Hanım Tosun: Bir kayıp kalana kadar mücadeleye devam edeceğiz

Bu haftaki eylemde gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun ve Hüseyin Aydemir’in akıbetlerini soran Cumartesi Anneleri, bir kayıp kalana kadar mücadeleye devam edecekleri sözünü verdi.

İstanbul - Cumartesi Anneleri, 916’ncı hafta basın açıklamalarını İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde online gerçekleştirdi. Bu haftaki açıklamada, 19 Ekim 1995 yılında İstanbul’un Avcılar ilçesinde evden çıktıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamayan Fehmi Tosun ve Hüseyin Aydemir’in akıbetleri soruldu. Açıklamaya Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun ve İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin de katıldı.

“Kayıplara ve adalete ulaşamıyoruz”

Bu haftaki basın metnini okuyan Leman Yurtsever, Türkiye’de yüzlerce insanın gözaltında kaybedilmesine rağmen, bu insanlığa karşı suçun, yönetenler tarafından yok sayılmaya devam edildiğini belirtti. Cezasızlık uygulaması sonucu, kayıplara ve adalete ulaşamadıklarını kaydeden Leman Yurtsever, “Kayıp yakınlarının ‘sevdiklerimizin biz öldükten sonra bulunmasını istemiyoruz’ haykırışı ise 916 haftadır karşılık bulmuyor” ifadelerinde bulundu.

Ailesine öldürüleceğini haykırdı

Leman Yurtsever daha sonra, Fehmi Tosun ve Selahattin Aydemir’in hikayesini paylaştı: “35 yaşındaki 5 çocuk babası Fehmi Tosun ve 34 yaşındaki 6 çocuk babası Hüseyin Aydemir Liceliydiler. Yaşadıkları ağır baskılar nedeniyle Lice’yi terk ederek aileleriyle birlikte İstanbul’a taşınmak zorunda kaldılar. 19 Ekim 1995 sabahı Fehmi Tosun ve arkadaşı Hüseyin Aydemir, birlikte kahvaltı ettikten sonra Tosun ailesinin Avcılar’daki evinden çıktılar. Fehmi Tosun; akşam saatlerinde, silahlı ve telsizli sivil polisler tarafından, 34 UD 597 plakalı beyaz Toros bir araçla evinin önüne getirildi. Kendisini gören eşi ve çocuklarına ‘Gözaltına alındım, beni öldürecekler!’ diye bağırdı. Onlar Fehmi'nin yanına koşunca, zorla araca bindirilerek evinin önünden götürüldü. Olaya çevredeki komşular da tanık oldu.

Gözaltına alındıkları inkar edildi 

Hemen Avcılar Karakolu’na giden Hanım Tosun olanları anlattı, aracın plakasını verdi ve duruma müdahale edilmesini istedi. Plakayı kontrol eden ve telefonla görüşmeler yapan görevliler ‘Bizim yapacağımız bir şey yok’ dedi. Hüseyin Aydemir'in İstanbul Aksaray'da sivil polisler tarafından gözaltına alındığını öğrenen Aydemir Ailesi de, tüm yasal yollara başvurdu. Her yerde oğullarını arayan aile, Hüseyin'in polisler tarafından Ankara’ya götürüldüğü, Ankara emniyetindeyken de askeri yetkililerce teslim alındığı bilgisine ulaştı. Tosun ve Aydemir Aileleri tüm yasal yollara başvurdu, ancak Fehmi Tosun ve Hüseyin Aydemir’in gözaltına alındığı devletin bütün kademelerince inkar edildi.”

Dosya AİHM’e taşındı

Leman Yurtsever devamında da ailelerin hukuksal girişimlerini aktardı. Dosyanın Hanım Tosun tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşındığını söyleyen Leman Yurtsever, 2003 yılında sonuçlanan davada, hükümetin AİHM’e verdiği savunmada “Hükümetimiz Fehmi Tosun'un kaybolması olayının meydana gelmesinden dolayı üzgündür. Bir kimsenin kaybolması olayı hakkındaki soruşturmanın eksik yapılmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2. maddesinin ihlalini oluşturduğu kabul edilmektedir” yanıtını verdiğini ve yaşam hakkı ihlallerinde gerekli tüm önlemleri alıp, etkili soruşturmaların yürütülmesini zorunlu kılan talimatları vermeyi taahhüt ettiğini hatırlattı.

