Evîn Swêd: Kadınların birliğine her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var
Suriye'deki gelişmelere değinen Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetim Yürütme Meclisi Eşbaşkanı Evîn Swêd, tüm kadınlara çağrıda bulunarak, kadınların birliğine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyulduğunu söyledi.
SÎBÎLYA AL-ÎBRAHÎM
Rakka – Cihadist Heyet Tahrir El Şam (HTŞ) örgütü ve Türk devletine bağlı çete gruplarının, 27 Kasım'da Haleb'e yönelik başlattığı saldırılarla başlayan süreç 8 Aralık’ta BAAS hükümetinin devrilmesiyle devam etti. Aynı zamanda Türk devleti ona bağlı çeteler, Şehba-Efrin ve Minbic kantonlarına yönelik işgal saldırıları başlattı. İşgal sonucunda ikinci kez göçe maruz kalan Efrinliler, Özerk Yönetim'in güvenli bölgelerine taşındı. Türk devletinin saldırılarına karşı QSD ve YPJ savaşçıları tarihi bir direniş sergiliyor. Saldırılara direnen kadınlar, kadınların öncülüğüyle başlayan Rojava Devrimi'nin kazanımlarını korumaya kararlı. Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi Yürütme Meclisi Eşbaşkanı Evîn Swêd, Suriye'deki son gelişmeleri, Türk devleti ve ona bağlı çetelerin Kuzey ve Doğu Suriye'de yürüttüğü işgal saldırılarını ve yaşanan göçleri anlattı.
‘Özerk Yönetim Suriye krizini çözmek için çaba gösterdi’
2011 yılında başlayan Arap Baharı'na değinen Evîn Swêd, Suriye'nin Arap Baharı'nın yaşandığı tüm ülkelerden nazaran farklı olduğunu söyleyerek, "Suriye’nin jeostratejik bir konumu var ve çok fazla dış müdahaleye maruz kalıyor. Arap Baharı sırasında herkes Suriye'de hızlı bir devrim bekliyordu, ancak sonrasında yapılan hesaplarda ortaya çıktı. Suriye'ye yönelik dış müdahaleler çok arttı, Suriye’de Türk devleti gibi iktidarcı devletler tarafından birçok çete örgütü kuruldu. Bu nedenle Suriye'nin konumu diğer Arap ülkelerinden farklıdır. Egemen güçler Suriye'de hızlı sonuç alacaklarını sanıyordu ama hesapları yanlış çıktı ve artık bunların Suriye'de yerinin olmadığını görüyoruz. Eğer Suriye rejimi bu yıllarda farklı bir tavır gösterseydi, halkını dinleseydi, onlara ülkenin bir parçası olma hakkını verseydi sonu bu şekilde olmayabilirdi. Ama biliyoruz ki, Suriye rejiminin bir iradesi yoktu ve kendi iradesine göre hareket edemiyordu. Dolayısıyla Suriye krizinin çözümüne yönelik bir projesi de yoktu, böyle bir niyeti de yoktu. Ancak Özerk Yönetim Suriye krizini çözmek için daha da fazla çaba gösterdi” dedi.
‘Yoksulluk ve demografik değişim var’
Suriye'deki krizin sonuçlarına değinen Evîn Siwêd, sözlerine şöyle devam etti: “Suriye ekonomisi mevcut savaş nedeniyle çöktü. Suriye'de gördüğümüz tablo, ekonomik alanda bir başarısızlığın yanı sıra çok sayıda göç ve katliamların olduğu yönünde. 14 yıl önce halklar arasında fark yoktu ama şimdi öyle olmadığını görüyoruz. Şimdi Suriye'de Sünni, Kürt, Dürzi, Hıristiyan ve Süryani tartışmaları yapılıyor ve bu tartışmalar olumsuz yönde. Kuzey ve Doğu Suriye dışındaki yerlerde halklar birbirine düşürülüyor. Örneğin Sünnilerden farklı bir kültüre sahip olan Haleb'in Nubil Zehra'sı var yine Dürzilerde tehlike altındalar. Bu, artık parçalanmış olan Suriye'deki savaşın kalıntılarının sonucudur. Katliamlar ve iç göçler çok fazla, yoksulluk ve demografik değişim var. Dolayısıyla Suriye'de çok acı bir durum var. Şam'da yaşanan değişim çok hızlı bir değişimdi, bu değişim karşısında hem Suriye halkı hem de dünya şok içerisindeydi. Suriye halkı bir değişim istiyordu, ama şu anda ortaya çıkan değişim Suriye halkının yararına olup olmadığı sorularını akıllara getiriyor.”
