Kobane Davası’nda sona doğru: Nasıl başladı nasıl sonuçlanacak?

Kobane Davası ile Kürt siyasetinin kriminalize edilmek istendiğini belirten DEM Parti Hukuk Komisyonu Eş Sözcüsü Sevda Çelik Özbingöl beklentilerinin, sürecin demokratik, kanuni hassasiyetlerle örülmesi olduğunu söyledi.

SARYA DENİZ

Haber Merkezi- Açıldığı ilk günden bu yana hukuki değil tam aksine Türkiye’deki ‘siyasi davaların’ en çarpıcı örneği olarak gösterilen tutuklu siyasetçilerin de ‘rehine’ olarak tanımlandığı Kobane Davası’nın karar duruşması 16 Mayıs’ta görülecek.

Yıllardır mahkeme salonlarında demokrasi dersi veren siyasetçiler, bu davada yargılanan değil adeta yargılayan oldular. Karar duruşması öncesinde Kobane Davası bir dönüm noktası ya da AKP iktidarının yeni anayasa tartışmalarında önemli bir viraj olarak tanımlanıyor. AKP’nin demokrasi sınavında ilk soru Kobane Davası’ndan nasıl bir karar çıkacağı. Zira DEM Part, 16 Mayıs günü çıkacak kararı anayasa yolunda ‘normalleşme’ adımlarının ilki olarak görüyor.

Peki özellikle Kürt siyasetini ve siyasetçilerini kriminalize etmeyi amaçlayan bir siyasi rotayla çizilen bu yol nasıl ilerledi? Bugüne nasıl gelindi? DEM Parti Hukuk Komisyonu Eş Sözcüsü Sevda Çelik Özbingöl ile konuştuk.

Kobane direnişi

2013 yılında Suriye'de Nusra Cephesi'yle birleşen IŞİD, Irak'ın Felluce, “Halifeliğin başkenti” olarak adlandırdığı Rakka ve Musul gibi kentleri kısa bir sürede işgal etti. 3 Ağustos 2014’te Şengal’de tüm dünyanın gözleri önünde bir katliam yaşandı. Êzidî halkı katliamdan geçirildi ve binlerce kadın kaçırılarak köle pazarlarında satıldı. Kuzey ve Doğu Suriye’de 2014 yılının Ocak ayında Efrin ve Cizîre ile birlikte Kobane’de “Demokratik Özerklik” ilan edildi. IŞİD, Şengal saldırısının ardından 15 Eylül 2014’te Kobane’ye de üç koldan saldırı başlattı. IŞİD Kobane’de büyük bir direnişle karşılaştı. Kobane’deki direnişe destek için farklı birçok ülkede eylemler düzenlendi. 6- 8 Ekim tarihlerinde IŞİD’in saldırıları yoğunlaşırken, Türkiye’den Kobane’ye yardım geçişlerinin engellenmesi, muhalif kanallarda IŞİD’in desteklendiği yönündeki haberler ve Tayyip Erdoğan’ın “Kobani düştü düşecek” açıklamasına karşı eylemler düzenlendi. Bu eylemlere polis ve asker saldırısı sonrasında 46 kişi yaşamını yitirdi. Hükümetin verilerine göre olaylarda 35 il ve 96 ilçede toplam 197 okul yandı, 269 kamu binası tahrip oldu, bin 731 ev ve işyeri yağmalandı ve bin 230 araç hasara uğradı. İnsan Hakları Derneği’nin7-12 Ekim 2014 tarihleri arasındaki verilerine göre de Kobane eylemlerinde ülke genelinde 46 kişi öldü, 682 kişi yaralandı ve 323 kişi tutuklandı.

Eylemlerde ne talep edildi?

Eylemlerde Türkiye üzerinden Kobane'ye bir koridor açılmasına müsaade edilmesi ve bu koridor ile Suriye'nin kuzeyindeki diğer bölgelerden ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nden gelecek askeri yardımların ulaşmasının sağlanması istendi. 27 Eylül tarihinde HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ve 4 Ekim'de PYD lideri Salih Müslim, Ankara hükümetinden diğer kantonlarında silahların Kobane'ye Türkiye toprakları üzerinden aktarılması için koridor açmasını talep etti. Bu dönem aynı zamanda Türk devleti ile çözüm sürecinin sürdürüldüğü dönemdi. Ancak talepler karşılıksız kaldı. 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde umduğunu bulamayan AKP, bu tarihten sonra Halkların Demokratik Partisi ve vekillerini hedef aldı. 

