Kadınlar barış, güvenlik ve işgali konuştu

Kadınlar, Barış ve Güvenlik için İşgal ve Soykırıma Karşı Girişim öncülüğünde deneyimlerini ve şiddete karşı çözüm önerilerini konuştu.

CAROLİNE BAZZİ

Beyrut- Barış ve Güvenlik için İşgal ve Soykırıma Karşı Girişim, "Kadın özgürlüğü ve kurtuluşu açısından nerede duruyoruz" başlığı ile çevrimiçi bir araya geldi. Yemen, Filistin, Suriye, Türkiye, Kuzey ve Doğu Suriye, Lübnan gibi ülkelerden katılımların olduğu çalışmaya  bu ülkelerdeki kadın gerçeklikleri ve başarıları hakkında sunumlar da yapıldı. Kadınlar çözüm önerileri ve mücadele yollarını konuşurken hep bir ağızdan işgale karşı durulması gerektiği vurgusunu yaptı. 

Yemen’de binlerce ihlal ve cezasızlık!

Sempozyumda kadınların başarılarının sunulduğu, siyaset, insan hakları ve medya dahil olmak üzere çeşitli alanlarda birçok konunun vurgulandığı ilk sunum Yemen’den geldi. Kadın ve Çocukları Desteklemeye Yönelik Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Angela Al-Maamari, Yemen'deki kadınların durumu hakkında konuştu ve “Yemen'deki savaş sekizinci yılına giriyor ve daha fazla bölünme, yıkım var. Savaş eşittir yıkım demek ve kendisiyle birlikte korkunç ihlalleri de getiriyor. Gün gün derinleşen çatışmalar toplumsal çatlaklar oluşturuyor ve Yemenlilerin savaşsız bir yaşam sürmeye haklarının olduğunu kimse unutmamalı” dedi.

Angela Al Maamari ülkesinde kadına yönelik şiddet ve katliam verilerini de açıkladı.

“Taiz vilayetinde 2014-2022 yılları arasında yaşanan ihlallerde 920 kadın öldü, 400 kadın öldürüldü, onu Al Hudaydah izledi ve 1.852 kadın yaralandı. Taiz, kadınlar arasında 1.852 kadından 1.350 kadınla en büyük paya sahipti. Yaşam hakkını kaybeden 521 kadın savaşta yaralandı. Diğer kadınların çoğu da ateşli silahlarla yaşamlarını yitirdi.”

Angela Al Maamari, savaşın ve yıkımın ülkedeki kaosu derinleştirmesinin yanı sıra sağlıklı veriler oluşturma konusunda da sıkıntı yaşadıklarını aktardı.

“Özgürlüğümüzü vatanımızın özgürlüğüne bağladık"

Sempozyumda konuşan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Polit Bürosu üyesi Maryam Abu Daqqa'nın aktardıklarına göre, Filistinli kadınlar her düzeyde acı çekiyor. Maryam Abu Daqqa, “Dünyada işgal altında yaşayan Filistinli kadınların durumu çok özel ve istisnai. Bu nedenle karmaşık engellerle karşı karşıyayız. Kadın olarak özgürlüğümüz yok, özgürlüğümüzü ülkemizin özgürlüğüne bağladık. Bu nedenle Filistinli kadınlar 1917'den bu yana mücadelenin içindeler. Şehit ve tutsak verdiler. Halen cezaevinde baskıya maruz kalan 32 kadın tutuklu ve cezaevlerine giren 17 bin Filistinli kadın oldu” diye konuştu.

Maryam Abu Daqqa, "Direniş içindeki kadın toplumsal, kültürel, mücadele ve devrimci eğitimin her alanında var. Kadının eğitimi bunun ilk anahtarıdır. Ekonomik güçlendirme, onun çalışmasına ve siyasi katılımına izin veren ikinci anahtardır” diyerek ekonomik kalkınmanın önemine dikkat çekti.

Toplantı kararları

Toplantıda, Kongra Star'ın faaliyetlerine ek olarak, Kuzey ve Doğu Suriye'de Kadın Konseyi'nin ilk konferansının düzenlenmesi, ortak etkinlik platformunun başlatılması ve IŞİD’e karşı kadınların direnişi de dahil olmak üzere Kuzey ve Doğu Suriye'deki kadın faaliyetlerinin video sunumu yer aldı. İspanya, Ürdün, Lübnan, Tunus ve diğer katılımcı ülkelerde kadınların toplumdaki rolüne ilişkin farkındalığı artırmak için erkeklere yönelik eğitim kursları açılabileceği da aktarıldı.

“Türkiye sorumlu”

Kuzey ve Doğu Suriye'de Kadın Haklarını Araştırma ve Koruma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Atia Youssef, Suriye'de kadın gerçeğine değinerek, Suriye'de kadınlara yönelik ihlallere dikkat çekerek, şunları kaydetti:

“Türk devleti çok sayıda kadın ve çocuğa şekil bozukluğu, acı ve yanıklara neden olan silahlar kullandı. En büyük ihlal Türk devletinin ve ona bağlı fraksiyonlar tarafından gerçekleşti. Kadın koruma savaşçılarının cesetlerine bile işkenceler yapıldı. Bunların hepsi savaş suçu ve insanlık suçu sayılıyor. Türk devleti bir işgalci ülkedir ve bu nedenle silahlı gruplarının yaptığı her şeyden sorumludur."

Atia Youssef, işgalin etkilerinden birinin de ülke içinde yerinden edilme ve sığınma olduğunu söyledi ve şöyle devam etti:

“Kadınlar çeşitli şekillerde yerinden edilme belasına maruz bırakıyor. Kadınlar, bir kadının yaşayabileceği en kötü şiddet biçimi olan cinsel saldırılara da maruz kalıyor. Bu uygulamalar Ezidi kadınlara yapıldı. Bütün bunlar insan hakları ve Cenevre Sözleşmesi protokollerinin ihlali olarak kabul ediliyor. Kuzey ve Doğu Suriye'de olan biten her şeyden Türk devleti sorumlu.”

Kadın ve insan hakları örgütleri arasında koordinasyonu sağlamak için kadın koalisyonu oluşturmanın önemine dikkat çeken Atia Youssf, “Kadınlar ayrıca karar alma mekanizmalarında da öncü rol oynamalı” diye konuştu. 

Çöl kadınlarının yaşadıkları zorluklar

Kadınlar, Arap dünyasının her yerinde de mücadelelerini sürdürüyor. Ulusal Sahravi Kadınlar Birliği'nin İspanya temsilcisi Mansoura Bashar Bou Zeid, Sahrawi kadınlarını anlattı.

“Batı Çölü’nde işgal  devam ediyor hayatımızın tam ortasında 1800 km duvar var. Mayınlar ve duvarlarla etrafı örülmüş kadınlar düşünün. Kaç kadın mayın kurbanı oldu bilinmiyor”

“Mücadele ediyoruz”

Nusaybin Belediyesi Eş Başkanı Avukat Semira Nergiz de seminerde Türkiye’deki kadınların mücadelelerine, Kürt kadınların direnişlerine yer verdiği bir konuşma gerçekleştirdi. Semira Nergiz, tutuklanmaların kadın mücadelesi önündeki rolüne değindi ve “Şikayet etmektense yaşadığımız maruz kaldığımız tüm baskılarla mücadele ediyor ve mücadelemizi de hukuki uluslararası kurumlara da taşırmamız gerektiğini biliyoruz” diye konuştu.