‘Halkın protestosu idamları durdurmanın tek yoludur’
Siyasi Tutsaklarla Dayanışma Komitesi Sözcüsü Şiva Mahbubi, halkın kitlesel protestolarının İran’daki idam kararlarını durdurmanın tek yolu olduğunu vurguladı.
Haber Merkezi - Son günlerde işçi aktivisti Şerife Muhammed’i hakkında verilen idam cezası, Yüksek Mahkeme’nin 39. dairesi tarafından yeniden onaylandı. Aynı zamanda İran’ın Karçak ve Kızılhisar hapishanelerinden gelen raporlar, siyasi tutsakların son derece kötü koşullarda tutulduğunu ortaya koyuyor. İsrail’in Tahran’daki Evin Cezaevi’ne düzenlediği saldırı sonrası bu cezaevinden söz konusu hapishanelere nakledilen tutukluların kritik koşullarda kaldığı belirtiliyor. Çok sayıda siyasi tutsağın idam edilme riski bulunuyor. Bunlar arasında Pexşan Ezizî ve Werîşe Muradî de var.
İran’da siyasi tutsaklara yönelik idam tehditleri yeniden gündeme gelirken, Siyasi Tutsaklarla Dayanışma Komitesi Sözcüsü Şiva Mahbubi, halkın kitlesel protestolarının bu idamları durdurmanın tek yolu olduğunu söyledi.
‘Salı Günü İdama Hayır’ eylemleri 82’nci haftasında
Şiva Mahbubi, İran’ın farklı cezaevlerinde siyasi tutsakların öncülüğünde düzenlenen “Salı Günü İdama Hayır” eylemlerinin 82’nci haftasına girdiğini belirterek sözlerine başladı. “Tutsaklar, insanlık dışı idam kararlarına karşı hapishanelerde açlık grevi gibi protestolarını sürdürüyor” diyen Şiva Mahbubi sözlerini şöyle sürdürdü:
“Buna karşın, İran yargı erki başkanı geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada ülkede ‘siyasi tutuklu olmadığını’ öne sürdü. Ancak insan hakları savunucusu İmadeddin Baqi, yargıya 70 siyasi tutsağın isminin bulunduğu bir liste sunduğunu açıkladı. Bu listede Şerife Muhammedi, Pexşan Azizî ve Werîşe Muradî’nin isimleri de yer aldı. İmadeddin Baqi, bu tutuklular hakkında verilen idam cezalarının ‘hukuken geçersiz’ olduğunu ve en azından ömür boyu hapisle değiştirilmesi gerektiğini belirtti.”
Neden siyasi tutsaklar inkâr ediliyor?
Şiva Mahbubi, İran devletinin uluslararası alanda siyasi tutsakların varlığını inkâr ettiğini ifade ederek, “Rejim, tutukluları ‘güvenlik suçlusu’ olarak adlandırıyor çünkü siyasi tutukluları kabul etmek, onların fikirleri, örgütlenmeleri ve hak talepleri nedeniyle hapsedildiğini itiraf etmek anlamına gelir. Bu da uluslararası alanda rejimi zor durumda bırakır” şeklinde konuştu.
Şiva Mahbubi’ye göre, son yıllarda birçok siyasi tutuklu “adli suçluların bulunduğu koğuşlara” nakledildi. Bu durumun da siyasi tutsakların görünürlüğünü azaltmayı amaçladığını belirtti.
‘Protestolar tek çözüm’
Şiva Mahbubi, idam kararlarının durdurulmasında en etkili gücün halkın doğrudan protestoları olduğunu vurgulayarak, “Mektup kampanyaları ya da bireysel girişimler sınırlı etkiler yaratıyor. Esas olan, kitlesel ve sürekli halk protestolarıdır. Rejim, ancak toplumun kararlı direnişi karşısında geri adım atar” dedi.
Üç kadın aktivistin dosyası
Şiva Mahbubi, Şerife Muhammedi’nin işçi hakları için mücadele eden bir sendikacı, Pexşan Ezizî ve Werîşe Muradî’nin ise insan hakları alanında çok değerli çalışmalar yapan aktivistler olduklarını belirtti.
Şiva Mahbubi, “Bu insanlar ödüllendirilmesi gerekirken, zorla kaybedildiler, işkenceye uğradılar ve şimdi idam tehdidi altındalar. Aslında bir gün bile cezaevinde olmamaları gerekirdi” değerlendirmesinde bulundu.
Uluslararası tepkilerin önemi
Uluslararası sendika ve insan hakları kuruluşlarının geçmişteki tepkilerinin bazı durumlarda İran devletini geri adım atmaya zorladığını hatırlatan, Şiva Mahbubi, ancak bu tepkilerin sürekli ve güçlü olması gerektiğine dikkat çekerek, “Bir idam kararı açıklandığında tepki geliyor ama sonra sesler azalıyor. Oysa rejimin geri çekilmesi için protestoların sürekli olması şart” dedi.
Karçak Cezaevi’ndeki kadınlar kritik durumda
Şiva Mahbubi, özellikle Karçak Cezaevi’ndeki kadın siyasi tutsakların çok ağır koşullar altında yaşadığını söyleyerek, yaşanan hak ihlallerini şu şekilde sıraladı: “Sağlık hizmetlerinden tamamen mahrum bırakılıyorlar. Kanser gibi ağır hastalıkları olan kadınlar tedavi edilmiyor. Koğuşlar kalabalık ve hijyen koşulları son derece kötü.”
Dayanışma çağrısı
Şiva Mahbubi, 82 haftadır süren “Salı Günü İdama Hayır” eylemlerinin, siyasi tutsakların direnişinin önemli bir sembolü haline geldiğini söyledi. Bazı ailelerin ve öğretmen sendikalarının da bu eylemlere destek verdiğini belirten Şiva Mahbubi, sivil toplum ve uluslararası örgütlere çağrı yaptı:
“Rejim, sadece hapishanelerde değil, toplumda da büyük bir itiraz dalgası olduğunu görmek zorunda. Bu nedenle protestoların yaygınlaşması hayati önem taşıyor.”
Uluslararası dayanışma yolları
Son olarak Şiva Mahbubi, uluslararası toplumun ve farklı örgütlerin yapabileceklerini şöyle sıraladı: “Siyasi tutsakların durumuna dair raporlar hazırlamak ve uluslararası kamuoyuna duyurmak. BM raportörleri ve araştırma komitelerine başvurular yapmak. Parlamento önlerinde oturma eylemleri düzenlemek. Sendikalar ve demokratik kurumlarla dayanışma ağları kurmak.”
Şiva Mahbubi, iki hafta önce Avrupa Parlamentosu’nda bu konuyla ilgili bir panele katıldığını ve uluslararası işbirliklerini artırmaya devam edeceklerini ifade etti.