Seçimlerin ardından dava açıldı

HDP Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi hakkında Kobane eylemleri nedeniyle dava açıldı. Eylemler sırasında HDP Genel Merkezi’nin dijital medya paylaşımları gerekçe gösterilerek, 9 Ekim 2014 tarihi ve devamında dönemin HDP Eş Genel Başkanları ve MYK üyeleri hakkında açılan birden fazla soruşturma Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 2 ana iddianamede birleştirildi. İlk soruşturma Parlamenter Suçları Soruşturma Bürosu tarafından eski HDP Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu dönemin milletvekili olan MYK üyelerine açıldı. İkinci soruşturma ise "Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu" tarafından milletvekili olmayan MYK üyeleri hakkında da açıldı.

Dokunulmazlıklar kaldırıldı

Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ hakkında, "halkı suç işlemeye tahrik" gerekçesiyle dokunulmazlıklarının kaldırılması istemiyle 21 Şubat 2016’da fezlekeler hazırlandı. 20 Mayıs 2016 tarihinde ise Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın da olduğu 40 milletvekilinin dokunulmazlıkları kaldırıldı. 4 Mayıs 2016 tarihinde milletvekilleri bu dosya kapsamında tutuklandı. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Ayhan Bilgen, Sırrı Süreyya Önder ve Meral Danış Beştaş gibi isimlere ayrı ayrı davalar açılırken, Selahattin Demirtaş hakkındaki bu dosya Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılaması yapılan ana dosya oldu. Ayrı açılan soruşturmalar ve alınan yüzlerce ifade sürecinde en az 7 savcı değişti.

İddianamenin seyri değişti

2018 yılında gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçimlerinde cezaevinden seçim çalışması yapan Selahattin Demirtaş ile ilgili söylemler daha da sertleşti. 7 Eylül 2018'de Selahattin Demirtaş, eski HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile birlikte "örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davada 4 yıl 8 ay hapse mahkum edildi. Karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine ulaştı. 26 Ekim 2018’de ise Ankara TEM’den soruşturma savcısına bir yazı gitti. O tarihe kadar yürütülen soruşturmada Selahattin Demirtaş ve HDP’nin Kobanê olaylarındaki dahli '2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununa muhalefet' olarak değerlendirilirken o yazıdan sonra dosyanın seyri de değişti. Yazıda Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın bu olaylar ve ölümlerden dolayı yargılanması gerektiği belirtilirken HDP MYK’sinin de bu olayların arkasında olduğunu iddia edildi ve bu nedenle kapatılması gerektiği yazıldı. Yazıyla davanın seyri değişirken iddianamenin de şekli verilmiş oldu.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Selahattin Demirtaş’ın “siyasi saikle hapsedildiğini” ifade ederek tahliye edilmesine hükmetti. Aynı gün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “AİHM kararları bizi bağlamaz. Biz karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz” dedi. 30 Kasım’da ise Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi, tahliye başvurusunu reddetti. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi de 2. Ceza Dairesi, mahkumiyet kararını onayarak cezayı kesinleştirdi.

İkinci kez tutuklandılar

AİHM Selahattin Demirtaş’ın tutuklu yargılandığı ana davası için 2 Eylül 2019 tarihinde tahliye kararı verdi. Karardan ardından savcılık Kobanê soruşturması kapsamında şüpheli sıfatıyla ifadelerinin alınması için 19 Eylül 2019 tarihinde Selahattin Demirtaş’ın bulunduğu Edirne F Tipi, Figen Yüksekdağ’ın bulunduğu Kocaeli 1 Nolu F Tipi Cezaevlerine müzekkereler yazdı. Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ifade vermeyi talep etmelerine rağmen 20 Eylül 2019 tarihinde ikinci kez 6-8 Ekim olayları gerekçesiyle tutuklandı. Bu kararın ardından da gözaltılar ve tutuklamalar geldi.

