Galatasaray sadece bir meydan değil 30 yıllık varlık sebebi…

30 yıldır bir meydanın taşları bile dile gelip sesleniyor: Kayıplarımız nerede? Cumartesi Anneleri’nin 30 yıllık mücadelesi sadece kayıpları değil bu ülkede adaleti, yargının sessizliğini, siyasetin inkarını, polisin şiddetinin tarihini de anlatıyor.

SERPİL SAVUMLU

İstanbul- Kimi oğlunu, kimi kızını aradı, kiminin kardeşi yoktu kiminin babası… işerinden, evinden, sokaktan, okuldan çıkmışlardı ve bir daha gören olmadı. O, son görüşten sonra beyaz Toros arabalar, evlere gelen telefonlar, gözaltılar, tehditlerle geçen günler anlatılacaktı. Her birinin kayboluşunda duran zaman takvim yaprakları isimlerini gösterdiğinde yeniden akacaktı. Kayıplarından küçücük biz iz arayanlar, adalet isteyenler, bir mezar taşının olması için çabalayanlar zamana direndi ve kendilerine anıt olarak seçtikleri Galatasaray Meydanı’ndan vazgeçmedi.

Gözaltında kaybedilen yakınlarını arayan Cumartesi Anneleri, 30 yıldır kaybedilen yakınlarını arıyor. Türkiye’nin en uzun süreli sivil itaatsizlik eylemini gerçekleştiren Cumartesi Anneleri, kayıplarının bulunması, faillerin yargılanması ve adaletin sağlanmasını istiyor.

İlk eylem Hasan Ocak içindi

Cumartesi Anneleri ilk kez “Kayıplarımız nerede?” sorusunu sorarak Galatasaray Meydanı’nda 27 Mayıs 1995 tarihinde oturma eylemine başladı. İlk eylem 1995 yılında gözaltında kaybolduktan sonra işkence edilmiş bedeni kimsesizler mezarlığında bulunan Hasan Ocak içindi. Hasan Ocak, 30 yaşındaydı. Gözaltına alındı ve ailesi bir daha görmedi. Sorduklarında devlet "bizde yok" dedi. Emine Ocak oğlunu sordukça dövüldü, gözaltına alındı, hapse atıldı. 58 gün sonra kimsesizler mezarlığında gömülü olduğu öğrenildi; gözaltına kayıplara karşı yürütülen mücadelenin sembollerinden biri haline geldi. Emine Ocak, son nefesine kadar tüm kayıplar için mücadele verdi.

İşte bu ilk eylemin ardından gözaltına alındıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamayan kişilerin aileleri bir araya geldi. Eylemden haberdar oldukça İnsan Hakları Derneği’ne (İHD) başvurular da arttı. Kayıp yakınları bir bir Galatasaray Meydanı’nda eylemlere katıldı.

Yasaklamalar engellemeler

Cumartesi Anneleri’nin eylemleri sayısız kere polis saldırısına maruz kaldı. Anneler yerlerde sürüklendi. Yakınlarından bir iz arayanlar faillerin yargılanmasını isteyenler dövüldü, işkenceye maruz kaldı, gözaltına alındı… Cumartesi Anneleri’nin 170’inci buluşması, “bir yerlerden talimat aldıkları” gerekçesiyle güvenlik güçleri tarafından engellendi. 30 hafta boyunca eylemler yapılamadı. Polis şiddeti ile karşı karşıya kalındı. 200’üncü buluşmada oturma eylemleri sonlandırıldı. Ancak Cumartesi Anneleri 10 yıl aranın ardından 31 Ocak 2009’da tekrar oturma eylemine başladı.

Meclis çalışması raporla sınırlı kaldı

Tarihler 5 Şubat 2011’i gösterdiğinde dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumartesi Anneleri’yle bir görüşme gerçekleştirdi. Meclis’te bir araştırma komisyonu kurulacağına dair söz alındı. Bunun üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Hakları Komisyonu, 13 Eylül 1980’de gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır’ın akıbeti hakkında bir rapor yayınlandı. Raporda, Cemil Kırbayır’ın gözaltına alındıktan sonra katledildiği ve bedeninin kaybedildiği bilgisine yer verildi. Ancak çalışma bu raporla kaldı. Gözaltında kayıpların akıbetlerinin açığa çıkarılmasına dair herhangi bir adım atılmadı.

