Kadınlar 25 Kasım’ı karşılıyor: Örgütlülükten ödün vermeyeceğiz

25 Kasım’ı yoğun bir mücadele ve örgütlenme hattı ile karşılayan Amed’deki kadın örgütleri ve kurum temsilcileri her alanda şiddeti ve çözüm yollarını tartışıyor.

MEDİNE MAMEDOĞLU

Amed-Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) son yaptığı araştırmaya göre Türkiye’de günde ortalama üç kadın katlediliyor. Katliamla orantılı olarak şüpheli kadın ölümlerinde de ciddi bir artış yaşanırken, kadına yönelik şiddet rakamları ise net bir şekilde karşımıza çıkmıyor. En son geçen sene yapılan bir alan araştırmasına göre ülkede şiddete uğrayan 10 kişiden 8’i kadın. Bu şiddet faillerinin yüzde 90’ı erkek olurken, yüzde 63’ü ise kadınların evli oldukları erkekler. Kadınlar hem şiddet türlerinin hem de şiddetin arttığı bir atmosferde 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’nü karşılıyor.

Artan erkek- devlet şiddetine karşı kadınların örgütlülüğü ve mücadelesi de günden güne artıyor. Kadın mücadelesinin büyüdüğü kentlerden biri de Amed. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü kapsamında 10 Kasım’dan bu yana kentte kadın örgütleri yoğun bir çalışma yürütüyor.

Kentte çalışma yürüten kadın kurumu temsilcileri ajansımıza 25 Kasım’a dair yürüttükleri çalışmaları ve şiddete karşı atılması gereken adımları değerlendirdi.

‘Şiddet başvuruları giderek artıyor’

Kentte şiddet, tecavüz, taciz, özel savaş politikalarına dair çalışma yürüten ve bu alanda başvuru alan Rosa Kadın Derneği Başkanı Suzan İşbilen, şiddet başvurularındaki artışa dikkat çekerek, toplumsal şiddeti değerlendirdi. Bu yılın 25 Kasım’ına daha farklı bir anlam atfettiklerini söyleyen Suzan İşbilen konuşmasını şöyle sürdürdü:

“25 Kasım özü itibariyle kadına yönelik şiddetle mücadele günüdür. Özellikle son dönemlerde bir bütün Ortadoğu ve ülkede artan kadına yönelik şiddet, kadın katliamlarından kaynaklı bu yıl 25 Kasım’a daha farklı bir anlam atfediyoruz. Her geçen yıl kadın katliamları bir önceki seneye oranla artıyor. Bizlerde dernek olarak yaptığımız çalışma ve aldığımız başvurularda şiddetin her alanda arttığını görebiliyoruz. Özel savaş politikaları, fuhuşa zorlama ve artan uyuşturucu bağımlılığından kaynaklı da ciddi şiddet türlerinin ortaya çıktığını söyleyebiliriz.  Bu noktada tarz ve yöntemler değişse de bu politikaların arkasında kadına dönük saldırılar vardır. Kadını erkeğin kölesi yapma zihniyeti vardır. Kadınların şiddet görmesinin en temel nedenlerinden biri de bu. Kadınlar eski geleneksel kadın yaşamı kabul etmiyor. Erkeğe, erkek zihniyetine ve iktidarın politikalarına karşı çok ciddi bir mücadelesi var. Bu mücadele de bugün evrenselleşerek devam ediyor.”

‘Şiddete ses çıkarmayan bir profil yaratmak istiyorlar’

Bu süreçte atölyeler kurup, kadın buluşmaları yapacaklarını söyleyen Suzan İşbilen, “Bu sene Amed’de kadınlarla beraber yürüyüş yapacağız. Bu sene bütün çalışmalarda yoğun katılımı hedefliyoruz. Rosa Kadın Derneği şiddete karşı her alanda sözünü söylemeye devam edecek. Onlar şiddeti normalleştirmeye çalışıyor biz de şiddetin normal olmadığını gündeme getireceğiz. Şiddet normal değil, iktidarın en büyük çabası bunu yaratmak. Bu şiddete direnmeyen ve ses çıkarmayan kadın profilli yaratılmasına izin vermeyeceğiz” sözleri ile bütün kadınları şiddete ‘Dur’ demeye çağırdı.