AİHM’den bir karar daha

AİHM Büyük Daire tarafından 22 Aralık 2020’de Selahattin Demirtaş hakkında “tahliye” kararı verildi.  Kararda Selahattin Demirtaş’ın 2019 yılında ikinci kez tutuklanmasının 4 Kasım 2016 tarihli tutukluluğunun bir devamı niteliğinde olduğunu vurgulandı. Serbest kalmasının engellenmesi amacıyla siyasi saiklerle yapılan bu tutuklamanın ifade özgürlüğünü, özgürlük ve güvenlik hakkını ve siyasi saiklerle tutuklama yasağını ihlal ettiğine karar verildi. Büyük Daire kararında, HDP Genel Merkezi tarafından yapılan çağrılarla meydana gelen olaylar arasında nedensellik bağı bulunmadığı, söz konusu çağrıların ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı ifade edildi. Buna rağmen 30 Aralık 2020 tarihinde düzenlenen 3 bin 530 sayfalık iddianame ve 324 klasörden oluşan eklerle birlikte mahkemeye sunuldu. İddianame Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından bir hafta içinde kabul edildi.

Konuşmaları, paylaşımları suç sayıldı

İddianamede 108 kişi için "devletin birliği ve ülke bütünlüğünü bozma" ve 37 kez "insan öldürme" başta olmak üzere pek çok suçtan ceza istendi. İddianamenin ilk 241 sayfasında yaşamını yitiren 37 kişinin isimleri, mağdur müşteki olarak ise aralarında Adalet Bakanlığı, AKP, CHP, HÜDA PAR, MHP, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, MİT, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Milli Savunma Bakanlığı’nın da bulunduğu 2 bin 676 isim yer aldı. İddianameye özellikle gizli tanık beyanları da eklendi. İddianamede o dönem milletvekili olan siyasetçilerin yaptıkları konuşmalar, basına verdikleri demeçler ve milletvekilliği dokunulmazlığı kapsamındaki konuşmaları, dijital medya paylaşımları yer aldı.

‘Kürt siyasetini kriminalize etmek amaçlandı’

2014 yılından bu yana arapsaçına dönen yargılamada geniş kesimlerin ortak fikri davanın siyasi saiklerle açılmış olması ve yargılananların birer ‘siyasi rehine’ olarak görülmesi. 16 Mayıs’ta herkesin gözü karar duruşmasında olacak. Davaya ilişkin ajansımıza konuşan DEM Parti Hukuk Komisyonu Eş Sözcüsü Sevda Çelik Özbingöl, bugüne kadar yapılan yargılamada demokratik muhalefet ve Kürt siyasetini kriminalize etmeyi amaçlayan bir siyasi rota çizildiğini söyledi.  “Hukukun siyasi çıkarların hizmetine sunulması ve araçsallaştırılmasının örneklerinden bir tanesi Kobane yargılamasıdır” diyen Sevda Çelik Özbingöl, konuşmasına şu sözlerle devam etti: 

“Adalet beklentisi çok yüksek olan Kobane Davası, siyasilerin en çok söz kurdukları dosya oldu. Siyaset meydanlarında, siyasi süreçlere, seçim dönemlerinde siyasi çıkarların hizmetine sunuldu. Bu baskı yargının tarafsız ve bağımsız olması gerektiği gerçekliği karşısında kabul edilemez bir müdahaleciliktir. Halen devam eden bu siyasi baskı karşısında adalet söylemini elbette ki büyütmek gerekmektedir.”

‘Yargı kararını tanımazlık endişeleri çoğaltıyor’

Sevda Çelik Özbingöl, özel bir yargılama ve özel bir heyetle yapılan yargılamanın hukuki öncelikler gözetilmeden ve birçok ihlalden çekinilmeden bugüne kadar getirildiğine dikkat çekerek “Bu siyasi baskının da bu işleyişteki doğrudan ve dolaylı etkisi büyük oldu. Kobane yargılaması süreçleri Demirtaş Büyük Daire ve Yüksekdağ AİHM kararları ile de hukuki keyfiyet ve mağduriyet tespit edilmiş olmasına rağmen yargı kararlarını tanımaz ısrarcılık da çıkacak olan netice kararın da adalete uygun olup olmayacağı konusunda endişeleri de çoğaltmaktadır.” yorumunda bulundu. 

‘Adalete uygun bir karar beklenti artıyor’

Birçok usulsüzlük, aksaklık ve ihlal var olmasına rağmen ısrarla sürecin hukuki bir zemine çekilmesi beklentisinden vazgeçilmediğini belirten Sevda Çelik Özbingöl, “Yıllardır devam eden tutukluluk kanuni olmayışın yanında toplumsal vicdanı da rahatsız edici bir hal almış ve adalete uygun bir karar beklentisini de arttırmaktadır. Demokratik bir toplum ve demokratik bir gelecek beklentisinin büyüdüğünü her alanda görmek mümkün. Mahkemeler de bu sürecin oluşmasında da sürdürülmesinde de elbette ki asli güvencedirler. Uymak ve kanuna uygun bir şekilde işletmek bu sebeplerle de zorunludur.” şeklinde konuştu.

