüm dünyada eşitlik ve özgürlük arayışı yürüten kesimler için geçerli. Dolayısıyla bizi dayanışma yaşatır diyorum. 

“Kadınlar ön plana çıkıyor”

Yeni Yaşam Kadın 1’nci yılını geri bıraktı bu yoğun emek sürecinde yer alan kadınları soracak olursak neler söyleyebilirsiniz?

Gazetede çalışan kadınlar ile ilgili de şunu söyleyebilirim; gazetenin sayfa mizanpajından haber merkezine, editöryasından yayın kuruluna kadar her alanda kadınlar var ve çoğunluktalar. Ve bu elbette ki gazetenin yayın politikasında kadınları ciddi oranda söz sahibi yapıyor. Hem günlük yayında kadınlar için ayırdığımız özel bir kadın sayfamız hem de 15 günde bir web dergi formatında yayınladığımız kadın ekimiz var. Bu da Yeni Yaşam Gazetesi’nde belli bir kadın bakışını hakim kılıyor ve bunda çalışan kadın sayısının erkeklerden daha fazla olmasının etkisi büyük. Alışık olduğumuz yaygın medya organlarında genelde erkeklerin çoğunlukta olmasının aksine Kürt basınında kadınların ön plana çıkması ise Kürt siyasetinin kadın özgürlükçü bakışının etkisidir.