700’üncü hafta

Cumartesi Anneleri her hafta düzenledikleri eylemlerin 300, 400 ve 500’üncü haftalarında daha geniş katılımlı buluşmalar gerçekleştirdiler. Bu kapsamda 700’üncü hafta içinde hazırlık yapıldı. 700’üncü hafta eyleminin gerçekleşeceği 25 Ağustos 2018’de, güvenlik güçleri Cumartesi Anneleri’nin eyleminin İçişleri Bakanlığı tarafından yasaklandığını ve Galatasaray Lisesi’nin önünde eylem yapamayacaklarını açıkladı. Eyleme yasak getirildi. Polis şiddet kullanarak eylemi dağıtmaya çalıştı. 46 kişi gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar hakkında dava açıldı. Bu dava yıllar sonra beraatle sonuçlandı.

Cumartesi Anneleri’ne Galatasaray Meydanı 700’üncü haftadan bu yana yasak. Cumartesi Anneleri ve onları destekleyenler 10 kişiyle sınırlı olmak üzere polis bariyerlerinin önünde eylemlerini gerçekleştirebiliyorlar.

‘Henüz bir mezar taşı veremedik’

Hasan Ocak’ın kardeşi Aysel Ocak, Cumartesi Anneleri’nin mücadelesinin kayıpların ama aynı zamanda yasaklamaların, yok saymanın, adaletsizliğin, hak aramanın da 30 yıllık tarihi olduğunu anlatıyor. ‘30 yılı zorluklarla dolu’ sözleriyle özetleyen Aysel Ocak, “Böyle zamanlarda bizler de geriye dönüp neyi başarıp neyi başaramadığımızı sorgularız. Gözaltında kaybedilenlere henüz bir mezar taşı veremedik. Gözaltında kayıplardan sorumluları yargı önüne çıkaramadık. Ama onları unutmayacağımıza ve unutturmayacağımıza ilişkin çok güçlü mesajlar verdiğimize inanıyorum” diyor.

‘Galatasaray varlığımızı haykırdığımız yer’

Kendilerini diğer ailelerle yan yana getiren şeyin sadece acıların olmadığını ifade eden Aysel Ocak, “Biz 30 yılda kocaman bir aile olduk. Ama bizi bir araya getiren aynı zamanda sevdiklerimize kavuşma umudumuz, adalet arzumuz umudu diri tutan dayanışma duygusu olduğuna inanıyorum” şeklinde konuşuyor ve şöyle devam ediyor:

“Galatasaray benim için sadece bir meydan değil orası bizim için kayıplarla buluşma mekanımız. Annemin ‘Hasan için adalet istiyorum’ sesi orada yankı buldu. Diğer kayıp anneleri ilk defa belki orada birbirlerine sarıldı birbirlerinin gözyaşlarını orada sildi. Acılarını orada paylaştılar. O meydan bu ülkede kaybedilenlerin hatırlandığı, sahip çıkıldığı, unutulmadığına dair sözlerin verildiği kararlılıkların sergilendiği bir meydan. Devletin bizi görmemek için gözünü kapattığı bir yer aynı zamanda. Galatasaray bizim varlığımızı haykırdığımız bir yer. O yüzden bizim bir nevi kutsalımız aslında. Orada olmak ‘biz buradayız ve kayıplarımızı aramaktan asla vazgeçmeyeceğiz’ demektir. 30 yıldır bazı haftalar susturulduk. O meydandan gözaltına alındık ama hep geri geldik. Çünkü biz biliyoruz ki Hasan orada, Fehmi orada, Cemil orada… ve onlar oradayken bizim başka bir alan ya da meydan düşünmemiz mümkün değil. Elbette gönlümüz isterdi ki ellerimizde aslı kalan karanfilleri biz aslında Galatasaray Meydanı’na değil kayıplarımızın mezarlarına bırakalım.”