‘Hafızayı diri tutup, yasımızı tutarak yan yana duracağız’

Dayanışmanın Kadın Hali Derneği (DAKAH-DER) Üyesi Yağmur Seçkin ise yaşanan şiddet ve kadın kazanımlarına dönük saldırıları gündeme getirecekleri bir 25 Kasım programı ile alanda olduklarını dile getirdi. Hem çalışma hem de programlar ile birbirlerine güç vereceklerini belirten Yağmur Seçkin, 25 Kasım’a dair şunları aktardı: “Bizler bu sene 25 Kasım’da ne oluyor? Ne yaşıyoruz? soruları ile bir program akışı yaptık. İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıkanların güçlendirdiği, heveslendirdiği erkek egemen iktidarın bugün kadınlara, çocuklara ve hayvanlara yönelik kırımının akıl almaz boyutlara geldiğini görüyoruz. Bunun adı bir cins kırımıdır. Her gün kötü haberlerle uyanıyoruz. Bunlara ek olarak kadına yönelik şiddet kesişimsel ve bütüncül bir yerden değerlendirilmeli. Bu noktada hafızamızı sürekli tetikte tutmalıyız. Örneğin kayyım sürecinden geçiyoruz. Daha önceki kayyımların kadınların kazanımlarına nasıl saldırdığını hatırlıyoruz. Yeni gelen süreçte de bunlar kadınların beklediği şeyler. Bu şiddetlerin bütüncül olduğunun farkındayız. O yüzden bizde mücadele hattımızı her yerden kurmaya çalışıyoruz. Dayanışmanın Kadın Hali Derneği olarak bu sene farklı temalarla 25 Kasım’a hazırlanıyoruz. İlk temamız hafıza teması, bizden önce ki kadınların mücadelelerini hatırlayarak adım atacağız. İkinci temamız yas, çünkü tutamadığımız yaslarımız var. Biz bu cezasızlık ikliminde bu kadınların yasını tutamıyoruz. Bu noktada elimizden alınmaya çalışılan esenlik hakkımızı konuşacağız. Birbirimize güç vereceğiz. 25 Kasım’da da yürüyüşte yer alarak bu mücadelenin yanında olacağız.”

‘Kadınlar bir hak öznesi olarak görülmeli’

İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şube Başkan yardımcısı Suzan Mehmetoğlu da yargı alanında ki cezasızlığın sona ermesi çağrısında bulunarak, kadınların bir hak öznesi olarak görülmesi gerektiğini ifade etti. Toplumun her alanında hak ihlali ve şiddete maruz kalan kadınların yanında yer almak için mücadele verdiklerini belirten Suzan Mehmetoğlu, “Bizler 25 Kasım’da evde,  sokakta, cezaevlerinde kısacası yaşamın her alanında kadına yönelik şiddet ve ihlallere karşı mücadele edip, kadınların yanında yer almayı hedefliyoruz.  Kadına ve çocuğa yönelik suçlarda cezasızlık politikasının sona ermesini istiyoruz. Bu politika var olduğu sürece şiddet daha da artıyor ve kadınlar özelinde büyük bir tahribata neden oluyor. Her gün kadınlar katlediliyor ve şiddete maruz kalıyor. Bizlerde İHD olarak kadınların yanında yer alıp sesimizi yükseltmek için gerekli mücadeleyi vermeye devam edeceğiz. Hem alanda hem de hukuki süreçte kadınların yanında olacağız. Faillerin gereken cezayı alması için dosya takiplerini de sürdürüyoruz. Her alanda insan haklarını savunup, cezasızlığın karşısında duracağız” dedi.

‘Cezasızlık şiddette teşvik ediyor’

