Gazeteci Banu Güven: Barış ve demokrasi için atılan adımlar tarihi bir dönüm noktası

Türkiye’de yürütülen ‘barış sürecinin’ önceki süreçlerden oldukça farklı bir yol haritası sunduğunu söyleyen Gazeteci Banu Güven, 1 Ekim tarihinin sürecin önemli bir kilometre taşı olabileceğini ifade etti.

ELİF AKGÜL

İstanbul- Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın, 27 Şubat 2025 tarihinde yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” tüm dünyada yankı buldu. Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrı üzerine PKK, 5-7 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirdiği kongrede çalışmalarını sonlandırdığını kamuoyuyla paylaştı. Bu kararın hemen ardından ise 30 kişilik bir grup, 11 Temmuz’da Süleymaniye kenti yakınlarında gerçekleştirdiği ve birçok kesimden insanın katıldığı büyük bir törenle silahlarını yaktı.  

“Barış ve Demokratik Toplum” çağrısı sonrasında gelinen süreçle birlikte Meclis’te kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” kuruldu. Komisyon bu zamana kadar somut adım atmak yerine, kimi isimleri ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerini dinledi. Yapılan tüm çağrılara karşın Abdullah Öcalan’la ilgili hukuki düzenlemeler ya da tecridin sona ermesi için adımlar atılmadı.  

Somut bir süreç

Gazeteci Banu Güven’le Türkiye’deki barış sürecinin geldiği noktayı ve medyanın bu sürece yaklaşımını konuştuk. Son yıllarda silah bırakma ve barışa yönelik atılan adımların, önceki süreçlerden çok farklı bir tasarıma ve somut bir sürece işaret ettiğini belirten Banu Güven, silahları bırakan grubun kendisini "Barış ve Demokratik Toplum Grubu" olarak tanımlayıp törenle silahlarını imha etmesinin, Türkiye’nin yakın tarihinde benzeri görülmemiş bir netlik taşıdığını vurguladı ve bu yeni sürecin toplumsal ve siyasi etkilerini ele aldı. Meclis’teki komisyon çalışmalarından ve iktidar ile muhalefetin bu süreçle ilgili yaklaşımlarından da bahsederek, bu barış sürecinin başarısı için yasal düzenlemelerin ve toplumun geniş kesimlerinin katkısının önemine dikkat çekti.

Tarihi bir adım: Silahların bırakılması

Gazeteci Banu Güven, Türkiye’nin yıllardır beklediği barış sürecinin, silah bırakma gibi somut adımlarla başlamasının, önceki süreçlerden oldukça farklı bir yol haritası sunduğunu ifade etti. “Şimdi bu süreç, farklı farklı adlandırılan, daha önceki süreçten çok farklı bir dizaynla, dünyada örneklerinde de nadiren görülen bir biçimde, önce bir örgütün silah bırakması ve silahlarını yakmasıyla vücut buldu” diyerek, bu sürecin başlangıcının oldukça net ve belirgin bir adım olduğuna işaret etti. Banu Güven, bu süreçte “Barış ve Demokratik Toplum Grubu adını alan gerilla grubunun silahları törenle yakmasının, barışa olan inançlarını simgelediğini ve bu somut adımın bugüne kadar görülmedik bir netlik taşıdığını” belirtti.

Meclis Komisyonu ve sürecin hukuki yönü

Banu Güven, aynı zamanda Meclis’te oluşturulan komisyonda iktidar ve muhalefet temsilcilerinin yer aldığını, mağdur aileleri ve sivil toplum temsilcilerinin dinlendiğini ifade etti. “Silahların imhası konusunda 1 Ekim'e kadar somut bir adım atılması bekleniyordu” diyen Banu Güven, bu adımın sürecin önemli bir kilometre taşı olduğunu vurguladı. Ancak süreçle ilgili tam olarak ne yönde gelişmeler yaşanacağına dair hala net bir bilgi bulunmadığını söyleyen Banu Güven, “Anladığımız kadarıyla, planlanan ne ise buna sadık kalındı ve şu ana kadar aksine bir açıklama yapılmadı” dedi.

