Fas’ta kadına yönelik şiddet ve eşitsizlik yasalarla göz ardı ediliyor

Fas’ta kadın hakları savunucuları, mevcut yasaların uluslararası sözleşmeler ile uyumsuz olduğunu belirterek, kadına yönelik şiddetin yaygınlaşmasına ve eşitsizliğin sürmesine dikkat çekti.

Rabat - Fas’ta kadın hakları savunucuları ve aktivistler, kadına yönelik şiddetin önlenmesinde yapısal ve kültürel engellerin devam ettiğini vurguladı. Yapılan toplantılarda, mevcut yasaların uluslararası sözleşmeler ve Fas Anayasası ile uyumsuzluğu, şiddetin yaygınlaşmasına yol açan temel nedenler arasında gösterildi. Aktivistler, kadınların korunması ve eşitliğin sağlanması için yasal reformlar ile ekonomik ve toplumsal güçlenmenin önemine dikkat çekti.

Dahili Eğitim ve Sosyal Sorumluluk Merkezi, Fas’ın Marakeş bölgesindeki Kadın Hakları Federasyonu ile ortaklaşa, “Kadınları Şiddetten Koruyan Eşitliği Teminat Altına Alan Yasalar” başlıklı yuvarlak masa toplantısı düzenledi. Toplantıda, Fas’ta kadınlara yönelik şiddetin durumu, yasaların ve mevzuatın Fas Anayasası ve uluslararası sözleşmelerle uyumsuzluğu ve Aile Kanunu’nun pek çok maddesinin uygulanmasındaki aksaklıklar ele alındı.

Kadınların onuru ve korunması

Katılımcılar, Fas’ın eşitlik ve şiddeti önleme ile tüm ayrımcılık biçimlerini ortadan kaldırmayı öngören uluslararası sözleşmelere, özellikle CEDAW’a taraf olmasına rağmen, bazı yasaların uluslararası anlaşmalar ve 2011 Anayasası ile uyumsuz olduğunu belirtti. Bu durum, alandaki birçok sorunu gündeme getiriyor.

Katılımcılar, şiddetin çeşitli türlerini ele alarak kadınların korunması, mağdurlar için sığınma merkezlerinin sağlanması ve kadınların onurunu garanti eden bir Aile Kanunu’nun hızla çıkarılması gerektiğini vurguladı. Ayrıca, mevcut Aile Kanunu uygulamalarının kadın ve kızlara yönelik şiddetin yaygınlaşmasına yol açtığını, erken yaşta evliliklerin bu durumu derinleştirdiğini ve ekonomik güçlenmenin kadınların sömürüden korunması ve özgür seçim yapabilmesi için kritik olduğunu ifade ettiler.

Korkutucu veriler, karanlık bir gerçekliği yansıtıyor

Dahili Eğitim ve Sosyal Sorumluluk Merkezi’nin Cinsiyet Eşitliği Koordinatörü Fatma Zahra Iflahn, şiddet olgusunun temelinde cinsiyet eşitsizliğinin yattığını belirtti ve bunun insan hakları kültürü ve başkalarının haklarına saygı ile doğrudan ilişkili olduğunu söyledi. Fatma Zahra Iflahn, Fas’ta 15–84 yaş arası kadın ve kız çocuklarının yüzde 82,6’sının en az bir tür şiddete maruz kaldığını, 2024’te kadınların yüzde 63,3’ünün cinsiyet eşitliği olmadığını düşündüğünü ve erkekler arasında bu oranın daha yüksek olduğunu aktardı. Ayrıca, kadınların yaklaşık yüzde 49,8’inin psikolojik, yüzde 17’sinin hukuki şiddete maruz kaldığını; evlilikte tecavüzün hala suç sayılmadığını belirtti. Kadınlara yönelik cinayetlerin yüzde 52’sinin yakın çevre tarafından işlendiğini ve bunun “feminisid” olarak adlandırıldığını vurguladı.

Fatma Zahra Iflahn, kadınların yüzde 40’ından azının yardım talebinde bulunduğunu, şiddetin Fas’ta hala tabu olduğunu ve kadınların çoğunlukla sadece yakın çevrelerine açıldığını ifade etti. Dijital şiddetin de giderek yaygınlaştığını, dijital dünyanın baskı, şantaj ve sömürü aracı haline geldiğini belirtti. Bu faktörlerin erken evlilik, erken gebelik, yoksulluk ve okulda cinsiyete dayalı şiddetle bağlantılı olduğunu söyledi. Aynı zamanda Marakeş’in erken yaşta evliliklerde en yüksek oranı kaydettiğini aktardı.

Ulusal yasaların uluslararası sözleşmelerle uyumlu hale getirilmesi

Kadın Hakları Federasyonu Başkan Yardımcısı Zahra Sadiq, kadınlara yönelik şiddetin yayılmasının temelinde erkek egemen kültürün bulunduğunu ve bu soruna karşı kültürel, bilinçlendirme ve yasalarla mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca, kamu politikalarının da bu süreçte kritik bir rol oynadığını belirtti.

Zahra Sadiq ekonomik ve politik dönüşümlerin her zaman insan hakları lehine olmadığını ve özellikle kadın haklarını etkilediğini söyledi. Ulusal bağlamda ise Aile Kanunu ve Ceza Usul Kanunu’nun uygulanmasındaki gecikmeler ve anayasal uyumsuzluklara dikkat çekti.

Federasyon, Fas’ın uluslararası sözleşmelere, özellikle de 1993’te onaylanan ve 2011’de bazı çekincelerin kaldırıldığı CEDAW’a taraf olduğunu hatırlatarak, ulusal yasaların bu sözleşmelerle uyumlu hâle getirilmesi gerektiğini vurguladı. Ayrıca, cinsiyet eşitliği perspektifinin kamu politikalarına dahil edilmesi çağrısında bulundu.