‘Kadınlar arasında dayanışma acil bir ihtiyaç haline geldi’

Tunus’ta uluslararası yasa ve sözleşmelere rağmen kadınlara yönelik birçok ihlalin yaşandığını belirten insan hakları savunucusu Ahlam Al-Jalali, bu nedenle kadınlar arasındaki dayanışmanın dünya çapında “acil bir gereklilik” haline geldiğine dikkat çekti

İHLAS HAMRUNİ

Tunus - Tunus'taki kadın hakları savunucuları, kadınların yaşadığı sorunlara dikkat çekerek, sorunları birlikte aşmaya çalışıyor. Kadınları koruyacak yasalarının önemine dikkat çeken kadın hakları savunucuları, yasaların metinlerde kalmamasını, özellikle çatışma ve savaşların yaşandığı bölgelerde bu yasaların etkinleştirilmesini istiyor.

‘Arap ülkelerinde kadınlar güvende değil’

Tunus İnsan Hakları Birliği'nin dış ilişkilerden ve organizasyondan sorumlu üyesi ve Tunus'ta insan haklarını savunan bu derneğin en genç üyesi olan Ahlam Al-Jalali, Arap ülkelerinde kadınların güvende olmadığını söyleyerek, “Bunun nedeni ise uygulanmayan yasalar ve giderek kötüleşen sosyal ve politik nedenler. Tunus yasaları kadın haklarını koruyor ve savunuyor. Arap ülkelerindeki kadınların durumuna kıyasla çok daha ileri düzeyde, ancak söz konusu yasaların etkinleştirilmemesi ise kadınları daha da zor durumda bırakıyor ve kırılgan hale getiriyor” şeklinde konuştu.

Yasa var ama uygulanmıyor

Bağımsızlıktan bu yana Tunus’un kadınları özgürleştirme, statülerini iyileştirme ve toplumdaki konumlarını güçlendirme üzerine roller üstlendiğini kaydeden Ahlam Al-Jalali, “Ancak insan hakları alanında şu ana kadar kadının durumunun ideal olduğunu düşünmüyoruz. Tunus’ta kadınlar arasında okuma-yazma bilmeyenlerin oranı hala çok yüksek. Kadınları ekonomik olarak koruyan birçok yasa var, ancak kadınlar bu alanda şiddete, sömürüye, ücret ayrımcılığına maruz kalıyor. Şiddete karşı çıkarılan pek çok yasanın varlığına rağmen kadınlar aile içi şiddete maruz kalıyor. Bu da bazen bu yasaların ne ölçüde geçerli olduğu konusunu akla getiriyor. Sağlam bir denetimin olmaması nedeniyle söz konusu yasaların ‘sadece sahte yasalar’ haline gelmesine neden oluyor” sözlerine dikkat çekti.

‘Savaş kadınları savunmasız hale getiriyor’

Savaşların devam ettiği ülkelerde kadınların sömürü, şiddet ve yerinden edilmeyle karşı karşıya olduğunu aktaran Ahlam Al-Jalali, savaş koşullarının kadınları savunmasız hale getirdiğini dile getirdi. Savaşların insanların, özellikle de kadınların haklarını olumsuz etkilediğini vurgulayan Ahlam Al-Jalali, “Bu savaşlar sonucunda kadınlar işlerini ve geçim kaynaklarını kaybediyor, bu da onların yoksulluk sınırının altında yaşamalarına neden oluyor. Savaşlar ve silahlı çatışmalar aynı zamanda kadın ve çocuklarda birçok psikolojik travmaya neden oluyor. Savaştan sağ kurtulan kadınların yeniden hayata devam etmeleri için psikolojik destek sunulmalıdır” ifadelerinde bulundu.

İsrail örneğini veren Ahlam Al-Jalali, sözlerine şöyle devam etti: “İsrail güçleri tarafından Filistin'deki kadınlara karşı uygulanan savaşlar, sadece Filistinli kadınları tehdit etmekle kalmayıp, aynı zamanda insanlığı bir bütün olarak tehdit ediyor. Her ne kadar savaşların neden olduğu olumsuz etkiler çatışma bölgelerindeki kadınların yaşamını ve ruhunu etkilese de, bu etkiler savaş bölgelerinin dışındaki kadınlara da aktarılıyor ve yayılıyor. Dolayısıyla dünyadaki tüm kadınlar dayanışma içinde. Tunuslu kadınlar, Filistin, Lübnan ve Suriye'deki güncel gelişmeleri yakından takip ediyor. Savaşların kadınların yaşamları üzerindeki olumsuz etkilerine vurgu yapılıyor. Kadınları, özellikle de savaşa tanık olan çatışma bölgelerindeki kadınları koruyan CEDAW Sözleşmesi, İstanbul Sözleşmesi, Cenevre Sözleşmesi, Afrika Kadın Hakları Protokolü gibi birçok uluslararası anlaşma ve yasa var. Ancak kadınların çoğunluğunun haklarının ihlali nedeniyle ve özellikle savaş bölgelerindeki kadın haklarının ihlali nedeniyle söz konusu yasa ve sözleşmelerinin altının boş kaldığına tanık oluyoruz. Bizler ise ihlallere son vermek ve kadın haklarının güvence altına alınmasını talep etmek amacıyla birçok forum ve seminer düzenliyoruz. Tunus'ta olduğu gibi kadınlar arasındaki dayanışma dünya çapında ‘acil bir ihtiyaç’ haline geldi.”