‘Beklentimiz sürecin demokratik, kanuni hassasiyetlerle örülmesidir’  

Eş Sözcü Sevda Çelik Özbingöl, son olarak şunları dile getirdi:

“Demokratik toplumun temeli elbette ki demokratik anayasalardır ve bu yargılamalardan da bu süreçlerden ayrık değerlendirilemez. Bu sebeple her demokratik söylem verilecek kararlar, yapılacak her yasal düzenleme de toplumsal yargılamalarla doğrudan ilgilidir. Cumhuriyetin ikinci yüzyılı söyleminin büyütüldüğü bir süreçte bu söylemin yanında ikinci yüzyılın nasıl bir zemine kurulacağı da bu yargılamaların sonuçlarına göre belirlenecek ve hayat bulacaktır. Beklentimiz ve ısrarımız bundan sonraki sürecin demokratik, kanuni hassasiyetlerle örülmesidir.

Yargılanan siyasetçiler duruşmaya katılamasalar da biz dosya avukatları olarak 16 Mayıs 2024 tarihinde Sincan Cezaevi kampüsünde devam eden yargılamada olacağız ve tüm duyarlı kamuoyunu, hukuk kurum ve kuruluşlarını da yanımızda görmekle, adalet söylemini hep beraber büyütmeye davet ediyoruz.”

Kobane Davası’nda kimler yargılanıyor?

İddianamede yargılanan 108 isim şöyle yer alıyor:

Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel, Selahattin Demirtaş, Selma Irmak, Sırrı Süreyya Önder, Gülfer Akkaya, Gülser Yıldırım, Gültan Kışanak, Ahmet Türk, Ali Ürküt, Alp Altınörs, Altan Tan, Ayhan Bilgen, Nazmi Gür, Ayla Akat Ata, Aysel Tuğluk, İbrahim Binici, Ayşe Yağcı, Nezir Çakan, Pervin Oduncu, Meryem Adıbelli, Mesut Bağcık, Bircan Yorulmaz, Bülent Barmaksız, Can Memiş, Cihan Erdal, Berfin Özgü Köse, Günay Kubilay, Dilek Yağlı, Emine Ayna, Emine Beyza Üstün, Mehmet Hatip Dicle, Ertuğrul Kürkçü, Yurdusev Özsökmenler, Arife Köse, Ayfer Kordu, Aynur Aşan, Ayşe Tonğuç, Azime Yılmaz, Bayram Yılmaz, Bergüzar Dumlu, Cemil Bayık, Ceylan Bağrıyanık, Cihan Ekin, Demir Çelik, Duran Kalkan, Elif Yıldırım, Emine Tekas, Emine Temel, Emrullah Cin, Engin Karaaslan, Enver Güngör, Ercan Arslan, Fatma Şenpınar, Fehman Hüseyin, Ferhat Aksu, Filis Arslan, Filiz Duman, Gönül Tepe, Gülseren Törün, Gülten Alataş, Gülüşan Eksen, Gülüzar Tural, Güzel İmecik, Hacire Ateş, Hatice Altınışık, Hülya Oran, İsmail Özden, İsmail Şengül, Kamuran Yüksek, Layika Gültekin, Leyla Söğüt Aydeniz, Mahmut Dora, Mazhar Öztürk, Mazlum Tekdağ, Abdulselam Demirkıran, Mehmet Taş, Mehmet Tören, Menafi Bayazit, Mızgın Arı, Murat Karayılan, Mustafa Karasu, Muzaffer Ayata, Nazlı Taşpınar, Neşe Baltaş, Nihal Ay, Nuriye Kesbir, Remzi Kartal, Rıza Altun, Ruken Karagöz, Sabiha Onar, Sabri Ok, Salih Akdoğan, Salih Müslüm Muhammed, Salman Kurtulan, Sara Aktaş, Sibel Akdeniz, Şenay Oruç, Ünal Ahmet Çelen, Yahya Figan, Yasemin Becerekli, Yusuf Koyuncu, Yüksel Baran, Zeki Çelik, Zeynep Karaman, Zeynep Ölbeci, Zübeyir Aydar.