Kadınlar, kadın üniversitelerini neden istemiyor?

Kadınların, “kadın üniversiteleri” açılmasına dair tepkileri sürüyor. İktidarın, “makbul kadın” anlayışına uygun bir zemin hazırlamak için girişimde bulunduğunu belirten kadınlar, uygulamanın karşısında duracaklarını söylediler.

 
ZEYNEP PEHLİVAN
İzmir- Geçtiğimiz günlerde, Resmi Gazete’de yayımlanan “2021 Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı” pek çok tartışmayı da beraberinde getirdi. Program içinde bulunan en dikkat çekici başlıksa, muhafazakar politikaları ve kadını biçimlendirme hamlelerini daha da pekiştiren “Kadın Üniversitesi” projesi oldu.
Kadınlar, sosyal medyada “Kadın Üniversitesi İstemiyoruz” adıyla bir kampanya başlattı. Kadınlar, projeye tepkilerini daha yüksek bir sesle dile getirmek için hem sokakta hem de sosyal medyada eyleme geçtiler.
“Bu üniversiteler kadınlara dayatılacak”
Kadınlar, kısa süre içinde sosyal medyanın gündemine oturmayı başaran kadın üniversitesi projesine karşı eylemler gerçekleştirmeye başladı. Yeni Demokrat Gençlik Üyesi Zilan Tayboğa, proje ile kadının akademik alandaki görünürlüğünün yok edilmek istendiğini söyledi:
“Üniversite okuyup bir yerlere gelmek isteyen kadınlar, bir biçimde buralara gitmek durumunda kalacak, çünkü bu dayatılacak. Yani kadın eşit şekilde okuyamayacak, kendi kimliğini ortaya koyamayacak. Burada aslında bir nevi kadının metalaştırıldığını görüyoruz. İmam Hatip ilk zamanlar zorunlu tutulmuyordu; ama sonra başka bir noktaya evrildi. Şimdi bunu üniversitelerde de yapmak istiyorlar. Kadınları itaatkar olarak görüyorlar; ama biz bunu asla kabul etmiyoruz!”
“Bu, sen erkek aklıyla yarışamazsın demek”
Kadın üniversitelerinin; kadını, sadece iktidarın istediği ve kontrol edebildiği belli alanlarda var etme projesi olduğunu ifade eden Özgür Genç Kadın Üyesi Gül Gökboğa, sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Biz zaten kendi sözümüzü söylemek için bir araya gelebiliyoruz. Ama bu, eğitim özelinde kabul edilemez bir şey. Aslında bu bir yandan da, erkekle kadın aklı eşit değildir, sen erkek aklıyla yarışamazsın, aynı sıralarda okuyamazsın demek. Japonya’da böyle bir üniversitenin olması, bunun kabul edilebilir ya da uygulanabilir olduğunu göstermez. Proje, zaten var olan toplumsal cinsiyetsizlik eşitsizliğini daha da derinleştirecektir. Daha pek çok gerekçe saymak olası, ama en çok bunun için itiraz ediyoruz.”
“Mücadeleyi topyekûn sahiplenmeliyiz”
Ajansımıza konuşan Kampüs Cadıları üyesi Dilek İpek ise mevcut eğitim sisteminin ve üniversitelerin, var olan nesli dizayn etmeye çalıştığını vurguladı. Projenin, daha önce iktidar tarafından dile getirilen, “nitelikli anneler yetiştirmek” düşüncesinin bir ürünü olduğunu söyleyen Dilek, “Buralarda kadınların kendilerine özgür bir alan bulabileceklerini düşünmüyorum. Daha önce pembe otobüs örneğini gördük. Bu da bir bakıma pembe üniversite projesidir aslında. Bu pozitif ayrımcılık değil, kadınları kamusal alandan uzaklaştırma düşüncesinin ürünüdür. Yapmamız gereken tıpkı daha önce İstanbul Sözleşmesi’nde olduğu gibi topyekûn bu mücadeleyi sahiplenmektir ” dedi. 
“Zihniyet değişmedikçe tacizler yine devam edecek”
İktidarın kadınları bu gibi projelerle makbul bir role sokmak istediğinin altını çizen Mor Dayanışma Üyesi Büşra Yeşilbaş ise konuya dair düşüncelerini şu şekilde özetledi:
“Kadınları eve hapsederek ya da belli kalıplara sokarak, dışarıda oluşabileceklere karşı koruyabileceklerini düşünüyorlar. Oya neticede eril zihniyetin oluşturduğu bir proje bu. Kadınlarla erkekleri bir araya getirmeyerek kadınları koruyabileceklerini sanıyorlar; ama toplumda gerçek bir zihniyet değişimi yaşanmadığı sürece, kadınlar farklı yerde de olsa tacizleri tecavüzler devam edecek. Eril zihniyet, kadınları uzaklaştırarak aslında bir nevi kendilerini güvence altına almaya çalışıyor. Kadın üniversitelerinin açılmaması için mücadelemiz devam edecek. Bütün kadınları alanlara davet ediyoruz.”