Katliamların gölgesinde Dürziler özgürlük ve bağımsızlıkta ısrarcı

Süveyda’da 13 Temmuz’da başlayan saldırılar, Dürzi toplumunu derinden sarstı. Katliamların ardından halk, artık geçici yönetimle bir arada yaşamalarının mümkün olmadığını belirterek tam bağımsızlık talebini yükseltti.

ROCHELLE JUNİOR

Süveyda- Suriye’nin içinde bulunduğu karmaşık siyasi ve toplumsal koşullarda, tüm bileşenlerin ülkenin geleceğine dair yürütülen diyalog ve konferanslarda temsil edilmesi önem kazanıyor. Bu çerçevede, Suriye’deki Dürzi topluluğunun ruhani lideri Hikmet el-Hicri’nin 8 Ağustos’ta Hesekê’de gerçekleştirilen Ortak Tutum Konferansı’na katılımı dikkat çekti.

Konferans tüm bölgede önemli ve olumlu bir etki yarattı. Merkezi Denetim ve Teftiş Kurumu’nda mühendis ve müfettiş olan Linia Derviş, konferansın etkilerini ajansımıza değerlendirdi. Linia Derviş, katılımın önemli sembolik öneme ve stratejik boyutlara sahip olduğunu belirterek, Dürzi toplumunun uzun tarihi boyunca ulusal safların birleşmesine ve Suriye kimliğinin korunmasına katkıda bulunduğunu vurguladı.

‘Eşit vatandaşlık talep eden her türlü söylemi destekliyoruz’

Linia Derviş, değerlendirmesine şu sözlerle devam etti:

"Dürzi toplumunun, tarih boyunca Suriye'nin bağımsızlığında ve ulusal kimliğinin korunmasında önemli roller üstlenen, kararlı duruşlarıyla önemli şahsiyetler ortaya koyduğu iyi bilinmektedir. Tüm bileşenleri kapsayan her türlü ulusal projeyi ve eşit vatandaşlık talep eden her türlü söylemi destekliyoruz. Dürzi toplumunun bu konferanslara ve diyaloglara katılımı, genel olarak ilişkilerin güçlendirilmesine yardımcı oluyor. Ulusal kararların yalnızca Şam'da değil, tüm bileşenlerin ve tarafların katılımıyla alındığı fikrini pekiştiriyor."

‘Seyirci olmadığımızı teyit ediyoruz’

Linia Derviş, Dürzi toplumunun konferansa katılımının aynı zamanda birçok net ulusal mesaj taşıdığını da açıkladı:

"Katılım birlikte yaşama mesajıydı. Dürzi toplumunun, dini özelliklerine rağmen tüm mezhep ve milletlere açık olduğu iyi bilinmektedir. Bununla birlikte, diğer din ve etnik kökenlerin gelenek ve göreneklerine saygı gösterir ve çeşitli bayram ve ritüellere katılır. Bu, tüm unsurlar arasında barış içinde bir arada yaşamanın örnek bir modelidir. Topluluk sayıca az olsa da, küçüklüğün zayıflık anlamına gelmediğini kanıtladı. Etkili duruşlar ve sonuçlar ortaya koydu ve siyasi değerin sayılarla değil, etki ve sonuçlarla ölçüldüğünü gösterdi. Burada nitelik nicelikten üstündür. Aynı zamanda ulusal destek mesajı da var. Tavrımız açık: Suriye'nin, Arapların, Kürtlerin ve diğerlerinin ulusal bileşenlerini destekliyoruz. Her kapsayıcı ulusal projeyi destekliyor ve bu ülkede var olduğumuzu sadece seyirci olmadığımızı teyit ediyoruz."

Sembolik değil etkili katılım

Linia Derviş, somut bir etkisi olmadığı sürece katılımın tek başına yeterli olmadığını belirterek "Ulusal konferanslara katıldığımızda, sadece katılmak istemiyoruz; katılımımızın sembolik değil, etkili olmasını istiyoruz. Bunu başarmak için sürekliliği, takibi ve azmi sağlamalıyız. Bu diyalogların nerede yapıldığını bilmeli ve düzenli olarak katılmalıyız. Toplumu gerçekten temsil eden ve sesini şeffaf bir şekilde ileten gerçek kişiler tarafından temsil edilmeliyiz. Ardından, sonuçların sahada uygulanmasını sağlamalıyız. Dolayısıyla iki temel koşul var: sürekli katılım ve sonuçların hayata geçirilmesi" şeklinde konuştu.