Yargı alanında kadınların dosyalarını gönüllü olarak takip eden Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi ise bu süreçte mücadeleyi adliye koridorlarında sürdürüyor. 25 Kasım’da şiddete karşı alanlarda olup, cezasızlık politikasına karşı hukuki mücadeleyi sürdüreceklerini anlatan Merkez’in Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Buse Tekcanözü, “Merkez olarak kentteki diğer STK’lerle ortaklaşıp etkinlikler düzenlemenin yanı sıra, Merkez olarak da ayrıca etkinlikler düzenleyerek kadınları bilinçlendirmek ve mücadelemizde ortaklaşmak adına elimizden gelen çabayı sarf ediyoruz. Bu süreçte kadına yönelik şiddet, cinayet ve istismar dosyalarında cezasızlık ve yargı şiddeti ile sıkça karşılaşıyoruz. Başvurucu mağdur kadınların öncelikle adli birimlerde şikâyetlerinden vazgeçmelerine yönelik uygulamalarla maruz kaldıklarını gözlemliyoruz. Şiddeti meşrulaştırmaya yönelik bir yerden bakan bu uygulamalar zaten mağdur olan kadınların mağduriyetini gidermek yerine daha da derinleştiriyor. Mahkemelerin kadına yönelik şiddeti önleme noktasında yetersiz kalması, yargılamaların şiddeti desteklermiş gibi bir yerden yapılarak yersiz iyi hal indirimleri uygulanması da cezasızlık politikalarına hizmet etmektedir. Son yıllarda yapılan yargı paketleriyle kanunlara getirilen kadın haklarını kısıtlamaya yönelik politikalar da şiddet eğilimli kişilerin şiddet fiillerini teşvik etmekte ve yargılama aşamasında da kadına yönelik şiddet dosyalarına gerekli hassasiyetin gösterilmemesi ile cezasız bırakma eğiliminin daha da arttığını görüyoruz. Maalesef ki şiddetin her türlüsünün meşrulaştırılmaya çalışıldığı bir girdabın içindeyiz. Yargı paketlerinin yanı sıra yayınlanan dizilerden, yapılan haberlerin diline kadar hayatın her alanında şiddet meşrulaştırılıyor. Biz kadınlar bize miras kalan bu mücadeleden hiçbir koşulda vazgeçmeyecek ve mücadelemize devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.

KESK: Sömürü şiddetine maruz bırakılan kadınların yanındayız!

Emek alanında kadınlara yönelik şiddete karşı mücadele ettiklerini belirten KESK dönem sözcüsü İlknur Ayık ise 25 Kasım ve yaşanan sürece dair şu aktarımlarda bulundu: “Tarihsel bir mücadeleyle bugünlere gelen sendikalı kadınlar ayrımcılık baskı mobbing ve şiddete karşı büyüttükleri örgütlülükleri ile direnişleriyle 25 Kasım’ı karşılıyorlar. Kadınların sendikal mücadelesi sürekli çok yönlü olmuştur. Sömürülen, görülmeyen emeğinin mücadelesini yürütürken birde kendisine dayatılan toplumsal rollerine karşıda bir mücadele yürüttü. Aile içine sıkıştırılmaya karşı toplumda var olmanın mücadelesini verdi. Kadını kendi işgücü olarak gören sisteme karşı, kadının iş yaşamında karşılaştığı zorlukları, kadın özgünlüğünün iş yaşamına girmesinin mücadelesini verdi. Bugün gerek hastanede gerek okullarda gerek fabrikada gerek ise tarlada kadınlar her alanda sömürülüp, yaşamlarının her alanında şiddete maruz bırakılıyor. Bunun en yoğunu da bugün emek alanında görülüyor. Kadınlar iş yaşamından soyutlanmaya çalışılıyor. Yine güvencesiz bir şekilde çalıştırılıyor. Bunun yaşanmadığı alanlarda ise kadınlara kıyafetten tutalım fiziki tutuma kadar her noktada şiddet zemini oluşturulmak isteniyor.”

İlknur Ayık son olarak şunları söyledi: “Kadınların mücadelesi sadece iş yaşamı ve aile yaşamı içinde değil, sendikal alanda da ikincil olarak görülüyor. Bugün yönetimlerin eşit teslimiyet üzerinden kurulması eşbaşkanlık ve kadın meclislerinin artırılması gerekiyor. Var olan meclisler ve farkındalık da kadınların sendikaların içinde yürüttükleri mücadele ile gerçekleşti. Kadın meclislerinin kurulma süreci işyerinde, ailede ve sendikada kadınların karşılaştığı sorunları özgün tartışma ihtiyacından ve bu sorunlara çözüm alanlarını oluşturma ihtiyacı üzerine kuruldu. Ayrıca kadınların kazanımlarının kurumsallaşması ve güvence altına alma ihtiyacı var. Çünkü erk sistem tarafından kadın kazanımları sürekli saldırıya maruz bırakılıyor. Biz kadınlar bu saldırılara karşı sürekli kadın iradesini hakim kılma ve gasp edilen kadın alanları geri alma ve kadın alanlarını büyütmeye çalışıyoruz.”