Efrin halkı ve yeniden göç
Türk devleti ve çetelerinin 2018 yılında Efrîn’e yönelik işgal saldırılarını ve halkın maruz kaldığı göçü de değerlendiren Evîn Swêd, son saldırılarla Efrîn halkının ikinci kez yerinden edildiğini, ancak buna rağmen direnişte ısrarcı olduğuna dikkat çekti. Evîn Swêd, "Efrîn halkının durumunu 2018'de de defalarca değerlendirdik. Efrîn halkının direnişine tanık olduk. Efrîn halkının yerinde kim olsaydı şehri terk eder, savaşçıları yalnız bırakırdı. Ama bu halk ve savaşçıları 58 gün boyunca büyük bir direniş gösterdiler. Efrîn halkı yalnız kalmadı, Kuzey ve Doğu Suriye halkları yönünü Efrîn'e verdi. Efrîn halkı topraklarına dönmek için Şehba’da onurlu bir direniş gerçekleştirdi. Suriye'de oluşan boşluk, Türk devletine bağlı çetelerin bazı yerlere yerleşmesine ve vahşi saldırılar gerçekleştirmesine olanak sağladı. Bu nedenle Şehba-Efrîn Halk Meclisi, Efrîn halkını vahşi çetelerden koruyarak bölgeden tahliye etme kararı aldı. Bu karar çok hızlı alındı ve tüm Kuzey-Doğu Suriye halkı Efrîn halkını memnuniyetle karşıladı. Halk Şehba'dan ayrılırken çok acı çektiklerini, bazılarının kaçırıldığını, katledildiğini ve tehdit edildiğini söylediler. Efrîn halkı başından beri çetelerin çatısı altında yaşamayacağını ilan etmişti” diye belirtti.
‘Özerk Yönetim Suriye’de üzerine düşen rolü oynayabilir’
Özerk Yönetim sisteminden bahseden Evîn Swêd, Özerk Yönetim'in tek bir partinin veya fikrin bakış açısıyla kurulmadığını belirterek, şöyle konuştu:
"Hatırlarsak devrim başladığında ve Suriye rejimi Kürtleri terk ettiğinde Araplar, Süryaniler ve Kürtlere kadar farklı kesimlerin yanı sıra kadınlar, gençler, sivil toplum kuruluşları herkes bir araya gelerek halkın kendisini nasıl yönetmesi gerektiğini tartıştı. Kimse dışlanmadı ve tüm üyeler davet edildi. Bu nedenle herkes Özerk Yönetim’e sahip çıktı ve bu sistemin kendisine ait olduğunu bildi. Bu yönetimde her türlü unsurun, dinin bulunduğunu daha önce belirtmiştik. Ayrıca kadının varlığı da belirleyicidir. Özerk Yönetim’in kurulmasında kadınlar büyük rol oynadı. Bütün kurumlarda da benzer bir sistem, eşbaşkanlık sistemi var. Seçimler komünlerde ve meclislerde yapılıyor ve halk kendi kararlarını veriyor. Özerk Yönetim’in Suriye tecrübesi var. Yıllar içinde pek çok eksiklikler olmuş olabilir, hiçbirimiz daha önce yönetim kademesinde bulunmadık, ama sonuç olarak bu yönetim halkı koruyabilir, kendini yönetebilir, Suriye'de üzerine düşen rolü oynayabilir.”
‘Diyalog yoluyla yeni bir Suriye inşa edelim’
Evîn Swêd, Suriye’de Özerk Yönetim sistemine ve deneyimine dikkat çekerek, “Özerk Yönetim, halkın devlet olmadan da kendi kendini yönetebileceğini kanıtladı. Kuzey ve Doğu Suriye halkı, topraklarını, Suriye'nin birliğini koruma sorumluluğunu üstlendi, işgale karşı çıktı ve demografik değişime de karşı çıktı. Dolayısıyla demokratik bir Suriye için halk olarak hep birlikte kenetlenmemiz gerekiyor ki, geçmişteki durumlar artık yaşanmasın. Diyalog yoluyla yeni bir Suriye inşa edelim” sözlerine yer verdi.
Devam eden saldırılar
Türk devleti ve ona bağlı çetelerin Minbic işgalini de değerlendiren Evîn Swêd, "Türk devleti ve ona bağlı çeteler, Suriye'deki istikrarsızlıktan yararlanarak Minbic’i işgal etti. Yeni işgal saldırılarının, katliamların başlatılmasının, göçün önünün açılmasının nedeni buydu. Bu işgal sadece Minbic ile sınırlı değil, evet doğru Minbic’e dönük çok ciddi saldırılar var, bunun yanı sıra Eyn Îsa, Qereqozax, Tişrîn Barajı ve Til Temir’e de işgal saldırıları başlatıldı. Ayrıca Kobanê kent ve köylerine de saldırı düzenlendi. Mevcut tablo bu şekildedir. Kuzey ve Doğu Suriye halkı her türlü saldırıya maruz kalıyor ve halen de saldırılar devam ediyor” dedi.