‘Merhamet göstermediler’

Mezhepsel katılımın karşılaştığı zorlukların kolay olmadığını vurgulayan Linia Derviş, Süveyda'da "acı bir gerçek" yaşandığına işaret ederek şunları söyledi:

"13 Temmuz'da yaşananlar bir sır değil. Süveyda halkı ile Bedevi kabileleri arasındaki çatışmaları bastırma bahanesiyle Süveyda'ya giren terörist güçler ve cihatçı geçici yönetim yetkilileri tarafından işlenen katliamlar var. Binlerce yıldır Bedevilerle birlikte yaşadık ve hiç bu kadar iğrenç bir mezhep savaşına maruz kalmadık. Masum sivillere saldırıldı, evler yakıldı, mallar yağmalandı ve binlerce sivil batıdaki köylerden daha güvenli bölgelere sürüldü. Kadınlara bile tecavüz edildi, meydanlarda tutuklamalar ve infazlar yapıldı. Genç yaşlı demeden kimseye merhamet göstermediler, hatta dini sembollere bile saldırdılar."

Heyet Tahrir el-Şam liderliğindeki geçici yönetimin kuşatma altında devam eden saldırılarına dikkat çeken Linia Derviş, "Saldırılarla birlikte bir aydan fazla süren boğucu bir ekonomik kuşatma uyguladılar. Yolları kapattılar ve yardımları engellediler. Süveyda'ya girmeye veya çıkmaya çalışan herkes öldürülme veya kaçırılma riskiyle karşı karşıyaydı. Geri çekildikten sonra bile, pazarlardan ve evlerden yiyecek ve erzak çaldılar, zeytin, elma ve üzüm ağaçlarını kestiler ve evleri ağır makinelerle yıktılar. Bu, sadece yardımı engellemek için değil, sistematik bir açlıktan ölüme yol açma çabasıydı" diye ifade etti.

‘Ulusal projeyi destekliyoruz’

Bu koşulların Süveyda sakinleri için günlük yaşamı bir hayatta kalma mücadelesine dönüştürdüğünü söyleyen Linia Derviş, “Üniversite öğrencileri derslerine katılamıyor, okul öğrencileri sınavlara girmiyor veya sınav kağıtları değerlendirilmiyordu. Vatandaşlar artık hayatta kalmakla meşgul ve imkânı olanlar açlık ve yerinden edilmeyle mücadele eden komşularına ve ailelerine yardım etmeye çalışıyor" dedi. Dürzi toplumunun Özerk Yönetim projelerine ilişkin tutumu hakkında Linia Derviş, "Gerçek bir amaca dayanan her ulusal projeyi destekliyoruz ve halk kendi kaderini belirleme özgürlüğüne sahiptir. Vatana aidiyet, bir duygudan önce bir inançtır ve vatandaşın özgürlüğü ve onuruyla bağlantılıdır" ifadelerini kullandı.

‘Tam bağımsızlık talep ediyoruz’

Süveyda'da saldırıların başladığı 13 Temmuz’dan sonra dönemin eskisi gibi olmadığını belirten Linia Derviş, "Bu tarihten önce, özellikle Şam'da iktidarı gasp eden, dışlama ve ayrımcılık uygulayan merkezi hükümete olan güvenin kaybolmasının ardından, içişlerimizi bölgenin kendine özgü özelliklerine uygun bir şekilde yönetebileceğimiz inancıyla federalizm veya özerk yönetim talep ediyorduk. Ancak yaşanan katliamlar ve mezhepsel seferberlikten sonra, bu hükümetle bir arada yaşamamız artık mümkün değil ve bu nedenle bugün ondan tam bağımsızlık talep ediyoruz" şeklinde konuştu.

‘Bağımsızlık geri dönülmez bir taleptir’

Linia Derviş, "Vatanlarını ve onurlarını savunurken ölen masumların kanı boşa gitmeyecek ve biz de affetmeyeceğiz. İç ve mezhep savaşını körükleyen bu hükümetten tam bağımsızlık talep ediyoruz. Kuşatma ve açlığa rağmen her şeyin üstünde özgürlüğü ve onuru seçtik. Onurumuza sımsıkı sarıldığımız sürece sorun yok" diye vurguladı.