Bununla birlikte, silahların bırakılmasının ardından, silahları bırakanların hayatlarına nasıl entegre olacakları ve siyasi haklarının nasıl belirleneceği konularının, sürecin kalıcılığı için kritik öneme sahip olduğunudile getiren Banu Güven, bu konuda siyasi partilerin ve Meclis’teki komisyonun daha fazla çaba harcaması gerektiğini ifade etti. Fakat, “Komisyonda bu konuda herhangi bir yasa önerisi henüz tartışılmadı” diyerek, süreçle ilgili yasal düzenlemelerin hâlâ şekillenmediğini de söyledi. Banu Güven, ayrıca, mağdurların ve toplumun çeşitli kesimlerinin görüşlerinin alınmasının sürecin demokratik ve özgürlükçü bir şekilde ilerlemesine yardımcı olacağına dikkat çekti. Banu Güven, Ekim ayında bu sürecin daha somut hale geleceğini ve MHP ile AKP’nin hazırlayacağı yasal düzenleme önerisinin daha geniş bir tartışma yaratabileceğini ifade etti.

Öcalan’ın rolü ve Suriye boyutu

Banu Güven, Abdullah Öcalan’ın sürece katkı sağlama potansiyelini de değerlendirdi. Abdullah Öcalan’ın “Suriye’deki Demokratik Güçlerin silah bırakma kararı ve kaderini belirleme meselesinin kendi iç işleri olduğunu” belirten açıklamalarına değinerek, Türkiye’nin bu süreci yalnızca iç dinamikleriyle değil, bölgesel faktörleri de göz önünde bulundurarak değerlendirmesi gerektiğini söyledi. Ayrıca, Abdullah Öcalan’ın sürece daha yapıcı bir katkı sunmaya hazır olduğunu ifade ettiğini, fakat bunun için gereken koşulların henüz oluşmadığını belirtti.

Medyanın sürece bakışı

Medyanın sürece yaklaşımını eleştiren Banu Güven hem iktidar hem de muhalefet medyasının bu süreçte çok net bir şekilde taraflı tutum sergilediğini vurguladı. İktidar medyasının genellikle hükümetin çizdiği çerçevede hareket ettiğini ve muhalefet medyasının da geleneksel ezberlerinden sapmadığını ifade eden Banu Güven, özellikle Abdullah Öcalan’ın silah bırakma sürecinin mimarı olmasına rağmen, basının ‘lacoste tişörtü’ gibi küçük detaylara odaklanmasının sürecin ciddiyetini küçümsediğini belirtti. Banu Güven, Ekrem İmamoğlu’nun hapiste olmasının, Abdullah Öcalan’ın koşullarıyla karşılaştırılmasının da medyanın, esas meselelerden sapmasına neden olduğuna işaret etti.

Sürecin geleceği için medyanın rolü ve siyasi tavır

Sürecin başarılı olabilmesi için medya ve siyasetin daha sorumlu bir tutum sergilemesi gerektiğine dikkat çeken Banu Güven, bu süreçte CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in barışa dair bir duruş sergilediğini de ekledi. “Özgür Özel bu konuda iktidarla büyük kavgası olmasına rağmen, barış ve gerçek anlamda demokratik bir düzenin kurulmasından yana oldukça sağlam bir tavır ortaya koydu” diyen Banu Güven, sürecin demokrasi ve barış adına önemli bir fırsat sunduğunu vurguladı. Son olarak, silahların yakıldığı gün, otobüste yapılan bir konuşmayı aktaran Banu Güven, “Temel birtakım meseleleri ve ilkelere sahip çıkarak bu yol yürünürse, muhakkak iyi bir yere varılabilir” dedi ve medya ile siyasetin bu tarihi fırsata olan sorumluluklarını vurguladı.