Fidan Ataselim: Keşke BM tespitlerini Sözleşme ilk tartışmaya açıldığında dile getirseydi
BM raporunu ajansımıza yorumlayan KCDP Genel Sekreteri Fidan Ataselim “İstanbul Sözleşmesi kararı, iç hukukumuzdaki bir karar olarak 6284’ün de risk altında olduğunu gösteriyor... Yasaları uygulamayan iktidar suç işliyor” dedi.

ELİF AKGÜL
İstanbul- Birleşmiş Milletler (BM) uzmanları, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine dair Danıştay’a ilettiği görüşlere kadın örgütleri de dikkat çekti. BM Kadınlara ve Kız Çocuklarına Yönelik Şiddet, Sebepleri ve Sonuçları Özel Raportörü Reem Alsalem, BM Kadınlara ve Kız Çocuklarına Yönelik Ayrımcılık Çalışma Grubu Başkanı-Raportörü Melissa Upreti ve BM Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi (CEDAW Komitesi) Başkanı Gladys Acosta Vargas’ın imzasını taşıyan özel raporu Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) Genel Sekreteri Fidan Ataselim ajansımıza değerlendirdi.
“BM’den ‘çok geç değil’ çağrısı”
Raporun önemine dikkat çeken Fidan Ataselim, metnin “İstanbul Sözleşmesi tartışmaya açıldığı andan itibaren yetkililerin bir devlet olarak bu manipülasyonların önüne geçmemesini olumsuz sonuçlarıyla karşı karşıya olduğumuzu ifade ettiğini” kaydetti. Metnin “Türkiye’nin içinde bulunduğu gidişatta tarihin doğru tarafında yer alması için geç olmadığı çağrısında bulunduğunu” ifade eden Fidan Ataselim şöyle devam etti:
“Özellikle İstanbul Sözleşmesi'nden imzanın geri çekilmesi biliyoruz ki hem gayri meşru, toplumda karşılığı olmayan bir karar, hem de Meclis kararıyla imzalanmış olan bir uluslararası sözleşmeden sadece Cumhurbaşkanı kararıyla çıkılması anlamında hukuksuz bir karar. Bir tür anayasasızlaştırma ve hukuksuzlaştırmayla karşı karşıyayız. Yine bu raporda da buna dair gözlemler mevcut.”
Mevcut hukuksuzluğun uluslararası kamuoyunca da görünür olduğunun bu raporla anlaşıldığına dikkat çeken Fidan Ataselim, “Ailenin korunması meselesinin nasıl manipülatif olarak kullanıldığını da gözlemlemiş olmaları çok önemli. Çünkü sadece İstanbul Sözleşmesi değil, şimdi önümüzde başka bir tehlikeyle karşı karşıyayız” diyerek şöyle açıkladı:
“6284 sayılı kadınları şiddetten koruyacak olan kanunun yeniden sınırlandırılması, yeniden ele alınması, gündeme gelmesi söz konusu olabilir. Her ne kadar ‘İstanbul Sözleşmesi yok, 6284 var’ deseler de 6284 sayılı kanunun tek başına yeterli olmadığını görüyoruz. Çünkü 6284 tek yönlü bir kanun. Bu nedenle uluslararası sözleşmelere ihtiyaç var.”
“CEDAW ve Lanzarote Sözleşmesi de risk altında”
İstanbul Sözleşmesi’nin hem toplumsal hem de uluslararası hukuk açısından Türkiye’nin sorumluluğunu koruduğunu ifade eden Fidan Ataselim, “İstanbul Sözleşmesi kararı, iç hukukumuzdaki bir karar olarak 6284’ün de risk altında olduğunu gösteriyor” diyerek “Biz 6284’e asla dokundurtmayacağız” diye ekledi.
BM raporunda da kaydedildiği üzere bir diğer tehdidin Türkiye’nin CEDAW’a taraf olmaktan vazgeçme ihtimali olduğunu kaydeden Fidan Atalselim, “CEDAW ve Lanzarote Sözleşmesi de risk altında” diye ekledi.
