“Kadınlar cins kırımına karşı birleşmeli”

Kadınlar son günlerde “öz savunma” kavramını daha çok tartışıyor. Kadın cinayetlerinin peşi sıra öz savunma haberleri de geliyor. TJA’nın “Em xwe dıparêzın” yani “Kendimizi savunuyoruz” kampanyası kadınlara uzun bir süredir öz savunma çağrısında bulunuyor. TJA Aktivisti Seval Gülmez, “Hedefimiz kadın kırımına karşı öz savunma oluşturmak” diyor.  
Amed- TJA’nın 20 Eylül 2020’de başlattığı “Em Xwe dıparêzın” Kendimizi Savunuyoruz Kampanyası devam ediyor. Kampanyanın hedefi kadın kırımlarına karşı öz savunma oluşturmak. TJA aktivisti ve Demokratik Bölgeler Partisi( DBP) Amed İl Eşbaşkanı Seval Gülmez ile kampanyayı konuştuk.  
Öncelikle TJA’nın “Em xwe diparezın” kampanyasından biraz bahseder misiniz?
Kampanyayı uzun süre önce başlattık. Bu kampanyanın başlatılma nedeni Türkiye’de yaşanan kadın katliamları ve soykırımına bir cevap olmak. Bugün birçok canlının kendine ait bir öz savunması vardır. Bugün bir bitkiyi elinize aldığınızda bile dikeniyle size öz savunma yapar. Bu dönemde kadına baktığımızda kadının öz savunma doğasından uzaklaştırılarak ölümü beklediğini görüyoruz. Hiçbir canlı kendi ölümünü beklemez. Kadınların sömürülüp, düşürülmek istenmesine karşı bu kampanyayı başlattık. 
Yani aslında bu kampanya kadınların öz savunmasını mı örgütlüyor?
Kadınların geçmişten bu yana yaptığı savunma taktikleri ile kendi öz savunmamızı oluşturmak anlamında böyle bir kampanyaya ihtiyaç duyduk. Kadınlar binlerce yıldır bu mücadeleyi veriyor.  Biz kendi değerlerimize, doğamıza ve kadına dönük yapılan bütün saldırılara karşı bir bilinç oluşturmak için kampanyanın startını verdik.
Son süreçte şehir kültürü ile beraber kadınları eve hapsetme kadını tamamen hizmet eden bir varlık görme zihniyeti var. Bunu aslında toplumun kendi öz savunması ve değerlerini sahiplenen bunu koruyan bir kampanya olarak nitelendiriyoruz. Bizim bakış açımız budur. Bu kampanyaya da halen devam ediyoruz. Biz binlerce yıldır kendi yaşamları için direnen mücadele eden kadınların devamıyız. Biliyorsunuz ki, tarih boyunca cinsel kırılmalar yaşandı. Üçüncü cinsel kırılmayı toplum ve kadın lehine dönüştürmek adına da bu kampanyayı başlatmış bulunuyoruz.
Peki kadınların tepkisi ya da ilgisi ne kampanyaya karşı? 
Bizim coğrafyamızda kadının ruhunda direniş var.  Var olan bu direniş ruhunu yeniden hatırlatmak ve ortaya çıkarmak için çalışmalara başlayıp sokağa indik. İnsanlardaki o sevinç ve özürlük özlemini bu çalışmalarda çok net bir şekilde gördük. Eylül ayından bu yana biz kadınlarla panel, sergi ya da kadın buluşmaları gibi etkinliklerde bir araya geldik.  Bu çalışmalar ile birlikte ciddi bir canlılık yaşandı. Kadınlar ve toplumundaki diğer kesimlere büyük bir güven sağladı. Kadınlarda yeni bir umut var. Kadın bilinci daha da artıp kadının kadına olan desteği arttı. 
Pandemi sürecinde kampanyayı sürdürmek zor olmadı mı?
Pandemi sürecinde yaşanan sıkıntılar oldu ama kadının kendini anlamlandırması ve kadının kendini tekrardan tanıması sürecinden geçiyoruz. Öncülük rolü oynayan bütün kadınlar bu süreçte öz savunma pratiklerine dönmeli ve toplumla özgür bir şekilde yaşaması gerekiyor. Bu kadar baskı ve zora rağmen her alanda direnen yine kadınlardır. Bu da kadın mücadelesinin sonucunda edinilen bir şeydir. Kadınlar bu anlamda her şeyin farkındaydı biz de kampanya çalışmaları ile birlikte bu farkındalığı biraz daha artırdık.
Türkiye’de binlerce kadınla bir araya geldik. Onlarla buluşmalar gerçekleştirdik. Bu kampanya çalışmalarımız da halen devam ediyor. Pandemi nedeniyle sık sık yapamıyor olsak da kadın atölyelerimiz ve toplantılarımız her yerde devam ediyor.
Türkiye’de cins kırımına dair ileriki dönemlerde farklı bir çalışmanız olacak mı?
Bugün Türkiye’de kadına dair yapılan bütün etkinliklerde kadınlar birbirlerine destek veriyor. İdeolojik düşüncesi, kim olduğu fark etmeksizin kadınlar yaşanan cins kırımına karşı birlik oldu. Şunu çok iyi biliyoruz ki özgürleşmeyen tek bir kadın kalmayana kadar biz bu mücadeleye devam edeceğiz. Cins kırımı ve ona dönük yapılan politikaların hiç birini kabul etmiyoruz. Erk sistemlerin yarattığı eril yasaları da kabul etmiyoruz. Bugün kadın her yerde emek veriyor ve buna bağlı olarak her alanda söz hakkına sahip olması gerekiyor. Ama bunu kabul etmeyen bunun olmasını istemeyen iktidar kadını katleden, kadını eve hapsetmek isteyen söylemlerle karşımıza çıkıyor. 
Bugün biz çok iyi biliyoruz ki biz bir hakikati savunuyoruz. Demokratik zemin içerisinde kadın öncülüğünde bir yaşam modelimiz var. Bu yaşam modelinde bütün görüşlere bütün insanlara yer veren hak tanıyan bir gelecek oluşturma var. Ama erk sistem, erk zihniyet bu süreçte kadına yöneldi. Biz hiçbir kazanımımızdan vazgeçmeyeceğiz. Bizleri katlederek ya da şiddetle yok edip susturmak isteyenler mücadele tarihimize baksın. Her alanda söz sahibi olmaya devam edeceğiz. Biz kadınlar bu süreçte birbirimize güveniyoruz ve bu doğrultuda hareket ediyoruz.
Kadınlara çağrınız nedir?
Ortada cinse karşı bir soykırım var. Bu soykırım özelde biz kadınları hedef alırken aslında gençlik ve toplumun geriye kalan bütün yapılarını da hedef alıyor. O yüzden kadınlar olarak cins kırımına karşı birlik olmak zorundayız. Bu mücadele için sadece vicdan sahibi olmamız bile yeterli. Daha fazla birbirimize kenetlenip örgütlenmeliyiz. Yaşayabileceğimiz her alanda kadının kadını koruma ve destek vermesi ile beraber bu mücadelenin de amacına ulaşmasını sağlayabiliriz. Ne olursa olsun haksızlığı kabul etmeyip katliamlara ses çıkararak da bu mücadele verilebilir. Biz bunu böyle değerlendiriyoruz. Kadının kurtuluşu yine kadındır.