Kadın Güçlendirme Merkezi’ndeki kadınlar şiddeti anlattı
İdlib Kadın Güçlendirme Merkezi’nde kalan kadınlar şiddetin asıl nedeninin geleneksel kodlar olduğunu belirterek, şiddetle mücadelede sadece tek bir aktörün değil, tüm toplumun ortak çabasının olması gerektiğini söyledi.
SALAM ALUMAR
İdlib - Suriye'nin kuzeyindeki İdlib’de Türk devleti ve HTŞ çetelerinin işgali altında kadın ve kız çocukları şiddet sarmalı içinde yaşıyor. Kadına yönelik şiddete karşı kuruluşlarda çalışan aktivistler, aile içi şiddet vakalarının artmasının en önemli sebepleri arasında erken yaşta evlilikler, ekonomik kriz, yasaların eksikliği ve toplumsal geleneklerin derin etkisinin olduğunu belirtiyor.
Kadınların haklarını savunamadığı ve şiddete karşı korunmadığı bir ortamda, bu tür vakalar daha da artarken, İdlib Kadın Güçlendirme Merkezi'nde kalan ve burada çalışma yürüten kadınlar yaşadıklarını anlattı.
Kadın merkezleri güç veriyor
İdlib'in Deyr Hesan Kampı’nda yaşayan 26 yaşındaki Sera Abdullah da sistematik şiddet görmüş kadınlardan biri. Evli olduğu erkeğin şiddetine maruz kalan Sera Abdullah, hayatını korku içinde yaşadığını anlattı. Gördüğü şiddet karşısında boşanmayı düşünen Sera Abdullah, toplumsal baskı gördüğünü belirtti.
Sera Abdullah, evli olduğu erkeğin önce psikolojik ardından da fiziksel şiddetine maruz kaldığını söyleyerek, iyileşmek için şiddete karşı mücadele eden bir merkeze başvurduğunu anlattı.
Böylelikle şiddetle baş etmenin yöntemlerini öğrenen Sera Abdullah, merkezin hayatını değiştirdiğini ifade etti.
Ranya Yusuf'un hikayesi, şiddet ve toplumsal baskı arasında sıkışan bir kadının durumunu gözler önüne seriyor. Eşinden şiddet gördükten sonra boşanma kararı alan Ranya Yusuf, bu kez de ailesi tarafından aynı şekilde hapsedilmiş. Evliliğindeki şiddet nedeniyle boşanmışken, ailesi tarafından "ayrılığın sebebi" olarak suçlanan Ranya Yusuf, bu durumun psikolojik sorunlar yaşamasına neden olduğunu söyledi.
Ranya Yusuf, "Şiddetten sonra hapis gibi bir hayatla karşı karşıya kaldım" diyerek, toplumun boşanmış kadınlara bakış açısını eleştirdi. Ranya Yusuf, bu durumun kadınların kendilerini savunma hakkına sahip olmadan, sadece çevrenin beklentilerine göre yaşamaya zorlanmalarına yol açtığına dikkat çekti.
Çocuklar da etkileniyor
Kadınlardan Rahab Araboo da, İdlib'deki Kadın Güçlendirme Merkezi'nde çalışan aktivistlerden biri. Merkezdeki kadınların çoğunun ciddi psikolojik sorunlar yaşadığını ve bu sorunların depresyon ve kaygı gibi durumlarla sonuçlandığını belirten Rahab Araboo, kadına yönelik şiddetin çocukları da olumsuz etkilediğini belirtti.
Rahab Araboo, şiddetle mücadelede karşılaştıkları en büyük zorluğun, toplumun hala şiddeti "haklı" bir çözüm olarak görmesi olduğunu söyledi. Bu bakış açısının değiştirilmesi gerektiğini ve bunun ancak toplumsal farkındalık yaratılarak mümkün olacağını vurgulayan Rahab Araboo, kadınları daha iyi koruyacak yasaların çıkarılmasının önemine dikkat çekti.
Çözüm yolları
Rahab Araboo, şiddete karşı çözüm yollarına ilişkin şunları söyledi: “Kadınları güçlendirme ve şiddet mağdurlarına yardım etme konusunda çalışan merkezler, bu konuda ciddi bir farkındalık yaratmaya çalışıyor. Ancak, şiddetin azalabilmesi için toplumun tüm kesimlerinin harekete geçmesi gerekiyor. Hem yerel hem de uluslararası düzeyde eğitim, farkındalık ve psikolojik destek sağlanarak, kadınların haklarını savunmaları ve kendilerini korumaları için daha fazla imkân yaratılabilir. İdlib'deki kadınların yaşadığı şiddet sorunu sadece bireysel bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel bir sorundur. Bu nedenle, şiddetle mücadele sadece tek bir aktörün değil, tüm toplumun ortak çabasıyla mümkün olacaktır. Kadınları savunma ve haklarını garanti altına alma amacı güden yasaların oluşturulması, bu süreçte çok önemli bir adımdır.”