Gerekli adımların atılması için çağrı

Zamanaşımı nedeniyle takipsizlik kararı verilen Fehmi Tosun dosyasının İHD avukatı Eren Keskin tarafından Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşındığını belirten Leman Yurtsever, “Hükümetin taahhüdüne rağmen cezasızlık geleneğini bozmayan Anayasa Mahkemesi de zamanaşımı gerekçesiyle dosyayı kapattı. Aile, Fehmi Tosun’un götürüldüğü aracın araştırılması ve tanıkların dinlenerek yeniden soruşturma yapılması talebiyle 31 Mayıs 2022 tarihinde Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurdu. Fehmi Tosun’un gözaltında kaybedildiğini uluslararası mahkeme önünde kabul eden AKP hükümetini, verdiği taahhüdü yerine getirmeye ve bir an önce gerekli adımları atmaya çağırıyoruz” dedi.

“Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz”

Yetkilileri etkin soruşturma ve kovuşturma faaliyeti yürütmeye çağıran Leman Yurtsever, “Kaç yıl geçerse geçsin; Fehmi Tosun ve Hüseyin Aydemir için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 217 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekanımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” diye belirtti.

“Kayıplarımızı aramaktan vazgeçmeyeceğiz”

Ardından Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun söz aldı. Hanım Tosun, Galatasaray Meydanı’nın kendilerine yasaklanmasına tepki göstererek, “İster içeride ister dışarıda bizim için önemli olan basına ve dünyaya sesimizi duyurmak. Devlet yetkililerine sesleniyoruz; bir an önce bize Galatasaray’ı açın. Açıklamamızı orada yapmak istiyoruz. Galatasaray Meydanı’nı kapatarak ağzımızı kapatamazsınız. Vicdanımızı ve içimizi kapatamayacaksınız. Kayıplarımızı aramaktan vazgeçmeyeceğiz. Bir kayıp kalana kadar mücadeleye devam edeceğiz. Devlet bize hesap verene kadar aramaktan vazgeçmeyeceğiz” dedi.

 “Bütün dosyalar zamanaşımından düşürülüyor”

Daha sonra söz alan İHD Eş Genel Başkanı ve aynı zamanda Fehmi Tosun’un aile avukatı Eren Keskin de, kayıp dosyalarında yazılı hukukun suçun üstünü örtmek için kılıf olarak kullanıldığını vurguladı. Eren Keskin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Birleşmiş Milletler Zorla Kaybetmelere Karşı Sözleşmeyi imzalamadığını hatırlatarak, “Zorla kaybedilen insanlarımızın dosyalarında cinayet suçuna ilişkin zaman aşımı yani 20 yıl uygulanıyor. 20 yılda hiçbir delil toplanmadan bütün dosyalar zaman aşımından düşürülüyor. Fehmi Tosun dosyası da bunlardan biri” şeklinde konuştu.

 “Uluslararası hukuku kullanmaya devam edeceğiz”

Fehmi Tosun dosyasında ailenin en başından itibaren tüm delilleri savcılığa sunduğuna işaret eden Eren Keskin, Fehmi Tosun’un kaçırıldığı aracın plakasının belli olduğuna dikkat çekti. Aylar geçmesine rağmen savcılığa plakanın kime ait olduğunun tespiti için yapılan başvurudan sonuç alınamadığını söyleyen Eren Keskin, “Deliller var olmasına rağmen bu delillerin değerlendirilmemiş olması zorla kaybedilme olaylarında hukukun bir kılıf olarak kullanılması, bunun bir sistematik olması, sadece gözaltına alan polislerin değil soruşturmayan savcıların, dava açılsa bile karar vermeyen mahkemelerin, hakimlerin bunların hepsinin bir sistematik olduğu yani bunun çok açıkça bir devlet suçu olduğu çok açık net ortada. Bizler insan hakları savunucuları olarak ulusal ve uluslararası hukuku kullanmaya devam edeceğiz” dedi.