“Çünkü Danıştay'ın verdiği bu kararla maalesef ki ‘Cumhurbaşkanı istediği her türlü meselede tek başına karar verebilir, Cumhurbaşkanı Anayasa’nın üstündedir’ demiş oldu. Bu hukuksuzluğun altına Danıştay imza attı” diyen Fidan Ataselim bu nedenle BM uzmanlarının görüşünün mühim olduğunun altını çizdi.
“Keşke bu birimler İstanbul Sözleşmesi tartışmaya açıldığında ve ilk imza geri çekildiğinde de bir refleks olarak bu gözlemlerini ortaya koymuş olsalardı” diyen Fidan Ataselim, bundan sonra ise ne yapılacağının konuşulması gerektiğini ifade etti:
“Toplum dönüşüyor”
“Toplumda ciddi bir dönüşüm var. Bu dönüşümleri bir kişinin kararıyla geriye döndürmek mümkün değil. O açıdan İstanbul Sözleşmesi'nin uygulatma süreci mücadelemiz ve Danıştay duruşmaları boyunda bu kararın hukuksuzluğunu anlattığımız, sözleşme uygulansa, hangi hayatların kurtulacağını ifade ettiğimiz bu süreçler aslında toplumsal olarak önemli kazanımlarımız. 6284 sayılı kanunun uygulanmadığı günlerdeyiz. Bu kanunun da İstanbul Sözleşmesi gibi sadece kağıt üzerinde bırakılıp sonra değiştirilmesine asla izin vermeyeceğiz.”
“Sözleşmeyi, yasaları uygulamayan iktidar suç işliyor”
Kadınların artık haklarının daha farkında olduğunu, bunun da mücadelelerinin bir kazanımı olduğunu kaydeden Fidan Ataselim, “Bugün yasaları, Anayasa’yı, İstanbul Sözleşmesi’ni tarafken etkin bir şekilde uygulamayan siyasi iktidar ve kamu görevlileri suç işliyor, toplumun ve toplumsal dönüşümün gerisinde kalıyorlar” diyerek şöyle devam etti:
“Her ne kadar gerici, kadın düşmanı politikalar getirseler de bu uygulamaları toplumun dokusuyla örtüşmeyecek ve bunu devam ettiremeyecekler. Toplum kamunun sorumluluğunu görüyor. Bu nedenle devlet üzerine düşeni yapmalı. Biz bunun için elimizden geleni yapacağız.”
BM görüşü
BM’nin kadın yetkilileri, Eşitlik İçin Kadın Platformu’nun (EŞİK) açıklamasıyla duyurulan 20 Ağustos tarihli Danıştay Başkanı’na hitaben yayınladıkları mektupta "Cumhurbaşkanı Kararı’nı onaylayan ilk derece mahkemesinin kararını bozma ve Türkiye’nin bir imzacı olarak İstanbul Sözleşmesi’ne bir an önce geri dönmesinin önünü açma" çağrısı yapmıştı.
Mektupta, “İstanbul Sözleşmesi’ni onaylayanın TBMM olması nedeniyle, çekilmenin de yine parlamento kararıyla olması beklenirdi. Türkiye’nin gidişatı tersine çevirmesi ve tarihin doğru tarafında yer alması için çok geç değil” denilmişti.
Mektupta şu ifadeler yer almıştı:
“Türkiye’nin gidişatı tersine çevirmesi ve tarihin doğru tarafında yer alması için çok geç değil. Kadınlara ve Kız Çocuklarına Yönelik Şiddet Özel Raportörü’nün Türkiye ziyaretini tamamlarken belirttiği gibi, ‘Türkiye birçok yönden tarihinin önemli bir kavşağında. Ya bilinçli ve kasıtlı olarak kadınların ve kız çocuklarının haklarının geliştirilmesinde elde edilen kazanımları korumayı seçebilir ya da bu önemli ilerlemede geri adım atıp kadınları ve kız çocuklarını geride bırakma riskini üstlenebilir.’ Bu nedenle Danıştay’ı, 3718 sayılı Cumhurbaşkanı Kararını onaylayan ilk derece mahkemesi kararını bozmaya ve Türkiye’nin bir imzacı olarak İstanbul Sözleşmesi’ne bir an önce geri dönmesinin önünü açmaya davet ediyoruz.”