Jina Emini’nin ardından: ‘Jin Jiyan Azadî’ küresel bir çağrıya dönüştü
Jina Emini’nin mirası yaşıyor ve dünyaya hatırlatıyor ki eşitlik mücadelesi yerel değil, evrensel bir insanlık meselesidir. Kadının özgürlüğü ertelenebilir ya da ikincil bir konu değil, tüm toplumların özgürlüğünün ön şartıdır.

HEDHAMİ MAHJOUB
Eylül 2022’nin ortalarında, Kürt asıllı İranlı genç kadın Jina Emini’nin hikâyesi, trajik bir olaydan yirminci yüzyılın en önemli protesto hareketlerinden birinin kıvılcımına dönüştü. Tahran’da “ahlak polisi” tarafından gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybetmesi, sıradan bir hadise değil; kadınların ve gençlerin içinde biriken öfkeyi patlatan, İran sınırlarını aşarak dünyaya yayılan bir dönüm noktasıydı. Bu öfkenin sembolü haline gelen slogan, “Jin Jiyan Azadî” küresel bir çağrıya dönüştü.
Bu slogan sadece sokaklarda yankılanan sözler değildi. Günümüz feminist mücadelesinin özünü yansıttı. Vesayeti reddetmek, ayrımcılığa direnmek, kadının kendi kaderini tayin hakkını savunmak. Jina’nın sesi bir simgeye, fotoğrafı bir ikona, ardından gelen hareket ise Avrupa’dan Latin Amerika’ya, Ortadoğu’dan dünyanın dört bir yanına yayılan küresel bir dalgaya dönüştü. Kadınlar onun fotoğrafını taşıyarak, farklı siyasi ve kültürel bağlamlara rağmen, baskı ve ayrımcılığa karşı mücadelenin ortaklığını gösterdiler.
Kadınlara yönelik ihlalleri sürüyor
Bugün anma sadece kanlı olayları hatırlamak değil, aynı zamanda otoriterliğe karşı kadının konumunu yeniden tartışma fırsatı. Kadınlara yönelik ihlaller hâlâ sürüyor, kişisel özgürlüklerin kısıtlanması, siyasi ve toplumsal şiddet, ekonomik haklardan yoksun bırakılma ve kamusal alandaki seslerinin bastırılması. Tüm bunlara karşı Jina Emini’nin mirası yaşıyor ve dünyaya hatırlatıyor ki eşitlik mücadelesi yerel değil, evrensel bir insanlık meselesidir.
“Jin Jiyan Azadî” ayaklanmasının taşıdığı sembolik anlam İran sınırlarını aşarak, tüm kadınların acılarını yansıtan bir ayna oldu. Kadının özgürlüğünün ertelenebilir ya da ikincil bir konu değil, tüm toplumların özgürlüğünün ön şartı olduğunu ilan etti. Bu hareketin gücü, yukarıdan değil; sokaktan, sıradan bir genç kadının kanından doğmuş olmasında yatıyor. Böylece evrensel bir çığlığa, her türden baskıya karşı küresel bir başkaldırıya dönüştü.
Jina Emini’nin ölüm yıldönümünde bir kez daha görülüyor ki feminist mücadele artık sadece bir hak talebi değil; zulme karşı bir direniş ve insan onurunu geri kazanma yoludur. Bugün en açık mesaj şudur: Kadın haklarına yönelik her ihlal, dünyanın neresinde olursa olsun, iç mesele değildir; insanlığın ortak vicdanını ilgilendiren küresel bir sorundur. Ve “özgürlük” artık ne daraltılabilir ne de gasp edilebilir bir sözcüktür.
*Tunuslu gazeteci