‘Sorunlar görüşmeden sonra da çözülmedi’

Yıllar önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kayıp ailelerini Dolmabahçe Sarayı’nda kabul ettiğini ve aileleri dinlediğini hatırlatan Aysel Ocak, “Birtakım sözler verdi. Bu sözlerin arasında bizlerin sorununu kendi kabinesinin sorunu olarak gördüğünü ve gözaltında kayıplarla ilgili girişimlerde bulunacağını ifade etti. Bir iki girişim olsa bile sonuç itibarıyla hiçbir sorunumuz bu görüşmeden sonra da çözümlenmedi” diye konuşuyor. Görüşmenin ardından tam tersi uygulamalarla karşılaştıklarını vurgulayan Aysel Ocak, 700’üncü haftada yaşananlara dikkat çekiyor.  “700’üncü haftamızda gelen saldırıyla daha da çıkmaza girildi. Barışçıl toplanma hakkımız elimizden alındığı gibi peş peşe davalarla uğraşmak zorunda kaldık” diye konuşan Aysel Ocak, gelinen aşamada kayıplarla buluşma mekanı olan Galatasaray Meydanı’ndaki ablukanın hala devam ettiğini söylüyor.

‘Her oturma hakikat mücadelesinin bir sayfasıdır’

10 kişi sınırlamasıyla basın açıklaması gerçekleştirdiklerini dile getiren Aysel Ocak, şöyle devam ediyor:

“Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray’daki buluşması dünya tarihinde de en uzun süreli ikinci sivil itaatsizlik eylemi olarak değerlendiriliyor. Dolayısıyla bu sadece Türkiye’deki bir tarihi değil aynı zamanda bunun uluslararası boyutunu da ortaya koyan bir durum. Bugün 30 yıllık sürece baktığımızda tabi ki bu sadece kayıpların tarihi değil aynı zamanda Türkiye’de adaletin, demokrasinin hak aramanın tarihidir. Bu 30 yıllık tarih aynı zamanda yaşam hakkı mücadelesinin bir tarihidir. Yargının sessizliği, siyasetin inkarı, polisin şiddetinin tarihinin de bir parçasıdır. Aynı zamanda bu tarih annelerin mücadelesinin tarihidir. Bizlerin her oturması bu ülkede aslında hakikat mücadelesinin de bir sayfasıdır.”

‘Taleplerimiz çok açık ve net’

27 Mayıs 1995’te ne söylüyorlarsa bugün de aynı şeyi söylediklerini belirten Aysel Ocak, “Bizim o gün de taleplerimiz çok açık ve netti bugün de taleplerimiz çok açık ve net. Gözaltında kaybedilenlerin akıbetleri açıklansın, failler yargılansın, Galatasaray Meydanı’ndaki erişim hakkımız tanınsın ve aynı zamanda artık hiç kimsenin kaybedilmeyeceği gerekli hukuki düzenlemelerin yapılması ve faillerin yargılanması önündeki bütün engellerin kalkmasıdır” diye ifade ediyor.  Yaşam hakkının kutsal olduğunu her defasında vurgulayan Aysel Ocak, “Yaşam hakkını savunmak her toplumda her bireyin sorumluluğudur. Kaybedilen bir insan sadece ailesinin kaybettiği bir birey değildir. Kaybedilen her insan aynı zamanda bu toplumu eksiltir. Çünkü bizim kaybettiğimiz sevdiklerimiz öğretmendi, hukukçuydu, sendikacıydı, gazeteciydi, karikatüristti ve bu tolumun aydınlık yüzüydü. Bizim bugün savunduğumuz mücadele ettiklerimiz bu toplumun aydınlık yüzleri… çok daha büyük karanlıklara maruz kalmamak için bugün bu aydınlık yüzleri unutturmamak ve unutmamak zorundayız. Bu mücadeleye herkes olduğu yerden ses verebilir” şeklinde konuşuyor.

Aysel Ocak, son olarak “Buradan şunu söylemek istiyorum: Galatasaray Meydanı kayıplarla buluşma mekanımızdır ve Cumartesi Anneleri’ne açılmalıdır. Meydanlar, alanlar insanların itirazlarını yükselttiği taleplerini dillendirdiği alanlardır. Hiçbir meydan abluka altına alınmamalıdır. Hiçbir sesin kısılmaması gerekiyor. O yüzden de güçlü bir şekilde bu talebimizin karşılık bulmasını istiyorum. Ve hep birlikte soralım: Kayıplarımız nerede?” diye sesleniyor.