Türk devleti ve ona bağlı çetelerin Özerk Yönetim'in ve halkın iradesini görmek istemediğini söyleyen Evîn Swêd, sözlerinin devamında şu ifadelere yer verdi:
‘Bir şehir işgal edildiğinde önce kadınların iradesi kırılmaya çalışılıyor’
“Dolayısıyla var olan tüm gücü ve imkanlarıyla Özerk Yönetimi mağlup etmek, yok etmek, bölge halkını soykırıma uğratmak istiyor. Katilam ve özel savaşlarla da halkı korkutmak istiyorlar. Ancak yerel halk kendilerini savunmaya hazır. Diğer bölgelerde olduğu gibi Minbic'te de aynı tablo yeniden ortaya çıktı. Yağma, hırsızlık, kadın kaçırma, hastanelerde insan katletme, bunların hepsi Özerk Yönetim sistemine karşı yapılıyor. Minbic Askeri Meclisi, Türk devletine karşı büyük bir direniş göstermiş, bilindiği gibi sivil halkın korunması amacıyla ateşkes ilan edilmişti. En önemli soru şu; Yeni Suriye'de Özerk Yönetim yerini alacak mı? Özerk Yönetim sisteminde kadınların aktif yer aldığı ve karar sahibi olduğu biliniyor. Ama yeni Suriye'de bunun nasıl olacağı tartışılıyor. Şu an içinde bulunduğumuz durumda en çok acı çeken ise şüphesiz kadındır. Minbic'te de gördük ki, bir şehir işgal edildiğinde önce kadınların iradesini kırarak toplumu boyunduruk altına almak istiyorlar."
‘Güçlü kadınların yeni Suriye’de yer alması gerekiyor’
Suriyeli kadınların büyük bedeller ödediğini dile getiren Evîn Swêd, "Kadınlar gerek demokratik sistemin inşasında, gerekse de gerici yaklaşımlara karşı büyük bir mücadele verdiler. Aynı zamanda Kuzey ve Doğu Suriyeli kadınlar da savaşarak kendilerini ve topraklarını korumaya öncülük ettiler. Türk devleti özellikle halkın iradesini kırmak için kadınları hedef aldı. Bu nedenle biz kadınların her zaman diyalog içinde olması ve tartışması gerekiyor. Kadınlar emeğine sahip çıkmalıdır. Çünkü Rojava Devrimi’nde çok bedel ödedik, çok şehit verdik ve şehitlerimizin hayallerine kadınlar sahip çıkmalı. Suriye dışındaki ve içindeki kadınlarla diyalogumuzu sürdüreceğiz. Kadınların ve gençlerin kazanımlarının korunması için deneyimli ve güçlü kadınların yeni Suriye'de yer alması gerekiyor” ifadelerine dikkat çekti.
Evîn Swêd, yeni Suriye'nin tartışıldığı bu süreçte Suriye halkının rolüne vurgu yaparak, “Biz Suriye halkı olarak çok ağır sınavlardan geçtik. Rejimin dış politikaları pek çok acıya neden oldu. Son 14 yılda Suriyeliler çok büyük bedeller ödedi. Hiçbirimiz 2011 öncesine dönüp aynı durumu yaşamak istemiyoruz. Hepimiz dikkatli olmalıyız, bir şeyler ters giderse sesimizi yükseltmeli, Suriye'de başka acıların yaşanmasına izin vermemeliyiz. Fırsat var ve bu temelde hareket etmeliyiz. Bunun yeni bir Suriye ile ortaya çıkması gerekir” diye kaydetti.
‘Her duruma hazırlıklıyız, geri adım atmıyoruz’
Kuzey ve Doğu Suriye'deki tüm kuruluşlara ve kadınlara çağrıda bulunan Evîn Swêd, sözlerini şöyle tamamladı: "Kuzey ve Doğu Suriye halkına karşı çok özel savaş yürütülüyor. Artık savaşın yarısı psikoloji üzerinden yapılıyor, saldırı öncesinde psikolojik savaş başlıyor. Toplumumuzdan uzaklaşmadığımızı bir kez daha kamuoyuna söylüyoruz. Yıllardır birlikte yaşıyoruz, güçlü yanlarımızı biliyoruz. Buradaki halk hiçbir zaman Özerk Yönetim’den desteğini kesmedi. Siyasi partilerin bir duruşu var. Özellikle kadınların öncülüğü en üst düzeydedir. Artık birliğe ve güçlü desteğe her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Bize karşı uygulanan tüm politikaları ortadan kaldırmalıyız. Daha da şiddetli saldırılara hazırlanmalıyız. Çünkü Türk devletinin ve çetelerinin gözünün bölgemizde olduğunu çok iyi biliyoruz. IŞİD çetelerinin yeniden canlanması da mümkün. Bu tehlike bölgede mevcuttur. Bu tehlikelerin farkında olmalıyız. Her duruma hazırlıklıyız, geri adım atmıyoruz. Yaşadığımız bu zorluklar bizi başarılı kılacaktır."